Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015’te vahşice öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın katledilmesinin üzerinden 4 yıl geçti. Ailesi "Yıllar geçtikçe acımız katmerleniyor" diyor. Özgecan'ın acısı Türkiye için de hale taze. Onun ismi artık kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetle mücadelenin simgesi. Ancak vahşetin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen cinayetler artarak devam etti. Türkiye'de 4 yılda bin 480 kadının öldürüldü. Türkiye onu vahşi bir cinayetin kurbanı olarak tanıdı. 19 yaşındaki Özgecan Aslan, bundan tam 4 yıl önce evine dönmek üzere bindiği minibüste vahşice katledildi. Kızlarının eve dönmemesi üzere polise başvuran ailesi 2 gün sonra gelen acı haberle yıkıldı. Özgecan, tecavüze direnmiş, öldürülüp, yakılmıştı. Cansız bedeni Çamalan köyündeki Cin Deresi'nde bulundu. Özgecan'ın hunharca katledilmesi Türkiye'de bardağı taşıran son damla oldu. Cinayet başta kadın örgütleri olmak üzere pek çok kişiyi harekete geçirdi. 19 yaşındaki Özgecan’ın davası, sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya mal oldu. Özgecan adı kadın cinayetleri ve kadına şiddetle mücadelenin simgesi haline geldi. Katilleri olan 3 sanığa verilen indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla da benzer davalarda emsal oldu. Sanıklar Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ve Fatih Gökçe hakkında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken, ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi. 4 YILDA BİN 480 KADIN KATLEDİLDİ Kadın cinayetleri Türkiye'nin dört bir yanında tepkilere neden oldu ancak ülkemizde kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cinayet olaylarının engellenmesine dair hiçbir gelişme yaşanmadı. Özgecan'dan sonra bin 480 kadın benzer şekilde cinayete kurban gitti. Sadece 2018 yılında 440 kadın öldürüldü. Bu korkunç rakamları paylaşan CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, son 7 yılda öldürülen kadın sayısının yüzde 1400 arttığına işaret ederek, “Vicdan, akıl ve merhamet sahibi hiçbir insanın şiddete, tacize, tecavüze ve cinayetlere sessiz kalmaması gerektiğine inanıyorum. Yaşamın her alanında yan yana, omuz omuza olalım” diyor. ACISI HALE TAZE Özgecan'ın ailesi 4 yıldır aynı acıyla yaşıyor. “Dile kolay 4 yıl geçmiş. Her günü o acının, o ıstırabın, o kötü günün acısı katlanarak geçti” diyen Baba Aslan, Özgecan’ı düşünmediği tek bir an bile olmadığını söyledi. Sürekli ‘ya sabır, ya sabır’ dediğini ifade eden Aslan, “Ben de eşim de ilaç desteğiyle ayakta duruyoruz. Zaman her şeyin ilacı derler fakat bu süreçte zaman geçtikçe bu acı katmerleniyor. Onun yokluğu, hayat malum devam ediyor fakat bu hayatın içerisinde gülmeyi unuttuk. Çevrede gülen insanları gördüğüm zaman da hep buruk bir acı aklıma geliyor. Kolay değil, kolay olmadı” diye konuştu. Özgecan’ın katledilmesinden sonra da kadına şiddetin durmadığını ve öldürülen kadınların binleri geçtiğini vurgulayan Aslan, “Bu şiddete uğrayan bütün kadınlara, bütün kızlara da Allah’tan rahmet diliyorum” ifadelerini kullandı. 'BİR ŞURA OLUŞTURULMALI' Özgecan’ın katili Suphi Altındöken’in, Nisan 2016’da cezaevinde silahla vurularak öldürülmesini ‘iyi oldu’ ifadesiyle değerlendiren Baba Aslan, “O zaman da söylemiştim ne seviniyorum ne üzülüyorum diye. Özge’min bu haksız menfur saldırıya uğramasından sonra duygularımız da öldü. Ben hiçbir şey hissetmemiştim. Ama onun ölmesi iyi oldu. Fakat öbür ikisi içeride hala devlet tarafından besleniyor. Duygularımı şu anda ifade etmekte zorlanıyorum. Kelimeleri seçerek konuşmaya çalışıyorum. Çünkü bu acı bu şiddet adeta yapan kişinin aklı yok mu diyeceğiz şimdi. Yapan kişi de resmen intihar ediyor. Nelerin başına geleceğini de biliyor ama o anda artık aklı mı devreden çıkıyor yoksa bunu yapmasının başka sebepleri mi var, bunların devlet tarafından geniş tabanlı bir şura oluşturup, farklı disiplinlerdeki bilim insanlarının, sosyologların, psikologların, tıp adamlarının bir araya gelip bu sorunun teşhis edilmesi gerekiyor. En ağırlaştırılmış bir yasa bile gelse çözüm değil. Çözüme ulaştırmıyor. Onun için devletin bu konuyla ilgili farklı disiplinlerdeki kişileri bir an önce bir araya getirip bir şura oluşturması gerekiyor” şeklinde konuştu. 'MELEKLER ÖLMESİN' Bir kızı bir oğlu daha olduğunu belirten Aslan, onlar için ayakta durmaya çalıştıklarını dile getirerek, şunları söyledi: “Melekler ölmesin diyorum ben hep. Bir meleğim daha var, bir oğlum daha var. Onlar, gerek eşim gerek ben; bizi bitkin, yorgun, bitmiş bir vaziyette, hayata küsmüş bir vaziyette görmesinler diye ayakta durmaya çalışıyoruz. Çünkü onlar bizden destek alacaklar. Başka da bir çaremiz yok.” MEZARI BAŞINDA ANILDI Öte yandan ölümünün 4'üncü yılında Özgecan Aslan'ın Mersin Şehir Mezarlığı'ndaki kabrine gelen Songül- Mehmet Aslan çifti ile yakınları, dua edip, çiçek bıraktı. Canlarının her geçen gün daha da acıdığını dile getiren baba Mehmet Aslan, "Yıllardır konuşuyoruz, söylüyoruz. Güzel, iyi temennilerde bulunuyoruz. Aklımızın erdiği kadar devletimizin, milletimizin yanındayız; halkımızın yanındayız. Birlik ve beraberlik olsun, diye hep güzel şeyler söyledik; ama insan başına gelmeden anlayamıyor. Televizyonlarda bir kadın, annesi- babası ya da eşi, nişanlısı, arkadaşı tarafından vahşice öldürülüyor. Bunun önüne geçmek için bunu ciddi bir problem olarak kabul edip, ona göre çok geniş mutabakatlı büyük bir şura kurulup, bu sorunun çok boyutlu olarak ele alınması gerekiyor. Artık söyleyecek söz de kalmadı. Sözün bir anlamı yok, bir anlam ifade etmiyor. Katledilmiş olan bütün kadınların, kızların mekanı cennet olsun" diye konuştu. Songül- Mehmet Aslan çifti ve yakınları, Özgecan Aslan'ın kabri başında dua ettikten sonra gözyaşlarıyla mezarlıktan ayrıldı.