Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü Sera Kadıgil, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye talebini reddetmesine ilişkin "5 hakim, kendi kendilerine adeta bir jüristokrasi ilan ederek, TBMM'nin yerine kendini koyarak böyle bir yorum yapamaz. Bu, Atalay'dan da azade olarak TBMM yetkisinin gaspıdır" dedi.
TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Yargıtay’ın tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye talebini reddetmesi kararını eleştirdi.
Kadıgil şunları söyledi:
"Dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin verdiği kararda şöyle bir ibare geçiyor: 'Anayasa koyucu hangi suçların 14'e gireceğine ilişkin somut değerlendirme yapmamış, bilinçli olarak bunu Yargıtay içtihatlarına bırakmıştır' diyor ve Türk milleti adına aldığı bir kararda diyor bunu. Ancak Anayasa 14'ün son fıkrasını görmemezlikten geliyor. Orada açıkça, 'Bu hükme aykırı bulananlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla belirlenir' ifadesi var efendim. Ve kanunla belirleyecek olan yer Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nde oturan 5 hakim kendi kendilerine adeta bir jüristokrasi ilan ederek, TBMM'nin yerine kendini koyarak böyle bir yorum yapamaz. Bu, Can Atalay'dan da azade olarak TBMM yetkisinin gaspıdır”
https://tele1.com.tr/erkan-bastan-milletvekillerine-can-atalay-cagrisi-878361/
NE OLMUŞTU?
Türkiye’de gerçekleştirilen 14 Mayıs genel seçiminde Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Hatay Milletvekili Adayı olan Gezi tutuklusu Can Atalay, 76 bin 106 seçmenin oyunu alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) girmeye hak kazanmıştı. Ancak Anayasa’nın ilgili maddeleri uyarınca tahliye edilmesi gereken Atalay, hukuksuz bir şekilde Marmara Cezaevi’nde tutulmaya devam edilmişti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Atalay’ın avukatlarının tahliye talebini oybirliği ile reddetmiş ve Yargıtay, Atalay’ın “bir plan dahilinde yürütülen kalkışma hareketinin başlaması ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesi kapsamında faaliyetlerinin bulunduğunu” belirtmişti.
Ayrıca, “kalkışma sürecinde yaptığı paylaşımlar ve eylem çağrılarının, şiddet olaylarının tırmanmasına zemin hazırlayan Taksim Dayanışma’sının etkili üyelerinden olduğunu” savunmuştu.
Kararda, “Suçların asli faili konumunda bulunan Osman Kavala’ya suçun işlenmesinden önce veya suçun işlenmesi sırasında yardımda bulunarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmeye yardım mahiyetinde kaldığı değerlendirilerek, 5237 Kanun’un 312. maddesinin 1. fıkrası ve 39. maddesi uyarınca mahkumiyetine ve hükümle birlikte tutuklanmasına gerek görülmüştür” denilmişti.