Son dönemde geri dönüşüm işçilerinin depolarına baskın düzenleniyor, çekçekleri ellerinden alınıyor, işleri ‘kabahat’ görülerek ağır cezalar kesiliyor.

Gazete Duvar'dan Müzeyyen Yüce'nin haberine göre; Ankara’da yaklaşık 5-6 bin geri dönüşüm işçisi var. Kentlerin düzensiz büyümesinin, öngörülemeyen göçün yol açtığı nedenlerle bu rakam son dönemde 15 binlere kadar yükseldi. İstanbul'da belediye ve valilik kararıyla gerçekleştirilen depo baskınları ve çekçeklerine el konularak çalışmalarının engellenmesi üzerine yeniden gündeme gelen geri dönüşüm işçileri, zor şartlar altında yaşamaya devam ediyor. Ankara sokaklarında çöp konteynırlarından topladıkları atık maddeleri satarak hayatlarını kazanan işçiler, topladıkları kâğıtların, plastik ambalajların, karton kutuların yanı sıra umutlarını ve geleceklerini de çöpten çıkartıyor.

'BİR DİLİM EKMEK MÜCADELESİ'

Omuzlarında çöp arabaları ile hayatın yükünü de sırtlanan, kimi zaman şehrin sokaklarında önümüzden gelip geçen, kimi zaman da bir gazetenin üçüncü sayfalarında, “trafik kazası sonucu öldü” haberleriyle karşımıza çıkan kâğıt toplayıcıları, bir dilim ekmek için mücadele ediyor. Üstelik hiçbir sağlık güvenceleri ve meslek tanımları bulunmayan bu kişilerin yaptığı işin emekliliği de yok. Hayatlarını idame ettirmek ve çocuklarına iyi bir gelecek sunmak için sabahın ilk ışıklarıyla yola koyulan ve tüm gün topladıkları atıkları depolarda ayrıştırarak fabrikalara gönderen geri dönüşüm işçilerinin bir gününe şahitlik ettik.

'BİZ VAR OLAN ‘YOKLARIZ’ ASLINDA'

Hayatını çöpten topladığı atıkları satarak idame ettiren 32 yaşındaki Kenan Uyar, yaklaşık 16 yıldır geri dönüşüm işçiliği yapıyor. Henüz çocukken kâğıt toplamaya başlayan Uyar’ın bir süre sonra mesleği haline gelen geri dönüşüm işçiliği, aslında aileden, atadan miras. “Babam ve amcamlarım da geri dönüşüm işçiliği yapardı. Onlar bıraktı, ben devraldım” diyen Uyar, bu işi bıraksa ne iş yapacağını bilmediğini söylüyor: “Ben başka iş bilmem ki; iş dediysem devlet tanımaz bizi. Sokaklar, çöpler, atıkları sattığımız depocular tanır. Geri dönüşüm işçisiyiz deriz, meslek olarak görmezler. Biz var olan ‘yoklarız’ aslında.”

EVİN BAHÇESİNDEKİ ATIKLARI AYRIŞTIRIYOR, DEPOLARA SATIYOR

Ankara’da bir gecekonduda yaşayan Uyar, sabahın ilk ışıklarıyla çıktığı sokaklarda gece yarılarına kadar topladığı atıkları, evinin bahçesinde biriktirerek ayrıştırıyor ve depolara satıyor. Neredeyse ‘kartonlardan, yoğurt kovalarından ve kâğıtlardan’ küçük bir dağ oluşturan atıklar, evin dışından dahi görünürken, ‘çöplerin arasında’ küçük bir ağaca bağlanmış salıncak dikkat çekiyor. Uyar hemen, “Benim kızlar çok severler salıncağı, böyle bir şey yaptım. Ben atıkları ayrıştırırken onlar burada eğleniyor” diyor.

“NE YAPALIM, HIRSIZLIK MI YAPALIM?”

Geri dönüşüm işçiliği yaparken en zorlandığı durumun, yaptıkları işin ‘kabahat’ sayılarak cezalar kesilmesi olduğunu söylüyor Uyar. Şu ana kadar 7 bin TL ceza yazıldığını, bu cezaları ödeme gücünün olmadığını belirten Uyar, yaşamları şu sözlerle özetliyor: “Sabah saat 08.00’de evden çıkıyorum, akşam saat 21.00 gibi eve geliyorum. Yaklaşık 30- 40 tane sokak dolaşıyorum. Günde 70-80 lira aralığında bir kazancım var. Ancak yağmurlu, karlı günlerde sokağa çıkmak imkânsız hale geliyor. O zamanlar hiç kazanamıyoruz. Mecburluktan yani, keyfimden sokağa çıkmıyorum. İnan ki iyi bir işim olsaydı kalkıp çöp toplamazdım. Geçimimiz zor, mecburuz. Ne yapalım, hırsızlık mı yapalım?”

'GERİ DÖNÜŞÜMCÜLERE KESİLEN CEZALAR SİLİNSİN'

Bir başka kâğıt toplayıcısı da Fehmi Çelikok. Çelikok, diğer geri dönüşüm işçilerine kıyasla sokağın atığını çekçeklerle değil, küçük bir kamyonetle topluyor. Sokak sokak, cadde cadde dolaşarak günde neredeyse 15 saat atık topladığını söyleyen Çelikok’a göre, sektörü bu kadar büyüten, ekonomiye katkı sunanların ana omurgasını geri dönüşüm işçileri oluşturuyor. “Bu yüzden bıraksınlar, var olmaya devam edelim” diyen Çelikok, özellikle son zamanlarda ‘Kabahatler Kanunu’ kapsamında kâğıtçılara yazılan cezaların silinmesini istiyor. Geri dönüşüm işçilerinin ‘büyük pazarın bir parçası’ olmadığını, sadece sokaklarda insanların çöpe attıklarını topladıklarını söyleyen Çelikok, bir de öneride bulunuyor: “Her belediyenin üç dört tane lisanslı firmayla anlaşması var. Atığın çok çıktığı yerleri (büyük marketler) belediyeye bağlı firmalar alıyor. Biz atıklardan vakıflara aktarılan paraların geri dönüşüm işçilerinin sigortalarında kullanılabileceğini düşünüyoruz.”

KULLANILMAYAN İNŞAATTAN DEPO: ATIKLAR AYRIŞTIRILARAK FABRİKALARA GÖNDERİLİYOR

Sokaklarda toplanan atıklar, gün sonu ya boş bir arsada ya kullanılmayan bir inşaatta ya da küçük, havasız bir depoda toplanıyor. Ankara’da kullanılmayan bir inşaatın giriş katına yapılmış bir depoya gidiyoruz. Girişten itibaren yoğun bir kokunun ve atıkların arasında yaklaşık 10 kişilik bir grup çalışıyor. Depoda çalışan neredeyse herkes ya Iraklı ya Afgan ya da Suriyeli. Birçoğu Türkçe dahi bilmiyor, bilenler ise çat pat konuşabiliyor. Konuşmak istesek de bunun için hiç hevesli değiller; çünkü televizyona çıkmaktan, geri dönüşüm işçileri aksine görünür olmaktan oldukça çekiniyorlar. Daha sonra sokaklardan gelen atıklar ayrıştırılarak çuvallara dolduruluyor, ardından da depoya yanaşan bir kamyona yüklenerek yeniden dönüşmek üzere fabrikalara gönderiliyor.

'BAZI İŞÇİLER SOKAKTA YATIYOR; SADECE ÇEKÇEĞİN SAHİBİ, BAŞKA BİR ŞEYİN DEĞİL'

Yıllarca sokaklarda geri dönüşüm işçiliği yaptıktan sonra iki yıl önce depo açan Tahsin Karaman’ın temel sorunu baskılar. İki ay öncesine kadar Ankara’da kepçelerle depoların basıldığını söyleyen Karaman, devletin kendilerini tanımasından başka bir şey istemediklerini anlatıyor: “Devlet bizi tanımıyor. Mesela İstanbul’da çekçekçileri mahvettiler, depocuları kapattılar. İki ay önce bizim depoları da kepçelerle bastılar. O emeğe yazık günah değil mi? Bazı işçiler sokakta yatıyor; sadece çekçeğin sahibi, başka bir şeyin değil.” "Bundan sonra ne olacak?" diye sorduğum işçiler, “Bugüne kadar ne olduysa, o olmaya devam edecek” dediler.