İstanbul ve İzmir'de siyasi partiler, oda, dernekler, sendikalar ve sivil toplum örgütleri Bartın'daki maden faciasını protesto etti. 41 madencinin yaşamını yitirdiği facianın göz göre göre geldiği dile getirildi.

Bartın'ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu'na bağlı maden ocağındaki patlamada 41 işçi yaşamını yitirdi. İstanbul ve İzmir'de sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasi partiler, oda ve dernekler, faciayı protesto etti. Protestoda Sayıştay'ın raporlarına rağmen önlem alınmadığı dile getirildi. Sorumluların cezalandırılmasını isteyen protestocular, "Yıllardır defalarca dile getirdiğimiz, meydanlarda haykırdığımız, kader değil, fıtrat değil, kaza değil, cinayet sözü ne yazık ki 41 madencinin canıma mal olmuştur" dedi. İzmir'de Emek ve Demokrasi Güçleri adına hazırlanan açıklamayı; TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Aykut Akdemir okudu.  Açıklamadan önce çıkanlar şöyle: https://tele1.com.tr/erdogan-madenci-yakininin-sorusuna-yanit-veremedi-nasil-ihmal-oldu-718732/ "2019 yılı Sayıştay raporuna göre; Ocak'ta -236/-300 kotları arasında biri yarı mekanize diğeri manuel olmak üzere iki adet üretim panosu bulunmaktadır. Bunlara ilaveten -250/-350 kotları arasında da pano hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir. Söz konusu patlamanın gerçek nedeni yapılacak incelemeler sonucunda ortaya çıkacaktır. Her olayda ortaya atılan trafo bahanesi başlangıçta burada da kullanılmaya çalışılmış, inandırıcı olmayacağı anlaşıldığında grizu patlaması olduğu gerçeği kabul edilmiştir. Ölümlerin nedeni, grizu patlaması sonucu oluşan yüksek sıcaklık ve şok dalgası nedeniyle yanma ve ortama yayılan karbonmonoksit gazından zehirlenmedir. TTK Tahlisiye ekipleri kurtarma çalışmalarını büyük bir özveriyle yürütürken, yer üstündeki kriz yönetimi organizasyonunda önemli aksaklıklara, madencilerin ailelerine bilgi verilmesinde eksikliklere, can kaybı sayısındaki belirsizliklere sebep olmuştur.

"FITRAT OLARAK TANIMLAMAK KAR HIRSINA KILIF BULMAKTIR"

Bakan Dönmez’ in açıklamalarında -350 kotunda 5 işçinin mahsur kaldığı bildirilmiştir. Hazırlık kotunda yeterli güvenlik önlemi alınmadan 5 işçinin ne amaçla bulundurulduğu izaha muhtaçtır. Gaz izleme sistemi verilerine ulaşılamamıştır. Metan sensorünün kritik seviyede uyarı verip vermediği, verdiyse ne çeşit önlemler alındığı, uyarı vermediyse nedenlerinin incelenmesi gerekmektedir. Siyasetin bürokrasiye müdahalesi sonucu oluşan kadrolaşma, liyakatsiz atamalar ve mühendislerin yetki ve sorumluluklarının yeterli ve doğru belirlenmemiş olması; yukarıda sıralanan sayısız soruna neden olmuş ve ne yazık ki bu facia meydana gelmiştir. Madencilik bilim ve teknolojisi grizu patlamalarını önleyecek bilgi birikimine ve deneyimine sahiptir. Bu nedenle bu tip kazalar önlenebilir niteliktedir. Bilim ve tekniğin gereklerini uygulamak yerine, yaşanan kayıpları kader ve fıtrat olarak tanımlamak üretim ve kar hırsına kılıf bulmaktır.

"SORUMLULAR CEZALANDIRILANA KADAR VAZGEÇMEYECEĞİZ"

Yeraltı kömür madenciliği bir kültürdür. Bu kültür geliştirilerek yaşatılmalıdır. Bunun için TTK ve TKİ gibi kamu kuruluşlarımız üretim yaparken aynı zamanda iş güvenliği ve mesleki eğitim anlamında okul görevi görmelidirler. Maden işletmelerinde denetim ve yönlendirme mutlaka maden mühendislerinin yetkisinde olmalıdır. Yaşanan bu kazanın hukuki ve cezai sorumlulukları geçmişte olduğu gibi birkaç maden mühendisine yüklenmemelidir. Maden mevzuatı; odağında insan ve doğa olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalı ve bunun için ulusal madencilik politikaları oluşturulmalıdır. Buradan hükümete sesleniyoruz. Sayıştay raporunu, bakan ziyaretlerini açıklayamadığınız gibi manipülasyoncu kriz masanızla bilgilere ulaşımı engellediniz, biliyoruz ki bundan sonra da doğru bilgilere erişimi engelleyeceksiniz. Boşuna taziye mesajları, ziyaretlerle uğraşmayın. Çünkü biz biliyoruz o madeni mezarlığa çeviren sizsiniz. Sizde bilin; kar hırsınız, denetimsizliğiniz, vurdumduymazlığınız sebebiyle hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızın kanı ellerinize bulaştı. Ve biz hayatını kaybeden, gençliklerini ve geleceklerini çaldığınız yurttaşlarımızın acısını yüreğimizde hissederek peşinizdeyiz. Tüm sorumlular cezalandırılana kadar da vazgeçmeyeceğiz.”

“İKTİDAR VE PATRONLAR KATLİAMIN SORUMLUSUDUR"

İstanbul'da Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri'nin yaptığı açıklamada öne çıkanlar ise şöyle: "Sayıştay ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) raporlarında kazı derinliğinin 300 metreyi geçmesi nedeniyle grizu riski olduğunun belirtilmesine rağmen kâr uğruna üretime devam eden iktidar ve patronlar bu katliamın sorumlusudur. Hazırlanan raporlara rağmen işçinin canını patronların kasalarından daha değersiz bularak göz yuman, denetlemeyen, engellemeyen bakanlık ve siyasal iktidar bu katliamın sorumlusudur. Çünkü bu memleketin normali, madencilerin kaderi hâline getirilmeye çalışılan ölümlerin önlenebilir olduğunu biliyoruz. Yıllardır defalarca dile getirdiğimiz, meydanlarda haykırdığımız, kader değil, fıtrat değil, kaza değil, cinayet sözü ne yazık ki 41 madencinin canıma mal olmuştur.

"AKP- MHP İKTİDARI KATLİAMA BİLEREK GÖZ YUMMUŞTUR"

Öfkeliyiz çünkü; tarihinde çokça kitlesel iş cinayeti bulunan Türkiye Taşkömürü İşletmeleri'nde bunlardan ders çıkarılması gerekirken işçilerin insanca yaşam talebini kar hırsına kurban etmiş AKP- MHP iktidarı bu katliama bilerek göz yummuştur. Açlık, işsizlik, hayat pahalılığı, sömürü ile her anımızı cehenneme çevirenler, itiraz edenleri, eleştirenleri, karşı çıkanları baskı ve şiddet ile bastırmaya çalışanlar bu katliamın sorumlusudur. Şimdi bir kez daha, Soma’daki ve çalışırken ölen yüzlerce işçinin ahı yerde dururken, Amasra’ya giderek gösteri yapan, gerçek yüzlerini gizleyen, her zamanki maskelerini takan, fıtrat demagojileri yapanlar emekçileri kandırmaya çalışıyorlar. 41 madenci kardeşimizin canına mal olmuş bu ihmali örtmek için dezenformasyon yapmakla meşguller. Patlamanın nedeni konusunda tıpkı Soma’da yaşandığı gibi ‘trafo patlaması’ yalanının ifade edilmiş olmasını, gerçeğin örtülmeye çalışılmasını, aynı filmi izlemeyi kabul etmiyoruz.

"HER AY BİR SOMA’YI BİZE YAŞATANLARA TAHAMMÜLÜMÜZ KALMADI"

Sadece madenlerde değil, tüm iş kollarında işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin göçük altında olduğunu yıllardır söylüyoruz. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile işçileri piyasanın insafına bırakan bu düzenin değiştirilmesi gerektiğinin yıllardır mücadelesini veriyoruz. Hayatımızı cehenneme çeviren, ölülerimizin üzerinde şatafatlı saraylar, gökdelenler, yollar, madenler inşa edenlere, her ay bir Soma’yı bize yaşatanlara tahammülümüz kalmadı artık. Artık yeter diyoruz. Emeğimiz, haklarımız, hayatlarımız ve geleceğimiz için yeter diyoruz. Tüm işçileri, emekçileri, kendine insanım diyen herkesi sesini sesimize, gücünü gücümüze katmaya; artık yeter insanca yaşamak istiyoruz demek için harekete geçmeye çağırıyoruz. Herkesi daha fazla kâr için daha fazla kan dökmekten çekinmeyen bu vahşi sermaye düzenini yıkmak, emeğin ve özgürlüğün iktidarını kurmak için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”