İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu öncülüğünde İBB'ye karşı yürütülen 'terör soruşturması' hakkında konuştu. Soylu'nun görevini ihmal ettiğini söyleyen İmamoğlu, suç duyurusunda bulunacaklarını duyurdu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu İBB'ye yönelik terör soruşturması hakkında konuştu.
İmamoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Bu ülkede asla olmaz, bu kadar da yapamazlar denilen her şeyi ne yazık ki bu iktidar teker teker yaptı. Toplumumuz siyaset hatta medya zamanla bir şeye şaşırmamaya alışır oldu. Artık bizi ne şaşırtır diye konuşuyoruz.
Son 10 yıl boyunca suyu yavaş yavaş kaynatıyorlar ve kaynatmamaya devam edecekler. Suyun kaynama noktasına ulaştığı bu dönemde milletimizin tekrar huzurundayım.
Biz asla ılık su demokratı olmadık olmayacağız. Gerekenleri yapmazsam milletim yüzüme bakmasın.
İstanbul'un iradesinin aksine gayri meşru gayri ahlaki ve anti demokratik müdahaleler bir takvim ve disiplin içerisinde üzerimize uygulanıyor. Kendileri de hukuksuzluktan mağdur edilmiş olmalarına rağmen, hukuku, adaleti, vicdanı, demokrasiyi ve millet iradesini ayaklar altına alan kaba bir zihniyet var karşımızda.
Yargılandığım davanın hakiminin sürülmesi ve bana ceza vermesi için tehdit edildiği iddiasına HSK'nın hala sessiz kalışı, siyasi yasak ve hapis cezası aldığım dava öncesi ceza alacığımı bilerek yapılan skandal siyasi buluşmalar ve konuşmalar, biri cumhurbaşkanı da olan iki siyasi liderin pasta yerken 16 milyon İstanbullunun iradesi ile ilgili tasarruf planları yapılması, devletin iki çok önemli bakanlığı olan adalet ve içişleri bakanlığı koltuğunda oturanların skandal icraatları... Bunlar öyle sıradan, azımsanacak, küçümsenecek olaylar değil.
"BU TOPLANTIYI İÇİŞLERİ BAKANI'NI UTANDIRMAK İÇİN DÜZENLEMEDİM"
Ortaya koyacağımız gerçekler kolay lokma olmayacağımızın kanıtıdır. İnanın bu toplantıyı İçişleri Bakanı'nı utandırmak için düzenlemedim. Çünkü bakan beyi ciddiye almanın zamanı çoktan geçmiştir. O kendini tüketmiş ve son kullanma tarihini geçirmiştir.
"BAKANIN YARATTIĞI KİRLİLİKTE GİZLENEN BİR BAKAN DAHA VAR"
Bir de sayın bakanının yarattığı kirlilikte gizlenen bir bakan daha var. Adalet Bakanı sayın Bekir Bozdağ. Sözlerimizin adresi, millete işaret edeceğimiz kişi ne İçişleri Bakanı ne de Adalet Bakanı'dır. Onlar sadece buz dağının görünen yüzüdür. Asıl kötülük bu buz dağının altında saklandığını hepimiz bilelim. Bir merkez vardır ve orası da bellidir. Orası ruhsatsızdır, kaçak bir merkezdir. Orası merdivenaltı soruşturma üretim merkezidir.
"SAYIN BAKAN TERÖRİST OLDUĞUNU İDDİA ETTİĞİ KİŞİLERİ İŞTEN ÇIKARMAMIŞTIR"
İçişleri Bakanı asla adil değildir. Bu bakan 26 Kasım tarihli açıklamasında neredeyse CHP'li belediyeler kadar Ak Partili belediyelerde de soruşturma açtığını ifade etmişti. Yani 'adil insan kaftanı' giymeye çalışmıştı. Tek soru sordum; 'Ak Partili belediyelerde hiç personelle ilgili terör soruşturması açtın mı?' Yanıt veremedi. Son basın toplantısında tek kelime dahi buna değinmedi. Çünkü o ve kendini teslim ettiği mefistosu, adaletsizliği, hukuksuzluğu sadece muhalefet partili belediyelere uyguladığını çok ama çok iyi biliyor. Bir önceki toplantıda aynen şöyle söyledim; 'İBB'de teröristler olduğunu iddia ettiği 9 Aralık 2021 gününden 31 Temuuz 2022 tarihine kadar yani 8 ay boyunca her nedense kullanmadığı yetkisi var' demiştim. Yetkiyi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya verdiği nettir. Sayın Bakan sayı ve örgüt ismi vererek terörist tespiti yapmış ama tam 8 ay boyunca terörist diye iddia ettiği kişileri yetkisi olmasına rağmen işten çıkarmamıştır. Bakan Soylu terörist diye iddia ettiği kişileri işten çıkarmayarak net olarak görev suçu işlemiştir dedik. Bu ne ne yanıt verdi gelin dinleyelim.
Sayın bakan ne diyor? 'yetkim yok'. 'Hele iştirak şirketleri özel şirket gibidir, işten çıkarma yetkisi kullanamayız' da dedi aynı toplantıda. Şimdi ekranlarda bir evrak gösteriyoruz. Bu devlet belgesine göre İzmir Valiliği Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Komisyonu 14 Temmuz 202 tarihinde yaptığı toplantıda bazı belediye çalışanlarının arşiv araştırmalarında sorun buluyor. Evrakın geri kalanını gizli olduğu için yayınlamıyoruz. Komisyon yasa gereği önce bu belgeyi İçişleri Bakanlığı'na gönderiyor. Bakan işten çıkarılmalarına onay veriyor. İzmir Valiliği'ne gidiyor oradan da İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bildiriliyor. Elinizdeki evraka dikkat ederseniz 14 Temmuz'da alınan karar 24 Ağustos'ta da belediyeye tebliğ ediliyor. Yani bu süreç 40 gün sürmüş. Süreç böyle tamamlanınca İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 'yetkimiz yok' dediği iştirak şirketlerinden 15 işçi işten çıkarılıyor. Yeni Asır Gazetesi arşivinden bu habere ulaşabilirsiniz.
"BAKAN BEY BİR TOPLANTI DÜZENLEYİP NEDEN GÖREVİNİ İHMAL ETTİĞİNİ AÇIKLAMALI"
Yasaya göre işten çıkartma İçişleri Bakanı'nın oluru ile oluyor dedik. Buradan sormak istiyorum: Hani yetkiniz yoktu Bakan Bey? Nasıl oldu da 15 kişiyi işten çıkardınız? Bence bakan bey şimdi bir toplantı daha yapmalı ve neden İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde 8 ay boyunca bu yetkisini kullanmayıp görevini ihmal ettiğini açıklamalı. Bakın bizim şirketlerimizde çalışan personellerle ilgili savcılığa gönderdikleri raporda müfettişler şöyle yazdı:
Her ne kadar bunlar şirket personeli olsalar da, kamu hizmeti yaptıkları için 'kamu personeli' sayılırlar. Bakan ne dedi? 'Adam evimize gelip cihaz takacak işte çalışıyor. Bu kamu güvenliğini ilgilendiren bir durumdur.' dedi. O kadar çelişki var ki. Siz personelimizi kamu hizmetlisi ilan ettiniz. Yani İzmir'den çok daha fazla yetkiyi bu süreçte kullanabilirdiniz.
"BAKANIN GÖREV İHMALİNİ RESMİ BİR BELGEYLE KANITLAMIŞ DURUMDAYIZ"
Bakanın görev ihmalini resmi bir belgeyle adım adım aktararak size kanıtlamış durumdayız. Çok değerli bir ispat yapmış bulunmaktayız. Takipçisi olacağımızı, hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı duyuruyorum.
Kamu görevlerinden çıkartma konulu resmi yazıların dağıtım yerlerine baktığınızda İstanbul'un nereler var? Bahçelievler, Bayrampaşa, Fatih, Kağıthane, Sancaktepe ve Üsküdar gibi Ak Partili belediyelerde bazı personellerin kamudan men edilmesiyle ilgili bize gelen yazının aynısının gittiğini görüyorsunuz. Bu ne demek? Acaba İçişleri Bakanlığı İstanbul'un altı Ak Partili belediyesinde de terör ilişkili ya da iltisaklı çalışan bulmuş ve kamudan men mi etmiştir? Ettiyse neden hiç ses çıkartmamıştır?
"AKP'Lİ BELEDİYE BAŞKANLARI İÇİN DE BANA UYGULADIĞINIZ HUKUKU UYGULADINIZ MI?"
Bir başka evrak, konu yine işten çıkartma. Bakan bey bunu da valiliklere yollamış. Gönderilen vilayetler arasında, Şanlıurfa, Trabzon, Sakarya, Erzurum, Kocaeli gibi il valilikleri var. Onlar da ilgili belediyelere yollamışlar. Biliyorsunuz buralar Ak Partili büyükşehir belediyeleri. Bu belediyelerde çalışan personeller kamudan men edildiyse, bunun nedeni ile ilgili olarak bir bilgilendirme açıklamasını derhal milletimize yapar mısınız? Bu Ak Partili Belediye Başkanları için de bana uyguladığınız hukuku uyguladınız mı?
Bizim açıklamamıza apar topar yanıt vermeye çalışan bakan yetinmedi bir de üzerine her zaman yaptığı gibi bir tweet serisi attı. Alelacele değerlendirme komisyonları kurmuşuz, teftiş başlayınca kurmuşuz. Peki ben basın toplantısında ne demiştim? Dinleyelim önce:
(28.12.2022 tarihli basın toplantısı) 'Belediye ve kuruluşlarında değerlendirme komisyonu olmadığı ya da komisyonu olan kuruluşların da geç değerlendirme yaptığı yönünde belediyemiz, İSKİ ve İETT'de değerlendirme komisyonlarımız görevlerini yapmaktadır. Bakan beyin geçen yılki hezeyanının ardından iştirak şirketlerimizde de değerlendirme komisyonunu kurduk.'
Yani bakan bey bizi hiçbir zaman şaşırtmadı. Pes diyecektim ama artık demiyorum zaten. 'İBB'de komisyon yoktu' lafı tamamen yalan. Şimdi size aynı basın toplantısında bu kişinin sadece 10 dakika arayla yaptığı konuşmayı da dinletmek istiyorum. (Süleyman Soylu'nun konuşması verildi) Yani tümden tutarsızlıklarla dolu bir beyan. Tümden can kulağıyla dinlediğinizde 'Bunlara ne diyeyim Allah aşkına?' diye sorabilirsiniz. Hangi partiye gönül verdiyse versin ben bütün hemşehrilerime bu tutarsızlıkları, bu ülkenin böylesine önemli bir makamını işgal eden bir insanın yalan ifadelerini sunmayı bir borç biliyorum.
Bu insanların yalanlarını milletimizin huzurunda dinlemekten utanç duyuyorum.
"BAKANIN TÜM TÜRKİYE'YE TERÖRİST GİBİ LANSE ETTİĞİ İSİMLERE BAKALIM"
Bildiğiniz gibi AYM, 28 Kasım 2019'dan yeni yasa çıkan 18 Nisan 2021'e kadar yani 17 ay boyunca bakanın 'yapmamışlar' dediği arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması yapılmasını yasaklamıştı. Arşiv araştırması, net. Bunları talep etmenin yasak olduğu bizzat bakan imzalı yazılarla kamuoyuna da yansıdı. Bu dönemde istediğimiz araştırmaların istemsiz olarak tarafımıza iletildiğinin belgelerini de verdik ve yayınlandı. Buna rağmen bakan açıklamamızın ardından bazı kişilerin fotoğraf ve isimlerini yayınlayarak belediyemize işe girdiğini iddia edecek kadar ileri gidiyor. Bakanın tüm Türkiye'ye 'terörist' gibi lanse ettiği isimlere bakalım:
Veysi Altıntaş, 19 Mart 2020 tarihinde işe girmiş. Adli sicil kamu seçeneğinden alınmış ve temiz. Suç kaydı yok.
Ahmet Cırtlık, 25 Eylül 2020'de işe girmiş. Adli sicil kamu seçeneğinden işe alınmış ve temiz. Kaydı yok.
Nuri Çiçek, 4 Aralık 2020'de işe girmiş. Adli sicil kamu seçeneğinden alınmış ve temiz, kaydı yok.
Mazlum Şimşek, 2 Mart 2021 tarihinde işe girmiş yine adli sicil kamı seçeneğinden alınmış ve yine temiz.
İbrahim Doğan, 26 Şubat 2021'de işe alınmış biri. Görevi ot biçmek. Adli sicili yine temiz. Fark ettik ki bu arada babası da belediyemizde çalışıyor bu çalışanımızın babasının işe alınma tarihi de 2012 bizden çok önce.
Ömer Keleş, 5 aylık geçici mevsimlik işçi. 5 ay çalışıp ayrılmış. Adli sicili temiz bir vatandaşımız.
SOYLU'NUN SÖYLEDİĞİ İSİMLERDEN BİRİ BELEDİYEDE YOK DİĞERİNİN SİCİLİ VE ARŞİV ARAŞTIRMASI TEMİZ
2 ilginç örnek daha vereceğim size; Bakan, Abdülmenaf Sevgin diye bir isimden bahsetti. Ona göre o da İBB'deki teröristlerden biri. İçim vicdanım böyle yanıyor. Herkesi 'terörist' diye tarifleyen bir bakan var bu ülkede. Acı bir fotoğraftır. Aradık, taradık böyle bir çalışan bulamadık.
Özer Doğaner diye bir isim daha verdi. Bunun da adli sicili temiz. Daha da ileri gideyim, bu arkadaşımızın arşiv araştırması da temiz çıktı. 14 ay önce de askerliği nedeniyle işten ayrılmış.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun diyorum, AYM'nin arşiv araştırması istenmesinin yasakladığı dönemde sabıka kayıtlarını kamu seçeneğinden almış ve sicili temiz görünen bu insanları işe almışız. Belediyeler açıkçası net ifade edelim ki güvenlik ya da istihbarat kuruluşları değildir. Bu insanların sıkıntıları var ise ben sadece adli sicilden görebilirim başka bir yolum yok. Adli sicilleri de temiz. Biz ne istihbarat notlarını bulabiliriz ne de KYK ile işlerine son verildiğini bilebiliriz. Böyle bir bilgi kaynağımız yok. Şimdi bir hata var ise bu hatanın sahibi ben miyim yoksa milli güvenliğe tehdit gördüğü bu isimlerle ilgili gereğini yapmayan sayın bakan mı?
"ARŞİV ARAŞTIRMASI BİLE TEMİZ OLAN İNSANIN TERÖRLE BAĞI OLDUĞUNU NASIL ANLAMAMI BEKLİYORSUN?"
Az evvel Özer Doğaner ismi verdim ya; arşiv araştırması bile temiz olan insanın varsa terörle bağı olduğunu nasıl anlamamı bekliyorsun ey bakan? Zihinlerini mi okuyacağım insanların? Belediye Başkanlarının zihin okuma diye bir yeteneği yok.
"DERTLERİ İMAMOĞLU'NUN BAŞINI YAKMAK"
Bu arşiv araştırması sırasında çok enteresan şeylere rastladık Çarpıcı bir örnek daha vereyim; T.A. isimli iştirak şirketi çalışanımızın Mart 2022'de arşiv araştırması geldi ve özetle terör iltisaklısı olduğu belirtiliyordu. Bu kişiyi de işten çıkarttık. Bu arkadaşımız ısrarla hakkında herhangi bir ilgisi olmadığını dile getirdi. Çok ısrar edince bizim İK birimi de işin üzerine gitti. Valiliğe bu kişi için tekrar arşiv araştırması sordu. 8 ay sonra ikinci yanıt geldi. 'Herhangi bir suç örgütüyle ilişiği bulunmamaktadır' yazıyor. Biz ne yaptık? Adamı işten attık. 8 ay önce 'terörist' dediniz 8 ay sonra pardon terörist değil diyorsunuz. Nu nasıl iş? İşe geri almadık. Açıkçası kalkar bu bakan azılı terörist ilan eder. Kamuyu zora sokan bu anlayışla milleti, kamu yöneticilerini ne hale getiriyorsunuz? Ne yapacağını siz bile tahmin edemezsiniz. Dertleri İmamoğlu'nun başını yakmak öyle değil mi?
Gelelim kamuoyunda çok tartışılan, şehit yakını olan itfaiye erimize; şimdi bu aile de korku içerisinde. Bu ülkenin bakanı şimdi böyle deşifreler yapıyor. Evladımızın hayati tehlikesi var diye bizim ekibimizi aradı ailesi. Muharrem Kılıç, 6 Nisan 2021'de sınavları da geçerek itfaiyeye girmiş. Üstelik de şehit kardeşi. Tarihe dikkat ederseniz yine arşiv araştırması yapmanın yasak olduğu dönemden bahsediyoruz. Adli sicili temiz çıkmış yani sabıkasız. Kim diyor bunu, devlet diyor. Ben demiyorum. Üstelik de şehit kardeşi. O da terörist ilan edildi. Biz bunu ifşa edince de bakan yardımcısı olan bir aklı evvel tweet atarak itfaiye erini terörist ilan etmeye çalıştı. Aslında, kendi akılsızlıklarını ifşa etmiş oldular. Sahiden bakanlığın üst kadrosunda liyakatiyle görev alan birisi var mı diye merak ediyorum açıkçası. Bunu araştırmanızı istiyorum.
"SOYLU 2014'TE PKK'LI OLDUĞUNU İDDİA ETTİĞİ AİLENİN EVİNE 2015'DA TAZİYEYE GİDYOR"
Süleyman Soylu 2014'te PKK'lı olduğunu iddia ettiği ailenin evine 2016'da taziyeye gidiyor.
Dünyanın başka bir yerinde böyle bir olay yaşasak sopayla kovarlar bu adamları o makamlardan. Ya 2014'te dağa çıkarken yakaladın, 2017'de bu kez terör örgütünün şehir yapılanmasında yakaladın. 2021 yılında da bu kişiye kamu kurumlarında çalışabilmesi için sabıka kaydını sen temiz verdin. Üstelik kamu seçeneğinden sayın bakan. Şehit yakını kartını verdin. Allah aşkına devletin güvenliğini emanet ettiğimiz kadroya bak.
"BEN SUÇLUYUM UYSAL VE YERLİKAYA TEMİZ"
Kusura bakmayın bu insanların açıkları bitmiyor. Sürekli 505 personelin işe girişinde sorun olduğunu vurguladı. Biz Mevlüt Uysal ve Ali Yerlikaya döneminde işe alınan terör iltisaklılarını deşifre edince aniden sayı 484'e geriledi. Bu 21 kişiyi bize anlatacaksın, izah edeceksin. Bakan diyor ki 'Mevlüt Uysal'ın işe aldığı 191, Yerlikaya'nın işe aldığı 51 kişiyi inceledik. Ancak İmamoğlu'nun işe aldığı kişiler kamuda görev almamalıydı' diyor. Arşiv araştırmasının serbest olduğu dönemde işe alanın 4 bin 116 kişiden 1800'ü için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması istenmemesini nereye koyacaksınız? Yani, ben suçluyum, Uysal ve Yerlikaya temiz...
Uysal döneminde işe alınan ve sabıka kayıtlarında 'silahlı terör örgütü üyeliği' ve 'yöneticiliği' yazan iki kişi de işe girmiş. Ama bakarsanız ben suçluyum, Sayın Uysal temiz...
Ben hiçbir zaman ılık su demokratı olmayacağım. Her anını milletimle paylaşacağım. Türkiye bu duruma net bir şekilde tanık olacak. Ne demiştim önceki toplantıda? Uysal dönemini özellikle araştıracağım dedim, araştırdım. Mevlüt Bey görevdeyken, İçişleri Bakanı yine Soylu'yken terör sorunu yok muydu?
28 Eylül 2017 - 31 Aralık 2018 döneminde 30 bin kişiyi işe almış. 5 bin 608 kişiden adli sicil kaydı alınmamış. 5 bin 870 kişinin adli sicili 'özel' olarak alınmış. İşe alınanlar arasında, bombalı saldırı dahil beş terörist var. 10 bin 858 kişi için arşiv araştırması istenmemiş, yasak olmadığı halde. Bunu ben yapsam neler olurdu varın siz düşünün.
Bir iltisak meselesidir almış gidiyor. Milleti sefil ettiniz, aileleri parçaladınız. Bazıları da imtiyazlı. Öyle makamlara geliyorlar hepimizi şaşırtıyorlar. Ama artık yüz binler diyemiyoruz, maalesef milyonlara 'iltisaklı' diyorsunuz. Bunu kaldıramıyorum, bu çok büyük bir vicdansızlıktır. Bakın Hz. Peygamberimiz ne diyor? 'Kimse kendi suçundan başkasıyla suçlanamaz. Oğlu babasının, babası da oğlunun suçu üzerine suçlanamaz.' Peygamberimizin binlerce yıl önce belirttiği husus, evrensel hukukun en önemli unsuru. Ama siz Allah'ın elçisinin sözünü bile önemsemiyorsunuz. Senin yakının olunca görmezden geleceksin, ama yüz binlerce kişinin hayatını karartacaksın.
Bazıları imtiyazlı ya, iltisak kılıcı onları kesmiyor. Bakan yardımcısının kardeşinin FETÖ'den aranması var, Özgür Özel kardeşim bunu ortaya çıkarıyor. Bakan yardımcısı 'sen söyleyince baktım' diye tweet atıyor. Pes. Ülkenin güvenliğini emanet ettiğimiz isimlere bakın. Tabii tek bir güvenlik makalesi okumamış bir bakanın kuracağı kadro bu kadar olur.
Bekir Bey kendince akıllı davranıyor, neredeyse hiç ses çıkarmadı. Toz bulutunda saklanma diyelim bunun adına. Ben onun da kabahatinin büyük olduğunu düşünüyorum. Bu ülkenin 'adalet' bakanısınız. İnsanların hayatını verdiği, namusunu, şerefini emanet ettiği kavram. Bu ağır günahları nasıl saklayacaksınız anlayamıyorum. Bu arada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın siyasi yasak istenen davasında hakim sıra dışı şekilde görevden alınıyor, üstelik eşi hamileyken Samsun'a sürülüyor, üstelik dilekçeler vererek karşı koymaya çalışıyor, yine sizden ses yok. Davama bakan ilk hakim bana ceza vermesi için tehdit edildiğini söylüyor, ruhsatsız binayı işaret ediyor. HSK benim ifademi alsın diye çığlık atıyor, Bekir Bey yine ölü taklidi yapıyor.
Ekrem İmamoğlu'na ceza vermek için yarışan savcı ve hakim, bana yasada olmayan bir maddeyle ceza veriyor. Süreyi de yanlış hesaplıyor. Sizden çıt yok. Savcı, yasada olmayan bir şey talep ediyor. Sen bu hukuksuzluğa da sessiz kalıyorsun. Yargıtay'da bile 'ahmak' ifadesiyle ilgili içtihat kararı yokken, nasıl bir kamu görevlisine 2 yıl 7 ay hapis kararı çıkıyor. Türkiye hukuk tarihinde 2 yıl 7 ay hapis cezası alan bir kamu görevlisi var mıydı? Bana siyasi yasak verileceğini bilip AKP yöneticileriyle toplantıya katıldığın iddiasını hala yalanlayamadı. Adalet Bakanı'nda 'adalet' olsaydı bunların kırıntısını yapamazdı.
Dün partimizin üst düzey yöneticileri Adalet Bakanı'nı ziyaret edip HSK nezdinde girişimde bulunacaklarını söyledi. Benim ümidim yok açıkçası. Bu beceriksizlikler büyük bir kaos yarattı. Bu kaotik ortamı lütfen sonlandırın. Devletimizi basiretsiz yöneticilerin, hırstan gözü dönmüşlerin kararlarına teslim etmeyin. Sessiz kalan, bu kaosu erdirmek için çaba göstermeyen herkes bu vebalin sorumlusu olur. Bunu yargıyı tehdit ediyor diye istismar edenler var. İyi niyetli bir uyarıdır.
"KAYBETTİLER, YİNE KAYBEDECEKLER"
Gök kubbeyi başınıza yıkarız dedim. Yıkarız kardeşim, bundan hiç şüpheniz olmasın. Savcılık aynı 'suçu' başkalarının da işlediğini kabul etmezse yıkarız. Yargıyla, siyasi baskılarla, bizi millete hizmet etme yolundan çevirmeye kalkarsanız gök kubbeyi başınıza yıkarız. Değerli arkadaşlar, bu dediklerim hiç istemesek de gerçekleştirilirse söz veriyorum. Hiçbir sıfata gerek olmadan, tüm Türkiye'yi başta İstanbul olmak üzere mahalle mahalle, cadde cadde anlatmaya söz veriyorum. Mersin'de, Adana'da, Diyarbakır'da her yerde anlatacağım. Ankara'da Mansur Başkanımın birkaç kez Gökçek'in kepazeliklerine karşı başlattığı soruşturmaların akabinde soruşturma açmayı mı görev sayıyorsunuz? Haydi oradan. Bütün belediye başkanlarımızla omuz omuzayız. Eğer tarihi bir hatayla beni ve yöneticilerimizi suçlayıp İstanbullunun hakkına çökmeye kalkarsanız karşınızda milyonlarca insanın vicdanını göreceksiniz. Gök kubbeyi başınıza yıkmak, adalet arayışına çıkmış milyonlarca insanla meydanlarda buluşunca oluyor. 6 Mayıs'ta seçimi iptal ettiğinizde 13 bin oy farkının 800 bine çıkması, gök kubbeyi başınıza yıkmak oluyor. Kaybettiler, yine kaybedecekler.