Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un yorumlarıyla 'Analiz ve Sentez' programının ilk bölümü başladı. İlker Başbuğ ve Mehmet Ali Güller ilk bölümünde 'milliyetçilik' kavramını ele aldı.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 'Analiz ve Sentez' programıyla artık her ay TELE1’de izleyiciyle buluşacak. Moderatörlüğünü Gazeteci Mehmet Ali Güller’in yaptığı programın ilk bölümü bugün (19 Nisan Cuma) yayınlanmaya başladı. İlk programda Başbuğ ve Güller 'milliyetçilik' konusunu ele aldı. İlker Başbuğ milliyetçiliği şöyle anlattı:

Milliyetçilik dünyada en fazla tartışılan, tartışılmasına rağmen de en az anlaşılan bir olgu. Milliyetçilik konusuna bazı çevrelerin önyargılı yaklaştığını görüyoruz. Milliyetçilik aslında çok da karmaşık bir kavram değil. Google’a girdiğiniz zaman ‘bir millete ait olmak’ anlamı çıkıyor. Milliyetçilik bu. Burada da kalmıyor, diyor ki; bir millete ait birey olmanın yanında o milletin menfaatleri için çalışmak. Konuyu karmaşık yapan milliyetçiliğin millet kavramıyla bağlı olması. Milletin nasıl tanımlandığı konusunda farklılıklar var. İşin özü ‘millet’ nasıl tanımlanacak?

Aslında burada iki tez var; bir tanesi objektif millet anlayışı. Öbürü subjektif. Objektif kelimesinin farklı anlamları da var. Buradaki objektiflik görünebilen obje anlamda. Subjektif millet anlayışında görülmeyen, kişiyle bağlı olan konu.

Objektif millet anlayışında görülen millet anlayışında ırk kavramı karşımıza çıkıyor. İkincisi ise din. İbadetle ilgili bölümlerini görüyorsunuz. Aslında insanın inancı subjektiftir. Kişinin inancını bilebilir misin? Mümkün değil. Ama maalesef üçüncü şahıslar insanların inancını sorgulamaya çalışıyor. İbadet ise objektif, görüyorsunuz. Objektif millet anlayışında iki temel nokta ortaya çıkıyor. Bir ırk, iki din.

“IRK TEMELLİ MİLLİYETÇİLİK ÖLÜMCÜL BİR YAKLAŞIM”

Eğer siz milleti etnik ve ırk temelli bir kavram olarak kabul ederseniz ortaya abartılı bir sonuç çıkar. Saldırgan bir davranış biçimine girebilirsiniz. Kendinizi ‘üstün’ görürsünüz. O zaman bak ırkları aşağılıyor, düşmanca bir görüntü sergiliyorsunuz. Milliyetçilik anlayışının ırk temeline dayanması fevkalede yanlış bir şey. Bu ölümcül bir yaklaşım. Mustafa Kemal Atatürk de bunun tamamen karşısında yer alıyor.

Kendini aydın olarak tanımlayan kimseler ‘milliyetçilik’ dediğini zaman bir mesafe almaya çalışıyor. O kişiler milliyetçilik dediğiniz zaman etnik milliyetçik veya bilimsel tanımıyla objektif milliyetçiliğe kitlenmiş durumda.

Subjektif millet anlayışı bireyleri birbirine bağlayacak temele dayanır. Bu duygu ve düşüncelerdir. Duygu ve düşünceler bireyleri bir araya getirir. Subjektif millet anlayışında odak birey. Birey topluma kendi iradesiyle katılıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün millet anlayışı subjektif bir anlayıştadır, duygu ve düşünceleri esas alıyor. İnsanların vatandaş olarak kendi iradeleriyle bu işe katılmaları söz konusu diye düşünüyorum.

ATATÜRK'ÜN MİLLİYETÇİLİK TEZİ

Milliyetçilik Avrupa’da nasıl doğdu? Bu konuda iki tez olduğunu düşünüyorum. Birincisi Mustafa Kemal Atatatürk’ün tezi. Milletlerin oluşumunu ve milliyetçilik duygularını Mustafa Kemal Atatürk savaşlara bağlıyor. Bence doğru bir tez. Savaşların milliyetçilik düşünceleri sonrasında da millet oluşumunu doğurduğuna inanıyor. Kendi ifadeleri şöyle; ‘Muharebe kavimlerin birleşmesinde en kuvvetli etkenlerden biri olmuştur. Alman milleti Napolyon’a karşı yapılan muharebeleri, İspanyol milleti ise mağriplere karşı yapılan mücadelelerin sonucudur.’ Bu çok önemli bir tespit.

Diyor ki; ‘Eski zamanlara gidilirse evvela kuvvetsiz küçük devletlere ayrılmış olan Yunanlıların İranlılara karşı koymak için birleştiklerini görüyorsunuz.’ Ben bu tezin doğru olduğunu düşünüyorum. Belki de bizde de milliyetçilik düşüncesinin tavana vurmasının arkasında yatan ana neden Balkan Savaşı'dır. Balkan Savaşı Osmanlı'da bir noktada milliyetçilik düşüncesinin neredeyse tavana geldiği bir nokta.

İkinci görüş ise milliyetçiliği modernite ile bağ kuruyor. İlker Başbuğ ve Mehmet Ali Güller ile “Analiz ve Sentez” her ayın ilk cuma günü,  TELE1’de olacak.