Tahliye edilen TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ 100 günü aşkın süre sonra 18 Dakika programı ile ekranlara çıktı. Yanardağ yayında Silivri'yi anlattı, Sezen Aksu'ya yanıt verdi.
Hedef gösterilip tutuklanan ve 10 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan genel yayın yönetmenimiz Merdan Yanardağ’a ilk duruşmada 2 yıl 6 ay hapis cezası ve tahliye kararı verildi. Yanardağ akşam saatlerinde 101 gündür tutuklu olduğu Silivri Cezaevi’nden tahliye edildi.
Yanardağ bugün ayağının tozuyla TELE1'de Emre Kongar'la birlikte 18 Dakika programına çıktı. Yayında Silivri'yi anlatan Yanardağ "Yüksek güvenlikli ve çok ağır suçluların olduğu bir yerde kaldım. Ama ne hikmetse bu ağır suçluların önemli bir kısmı siyasal tutuklu. Orası 10 cezaevinden oluşan bir kampüs. Mesele orada Barış Pehlivan'ın kaldığı bir bölüm açık ve yarı açık bir cezaevi vardı. Orayla pek bir ilgimiz yoktu. En sıkı güvenlik tutulan bölüm benim kaldığım bölümdü. Yani ben Türkiye'nin en tehlikeli tutuklulardan biriydim. Bu iktidarın duyduğu korkuyu anlatır aslında. Öyle anlaşılıyor" dedi.
Kendisine dava açan Sezen Aksu'ya da yanıt veren Yanardağ şunları söyledi:
'BU KUMPASI DA BOZDUK'
Merdan Yanardağ:
İyi akşamlar değerli seyirciler, yeniden ekranlardayım; bu topraklarda bir söz vardır, 'Yiğitler düştüğü yerlerden kalkarlar' diye. Ben bu yiğitliğin bu topluma, izleyicilerimize, TELE1 çalışanlarına ve Emre Hoca'ya ait olduğunu düşünüyorum. Bu kumpası da tıpkı Ergenekon kumpası gibi bozduk. Bir ceza verdiler kendilerince o da yatarı olmayan bir ceza. Türkiye ile Türkiye'nin aydınlık güçleriyle bir arada olmaktan çok mutluyum.
'RUHUNUZ HEP BURADAYDI'
Emre Kongar:
Hoş geldiniz sefa geldiniz ama fizik olarak hoş geldiniz ruhunuz hep buradaydı.
Merdan Yanardağ:
Sağ olun hocam. Hapishanelerde TELE1 izlenemiyor. Ben bir dilekçe verdim 'TELE1 izlenebilsin' diye. Ceza ve Tevkif Evler Müdürlüğü'nden gelen bir sistem. Sadece Halk TV izleyebiliyorduk. Sağ olsun onlar büyük destek oldu. Ben TELE1 programları izleyemedim. Ama ziyaretçilerimiz bu programın ruhunu taşıdılar teşekkür ediyorum hocam.
'FAZLA KİLOLARIMI VERDİM'
Biraz kilo verdiğim söyleniyor. Sosyal medyada kötü mü davranıldı deniyor. Böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Cezaevinde olmak kötüdür. Gardiyanların ve cezaevi yönetiminin kötü bir muamelesi yoktu. Aksine son derece saygılı ve özenlilerdi. Fazla kilolarımı orada bıraktım. Gayet sağlıklıyım, endişeniz olmasın.
'TÜRKİYE'NİN EN TEHLİKELİ TUTUKLULARINDAN BİRİYDİM'
Yüksek güvenlikli ve çok ağır suçluların olduğu bir yerde kaldım. Ama ne hikmetse bu ağır suçluların önemli bir kısmı siyasal tutuklu. Orası 10 cezaevinden oluşan bir kampüs. Mesele orada Barış Pehlivan'ın kaldığı bir bölüm açık ve yarı açık bir cezaevi vardı. Orayla pek bir ilgimiz yoktu. En sıkı güvenlik tutulan bölüm benim kaldığım bölümdü. Yani ben Türkiye'nin en tehlikeli tutuklulardan biriydim. Bu iktidarın duyduğu korkuyu anlatır aslında. Öyle anlaşılıyor.
'ORADA KARDEŞLERİMİ BIRAKTIM'
Fakat şunu söylemek istiyorum. Dün de söyledim. Orada bizim kardeşlerimiz var. Ben orada kardeşlerimi bırakarak çıktım. Orada bütün hayatı imha edilmeye çalışılan Osman Kavala var. Ben onun savunmasını okudum. Orada bir dostluğumuz gelişti, kitap alıp kitap verdik. TRT 2'de 21:30'da her gün bir film yayınlanır. Beni izlemeyi yönlendiren Osman Kavala oldu. Fiziki temas olmadan uzaktan konuşabiliyorsun ayaküstü ve uzaktan. Ve Can Atalay'ı, Tayfun Kahraman'ı orada bıraktım. Bu davaların dışında suçsuz olduğuna inandığım yüzlerce insan var.
'SİLİVRİ REJİMİN BİR SİMGESİ'
15 Temmuz davasından FETÖ'cü olmayan birçok insanı doldurmuşlar. Fırsattan yararlanılarak bazı Kemalist subayların darbe kumpasının içine alındığı kanaatime vardım orada. Gözlemlerimde çok yanıldığımı söyleyemem. Çok hızlı kararlar verilmiş, herhangi bir isim vermek istemiyorum. Sorumluluğu yüksek ve yanılma payını hep bir kenarda tutuyorum. Mümkündür tabii. Tabii ki darbede FETÖ ve Fethullahçı çete var, bu tartışılmaz. Ama Fethullahçı yapılanmanın içerisinde olmayan, tatbikat için aldatılarak bu torbaya doldurulmuş insanlar da var. Sonuç olarak Silivri rejimin bir simgesi. 10 bölümden oluşuyor ama bizim kaldığımız yüksek güvenlikli bölüm. Bir tür tecritte uygulanıyor. En çok üç kişi kalınabiliyor. Ben tek kişilik yerde kaldım. Özel kötü bir muameleyle, baskıyla karşılaşmadım.
'12 SAAT ÇALIŞIYORLAR, FAZLA MESAİLERİ, TATİL PARALARI VERİLMİYOR'
Orada güvenlik emekçileri var. 12 saat çalışıyorlar, fazla mesaileri, tatil paraları verilmiyor. Bir şikayet geldiği için değil gördüğüm için söylüyorum. Bu rejim tutukladığında bayramdı. Kantin yok, hiçbir görevli yok. Ben temizliğe dikkat eden bir insanım. Bir peçete bile bulamadım. Çamaşırım yoktu. Gittiğim pantolon, ceket ve gömleğimle yattım orada. Bunu infaz koruma memurları, Can Atalay ve Osman Kavala'nın dayanışmasıyla atlattım. Onlar hep bir şeyler gönderdi. Yemekler gayet iyiydi. Ben yedim. Yemekleri de tutuklular yapıyor. Başlarında da profesyonel aşçılar var.
'SEZEN AKSU DAVASI BİLE NASIL BİR KUMPAS OLDUĞUNUN KANITI'
Özgürlüğünden mahkum edilmek başlı başına bir zulüm. İsterseniz sizi kuş tüyü yataklarda yatırsınlar. 25 metrekarelik odada mini bir buzdolabı, bir küçük televizyon ve bir elektrikli çay makinesi. O yüzden bana tazminat davası açan Sezen Aksu'ya 'Koğuşuma baktım o para buradan çıkmaz' dedim. Ben Sezen Hanım'ın bilgisi olmadığını düşündüm. Avukatlarının yürütttüğü bir süreç sandım. Sadece Sezen Aksu davası bile davamın nasıl bir kumpas olduğunun kanıtlarından biri.
'HACİZ İŞLEMİNİ SİLİVRİ'DEN BAŞLATABİLİRLER'
Sezen Aksu 'Çözüm sürecine karşı çıkanlar iki cihanda lekeli' demişti. Ben de 'Lekeli olan sizsiniz. Buna Türkiye'nin demokrasi güçleri itiraz ediyor. Sonuçta bizim dediğimiz oldu ve çözüm süreci faciayla sonuçlandı. İçinde güvenlik görevlisin olduğu binlerce insan hayatını kaybetti. Sezen Hanım 'Bana hakaret etti' diye dava açtı. Valla o Türkiye'nin demokrasi güçlerine ayıp etti. Kazanmış davayı da nasıl olduysa? 30 bin lira tazminat kazandı ve tekrar başvurmuş 100 bin lira istemiş. Bu başvurunun doğrudan Sezen Aksu'nun talimatıyla gerçekleştirmiş olma ihtimali çok yüksek. Ben kamuoyunun ayıpladığını düşünüyorum. Sezen Aksu özel bir düşmanlığım yok ama o bize 'iki cihanda lekeli' diye hakaret etmiş. Adresim hala Silivri gözüküyor. Haciz işlemini oradan başlatabilirler. Oradaki her şey 10 bin 700 lira tutuyor. Onları da biz aldık. Ben kuruma bağışladım.
'Beni Ekmek Kadar Temiz Su Gibi Aydın' şarkısıyla karşıladılar. Hak ve hukuk mücadelesi Türkiye'deki herkes için veriyorduk. Demokrasiler suçluların da haklarının olduğu rejimlerdir. Demokrasileri ayıran önemli parametre bu. Beni tutuklayarak yıldıracaklarını sanan herkes üzülerek belirteyim ki yanıldıklarını görecekler. Yiğit düştüğü yerden kalkar' derken kendime bir paye biçmedim. Bu ülkenin mert insanlarının bir geleneğidir. Biz düşmedik düşen oldu.