Koronavirüse ilişkin iki dakikalık bir talepler listesi hazırlayan DİSK, milyonlarca işçinin işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığının altını çizdi. Açıklamada, "Açıklanan paket işçilerin, çalışanların Covid-19 ile mücadelede karşılaştıkları sorunlara çözüm getirmedi. Kalkan adı verilen paket için söylenecek tek şey: Dağ fare doğurdu" denildi.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, koronavirüse karşı alınması gereken toplumsal ve ekonomik tedbirleri açıkladı.
6 TEMEL TALEP
"Covid-19 salgını yurttaşlarımızın yaşamını ve sağlığını tehdit ederken, milyonlarca işçinin işini ve gelirini kaybetmesine yol açıyor. Türkiye tarihinin en büyük işsizlik dalgası ile yüz yüzeyiz. Başından beri Covid-19 ile mücadelenin sağlık boyutu kadar toplumsal ve ekonomik boyutunun da önemsenmesi gerektiğini ısrarla savunuyoruz" denilen açıklamada, 6 temel talep sıralandı:
1-İşten çıkarmalar yasaklanmalı
2-Zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında ücretli izin uygulanmalı
3-Tüm çalışanların gelirleri güvence altına alınmalı
4-İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları kolaylaştırılmalı
5-Fatura ve kredi borçları ertelenmeli
6-En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine yükseltilmeli
KONUNUN MUHATAPLARI TOPLANTIYA DAVET EDİLMEDİ
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
"Bu öneriler bir yandan salgınla mücadelenin kolaylaştırılmasını, öte yandan salgının yarattığı toplumsal tahribatı gidermeyi amaçlıyor. Bu önerilerin kamuoyunda büyük destek bulduğunu gördük, görmeye devam ediyoruz.
Ancak 18 Mart’ta Hükümet tarafından açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı adlı önlemler paketi ne kamuoyunun beklentilerini karşıladı ne de DİSK’in önerilerine yer verdi. Önerilerimiz dikkate alınmadığı gibi Covid-19’un tahribatına karşı başından beri öneri ve çözüm üreten DİSK, Çankaya Köşkü’nde düzenlenen zirveye çağrılmadı. DİSK ile birlikte konunun muhatabı sağlık meslek örgütleri de toplantıya davet edilmedi.
Sonuçta açıklanan paket işçilerin, çalışanların Covid-19 ile mücadelede karşılaştıkları sorunlara çözüm getirmedi. Kalkan adı verilen paket için söylenecek tek şey: Dağ fare doğurdu!
Zaman daralıyor. Covid-19 ile mücadele giderek yaşamsal hale geliyor. Salgının boyutu büyüyor.
Salgının halk sağlığı ve insan yaşamı açısından daha da vahim sonuçlar yaratacağı açıktır. Hükümet’i konunun vahametine uygun, köklü adımlar atmaya; bir yandan halkın sağlığını ve canını öte yandan işini ve gelirini korumaya çağırıyoruz.
'EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR FELAKET İLE YÜZ YÜZEYİZ'
Amasız, fakatsız köklü önlemler alınmalı ve Covid-19’a karşı kapsamlı bir sosyal paket ilan edilmelidir.
Anayasa’nın sosyal devlet ilkesine uygun biçimde devlet, halkın sağlığını, işini ve gelirini korumak için gereken her şeyi yapmalıdır.
Kamu ve özel, bütün kaynaklar Covid-19 ile mücadele için seferber edilmelidir.
Eşi görülmemiş bir felaket ile yüz yüzeyiz. Tedbirler de buna uygun olmalıdır.
Salgının yol açtığı toplumsal ve ekonomik kriz karşısında olağandışı bir kamu harcama programı gereklidir. Bu program sağlık harcamaları yanında, emekçilerin işini ve aşını korumaya dönük olmalıdır.
ACİL GÖREVLER
Hükümetin salgınla mücadelede üç temel ve acil görevi var:
1-Halkın sağlığını korumak
2-Çalışanların işini korumak
3-Hanelerin gelirini korumak
Bu üç amacın sağlanması için köklü bir sosyal ve ekonomik programa ihtiyaç vardır. Bu programın temel taşları şunlar olmalıdır.
Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde salgın süresince çalışma durdurulsun.
Halkın sağlığının korunması için evden çıkmamak, fiziki teması en aza indirmek yaşamsal önem taşıyor. Ancak halka “evde kalın” çağrısı yapanlar çalışan milyonlarca emekçi için çözüm üretmiyor. Milyonlarca işçi Covid-19’a maruz kalacak şekilde işe gitmek zorunda kalıyor, sağlıklı olmayan koşullarda çalışıyor.
İmalat sanayiinde üretim sürüyor, inşaatlarda işçiler çalışıyor, bankalarda, hizmet sektöründe ve belediye hizmetlerinde çalışma devam ediyor. Emekçilerin kendisi, çalışma arkadaşları ve ailesi salgın riski altında bulunuyor.
Defalarca ifade ettik, uyardık: “Evde kal” çağrılarının anlamlı olması için, işten çıkarmaların yasaklanması, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi dışında tüm işlerin durdurulması şarttır. Özelde ve kamuda çalışanların işlerini güvence altına almadan, işleri devlet kararı ile durdurmadan işçilere“evde kalın” demek nafiledir, halkla ilişkiler kampanyaları ile gerçek sorunlar çözülmez. Halkın, işçi sınıfının ihtiyacı nasihat değil icraattır.
Bu ağır salgın sürecinde acil, gerekli ve zorunlu olan sağlık, temizlik, ilaç ve gıda gibi mal ve hizmet üretimi alanları dışındaki üretim birimlerinde iş derhal durdurulmalı ve çalışanlar ücretli izinli sayılmalıdır.
Kamuda ve özel sektörde mümkün olduğu kadar uzaktan çalışma uygulanmalıdır. Zorunlu ve acil hizmetlerde çalışanlar Covid-19’a karşı ciddi şekilde korunmalıdır.
Zorunlu çalışmanın devam ettiği işyerlerinde çalışma saatleri azaltılmalı ve düzenlenmeli, çalışanların birbirleriyle mesafeleri uygun biçimde olmalıdır. Dezenfeksiyon işlemleri, sağlık taramaları ve yaygın test gibi önlemlerin aksatılmaması gerekmektedir. Bu uygulamaların sadece işçilerin kendi sağlıklarını korumak için değil, hastalığın ailelerine taşınıp topluma yayılması riski için de gerekli olduğu unutulmamalıdır.
Zorunlu çalışma yapacak işçilerin işyerleri ve çalışma alanlarında hastalığın bulaşma riskini tamamen ortadan kaldıracak önlemler alınmalı ve aralıklarla doktor kontrolleri yapılmalıdır.
Salgının yayılmaması ve önlenmesi bakımından devam etmesi zorunlu olan hizmetlerde, bu görevleri yürütenlerin sağlıklı kalması gerekmektedir.
Hastalığın bulaşma riskini sıfıra indirecek maskeden gözlüğe, eldivenden özel koruma tulumuna kadar koruyucu malzeme ve ekipman ile çalışılması hayati bir ihtiyaçtır.
Bir kez daha altını çiziyoruz: Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi yapan işletme ve birimler dışında çalışma ACİLEN durdurulmalıdır. Aksi takdirde çalışanların hem kendi sağlıklarını hem de halk sağlığını korumak adına işe gitmeme, çalışmaktan kaçınma, yani evde kalma hakkı olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Emekçiler açısından bu yaşamsal gereklilikler doğrultusunda hükümetin ACİLEN adım atmasını ve sektörlere göre düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz. Söz konusu karar ve buna uygun yapılacak düzenlemelerin 48 saat içerisinde hayata geçirilmesi mümkün, dahası salgının yayılma hızı göz önüne alındığında zorunluluktur. Ülkeyi yönetenler bu adımı atmadığı takdirde temel, zorunlu ve acil işler dışındaki işlerde çalışan işçiler, yaşamlarını tehdit eden bu koşullarda 6331 sayılı yasanın 13. maddesinde de açıkça belirtildiği şekilde ciddi ve yakın bir tehlike nedeniyle çalışmaktan kaçınacak ve çalışmama hakkını kullanacaktır. Bu işçilerin yasal hakkıdır, dahası yaşam hakkıdır.
Bu ülkenin tüm yurttaşlarının, işverenler ve ülkeyi yönetenler kadar emekçilerin de bu devasa salgından kendisini koruma hakkı vardır. DİSK olarak bu zaman zarfında süreci tüm emekçilerle birlikte izleyecek, değerlendirmeleri yapacak ve bu doğrultuda gerekli kararları alarak iş yerlerimizden başlayarak hayata geçireceğiz.
Salgın süresince işten çıkarmalar yasaklanmalı.Çalışanlara ücretli izin verilmeli ve işsizler için ise koşulsuz işsizlik maaşı ödenmelidir.
Salgın için alınan önlemler ve salgının yarattığı ekonomik durgunluk nedeniyle yoğun işten çıkarmalar ve ücretsiz izin uygulamaları yaşanıyor. İşten çıkarmalar ve ücretsiz izin uygulamaları insanların gelir kaybına yol açıyor, yaşamlarını zorlaştırıyor ve onları virüse karşı korumasız hale getiriyor.
Covid-19’un toplumsal tahribatını önlemek için İş Kanunu’nda acil değişiklik yapılmalı; salgın süresinde işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Bu, devletin sosyal yükümlülüğü ve görevidir.İşten çıkarma yasağı süresince çalışanların geliri, işveren, işsizlik sigortası fonu ve devlet tarafından karşılanmalıdır.
Salgın süresince bütün yurttaşların geliri garanti edilmelidir
Salgın işçileri, kayıtdışı çalışanları, çiftçileri, esnafı ve serbest çalışanları ciddi bir gelir kaybı ile karşı karşıya getirmektedir. Devletin temel yükümlüğü böylesi bir toplumsal afet karşısında toplumun ekonomik olarak güçsüz kesimlerini korumaktır. Anayasa’nın gereği budur. Salgın süresince çalışanların ve halkın gelirinin güvence altına alınması için bir dizi önlem alınmalıdır:
İşsizlik sigortası işte kalma fonu olarak kullanılmalıdır
İşsizlik sigortası kaynakları çalışanların iş ve gelir kaybını karşılamak için kullanılmalıdır. İşsizlik ve kısa çalışma ödeneği etkin biçimde uygulanmalıdır. Kısa çalışma ödeneği için yapılan yasa değişikliği son derece yetersizdir. Hükümet İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarını etkin kullanmaktan kaçınmaktadır. Bunun nedeni Fon kaynaklarının nakit ve likit olmamasıdır. Hükümet İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarını devlet tahvillerine yatırmıştır. Fon’un 131 milyar TL’lik kaynağının 122 milyar TL’si nakit değildir.
İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları hızla nakit hale getirilmeli ve çalışanların gelir kaybını karşılamak için kullanılmalıdır. Fon’daki kaynaklarla 10 ile 15 milyon işçiye üç ay boyunca asgari ücret düzeyinde bir destek rahatlıkla sağlanabilir. İşsizlik Sigortası Fonu işten çıkarma yasağı ile birlikte, işi ve işçinin gelirini koruma fonu olarak kullanılmalıdır.
Derhal yasa değişikliği yapılarak işsizlik ödeneğinden ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanma için var olan ağır koşullar kaldırılmalı,işçinin parası işçi için kullanılmalıdır.
Hükümet çalışamayan ve gelir kaybına uğrayanların geçimini sağlamalıdır
Salgın nedeniyle işe gitmeyenlerin, işten çıkarılan, gelir kabına uğrayan, karantina ve tedavi altında olanların kendilerinin ve ailelerinin geçimini sağlamak Hükümet’in görevidir. Bu hem Anayasa’nın sosyal devlet ilkesinin hem de Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun getirdiği bir yükümlülüktür. 1930 tarihli Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 83. maddesi salgın hastalık nedeniyle uygulanacak tedbirler nedeniyle vatandaşlarının geçimlerinin Hükümet tarafından sağlanmasını öngörmektedir. Devlet bu yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır.
Yurttaşların kredi, fatura ve vergi borçları ertelenmelidir
Salgın süresince konutlarda harcanan elektrik, doğal gaz, su ve iletişim ücretsiz hale getirilmelidir. Ücretlilerin ve dar gelirlilerin tüketici kredileri, kredi kartı borçları ile vergi borçları salgın süresince ertelenmelidir. Tüm temel gıda ve ihtiyaç maddelerinde KDV oranları sıfırlanmalı ve salgın süresince sıkı fiyat denetimi yapılmalı, karaborsa ve fırsatçılığa izin verilmemelidir.
Bütün bunlar için kaynak vardır!
Devlet halkın sağlığını, işini ve gelirini korumak için seferber olmalıdır. Mevcut kamu kaynakları etkin kullanılmalı ve yeni kaynaklar yaratılmalıdır.
Gereksiz ve acil olmayan kamu yatırımları durdurulmalıdır.Salgın döneminde Kanal İstanbul gibi üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanmamış projelerden vazgeçilmeli, kamu ihaleleri ve kaynaklar sağlık sektörüne yönlendirilmelidir.
Araç garantili köprü ve yol ödemeleri ile hasta garantili şehir hastaneleri için şirketlere yapılan ödemeler durdurulmalıdır.Kamu-Özel Ortaklığı isimli projelerin kamulaştırılması hedeflenmeli, bu arada projelere dönük ödentiler TL’ye dönüştürülmeli ve garanti ödemeleri iptal edilmelidir.
Salgınla mücadele bütçe gelirlerini azaltacak ve giderlerini artıracaktır. Kamu gelirlerini artırmak için toplumun zengin ve varlıklı sınıflarından daha fazla kaynak toplanmalıdır. Türkiye’de toplam servetin yüzde 42’si sadece toplumun yüzde 1’inin elindedir. Covid-19 koşullarında bu eşitsizlik sürdürülemez. Bu nedenle büyük servetlere sahip küçük bir azınlığın çok daha fazla fedakârlık etmesi gerekiyor. Covid-19 ile mücadele için etkin bir servet vergisi uygulanmalıdır.
Salgın döneminde bütçe açığı ve enflasyon kaygısı geçerli olamaz. Ekonomide yaşanan daralmayı ve gelir kaybını önlemek için artan merkezi bütçe harcamalarını karşılamak için gerekirse Merkez Bankası avanslarına başvurma yoluna gidilmelidir.
DİSK olarak toplumsal bir felaket olan Covid-19 ile mücadele için sosyal devlet ilkesine dayalı kamucu ve toplum yararını esas alan köklü bir sosyal paket öneriyoruz.
Covid-19 ile mücadelenin köklü ve kamucu ekonomik politikalar ile yürütülmesini savunurken, günlük yaşama ilişkin getirilen kısıtlamaların salgınla mücadele amacı ile uyumlu olmasına ve salgınla mücadelenin yeni otoriter uygulamalara yol açmamasına dikkat çekmek istiyoruz. Salgınla mücadele, Meclis’in etkin çalışmasıyla, sendikaların, sağlık meslek örgütlerinin, yerel yönetimlerin katılımıyla şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmelidir.
Hükümeti bir an önce halkın sağlığını, çalışanların işini ve hanelerin gelirini korumak için köklü ve kapsamlı bir sosyal devlet programını açıklamaya ve uygulamaya çağırıyoruz."