Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay'da bulunan evinde eşini ve iki kızını kaybeden baba Mümtaz Gövce'nin kızından geriye bıraktığı sesli mesajlar kaldı. Gövce, kızından gelen "Baba annemlere ulaşamıyorum galiba ben öleceğim" mesajıyla yıkıldı.
Depremden en çok etkilenen Hatay'ın Antakya ilçesindeki Elit Apartmanı'nda 150 kişi hayatını kaybetti. Mümtaz Gövce'nin dört kişilik ailesinden sağ kurtulan olmadı. Gövce'nin 10 yaşındaki kızı Elif Eylül, enkaz altında babasına sesli mesajlar attı. Acılı baba kızından gelen mesajları anlattı.
Gövce şunları anlattı:
"YALNIZCA UMKE YÖNETİCİSİNİN KIZININ ENKAZ ALTINDA KALDIĞI BİNADA VİNÇ VARDI"
“Deprem günü ailem Antakya’da, ben ise iş nedeniyle İstanbul’daydım. Sabah 5 gibi kardeşim aradı, depremi söyledi. Apartmandan kimseye ulaşamadım. Sonra apartmanın WhatsApp grubuna o gün binada kalmayan bir komşumuz fotoğraf attı. Gözlerime inanamadım. Aracımla yedi saatte Antakya’ya geldim, hiç kimse yoktu. Yalnızca Rönesans Rezidans’ta ve UMKE yöneticisinin kızının enkaz altında kaldığı binada vinç vardı. Binadan sesler geliyordu. Akşam beş gibi hava karardı ve doluyla karışık yağmur yağmaya başladı. O gece binadakilerin yakınlarıyla çaresizce bekledik.
Bina alt katı yüksek tavanlı dükkan olacak (2+7) biçiminde 9 katlıydı. Binamızın malzemesinde bir sorun yoktu ama dükkan kısmı yüksekti ve üstüne 7 kat çıkılmıştı. Beş kişilik site yönetimindeydim. Yaklaşık üç yıl önce dükkan sahibiyle kavga ettik. Çünkü imar affı sonrası dükkânını dışarı doğru genişletip, kolonları tıraşlıyordu. Biz tartışınca durdu ama muhtemelen içeride de birçok kesim işi yapmıştı. Bina da dükkânların genişletildiği kısıma doğru çöktü. 20 metre yana kaymıştı apartman. Binada 7. katta kalan polis memuru bir komşumuzun eşinin sesini duyuyorduk. ‘Üşüyorum’ diyordu, belinden aşağısı sıkışmıştı. Montu ısıtıp ona uzatıyorduk. O kadın ertesi gün öğlen, göz göze göre öldü.”
‘KEPÇE VE VİNÇLERE AFAD EL KOYDU’
“Hiç kimse gelmeyince kendi başımızın çaresine bakmaya çalıştık. Şehir dışından getirttiğimiz kepçe ve vinçlere AFAD el koydu. Üç günün sonunda AFAD’ın bize arama kurtarmaya gelmediği yerde biz onu aramaya çıktık. Karayolları’nın önünde yaklaşık 150 kepçe ve 50 kadar vincin bekletildiğini gördük. Bu neden yapıldı, bilmiyoruz. En sonunda başka yerden ayarladığımız vinç ve kepçeleri (AFAD el koymasın diye) ara sokaklardan dolaşarak enkazın olduğu yere getirdik.”
‘HAYATTA KALAN YOKTUR DİYİP GİTTİLER’
“İkinci günde yağma girişimi oldu. Yağmacıları fiziki müdahale ile güçlükle uzaklaştırabildik. Aynı gün bazı AFAD yetkilileri geldi, “Sesimi duyan var mı” diye seslendiler, “Burada hayatta kalan yoktur” dediler ve gittiler. Üçüncü gün biz o enkazdan canlı çıkardık. Sonrasında AFAD köpeklerle geldi. Yine ‘Kimse yok’ dediler. Aynı akşam biz yine binadan kendi olanaklarımızla canlı çıkardık. Dördüncü sabah yine köpeklerle geldiler ve “Köpekler havlamıyor” deyip gittiler. Günlerce kendilerine söyledim, “Köpeklerin bir şey bulabilmesi için en azından 15-20 dakika sessizlik olmalı ve ortamın koku yalıtımı sağlanmalı, bizler enkaz üstündeyken bir sonuç alınması zor” diye. Dinlemediler. Onlar gitti, biz yine canlı çıkardık binadan.
Dördüncü günden sonra madenciler, beşinci günde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekibi geldi. Onlara nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Onlar olmasa ilk 10 gün bile kimseye ulaşılamazdı. Ayrıca aileme ulaşılması sonrası, cenazemizin İstanbul’a naklinden defin işlemine kadar tüm süreci sorunsuz biçimde yine İBB yönetti. Asker ve polis ise 5. günde bölgeye geldi.”
‘ALLAHTAN SOSYAL MEDYA VAR’
“Millet ikinci gününden itibaren deprem bölgesindeydi. Millet her şeyiyle vardı, semaverini kapıp gelen de, kendince tüm erzağını getiren de. Ancak devlet yoktu. Kurumlardaki insanlar da elinden gelen çabayı gösterdi ama birçok insan birçok şeyi bilmiyordu çünkü hazırlık ve koordinasyon yoktu. Üstelik şehir dışından bölgeye her gelen de “Antakya’da çok fazla bir şey yok dediler” deyip gördüğü manzara karşısında şoka giriyordu. Hatay’da depremin etkilerinin olduğundan çok başka yansıtıldığını günler sonra fark ettim. Yardım için gelen TIR’ların Adana’da o bölgede yardıma ihtiyaç yok denilerek yönlendirildiği söylediler. Allah’tan sosyal medya vardı da sesimi duyurabildik.”
‘ÖLÜM NEDENİNE YARALAMA YAZMIŞLAR’
“Çilemiz bununla da bitmedi. Eşim ve bir kızımın ölüm nedenine ‘yaralanma’ yazmışlar. Neden böyle yazıldığını sordum. Sistemde bir yanlışlık olduğunu söyleyip düzelttiler. Öte yandan üçünün de ölüm saatini aynı yazmışlar. Böyle olunca veraseti alamadım. Çünkü normalde eşimden kızıma, kızımdan bana geçecekti. Aynı saat olunca dört farklı kişinin imza atması gerekti. Evrak işlerinin birçoğu bile bu nedenle kitlendi. Son olarak sadece müteahhitlerin değil, tüm sorumluların cezalandırılmasını ve aynı acıların yaşanmaması için denetimin ağırlaştırılmasını ve her toprak, sahibinin bina dikememesini istiyoruz. Suç duyurumuzu yaptık, kaybettiklerimize görev olarak sürecin takipçisi olacağız.”
‘112’Yİ DEFALARCA ARAMIŞ’
Çalışmalar en üst kattan en alt kata doğru ilerledi. Ailem üçüncü kattaydı, bizim kata yedinci günde ulaşıldı. Küçük kızım ve eşim muhtemelen ilk deprem anında yaşamını yitirmişlerdi. Büyük kızım Elif Eylül’de yaşam belirtisi olabileceği düşünüldü, ancak o da yaşamıyordu. Kırık ya da yaralanma yoktu. Elinde annesinin telefonu vardı. Deprem gecesi ve sonrasında 112’yi defalarca aramış. Depremden bir saat sonra önce annemi sonra da beni aramış. Bana enkaz altından fotoğraf atmış. Gönderdiği ses kaydı ve mesajda “Baba bak galiba ben de öleceğim, deprem oldu, enkazdayız, annemin telefonunu buldum ama onlara ulaşamıyorum, buraya acil ambulans yollatır mısın?” demiş. Ancak telefon çekmediği için mesajlar gönderilememiş. En son ikinci gün 13.41’de mesaj atmış ve sonra muhtemelen şarjı bitmiş.
"'KURTARIN' SESLERİ GELİYOR BAKAKALIYORSUNUZ"
Depremden 8 ay önce apartmanın altında bulunan bir dükkanda kolonların kırıldığını farkedip durdurduklarını söyleyen Gövce, "Bu işlem orada bitti diye biliyoruz. Sonrasında kontrol de ettik. Dükkanların dış cephesi yapıldıktan sonra da bildiğimiz kadarıyla o işlem orada bitmişti" dedi. Deprem sonrası enkaz haline gelen apartmanın fotoğraflarının kendisine gönderildiğini söyleyen Gövce, "O fotoğrafı görünce arabamla hemen yola çıktım. Hatay'a 7 saate vardım. Apartmanımız asma katlarla birlikte 9 kat ve 42 daireden oluşuyordu. Yaklaşık 175 kişinin yaşadığı bir apartmandı. Biz üçüncü kattaydık. Apartmanın eksi 1'nci kısmında otoparkımız vardı. Yakınları orada olan kişilerle birlikte, ellerimizde enkazı kaldıralım dedik ama betonla savaş olmuyor. Öyle bir enkazı elinizle kaldıramazsınız. Düşünün ki her enkazın altından sesler duyuyorsunuz, 'Kurtarın beni, imdat' diye ama sadece bakakalıyorsunuz. Bu çaresizliği başka türlü yaşayamazsınız" dedi.
"BABA GALİBA BEN DE ÖLECEĞİM"
Enkaz altındayken 10 yaşındaki kızının kendisine whatsapptan sesli mesaj gönderdiğini gözyaşları içerisinde anlatan Gövce, "Kızım akıl etmiş sesli mesaj göndermiş. Fakat şebeke çekmediği için gönderilememiş. Telefon benim elime geçtikten sonra, tekrar gönder tuşuna bastığımda hepsi benim telefonuma iletildi. Birinci sesli mesajında dediği şey de şu, 'Baba Antakya'da deprem oldu. Lütfen yardım et, ambulans çağır, konum at ben atamıyorum, bizi kurtarsınlar.' İkinci sesli mesajı, 'Baba sana ulaşamıyorum. Lütfen beni ara, bana yardım et. Baba, annemlere ulaşamıyorum, galiba ben de öleceğim.' Sonra bunu yazıya dökmüş. Bu telefon eşimin telefonuydu ama, kızımdaydı. O kadar yalnızlık duygusuna kapılmış ki kendisine 'Seni seviyorum' diye mesaj atmış. Kızım korkmuştur enkaz altında, karanlıktan çok korkardı" dedi.
https://tele1.com.tr/enkaz-altindan-babaya-son-mesaj-ben-de-olecegim-802992/