CHP'li Veli Ağbaba, TBMM'de afet bölgesinde yaşanan eksikliklere isyan etti. İnsanların kefen olmadan gömüldüğünü belirten Ağbaba, "Ölmüş annemin üzerine bile. Ne asker vardı, ne AFAD vardı" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, TBMM'de EYT görüşmeleri sırasında 45 binden fazla kişinin öldüğü deprem felaketinde yaşananlara isyan etti. Ağbaba, yaşadıklarını anlatırken iktidar sıralarında tek bir ses yükselemedi.
Ağbaba şunları dile getirdi:
https://tele1.com.tr/chpli-agbaba-depremin-21-gunu-herkes-cadir-dilenirken-kizilay-cadir-satiyor-795454/
"Ben, buradan o fakir fukara, hakları yenilen esnafa da bir çağrı yapmak istiyorum; bugün deprem ortamında sizin sesinizi duymayanların, sandık geldiğinde siz de sesini duymayın. İsim de vereyim, Feyzullah Taşkınsoy İlköğretim Okulu’nun önünde bir enkaz var, birkaç genç gördüm. Bir insan, enkazın üzerinde yatıyor. ‘Ne yapıyorsun’ dedim, ‘Öldü’ dediler. Elinde demir testere, ama sapı yok, eli kanamış o gencin, bunların hiçbiri resmi değil, kadın bağırıyor, ‘Kurtarın, elinizi ayağınızı öpeyim, kurtarın’ diyor, sıkışan o kadını demir testereyle kurtarmaya çalışıyorlar.
Yanımızdan geçen itfaiyeyi durdurmaya çalışıyoruz, ambulansı durdurmaya çalışıyoruz, 4 kişi o çocuğu kurtarmaya çalışıyor. Ardından benim de evimin bulunduğu Zaviye Mahallesi Arslanlar Sitesi’nin önüne gittim. Bir baba, bir aşağı bir yukarı koşarak, haykırarak bağırıyor. Geldi, yakamı tuttu ‘Kurtar kızımı’ dedi. Ne yapabilirim ben? Gittim, enkazın altında bağırdım. ‘Gizem, Gizem, Gizem’ diye bağırdım. Gizem sesimi duydu. Vali Bey’i aradım, ‘Lütfen, size yalvarıyorum, Gizem’i kurtarın’ dedim. Gizem, şükürler olsun oradan kurtarıldı.
"23’ÜNCÜ GÜN, HÂLÂ ‘ÇADIR, ÇADIR, ÇADIR, ÇADIR’ DİYORUZ"
Dün 22’nci gündü, yaşadığım bir olayı anlatayım. Yeşiltepe Mahallesi; Avcılar ilçe örgütü 100 tane çadır kurdu oraya, çadırdan dolayı kavga çıktı. Çadırdan dolayı kavga çıktı, insanlar birbirlerini dövdü taşlı, sopalı. Niye? Diyorlar ki ‘Gidin muhtardan alın’. Muhtar nereden alacak çadırı? Kaymakama gidiyor, yok; valiye gidiyor, yok; AFAD’a gidiyor, yok. Bin hanelik yere 50 tane çadır vermiş, çadır yok. Bakın, buradan söylüyorum; telefonlara bakamıyorum, Malatyalılar da duysun beni, telefonlarıma bakamıyorum. Vallahi billahi bizde de çadır yok. Çadır bulamıyoruz. El öpüyoruz, ayak öpüyoruz, çadır bulamıyoruz. 23’üncü gün, hâlâ ‘Çadır, çadır, çadır, çadır’ diyoruz. Yok çadır, yok. Konteynerden vazgeçtik.
"ALLAH ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN RAZI OLSUN"
Su içmemenin ne olduğunu bilir misiniz? Yemin ediyorum. Kar suyu eritip insanlar iki gün boyunca kar suyu içtiler. Ekmeğin olmaması ne demek bilir misiniz? Allah Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden razı olsun. Ulaş Karasu şahit, 100 bin ekmek getirdik, 80 binini Büyükşehir Belediyesi’ne verdik, 20 binini biz dağıttık. 8-10 milyonluk araca binenlerin ekmek istediğini düşünün, 8-10 milyonluk araca binenlerin su istediğini düşünün. Yine, imdadımıza Tunceli yetişti, Elazığ yetişti, Arapgir yetişti, Arguvan yetişti, Hekimhan yetişti. Oradaki fırınları açtık, millete ekmek dağıttık. Bu, planlanmayacak bir şey mi? Bir ekmek fırını… Elazığ’ı düşünemediniz mi? Ne bileyim, Bingöl’ü düşünemediniz mi? Ne bileyim, Bitlis’i düşünemediniz mi? Maalesef büyük bir koordinasyonsuzlukla karşı karşıyayız.
"İNSANLAR ÇADIRSIZ, İNSANLAR HÂLÂ DONUYOR. YAZIKLAR OLSUN SİZE"
AKUT denilen bir kurum vardı. Duydunuz mu? İlk kez ‘99’da duyduk. 600-700 AKUT görevlisi vardı, herkes hayran hayran izliyordu, dünyanın her yerine ilk onlar gidiyordu. Sonra başındaki zatın, yani Nasuh Mahruki’nin siyasi görüşlerini beğenmediğiniz için AKUT’a el koydunuz. AKUT da 500-600 kişiyle çalıştı. Nasuh Mahruki’ye ‘Ya istifa et ya da buraya kayyum atayacağız’ dediniz. Net, doğru. Ülke vasıfsızlığa, liyakatsizliğe teslim edilmiş durumda. Ya elinizi vicdanınıza koyun; çadır yok, konteyner yok, adam ortada geziyor. Niye? Siyasi yakınınız ya da başka bir yakınlık. Onur varsa, şeref varsa istifa eder. Bir kişi istifa etti mi? Kızılay Başkanı’na bak, hâlâ ortada geziyor ya. İnsanlar çadırsız, insanlar hâlâ donuyor. Yazıklar olsun size.
"NE ASKER NE AFAD VARDI"
Her şeyin üzerine yemin ediyorum. Ölmüş annemin üzerine bile. Ne asker vardı, ne AFAD vardı. Gittim Adıyaman’ı, Malatya’yı gördüm. İnsanlar kendi imkanlarıyla çıkardı. Askeri kim çıkarmadıysa Allah onların bin türlü belasını versin"