Türkiye’de Ortaçağ’a geri dönüşün yaşandığını söyleyen Prof. Dr. Celal Şengör tarihe geçecek bir savunma yaptı. Şengör, "Maalesef bir Cumhuriyet Savcısı da 21. yüzyılda bilimi reddederek dinsel masalları değerlerin temeli yapan bir görüş için beni şüpheli ilan etmiştir" dedi.

Dünyanın önde gelen yer bilimcilerinden  Prof. Dr. Celal Şengör, Habertürk’te katıldığı Teke Tek Bilim programında, Musa ve İbrahim peygamberlerin yaşadığına dair bir kanıt olmadığını, tarihi bir kişilik olarak yaşadığı kesin olarak bilinen tek peygamberin Muhammed olduğunu söyledi. İktidarın sansür aygıtı haline gelen RTÜK, programa ceza verirken savcılıkta Şengör'ü "Halkın Bir Kesiminin Benimsediği Dini Değerleri Alenen Aşağılamak" suçlamasıyla ifadeye çağırdı.

GÜLŞEN'İN SAVCISI

Soruşturma savcısının, Gülşen’i tutuklamaya sevk eden savcı olması dikkat çekti. Şengör, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne avukatı Celal Ülgen, Gazeteci Fatih Altaylı, emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ve yazar Orhan Bursalı da destek için geldi. Şengör, Cumhuriyet savcısına ifade verdikten sonra buradan ayrıldı.

"BİLİMİN YARGILANMASI ORTAÇAĞ'DA BIRAKMIŞTIK"

Avukat Celal Ülgen, "Celal Şengör değil, bilim yargılanıyor. Bilimsel bir gerçeği bir bilim programında deklare etmiş olmaktan dolayı yargıç karşısına ya da savcı karşısına bir bilim adamının çıkarılması bilimin yargılanması demektir. Oysaki bilimin yargılanmasını ortaçağda bırakmıştık" dedi.

"KİMSEYE DE HAKARET EDİLMEDİ"

Gazeteci Fatih Altaylı, "Sizi çağırdılar mı ifadeye?" sorusuna, "Benim cezamı RTÜK verdi. O yüzden ifadeye gelmedim. Celal'in dediği cümleleri ben sarf etmedim, Celal sarf etti. O yüzden program sahibi olarak RTÜK'ten ceza aldım. Bunlar şaşırtıcı değil, bunların olacağını bekliyordum ama bu kadar abartacaklarını zannetmiyordum. Çünkü Diyanet'in tavrı, RTÜK'ün tavrı ortada. Yanlış bir iş yapıyorlar. Şu yüzden yanlış, bilimle din çelişkisi bin yıl önce zaten Avrupa'da da denendi. Avrupa bu din-bilim tartışmasının en yoğun yaşandığı yerdir. Bilimsel bir tartışmayı, yahut kendi içinde inançlardan ötürü yasaklamaya kalkışmak ya da ceza vermek olacak bir şey değil. Orada 3 bilim insanı vardı. Celal, dünyanın hemen hemen bütün bilim akademileri üyesi. 3 profesör böyle bir konuyu tartışma ve görüş beyan etme hakkına sahiptir. Kimseye de hakaret edilmedi" dedi. Altaylı, RTÜK'ün para cezasını dava konusu yapacaklarını belirterek gerekirse AİHM'e kadar götüreceklerini ifade etti.

İŞTE ŞENGÖR'ÜN TARİHİ SAVUNMASI

"Bu değerlendirme bilimsel bir değerlendirme olup tarihi bir gerçeklik taşımaktadır" denilen savunmada "Sayın Cumhuriyet Savcısı sadece Wikipedia'ya bile bakmış olsalar ne demek istediğimizi anlar" ifadeleri kullanıldı. Şengör'ün tarihi savunması şöyle: "Musa'yla ilgili ilk yazılı kaynak Babil Sürgünü sırasında üretildiği düşünülen metinlerdir. Bu metinler Musa’nın yaşadığına inanılan dönemden yaklaşık olarak 1000 yıl sonrasına denk geliyor ve Musa veya Kutsal kitap ile ilgili bazı anlatıların Babil-Sümer anlatıları ile benzerliklerine de ışık tutabilir. (…) Musa'nın doğumu ve büyütülmesi ile ilgili anlatılan öykülerin bir kısmı Akad kralı Sargon, Hint en:Karna ve Yunan Oedipus öyküleri ile örtüşür, yani belli ki masalsı bir karaktere yakıştırmadır. (…) 21. yüzyılın başlarında arkeologlar, İbrahim, İshak veya Yakup'u güvenilir tarihi şahsiyetler yapacak herhangi bir bağlam kurma umudundan vazgeçtiler.” https://tele1.com.tr/celal-sengoru-soke-eden-soru-dalga-mi-geciyorsun-380479/

"NUH TUFANI DA MASALDAN ÜRETİLDİ"

Prof. Celal Şengör’ün savunmasında bütün bunlara ek olarak Nuh Tufanı’nın da masallara dayandığı anlatıldı: "Şengör’ün 2003'te dünyanın en prestijlilerinden olan Amerika Jeoloji Derneği tarafından yayımlanan bir kitabında Nuh Tufanı menkıbesini detaylı olarak inceleyerek onun da 1875'ten beri pek çok Eski Ahit uzmanı, Asurolog, tarihçi ve arkeoloğun da defaatle yayımladığı gibi—tamamen Sümer, Asur ve Babil mitolojilerine, yani masallarına dayandığını, sözde dünyayı kaplayan bir tufan için jeolojik en küçük bir iz bile bulunamadığını belgelemiştir. Şengör'ün eserinin orijinalliği ilk defa Sümer, Akkad, Babil, Yunan ve Eski Ahit anlatılarını sütunlar halinde dizerek bir ‘deneştirme şeması’ oluşturması olmuştur. Şengör'ün şeması hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde Nuh Tufanı menkıbesinin eski Mezopotamya masallarından türediğini ispat etmekte, kendinden önce pek çok bilim insanı tarafından zaten ortaya atılmış bu görüşü desteklemektedir. Bu şema dilekçemiz ekinde sunulmaktadır."

"ÇELİŞKİLERİN HEPSİ İSTİSNASIZ BİLİM LEHİNE ÇÖZÜLDÜ"

Ortaçağ’da, kilisenin bilim insanlarıyla çatışmasının anlatıldığı savunmada, bilim ile dinin ilişkisi şöyle tarif edildi: "Din ve bilimin konularının birbirleriyle örtüşmediğini iddia etmek tarih cehaletinin bir sonucudur. Zaten öyle bir şey olsa binlerce yıllık sürtüşme olmazdı. Yaradılış efsanesinden tutun da Nuh Tufanı’na, dillerin ayrışmasından insanların mucizelerle hastalıklarından kurtarılmalarına, dünyanın şeklinden Ay ve Güneş’in yörüngelerine ve Güneş sisteminin geometrisine kadar pek çok konuda hem din hem de bilim ortaya görüşler atmışlardır. Bunların hepsi birbiriyle örtüşür ve çelişir. Bu çelişkilerin istisnasız hepsi bilim lehine çözülmüş, din her seferinde geri adım atmak zorunda kalmıştır."

"GALİLE'Yİ VE DARWİN'İ MAHKUM EDEN KİLİSELERİ HATIRLAYIN"

Türkiye’de Ortaçağ’a geri dönüşün yaşandığını söyleyen Şengör, savcılığa geri adım çağrısında bulundu: "Türkiye'de de Diyanet ve RTÜK, Ortaçağ'ın görüşlerine geri dönerek benim dile getirdiğim bir tarihi gerçek için Habertürk kanalına ceza verilmesini temin etmişlerdir. Maalesef bir Cumhuriyet Savcısı da 21. yüzyılda bilimi reddederek dinsel masalları değerlerin temeli yapan bir görüş için beni şüpheli ilan etmiştir. Bu yapılan hiçbir bilimsel ortamda savunulamaz, her iki kurumu da gülünç duruma düşürür. RTÜK ve Savcılık bilimsel olarak hiçbir tarihi belgesi olmayan bir mitolojiye dayanarak bilime karşı çıkmaya yeltenmiştir. En çok iki tür gerçek fikrine sığınmaya kalkabilir ki, bu da günümüzde biraz tahsilli ve aklı başında insanları ancak güldürür. RTÜK ve savcılık bilimsel bir ifadeye ceza vermeye kalkışarak, bilime karşı çıkmaktadır. Galile'yi ve Darwin'i mahkûm eden kiliseleri göz önünde bulundurarak günün birinde kendilerinin de aynı duruma düşeceğini düşünüp aldığı karardan vakitlice vazgeçmelidir."

SAVUNMASINDA 20'DEN FAZLA ESERE ATIF  YAPILDI

Suçlamaya konu kanunda “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” yazıldığı hatırlatılırken, Şengör’ün sözlerinde hem aşağılama olmadığı hem de kamu barışını bozmadığı anlatıldı. Şengör’ün savunmasında, bilim tarihi, arkeoloji, tarih, felsefe, dinler tarihi konularında 20’nin üzerinde esere atıf yapıldı. Çeşitli dillerde yayımlanmış bu eserler kaynak gösterilerek, dinsel anlatıyla bilimsel gerçekler arasındaki tarihi farklılıklar irdelendi.