İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuşu. Akşener AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve ortağı Bahçeli'ye sert sözlerle yüklendi. Akşener, "Seni Allah'a şikayet ediyorum sayın Erdoğan. Ölüm olsa da sonunda mücadele etmezsem namerdim. Öldürülsem de tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim. Bu da Müslüman bir Türk kadınının yeminidir" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.
Akşener, MHP'lilerin kendisi hakkında "Fosforlu Meral" tabelasına tepki göstererek, "47 doğumlu sayın Bahçeli'nin hepimizin geçmişte abi dediğimiz Bahçeli'nin o çok genç çocukların gözünde yerle bir olmasın diye fosforlu cevriyenin fahişe olmadığını sert eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ben onu korurken gelip giden herkese kahkahalar içinde tam bir yıl boyunca bunu söyledi. Sonra sistem yürümeye başladı 19 Haziran'da bir kongre yaptık. Ondan sonra benim 9 aylık erkek torunuma hem de nikâh şahidi olduğu oğlumun çocuğuna nesebi gayri sahih dedi. Bunu ifşa ettim ben birilerinin üzerine yıkıldı. Celal Adam isimli İstanbul milletvekili ve 50 doğumlu bu şahıs döndü hepimize bana, buradaki herkese sizin analarınız belli babalarınız belli değil dedi. Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum ben. Bu nasıl bir şuur altıdır bu nasıl bir psikolojidir" diye sordu.
Akşener'in konuşmasından satır başları:
"Bugünlerde bir şeyler oluyor. Sayın Akar çıktı 'Mısır'la tarihi birçok değerimiz var, önümüzdeki günlerde farklı gelişmeler olabilir' dedi. Ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü çıktı, 'Mısır ve diğer körfez ülkeleriyle bölgesel barış için yeni bir sayfa açılabilir' dedi. Şimdi ben de doğal olarak sizler adına soruyorum. Sayın Erdoğan bu konuları bakan ve sözcüne açtırarak nabız mı yokluyorsun, Rabia'yı öksüz mü bırakıyorsun? Mısır'la bu inatlaşma olmasaydı Doğu Akdeniz konusunda emin olun elimiz daha da güçlü olurdu. Tarih tekerrür mü ediyor? Rabia'yı bu kez de Sisi'nin sofrasında mı bırakıyorsun? Sayın Erdoğan devlet böyle yönetilmez kişisel kaprislerinin bedelini bu millete ödetemezsin. Zikzaklarının bedelini Türkiye'ye ödetemezsin. Madem bu noktaya gelecektiniz Türkiye'ye bunca kaybı niye yaşattınız. Hem ekonomik, hem ticari hem askeri alanda bunun hesabını kim verecek? Yeni sayfa açıyorum diye işin içinden sıyrılamazsın, önce sorumluluk alacak milletimizden özür dileyeceksin.
"HAZİNEYE 50 MİLYAR LİRALIK YENİ BİR YÜK DAHA"
Her adımda bir siyasi hesapları var. O yüzden kimseye güven vermiyorlar. O yüzden ne içeride ne dışarıda kredileri kalmadı. Bu iktidarın artık milletimize verecek hiçbir şeyi kalmadı. İktidar ABD ve AB alışverişte görsün mantığıyla her gün kürsülerden ultrainovatif dahiyane eylem planları açıklayadursun aslında akılları fikirleri beşi bir yerdenin keyfinde. Hâlâ mahşerin beş müteahhidinin kasasına ne aktarabilirler onun hesabındalar. Geçen hafta Meclis’e bir yasa tasarısı getirdiler. Köprüden geçenin de geçmeyenin de; havaalanından uçanın da uçmayanın da para ödediği meşhur Hazine garantili KOİ projelerini biliyorsunuz. Ağalara bu işlerdeki garanti yetmemiş olacak şimdi de yurt dışından alacakları garantilere de hazine garantisi vermek istiyorlar. Bugüne kadar birçok şirketin 127 milyar lira borcunu üstlenmek zorunda kalan Hazine’ye 50 milyar liralık yeni bir yük daha bindirecekler.
"EVİNE, MAHREMİNE BÖYLE BİR TECAVÜZ OLSA NE YAPARSIN SAYIN ERDOĞAN"
Aylardır soruyoruz doğu Türkistan'daki Çin zulmüne ne zaman ses çıkaracaksın diyoruz? arkadaşlarımız Şentop'tan randevu aldılar isminin başında Türkiye yazan TBMM'nin hiç değilse bir mezalim kelimesiyle ortak bir karar almasını talep ettiler. Ağalardan tık yok ama bunun takipçisi olacağız. Rabia'dan slogan üretenler aynı parmakları Çin'e sallamaya korkuyorlar. Erdoğan yıllarca Filistin'le ilgili hepimizin yanında durduğu sözler söyledi. Filistin'deki çocuklarla ilgili sözler söyledin her birimiz yanında durdu. Hayal et kardeşim gözünü kapat hayal et kızının evine eşinin evine sen yoksun oğlun yok damadın yok almış Çinliler götürmüşler kampa gözünden sakındığın o torunlarını almışlar Çin'lilik öğretiyorlar. Eşinin bulunduğu eve, kocaları yok oğulları yok o eve Çinli adamlar koyuyorlar. Bu ne Türklüğe sığar ne Müslümanlığa sığar ne insanlığa sığar. Gözünü kapa ve bunu hayal et.
Ne yaparsın sayın Erdoğan. Evine, mahremine, hanene böyle bir tecavüz olsa ne yaparsın Sayın Erdoğan. Bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı olarak ne yaparsın sayın Erdoğan? Biz söze bile razıyız. Hafta sonu Türkistan'daki camilerden gelen görüntüleri izlemeyeniniz yoktur. Görüntülerde insanlar Kaşkar'daki camilerimizde insanlar yiyip içip eğleniyorlar. Birçok mescit ve cami kafe ve restorana dönüştürüldü. Sayın Erdoğan ve medyasının Dolmabahçe Camii'nde içki içtiler fantezisi dost gördükleri Çin'de gerçek oldu.
PKK İLE İŞ BİRLİĞİ İDDİALARINA YANIT
"Son dönemde hızla büyüdüğümüzü, milletimizin İYİ Parti'ye ilgisini gördükleri için akıllarınca yalanlarıyla yolumuzdan şaşırtacaklar. Sayın Erdoğan, sen giderken ben dönüyordum. Bu salondaki arkadaşlarımızın çoğunluğu sen top oynarken mücadele ediyordu. Şimdiye kadar önümüze çıkardığın her engeli aştık. Her tuzağı bozduk. Bundan da bileğimizin gücü, alnımızın akıyla çıkarız. Kurban olduğum Allah, yalanın, yalancının yanına kar bırakmıyor işte.
"BU KAFAYLA GİDERSEN DAHA ÇOK KONFETİ TEMİZLERSİN"
Papa geçtiğimiz hafta Irak'ın kuzeyine bir ziyarette bulundu. Barzani de anısına bir pul bastırdı. Ne var pulda Papa'nın başının üzerinde bir harita. Bunun üstündeki şurası bir harita nerenin haritası bu? Bu sözüm ona Kürdistan haritası. Peki neler var o haritada? Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'nun bir bölümü var. Sayın Erdoğan'ın Diyarbakır'da başından konfeti temizlediği Barzani'ye göre Doğu ve Güney Doğu Anadolu da aslıdan Kürdistanmış. Şimdi bu arkadaşlara göre terörist olan bizler bu durumdan rahatsız olurken bu arkadaşların çok büyük bir tepki vermesi gerekir değil mi. Siz Erdoğan'dan böyle bir tepki duydunuz mu? Hayır. Peki küçük ortaktan şöyle okkalı bir Twitter tabelası gördünüz mü? Hayır. İşte size iktidarın zikzaklarla dolu hazin hikâyesi. Ekonomide, dış politikada, terörle mücadelede zikzak. Sayın Erdoğan bu kafayla gidersen daha çok konfeti temizlersin. Küçük ortağın da artık o pulla İmralı'daki arkadaşına mektup gönderir herhalde. "
“HİÇ Mİ UTANMIYORSUN? YAZIKLAR OLSUN”
Sayın Erdoğan; camiler bizim kutsalımızdır. Kutsal değerler, senin siyasi pozisyonuna göre unutacağımız veya hatırlayacağımız şeyler değildir. Yarınki Mehmet Akif Ersoy anmasına davet etmeyi biliyorsun, ama İstiklal Şairimiz ne yazmış diye merak edip de, iki satır okumamışsın.
Bak Akif ne diyor; ‘Ruhumun senden ilahi, şudur ancak emeli, Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.' Çin'de kardeşlerimiz eziliyor Sayın Erdoğan! Mabedimize, namahrem eli uzanıyor. Ne zaman iki çift laf edeceksin? Ne zaman, bir avuç doların hesabını, elinin tersiyle itip,‘ Mabedimin göğsüne uzanan eli sıkmam' diyeceksin?
Haydi küçük ortak, Perinçek'in elinde esir, onu anladık. Koltuk uğruna, Türklük Davası'ndan caymış, onu da anladık. Peki bu eziklik, bu boynu büküklük, 5000 yıllık Türk Devleti'nin Cumhurbaşkanına yakışıyor mu? Hiç mi utanmıyorsun? Hiç mi sıkılmıyorsun? Yazıklar olsun.
"CELAL ADNAN İSİMLİ MİLLETVEKİLİ BANA ' SİZİN ANALARINIZ BELLİ BABALARINIZ BELLİ DEĞİL' DEDİ"
"Bu korkakların bu açıkça dürüstçe mücadele edemeyen korkakların yüzlerine ayna tutmaktır amacım. geçen hafta önünüze bakmayın utanıyorsunuz biliyorum, fosforlu Meral diye bir tag çalışması yapıldı. Bu tag'ın nereden niçin geldiğini beş yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Bahçeli, Konya'dan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana fosforlu cevriye dedi. Konyalı iki genç delege bunu tam da kast edildiği manada fahişe olarak algıladılar ve ağlayarak bana geldiler. Ben onlara kast ettikleri gibi olmadığını izah etmeye başladım. 47 doğumlu sayın Bahçeli'nin hepimizin geçmişte abi dediğimiz Bahçeli'nin o çok genç çocukların gözünde yerle bir olmasın diye fosforlu cevriyenin fahişe olmadığını sert eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ben onu korurken gelip giden herkese kahkahalar içinde tam bir yıl boyunca bunu söyledi. Sonra sistem yürümeye başladı 19 Haziran'da bir kongre yaptık. Ondan sonra benim 9 aylık erkek torunuma hem de nikâh şahidi olduğu oğlumun çocuğuna nesebi gayri sahih dedi. Bunu ifşa ettim ben birilerinin üzerine yıkıldı. Celal Adam isimli İstanbul milletvekili ve 50 doğumlu bu şahıs döndü hepimize bana, buradaki herkese sizin analarınız belli babalarınız belli değil dedi. Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum ben. Bu nasıl bir şuur altıdır bu nasıl bir psikolojidir. Metin Bey mahkemeye verdi. Hâkimler o ara Erdoğan'la el sıkışmışlardı ve hâkimler beraat verdiler. Bu devam etti İsmet Büyükataman isimli bir yaşam formu başından itibaren bana Türk filmlerinden, ki Bahçeli çok meraklıdır, hep o tuhaf Türk filmlerinin tuhaf karakterlerinin isimlerini kullandı.
"MÜCADELEDEN DÖNERSEM NAMUSSUZUM"
Madem cumhurbaşkanısın eyvallah bu ülkedeki her kadının namusunun şerefinin garantisi sensin. Can güvenliğinin can güvenliğinin garantisi sensin. Garantisi sensin derken neyi kast ediyorum hakimlerdir savcılardır. Ama sen destek verdin. Trollerin destek verdi. Hepinizi Allah'a havale ediyoruz. Bugün olmazsa Allah'ın önünde hesaplaşacağız sizlerle. Bir kadına bu manada namusu şerefi üzerine iftira atmanın Kuranı kerimde hangi ayetlerle lanetlendiğini biliyorsun. Seni Allah'a şikayet ediyorum sayın Erdoğan. Ölüm olsa da sonunda mücadele etmezsem namerdim. Öldürülsem de tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim. Bu da Müslüman bir Türk kadınının yeminidir.
Sana ters bir laf eden için bütün savcıları harekete geçiriyorsun. Failleri ki saat içinde buluyorsun ama kadınlara karşı en ağır saldırılarda ortada yoksun. Önce şunu aklına sok Kadına hakaret etmek cinsiyetçi paylaşımlar yapmak kadına yönelik şiddetin provasıdır. Sen yapmazsan sandık geldiğinde kadınlar yapar. "
"BU NOBRAN ZİHNİYET KADINALRIN NE KADAR EĞERLİ OLDUĞUNU ANLATIP DURDU"
Kadının gülüşüne güvenliğine kıyafetine inancına bedeni ve hayatı üzerindeki hakkında çalışma hayatında yaşadığı eşitsizliğe velhasıl aldığı nefese bile karışmaya kendine hak gören bu nobran zihniyet bu yıl da kadınların ne kadar değerli olduğunu anlatıp durdu. Ne var ki kadınlarımız bizim için kıymetlidir deyip dertlerini görmezden gelmek, kadın konusunu siyaset üstüdür deyip hamasetten başka bir şey yapmamak ne kadınlara ne de kadınların sorunlarının çözümüler katkı sağlamaz. Biz kadınların sorunlarını siyaset üstü görmüyoruz Bizim için kadın meselesi toplumsal bir mesele olduğu kadar aynı zamanda bir demokratikleşme meselesidir. Dolayısıyla siyasi bir meseledir. Siyasi meseleleri kadınlarla el ele vererek çözecek olan kurum da siyasetin ta kendisidir. Kadına yönelik şiddet başta olmak üzere kadınların yaşadığı tüm sorunlar siyasetin tam merkezindedir. İşte o yüzden biz sadece 8 Mart'ta değil nankörlerin hışmından kurtulamayan kadınlarımızın haklarında neredeyiz, şiddeti ve cinayeti, nasıl durdurabiliriz bunu düşünüyoruz."