İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Erdoğan'ın karşısında Atatürk'e lanet okuyan imama sert sözlerle tepki gösterdi. Akşener, "Sırf sayın Erdoğan'a yaranacaklar diye AK Parti Mahalle Temsilcisi kılıklı sözde din adamları, kutsal mabedimizde Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor. Gündem değiştirmek için ecdadına lanet okuyacak kadar küçülenlere inat Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnet ve rahmetle anıyorum" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuşuyor. Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle: Maalesef Türkiye cami açılışında bile milleti bölmeyi başaran bir zihniyetle yönetiliyor. Bu kirli zihniyet ne zaman sıkışsa milletimizi bölmeye çalışıyor. Toplumsal ayrışmadan gerilimden besleniyorlar. Bunun son örneğini Taksim Camii açılışında yaşadık. Sırf sayın Erdoğan'a yaranacaklar diye sözde din adamları Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor, yazılar olsun. Bu çirkin anlayışının milletimize ve memleketimize verecek bir şey yoktur. Gündem değiştirmek için ecdadına lanet okuyacak kadar küçülenlere inat Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnet ve rahmetle anıyorum.

TÜİK'İN BÜYÜME RAKAMLARI

Bir insanın şahsi menfaatleri Allah korkusunun önüne geçerse o insan her şeyi yapar. Şahsi menfaatleri için gıybetten, kul hakkı yemekten çekinmeyenler günahta da sınır tanımazlar. İhtiyaç olur iftira ederler, ihtiyaç olur yalan söylerler. nitekim temel görevi iktidarın yalanlarına gerçeklik uydurmak olan TÜİK hafta başında aziz milletimize büyük bir müjde verdi. Gözümüz aydın büyümüşüz. Açıklamayı yapan TÜİK olduğu için biz de doğal olarak bu büyümeyi bir inceleyelim dedik. Beş çeyrek negatiften sonra net ihracat da az da olsa pozitif katkı yapmış. Elbette bunları sevindirici buluyoruz ama bazı şeyleri sorgulamak zorundayız. Milletimiz bu büyümeyi hissedebilmiş mi? Hayır. Mesela son bir yılda işsiz sayımız neden 2.5 milyon kişi artarak 10 milyona ulaşmış? Cevap yok. Bizden çok daha düşük oranda büyüdükleri halde birçok ülke pandeminin olumsuzluklarını bizden çok daha hafif yapıyor. Çünkü o ülkelerde ülkeler çok ciddi hibe desteği verdiler. Bizde ise iktidar sırf büyüyeceğiz diye hem ayrım tedbirlerle insanlarımızın sağlığını tehlikeye attı hem de direkt yardım yapmayarak insanlarımızı geçim sıkıntısıyla baş başa bıraktı. Bu çarpık anlayışının etkilerini büyüme rakamlarını incelediğimizde görebiliyoruz. Milli gelirimizi gelir yöntemiyle incelediğimizde ücret ödemelerinin GSYH içindeki payının 2014 yılının ilk çeyreğinden bu yana en düşük seviyeye geldiğini görüyoruz. Bir başka deyişle ücretli çalışanlar pastadan son 7 yılın en küçük payını almışlar. Ayrıca bu büyümenin krediyle finanse edildiğini de atlamamak gerekiyor.

KAPANMA KARARLARININ BİLİMSEL BİR TEMELİ VAR MI?

Geçtiğimiz pazartesi günü Erdoğan pandemi tedbirlerindeki yeni dönem için kürsüdeydi. Milletçe cevabını beklediğimiz bir çok soru vardı. Net bir aşı takvimi oluşturulmuş mu? Oluşturulmamış. Turizm hareketliliği ve konaklamalar ilgili ne gibi kısıtlamalar var belli değil. Yurt dışına çıkışlardan 65 yaş üstü vatandaşlarımızın durumundan, telafi eğitiminden bahsedildi mi? Hayır. Her zamanki gibi bolca hamaset birkaç tane de yarım yamalak tedbir var. Ben merak ediyorum bu kapanma kararlarının bilimsel bir temeli var mıdır, bilim kurulunun bu konuda bir çalışması olmuş mudur. İktidarın artık bir şeyin farkına varması gerekiyor. Bir karar alma yetkisine sahip olmak alınan kararı hiçbir açıklama yapmadan hiçbir mantığa dayandırmadan kafaya göre uygulamak anlamına gelmez. Modern bir devlette her kararın rasyonel bir açıklaması olur. Böyle pandemi yönetilmez. Sayın Erdoğan iş yapıyor gibi görünmek için şekilden şekilde girmek için artık vazgeç. Aldığın abuk sabuk kararlarla zor duruma düşen insanlarımızı daha fazla zor duruma düşürme. Ya işini yap ya da sandığı getir, biz de memleketi hak ettiği gibi yönetelim.

BURHAN ŞEŞEN KÜRÜSÜYE ÇIKTI

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, grup konuşmasının bir kısmında ünlü müzisyen Şeşen’e söz verdi. Müzik Yorumcuları Meslek Birliği Başkanı olarak konuşan Şeşen, Anayasa’nın ‘Sanat’ ile ilgili maddesini anımsatarak müzisyenlere sahip çıkılmasını istedi.

“BİZLER DEVLET BABANIN ÜVEY EVLATLARI GİBİ GÖRÜLDÜK NEDENSE”

Şeşen şunları söyledi: “Ben 35 yıldır müzisyenim. Müzikle uğraşan insanların hep böyle bu dünyayı güzelleştirmek gibi bir sıkıntıları olduğunu düşündüm. Yaklaşık 16 aydır hepimiz çok büyük bir krizin altında eziliyoruz. Yüzbinlerce sektör çalışanı ve bakmak zorunda olduğumuz ailelerimizle resmen yaşam mücadelesi veriyoruz şu anda. Hayatlarına kıyanlar, enstrümanlarını satanlar, yıllarca sahneye çıkabilmek bir enstrüman çalabilmek için gündüzünü gecesine katan icracılar, besteciler, söz yazarları, yorumcular ve sektör emekçileri hiç bilmediğimiz iş kollarında üç kuruş paraya iş arar olduk. Pandeminin ilk günlerinden beri Kültür Bakanı hariç devletin en üst makamı müzik sektöründen hiç, ama hiç söz etmedi. Tiyatrocu sinemacı dostlarımız acil önlem paketlerinde yer aldılar ama bizler devlet babanın üvey evlatları gibi görüldük nedense. En başından beri devletten beklentimiz diğer iş kollarına sağlanan kademeli normalleşmenin bizim sektörümüze de uygulanmasıydı. Yoksa ‘Bize para verin, yardım edin’ diye sızlanmak, hep bir şeyler ister konumda olmak hiçbir müzisyenin tercih edeceği bir şey değil. Performans salonları, gece kulüpleri ve türkü barlar sosyal mesafe şartları ve hijyen koşulları da göz önüne alınarak, bir an evvel açılmalıdır diye düşünüyorum. Devlet en azından tam normalleşme sağlanana kadar satılacak konser biletlerinin bir bölümünü sübvanse etmeli. Aylardır kapalı salon, konser ve müzikli yerlere de mutlaka maddi destek ve vergi indirimi gelmeli." Anayasanın 64.maddesini hatırlatan Şeşen, “Sizlerden ricamız Anayasanın bu maddesine uymanız” dedi. Şeşen, şöyle konuştu: “Ey bu ülkeyi yönetenler, bir ayrılık sonrasında ya da aşk acısı çektiğinizde hiç mi bir şarkım size teselli olmadı? Bir ağıtla bir bozlakla hiç mi hüzünlenmediniz? Bir düğünde hiç mi halay başı olmadınız? Vatani görevinizi yaparken Dağ Başını Duman Almış marşını da mı söylemediniz?"

ANAYASA MADDE 64 NE DİYOR?

Anayasa’nın “Sanatın ve sanatçının korunması” başlıklı 64. Maddesi şöyle: “MADDE 64- Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.”

AKŞENER HATAY'DA KÖYLÜNÜN DÖKTÜĞÜ SOĞANLARI KÜRÜSYE GETİRDİ: AHAN DA BU SOĞAN YAKACAK SOĞAN

Onlar soğanları döktüler anında haklarında işlem başlatıldı ama bu soğan depoda kalmış en fazla 10 gün sonra çürümeye başlayacak. Bunu tüketici satın alamıyor, yetiştiren üretici satamıyor. Böyle bir ucube sistem olabilir mi? Rahmetli Müslüm Baba gibi, yansın bu dünya! Zaten bu dünyayı yakarsa garipler yakar. Ahan da bu soğan yakacak soğan.

TARIM BAKANI PAKDEMİRLİ'YE TEPKİ

Kabinenin yıldızı alan uzmanlığında damadının tahtını sallayan Tarım Bakanın geçen hafta hataya gelmiş ziraat odası başkanıyla oturup çay yemek yemiş, çay kahve içmiş, ama çiftçiye uğramamış. Bir de soranlara utanmadan güvenlik nedeniyle uğramadı demişler. Çiftçinin arasında olmayı güvenlik sayan bir Tarım Bakanı var! Bu işte yolun sonu görünüyor. Allah aşkına çiftçiden kaçan Tarım Bakanı olabilir mi?

ERDOĞAN’A RİZE CEVABI: BUNLAR DAHA İYİ GÜNLERİN

Biliyorsunuz Sayın Erdoğan geçen haftaki grup toplantısında Rize’deki provokasyonun azmettiricisi olduğunu itiraf etti. Daha başka planları da olacak ki “Bu daha iyi günleriniz” diye ekledi. Bu vesile ile kendisine Rizeliliğini, Rizeli bir ailenin oğlu olduğunu da hatırlatmış olduk çok gururluyum. Sayın Erdoğan, madem Rizelisin o zaman Rize’ye sahip çıkacaksın kardeşim. İkizdere’yi korumak için canla başla mücadele edenlere destek olacaksın. Madem Rizelisin, gelin hanımın adım atmasını beklemeyeceksin, önce sen davranacaksın. Rize’nin doğasını birkaç rantçıya yedirmem diyeceksin. Madem Rizelisin İstanbul’a ihanet ettiğin gibi Rize’ye ihanet etmeyeceksin. Son 5 yılda çay ithalatı arttıkça arttı, ihracatımız ise yüzde 30 düştü. Sayın Erdoğan’ın hemşerileri daha az, başka ülkelerin çay üreticisi daha çok kazanıyor. İkizdere'nin güzelim ormanlarına taş ocağı açmaya çalışan hem de Rizeli olan o malum müteahhite bir otoyoldan bir yıl için 2 milyar 150 milyon lira garanti ödemesi yaptı. Çay üretiminden 1.5 milyon vatandaşımızın karnı doyuyor. 1.5 milyon insanımızın ekmek kapısı için verilen destek sadece 180 milyon lira. Bu para Kuzey Marmara Otoyolu için bir ayda ödenen para! Utanmazlığa bakar mısınız! Sayın Erdoğan alfa gelince Rizelisin ama Rizeliyi düşünmüyorsun. Sonra da Rize'nin gelini hemşerilerine sahip çıktı diye küplere biniyorsun. Buradan ilan ediyorum köpürsen de tehditler savursan da sahip çıkmaya devam edeceğim. Sen daha dur senin deyiminle bunlar daha iyi günlerin. Gelin Hanım sen elsin dedi ya, valla ben kayınvalidemi çok seviyorum aynı evde de oturuyoruz senelerdir. Kayınvalidenin tembihi var garip gurabanın yanından ayrılmayacaksın, Rizelinin ardında duracaksın. Onun için kayınbirader de öğrenecek gelin hanımdan öğrenecek.

SEDAT PEKER'İN AÇIKLAMALARI: İÇİŞLERİ BAKANI'NIN KENARA ÇEKİLMESİNDE FAYDA VAR"

İktidar için yolun sonu görünüyor. 5 bin yıllık geleneğimizin paçavra edildiği, dedikodu kazanlarının kaynayıp, kirli hesapların ortaya döküldüğü bu dönem bir iktidarın vedasına işarettir. Son haftalarda yaşananları ibretle takip ediyoruz. Biz meseleye, devletin itibarı açısından bakıyoruz. Hem içeride hem dışarıda itibarı açısından bakıyoruz. Devlet insanlığından nasibini almamışların elinde zarar görmesine asla müsade etmeyiz. Yaşanan çirkinlikleri görmezden gelemeyiz. Erdoğan, küçük ortağının gazına gelip gitti kefalet koydu. Toplum vicdanını rahatlatmak yerine, kendisini tartışmalarının tarafı ve odağı yaptı. Bu işler bir kişinin çıkıp kefalet koyması ile olmaz. Bu işler şeffaf bir şekilde yürütülen yargı süreci ile olur. Suçu olan cezasını çeker, suçsuz olan aklanır işinin başına geçer. Çalışma arkadaşlarına bir an önce çeki düzen ver. İçişleri Bakanı'nın, Adalet Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdür Yardımcısı'nın da İçişleri Bakanı ile medya üzerinden atışması devlet geleneğimize yakışmaz. Bu nasıl bir devlet yönetme anlayışıdır? Bunu samimiyetimle söylüyorum. Durum tahmininizden vahim. İçişleri Bakanı'nın kenara çekilmesinde fayda vardır. Yargının siyasi baskı hissetmeden görevini yerine getirebilmesi için bu şarttır."