Akşener, Erdoğan'ın 'Çevre bizim işimizdir' sözleri için " Erdoğan'ın ekonomi bizim işimiz dediğinde başımıza gelenler ortada. Yani bir konuda bu benim işim dediği anda ben titremeye başlıyorum. Tansiyonum düşüyor. Şimdi de çıktı çevre bizim işimiz dedi. Nasıl bir endişe duyuyorum, nasıl bir endişe duyuyorum anlatamam size. Şayet Erdoğan'ın çevreciliği de ekonomistliği gibiyse milletçe büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle: Milletimiz yetkiyi bize verdiğinde cenabı hak bize bu görevi nasip ettiğinde elbette çiftçimiz de esnafımız da işsiz gencimiz de ekonomide olduğu gibi yerel basının da dertlerini çözmek bize nasip olacak. Bir taraf aç bir taraf beş maaş. Şirketi fesih edersem ben nasıl geçineceğim diyor arkadaş. Oto sanayiine çağırdılar 84 yaşındaki Naci Abimiz anlattı. 'Biz çok zordayız.' Dükkânlarını oradan çıkarıp bir başka yere götürme kararı aldı belediye. Diyor ki 'Bizim dükkânların bulunduğu yer kupon arazi. Bize verilen bir rakam var bunu böyle sayıyorlar diyor, çok daha yeri kıymetli, biz diyelim ki yeni dükkânların orayı diyor, içini kendimiz yaptırmamız gerekiyor diyor, ayrıyeten de 100 bin lira para ödememiz gerekiyor' diyor. Böyle bir şey olabilir mi! Vatan toprağını kupon arazi gören bir zihniyetin oto sanayiinde evini geçindirmeye çalışan insanların ne yapacağına hiç bakmadan oradaki kupon araziyi değerlendirme mantığıdır. Böyle bir zihniyet olamaz. Sayın Erdoğan sen kafanı kuma gömmekte ısrar etsen de bunların hepsi gerçek. Allah'ın izniyle ilk sandıkta seni gönderip hepsiyle biz ilgileneceğiz, biz. Ama bu sırada sen sarayında sefa sürerken milletimizin feryadı her geçen gün artıyor. Zor şartlarda devletlerini yanlarında görmek istiyorlar. Türk milletinin anlayışı iktidarı devlet olarak gördüğü için iktidarın yaptığı tüm alengirli işleri, tüm o insanları perperişan yalnız bırakmaları devletin yalnız bıraktığı şeklinde görüyorlar, aynı anda devlet dediğimiz o anlayış da yerle bir oluyor. Ama bunların seslerini duyan yok. Bu insanları daha ne kadar duymazlıktan geleceksin Sayın Erdoğan? Milletimizin çilesine daha ne kadar seyirci kalacaksın?

BÜYÜK BİR YOLSUZLUKTAN BAHSETMEK İSTİYORUM

İBB'de geçmiş dönemde yaşanan AK parti için küçük milletimiz için ise oldukça büyük bir yolsuzluktan bahsetmek istiyorum . Vatan Caddesi'nde belediyeye ait olan bir yeşil alan bir firmaya 25 milyon liraya satılıyor. Ardından bir düzenleme ile bu alan imara açılıyor. böylece fiyatı katlanıyor. Bir süre sonra aynı arsayı aynı belediye 430 milyon liraya geri alıyor. Böyle bir şey, mantık, akıl, yürek neresi alır bunu! Bu rezaletle milletin belediyesi yani milletin bizzat kendisi 405 milyon lira zarara uğruyor. O para da o firmanın cebine giriyor. Aynı arsa yeni bir kararla yeniden yeşil alan oluyor ve bugünkü piyasa fiyatına göre fiyatı 90 milyon lira oluyor. Milletin hazinesine düşmüş şu arsızlığa bakar mısınız. Millet İttifakı'nın büyükşehir belediyesi suç duyurusunda bulundu. Şimdi söz yargının. Milletin hakkını hukukunu savunacak, bu yolsuzluğun hesabını soracak onurlu savcı ve hâkimleri göreve çağırıyoruz.

MÜSİLAJ SORUNU

Seni oraya koltuk boş kalmasın diye mi oturttular. Seni oraya sağa sola git fotoğraf çektir bir de üstüne maaş al diye mi oturttular? Senin işin bu değil mi? 8 ay önce bambaşka açıklamalarla sorunu görmezden geldiniz bakanlık olarak bugün sırf Sayın Erdoğan parmağını şıklattı diye acil eylem planı hazırlama yarışına girdiniz. Bir de hala utanmadan işinizi yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Ayıptır günahtır. Marmara Denizi'ni kurutma ihtimali olan bu belaya karşı ne yapılması gerektiğine dair çalıştık. Öncelikle bu sorunun öncelikle yerel yönetimlerin yükü olmadığının bilinmesi gerekiyor. Bakanlık zor zahmet de olsa büyükşehir belediyelerimizi de dahil ettiği bir süreç başlattı. Bunun devamında atılacak adımlar için de iktidara buradan çağrıda bulunmak istiyorum; Marmara Denizi'ne dökülen atık suların bir kısmı değil tamamının ileri biyolojik arıtmadan geçmesi gerekiyor. Bunun için merkezi yönetim olarak yerel yönetimleri destekleyin. Mevcut arıtma tesislerini bir an önce ileri biyolojik arıtma tesislerine gidin, gerekirse kamulaştırmaya gidin. Gübre kimyasal ve ilaç kullanımının azaltılmasını sağlayın. Marmara Denizi'ne atık su döken nüfusu 5 binden fazla olan yerleşimlerde hızla biyolojik arıtma tesisleri kurun.

MİLLETÇE BÜYÜK BİR TEHLİKE ALTINDAYIZ

Aziz milletin sayın Erdoğan'ın ekonomi bizim işimiz dediğinde başımıza gelenler ortada. Yani bir konuda bu benim işim dediği anda ben titremeye başlıyorum. Tansiyonum düşüyor. Şimdi de çıktı çevre bizim işimiz dedi. Nasıl bir endişe duyuyorum, nasıl bir endişe duyuyorum anlatamam size. Şayet Erdoğan'ın çevreciliği de ekonomistliği gibiyse milletçe büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Allah sonumuzu hayır eylesin. Salda Gölü'ne beton dökenlerin yol kenarın ağaç diktik ya diye kendilerini savunmalarını kabul edemeyiz. Kaz Dağları'nı yamalatanların bizi millet bahçeleriyle uyutmaya çalışmalarına sessiz aklamayız. çevre bizim işimiz diyen büyük Rizeli iflah olmaz rant sevdalısı için Rize'deki doğa kıyımına göz yummasına görmezden gelemeyiz. Sessiz kalmayacağız, kabul etmeyeceğiz. Memleketin cennet doğası için mücadeleye devam edeceğiz. Su konusuyla ilgili, kuraklıkla ilgili arkadaşlarımız çalıştılar ve çözüm önerilerimizi paylaşmak için sözlerime devam edeceğim. Biz Türkler için ağaç kutsaldır, çok sevdiğim bir arkadaşımın Türk şaman inancında ağaç kültürüne dair doktorası var. Ama bugün ağacına, ormanına, denizine sahip çıkmayan bir iktidar var. Ağacına, ormanına, denizine sahip çıkmayan 'Türküm' diye gezemez.

KANAL İSTANBUL TEPKİSİ: BU PROJE DÜPEDÜZ SOYGUN PLANIDIR

İYİ Parti olarak doğa konusunda tavizimiz yok, olmayacak. Belli ki iktidardakiler bu milletin ekmeğine, aşına, içtiği suya yani hayatına kasetmişler. Belli ki milletin umutlarını söndürmeye yemin etmişler. Ama ant olsun bu ihanete geçit vermeyeceğiz. Marmara ölürken deprem tehdidi ortadayken o ihale kenelerinizin daha fazla semirmesine müsaade etmeyeceğiz. Bilim tüm uyarılarına, ekonomistlerin ikazlarına rağmen İstanbullu açıkça istemiyorum derken kime ne söz verdilerse inatla ve ısrarla yapacağız dedikleri o ucube kanalı yapmalarına, Marmara'yı İstanbul'u ölüme terk etmelerine izin vermeyeceğiz. Bu proje İstanbul'a yapılan yeni bir ihanettir. Bu proje milletimizin kutlu iradesine yapılan saygısızlıktır. Bu bir proje değil düpedüz soygun planıdır.

BİR KURUŞ BİLE ALAMAZSINIZ

Buradan o ranta göz diken bu soyguna ortak olmaya heveslenen yerli ve yabancı her kim varsa onlara seslenmek istiyorum; boşuna heveslenmeyin bu devran dönüyor, ilk seçimde bu iktidar gidiyor bu saray sefası bitiyor. Şimdiden uyarıyorum o kutlu gün geldiğinde bir kuruş bile alamazsınız. Sayın Erdoğan ve AK parti iktidarına güvenip de sakın ola bu vicdansızlığa, hukuksuzluğa ortak olmayın. Sonra çok üzülürsünüz. Buradan açıkça net bir şekilde söylüyorum bir kuruş alamayacaksınız, ödemeyeceğiz."

KÜRSÜYE İKİZDERELİ YURTTAŞ ÇIKTI

Akşener Partisinin Grup Toplantısında kürsüye bu hafta Rize İkizdereli Ayşe Albayrak'ı çıkardı. "Vadimi kurtarmak için buraya geldim" diyen Ayşe Albayrak'ın konuşması partililer tarafından sık sık alkışlandı. “Millet Kürsüsü”nde konuşan İskencedereli Albayrak'ın konuşması satır başlarıyla şöyle: CENGİZ MİDİR NEDİR, ADI BATSIN: "Ben Rize İkizdere’den Ayşe Albayrak. İskence’nin kızıyım. Köyünden evliyim. Bizim vadimizi kurtarmak için buraya geldim. Bizim vadimizi alıyorlar, oraları yıkıp talan ediyorlar. Gelip oraları görseniz ben için için ağlıyorum ama sesimizi hiç kimseye duyuramıyoruz. Bize orada çok zulmediyorlar. Sularımızı kestiler. Ağaçları kesip dereyi doldurup üzerlerine toprak örtüyorlar ki kimse görmesin onları. Orman deyince o orman değil. O bizim yaşam alanımız ambarımız ekmeğimiz suyumuz havamız yaşam sevincimiz. Onlara taş diyorlar. Taş değiller o taşların hepsinin kalbi var, canı var. Bizim derelerimizin balıklarını yok ettiler. Kapımıza çıkmaya bile bize izin vermiyorlar. Çayımı kestim götürdüm evin kapısına. Kamyonu getirdi adam çayların içine çekti. Nedir adı Cengiz mi nedir unutuyorum adı batsın. O KADAR YERDEN DOYMADINIZ DA İSKENCE TOPRAĞIYLA MI DOYACAKSINIZ: Üç kişi geldi tarlaları gezdiler. 80 yaşındaki yengem sordu, ‘Burada ne yapıyorsunuz?’ dedi ki, ‘Burayı devlet kamulaştıracak.’ Savaş mı var da burayı kamulaştıracaksınız bu bizim malımız. Tapulu malumuz savaş mı çıktı da biz duymadık bunu. Bir tek Cengiz Holding için bu insanları mağdur ediyorsun. Oradaki insanlar nerede yaşayacak. Bizim ne Saray’ımız var ne köprümüz var, hiçbir şeyimiz yok. Sadece o İskence Deresi'nde bir yerimiz var bir de evlerimiz var oturuyoruz orada. Zaten devlet bizim 60 dönüm arazimizi almış orada. Şimdi kala kala 6 dönüm var yok, illa onu da alacaksın. O kadar yerden doymadınız da İskence toprağıyla mı doyacaksınız? KEFENİN CEBİ YOKTUR: Biz buraların verilmesini istemiyoruz. Bizim yerlerimizi bize bıraksınlar biz başka hiçbir şey istemiyoruz. Bizim derede arıcılık var. Oranın balı çok faydalıdır. O balı yiyin o zamana anlarsınız o balın kıymetini. Kefenin cebi yoktur, bu dünyadan hiç kimse bir kuruş alıp gitmeyecek. O da 7 arşın kefen alacak ben de alacağım. Bu kadar milleti ağlatıp da sen oradan para kazanacaksın birileri zengin olsun o halk orada ağlasın. Bizim yaşama alanımız orası bize yerimizi bıraksınlar. Bizim yerimizi dağıtmasınlar. Biz devletten bir tek bunu istiyoruz. Bir defa devletin önünde olmadık hep arkasında olduk. MEHMET CENGİZ'İN KÖYÜ YOK MU O TAŞLARI ORADAN ALSIN: Buraları benim atalarım dedelerim nenelerim çok zor şartlarda aldılar. Oralarda hiç toprak yoktu, hep taştı. Biz sırtımızda toprak taşıdık, oraları arazi yaptık. Şimdi geldin sen burayı Mehmet Cengiz’e vereceğim, o zengin olacak, siz ölün! O Mehmet Cengiz’in köyü yok mu? Aynı taşlar orada da var. Gitsin oradan alsın. Oraya giremez. Mehmet Cengiz o Kalkandere’nin köyünden bir taş alabilirse ben de insan değilim. Çünkü Kalkandereliler bizim gibi değil ki, biz biraz iyi niyetliyiz. Bizim iyi niyetimizden yararlanıyorlar. MEHMET CENGİZ YETMEDİ Mİ ZENGİNLİK: Biz o derenin balıklarını tutmaya kıymazdık. Oranın balıklarını yaban hayvanlarını, arılarının sularını, ağaçlarını yok ettiler. Aslında devlet bize madalya vermesi lazımdı ki biz o ağaçları bekledik. Oraya niye aklını taktın 'illa orayı keseceğim yok edeceğim’ orayı yok etme bizim vadimizi bize bırak. Hiç olmazsa arılarımızı bırak bize ya. Bizim başka geçimimiz yok. E şimdi orayı da alacaksın Mehmet Cengiz de zengin olsun. Olmasın. Yetmedi mi o kadar zenginlik. Vallahi de billahi de orada ne kadar hakkım varsa hiç kimseye helal etmeyeceğim. DEVLET CENGİZ'İN DEVLETİ MİDİR: Herkesin hanımı kuaförlere gidiyor bakım ettiriyorlar, Bizimkini toprak bakım ediyor ellerimizi. Devlet sadece Cengiz Mehmet'in devleti midir, bizim devletimiz değil mi? biz bu devletin vergisini mi vermedik, neyini vermedik? Bize sahip çıkmasını istiyoruz. Sularımız ağaçlarımız yok etmesin topraklarımızı almasın. Şimdi de takmışlar kalan araziyi alacaklar. Bize hiç sormuyorlar veriri misiniz, vermez misiniz gelip alıyorlar arazileri. Bakalım nereye kadar gidecek? BU ZAFER KÖYÜMÜN KADINLARININDIR: Ben İkizdere'den buraya bunları anlatmaya geldim benim köyümün kadınları çok cesurdur. Ama susturdular nedeni bilmiyorum. Buradan ben köyümün kadınlarına sesleniyorum. Bu zafer kadınların olsun. Hep kadınlar ileri olsun. Niye geri duracağız biz hakkımızı savunuyoruz. Bizim küçük gelinimiz geldi ziyaret etti bizi. Büyük gelini de oraya bekliyoruz, Emine hanımı gelsin ziyaret etsin bizi. Sayın Cumhurbaşkanı oraya imza atmasa orayı kesinlikle alamaz. Mehmet'i başka yere yollasın gitsin Kalkandere'den alsın taşını toprağını. Bizimkini bıraksın. Biz yerimizden vazgeçmeyeceğiz. Son ağacımız kalan kadar savaşacağız.” İkizdereli Ayşe Albayrak'ın okuduğu mani ise şöyle: “Konuşma derler bana kesseneydin sesini Tarihlerden silerler İskence Deresi’ni Kurutmasınlar inan ormandaki gülümü O gün aydınlık olsun sen yürü Meral Hanım”