Meclis Genel Kurulu'nda düzenlenen toplantıda AKP'li vekiller ile TİP Genel Başkanı Erkan Baş arasında "koronavirüs" tartışması yaşandı. Baş'ın "Virüs zengin-yoksul, işçi-patron ayırt etmiyor. İktidar ayırt ediyor" sözleri AKP’li vekillerce sık sık kesilmeye çalışıldı.

Meclis Genel Kurulu'nda AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı "koronavirüs önlemleri paketine" ilişkin eleştirilerini dile getiren Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş'ın sözleri AKP'li milletvekilleri tarafından kesildi.

Can kaybı 3’e yükseldi… Bakan Koca’nın açıklaması şaşırttı: Testler de mi güvensiz?

Baş, konuşmasında şunları kaydetti: "Her yerde aynı şey söyleniyor. Neymiş? Bu virüs zengin, fakir, işçi, patron ayırmıyormuş. Doğru, virüs ayırmıyor, virüs ayırmıyor ama iktidar ayırıyor. 11 Marttan bu yana izlenen süreçte ya da somut olarak dünkü toplantının ardından yapılan açıklamada emekçiler için gerçek bir tek önlem alındığına tanık olamadık. Salgın karşısında kimileri kendilerini çeşitli biçimlerde koruyorlar ama kimileri ise bu salgın karşısında çaresiz ve yapayalnız. Zenginler her türlü imkâna bir biçimde ulaşabiliyorlar; yoksul halkımız, emekçiler ise -deyim yerindeyse- virüsün önüne yem gibi atıldı. Bakın, 11 Mart günü ilk vaka açıklandığında ertesi gün Erdoğan grup toplantısı için Meclise geldi, etrafında termal kameralar olduğu basına yansıdı, daha düne kadar da kendisini hiç göremedik. Ardından TÜSİAD gibi, TOBB gibi patron örgütleri açıklamalar yaptı. Herkes hep aynı şeyi söylüyor, diyorlar ki: "Herkes evde kalsın." İyi de bu "herkes" kim? Yani mesela siz evde oturup internetten sipariş veriyorsunuz da bu ürünleri kim hazırlayıp getiriyor size? Marketlerde, kasalarda, reyonlarda, depolarda çalışan işçiler bu "herkes"e dâhil değil mi mesela? Salgın hijyenle aşılır; evet, hijyenle aşılır. Peki, bizim çöplerimizi kim topluyor? Bunlar, bu "herkes"de değil mi? Onlarda mı evde otursunlar? Bankaların gişelerinde, çağrı merkezlerinde kimler çalışıyor?

'VİRÜS, ZENGİN YAŞLI AYIRMIYOR, AKP AYIRIYOR'

Henüz güneş doğmadan işçiler hâlâ servislerine biniyor, metrolarda, metrobüslerde, tıkış tıkış yolculuk yapmak durumunda kalıyorlar. Bir haftadır milyonlarca işçi fabrikalarda, atölyelerde çalışmaya devam ediyor ama sarayından uzun süredir çıkmayan Sayın Cumhurbaşkanı, halka "Zorunda değilseniz evden çıkmayın." diyor. Ya, siz evden çıkmayı keyif mi sanıyorsunuz arkadaşlar? Bu insanlar evden çıkmazsa aç kalacaklar farkında mısınız? Yani elbette anlıyoruz, sizin de dertlerine deva olduğunuz insanlar var. Mesela büyük sermayenin dertlerine deva olduğunuzu dün gördük. https://tele1.com.tr/chpden-akpnin-koronavirus-paketine-tepki-143074/ Soruyoruz size: Dünkü toplantıdan sonra, milyonlarca işçi ve emekçi için o toplantıdan bir tek şey çıktı mı, bir tek çözüm çıktı mı? Mesela biz bekliyorduk ki yurttaşların gerçek dertleri masaya yatırılacak ve çözüm önerilecek, var mı? Yok. İş koşulları, virüs koşullarına göre düzenlenecek, yok. Ücretsiz izin diye bir kurnazlık başladı, engellenecek mi? Yok. İlaç gibi temel ihtiyaç malzemeleri halka ulaştırılabilecek mi, devlet bu konuda sorumluluk üstelenecek mi? Yok. Ya borçlar, faturalar ne olacak? Hani evde oturuyoruz ya; elektrik, su, internet, telefon faturalarını kim ödeyecek arkadaşlar, hiç soruyor musunuz? E, tabii, patron örgütlerini toplayıp karar aldığınızda bunlar çıkmıyor. Toplantıdan çıkan sonuç özetle şu: Patrona kredi, teşvik, destek; yoksula, emekçiye sabır, dua, kolonya, başka hiçbir şey yok. Böyle bir biçimde bu sorunu çözemeyiz. Tekrar ediyorum: Virüs zengin yoksul, işçi patron ayırmıyor ama sizler ayırıyorsunuz. Geçici olarak kapanan bir iş yerinde, işçilere ya zorunlu "Ücretsiz izin istiyorum." diye kâğıt imzalatıyorlar ya çıkış kâğıdı imzalatıyorlar. Peki, bu işsiz kalan ya da ücretsiz izne çıkarılan işçi bu salgınla nasıl baş edecek, nasıl koruyacak kendisini, ailesini, çocuklarını? Evde çoluk çocuğa taş mı yedirsin, ne yapsın? Ne bekliyorsunuz anlayamıyoruz. Erdoğan diyor ki: "Patronların neşesi yerinde." Patronların neşesi yerinde de işçinin anası ağlıyor. Sağlık görevlilerinin elinde maske yok, eldiven yok, bununla uğraşıyorlar. Daha hayatımızı emanet ettiğimiz sağlık emekçilerini koruyamıyoruz ama halkı koruyacağız öyle mi? Bence zaten bu sistemin böyle bir derdi yok. Bakın, Sayın Bakan ne diyor? "Kapsamlı bir sağlık sistemi lazım bununla mücadele etmek için." Ya, sizin yirmi yıldır "sağlık sistemi" 21dediğiniz şey "Sağlıktan nasıl para kazanacağız?" üzerine kurulu. Yani elini vicdanına koyan herhangi bir insan, sağlığın parayla alınıp satılabilir bir şey olduğunu anlar ya? Özel hastane, özel sağlık hizmeti; parası olana sağlık, parası olmayana yok; bu kabul edilebilir bir şey mi? Ama bu, bu sistemin, kurduğunuz sistemin temeli. Yani yirmi yıldır "Sağlıktan nasıl para kazanırız?" diye bakanların gözü aydın, salgın oldu, bol bol para kazanırsınız şimdi." Baş'ın bu sözleri AKP sıralarında rahatsızlığa neden oldu. AKP Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, Baş'a, "Sen Recep Akdağ'ı dinlememişsin" derken, AKP Amasya Milletvekili Hasan Çilez, "Siz nerede yaşıyorsunuz Erkan Bey?" diye sordu. Baş'ın, "Ben İstanbul'da yaşıyorum, metrobüse biniyorum, hiç bindiniz mi? Bugün metrobüse bindiniz mi arkadaşlar?" sorusuna cevap veremeyen Çilez, "İşi çarpıtıyorsun" dedi.

AKP MİLLETVEKİLİ: SEN HİÇ MAAŞ ÖDEDİN Mİ?

Hasan Çilez ve Erkan Baş arasında şöyle bir diyalog yaşandı: Hasan Çilez: Erkan Bey, ömründe hiç maaş ödedin mi sen? Erkan Baş: Değerli arkadaşlar, yaptığı salgınla mücadele çalışmasına Türk Tabipleri Birliğini bile almayan bir yönetime, bir iktidara biz nasıl güvenebileceğiz, neyine güveneceğiz? Yani şimdi, şahsını ayıralım ama kendisi özel hastane sahibi olan bir Sağlık Bakanının kurduğu sağlık sistemi bu halkın sağlığını nasıl düşünebilir?  Sağlık, para kazanılacak bir şey değil. Halkın sağlığından para kazanamazsınız. H.Ç: İnsanlar para vermeden tedavi oluyor bu ülkede, ilaç kullanıyor. E.B: Değerli arkadaşlar, bakın, bu coronavirüsleri sizin iktidarınızın bu yanlışlarına rağmen yeneceğiz. H.Ç: Ömründe hiç 1 işçiye maaş verdin mi sen ha? E.B: Ama sizin sayenizde değil; en başta, kahramanca mücadele eden sağlık emekçileriyle yeneceğiz, kendi hayatını hiçe sayıp milyonlara sağlık götüren işçiler sayesinde kazanacağız… H.Ç: Ya, sen hiç 1 işçiye maaş verdin mi? Hiç sigorta primi ödedin mi? E.B: birbiriyle dayanışan, apartmanındaki yaşlı komşusuna gönüllü alışveriş yapan gençlerimizle biz bu corona virüsü yeneceğiz, yoksul mahallelerde ilaç ve temel gıda yardımı dağıtmaya koşan gençler sayesinde yeneceğiz. Hiç merak etmeyin, coronadan sonra sıra size de gelecek, sizinle de ilgileneceğiz ondan sonra. H.Ç: Ne yapacaksın? Ne yapacaksın? Ne yapacağını söyle! Milletin kürsüsündesin, tehdit etme! Boş konuşuyorsun! Çıkıyor, masal okuyorsun! E.B: Değerli arkadaşlar, tabii gerçekleri söyleyince hoşunuza gitmiyor ama gerçekler bu. Ben, izin verirseniz bir çağrıyı yurttaşlarımıza yapıyorum: Değerli yurttaşlarım bakın, en insani şeylerden bahsediyoruz, en temel haklarımızın ücretsiz her birimize sağlanması devletin sorumluluğundadır diyoruz. İşte, bu hakkımızı kazanmak için mücadele etmeliyiz ve örgütlenmeliyiz. Yaşadığımız salgın şunu net olarak gösterdi: Parayı merkeze koyan sermaye düzeni, halkın yaşamını hiçe sayıyor. Bize toplumcu, halkçı bir düzen gerekiyor. Temel hizmetlerin ve tüm temel hakların alınıp satılmadığı, sömürünün olmadığı bir düzen gerekiyor. Ben, yıllarca, katıldığım bütün toplantılarda konuşmalarımı "Yaşasın sosyalizm" diye bitiriyordum, şimdi, corona gösteriyor ki "Yaşamak için sosyalizm!" H.Ç: Dünyada kalmadı, dünyada kalmadı!