AKP'den ayrılarak parti kuran DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, " Abdullah Gül partinin neresinde?" sorusuna, "Gül ile ilişkimiz istişari ilişki" ifadeleriyle yanıt verdi.

AKP'nin kurucuları arasında yer alan ve uzun yıllar Ekonomi Bakanı olarak hizmet eden Ali Babacan, lideri olduğu DEVA Partisi ve gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. BBC Türkçe'ye konuşan Babacan'ın ifadeleri şöyle:

"GÜL İLE İLİŞKİMİZ İSTİŞARİ İLİŞKİ"

Abdullah Gül ile parti kuruluş sürecinde kurucu listesi konusunda anlaşmazlık olduğu kırgınlık olduğu haberler yansıdı... Sayın Gül, bu hareketin neresinde? Abdullah bey, benim siyasete girmeme vesile olan kişi.Çok uzun yıllar, yakın çalıştık. Ve yeni bir siyasi hareket başlatmanın gerekliliği konusunda kendisiyle beraber çok istişareler yaptık.Kendisi böyle bir hareket olursa destekleyeceğini de söyledi. Parti kuruluşundan hemen önce de desteğini kamuoyuna açıkladı. Ancak kendisi Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrılırken, artık aktif siyaset yapmayacağını da açıklamıştı. Bizim kendisiyle olan ilişkimiz, istişari bir ilişki. Ara ara bazı konuları istişare ediyoruz ama bizim partimizin yetkili organları var, partinin karar mekanizması var ve şeffaf, açık bir yapı var. Bizim şöyle bir anlayışımız yok: 'Bazı arkadaşlarımız şu kişiye yakın, bazı arkadaşlarımız şunun ekibi…' Böyle bir anlayışımız yok, siyasi partiler açısından yanlıştır. Yani biz kişilere yakınlık uzaklıkla ilgili bir değerlendirme yapmıyoruz insanlar hakkında.Bizim değerlerimize ilkelerimize yakınlar mı? Bizim için gruplaşma varsa tek bir gruplaşma var o da ilke ve değerler etrafında gruplaşma olur.'Yeni siyasi harekete ihtiyaç tablosunu gördük'

"BAZI ANKETLERİN SONUÇLARI YANILTMASIN"

Biz parti kuruluşundan önce böyle bir tablo gördük. Bu tablo bize şunu söyledi: Yeni bir siyasi harekete ihtiyaç var.Özellikle kararsızların, hiçbiri diyenlerin yüzdesi çok arttı. Virüs salgınından sonra yüz yüze ölçüm yapılamıyor, telefonla yapılıyor.Telefonla yapılan anketlerin de sorunu var. İnsanlar telefonla konuşurken gerçek kanaatlerini söyleme konusunda çekingenler. Muhtemelen telefonla yapılan anketlerde iktidarı daha fazla destekleme yönünde bir eğilim ortaya çıkabilir. Muhalefeti destekliyorum demekten korkanlar var.Ama virüs salgını öncesinde yapılan güvenilir anketlerde, Türkiye'nine en büyük partisi kararsızlar partisiydi. Yüzde 36-37'lerde çıkıyordu. Mevcut siyasi sistemi topyekün reddeden, büyük bir kitle var Türkiye'de... Özellikle gençlerde.Yani mevcut siyasetten hiçbir şey görmek istemiyorlar, yepyeni şeyler görmek istiyorlar.Bütün bunları biz gördük. Kendimiz de araştırmalar yaptırdık, toplumu iyi anlamaya çalıştık, onun üzerine bu çalışmaya başladık. Yoksa talep yoksa ihtiyaç yoksa niye böyle bir çalışmayı yapalım.

"KARŞILIKSIZ PARA BASIP 'TÜRKİYE SALDIRI ALTINDA" DEMEK HEDEF ŞAŞIRTMA"

Yaptığımız genel bir değerlendirmeden sonra gelelim asıl sorunuza: Türkiye hem dış borçlarını gününde ve tam ödemek zorunda, hem de cari açık kadar ilave kaynak bulmak zorunda.Üstelik bir de Merkez Bankası para basmaya başladığı için TL üretmeye başladığı için, MB'nin ürettiği TL'nin karşılığı döviz rezervine ihtiyacı var ki o basılan para karşılıksız para olmasın. Şu ana kadar karşılıksız para bastılar. Bu da TL'nin değerinin kaybolmasına neden oldu: Bu iki kere iki dörttür iktisat biliminde.Karşılıksız para basarsanız paranın değeri düşer. Paranın değerini düşürüp, sonra da vay şuradan saldırdılar buradan saldırdılar, Türkiye saldırı altında taarruz altında diyorlar.Bu açıkçası hedef şaşırtma. Merkez Bankası'nın rezervini eritin rezervin gerektiği noktada kaynağı da bulamayın...