İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edildiği gün olan 10 Aralık tarihi, 1950’den bu yana
Uluslararası İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Bu sözleşmenin kabulü çok tartışmalı olmuştur. Örnekse, eşit doğmayan ve eşitsizlik içinde boğulan insanların insan hakkı veya özgürlüğünden söz edilemeyeceği vurgulanmıştır.
Anılan bu sözleşmeye dayalı olarak, 16 Aralık 1966’da iki sözleşme çıkarılmış: (1)
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve (2)
Medenî ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi (2 adet ek ihtiyari protokol sözleşmesi de var). Bunların ve insan haklarıyla ilgili daha sonraki sözleşme ve bildirilerin metinlerine TBMM’nin web sitesinden ulaşmak olanaklıdır.
İşte bu iki sözleşme ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne yani üçüne topluca ‘
International Bill of Human Rights’ denilmektedir.
Birleşmiş Milletler bu yıl (
2020) ana temayı şöyle belirledi:
Daha İyi(sini) Geriye Kazanın - İnsan Hakları İçin Ayağa Kalk (Recover Better- Stand Up for human Rights
Bu yılki İnsan Hakları Günü teması ile ilgili açıklamada, COVID-19 salgınının olumsuz etkilerinden daha iyi bir geriye dönüş ve kazanma için insan haklarının tüm çabaların merkezinde olmasını sağlamak amaçlanmıştır. Ortak küresel hedeflere (17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na) ancak herkes için eşit fırsatlar yaratılabilirse, COVID-19'un maruz bıraktığı ve derinleştirdiği başarısızlıklar ele alınabilirse ve yerleşik, sistematik ve kuşaklar arası eşitsizlikler, dışlama ve ayrımcılıkla mücadele etmek için insan hakları standartları uygulanabilirse ulaşılabileceği vurgulanmaktadır. 10 Aralık’ın, istenilen dünyayı yeniden inşa etmede insan haklarının önemini, küresel dayanışma gereksinmesini, birbirimize bağlılığımızı ve ortak insanlığımızı yeniden teyit etmek için bir fırsat olduğunun altı çizilmektedir. BM’in genel eylem çağrısı "İnsan hakları için ayağa kalkın" kapsamında, genel olarak halkın, ortakların ve BM ailesinin dönüştürücü eylemlerini destekleyici ve daha fazla iyileşmeye katkıda bulunabilecek kılgısal ve esinlendirici örnekler daha dirençli ve adil toplumların oluşmasında öncülük edecektir.
İnsan Hakları ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
İnsan hakları
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin (SKH'ler) merkezinde yer alır, çünkü insan onurunun yokluğunda sürdürülebilir kalkınmayı sürdürmeyi umut edemeyiz. İnsan Hakları, tüm SKH'lerde kaydedilen ilerlemeyle belirlenir ve SKH'ler, insan hakları alanındaki gelişmelerle yönlendirilir.
BM kuruluşlarının insan haklarını çalışmalarının merkezine nasıl
koymaya çalıştığına ilişkin açıklaması da şöyle:
“İnsan hakları, COVID-19 sonrası dünyanın merkezinde olmalı"
COVID-19 krizi, yoksulluğun derinleştirilmesi, artan eşitsizlikler, yapısal ve yerleşik ayrımcılık ve insan haklarının korunmasındaki diğer boşluklarla körüklendi. Yalnızca bu boşlukları kapatmaya ve insan haklarını ilerletmeye yönelik önlemler, daha iyi, daha dayanıklı, denkser (adil) ve sürdürülebilir bir dünyayı tamamen kurtarmamızı ve yeniden inşa etmemizi sağlayabilir. Bunun için,
Her türlü ayrımcılığa son verin: Yapısal ayrımcılık ve ırkçılık COVID-19 krizini körükledi. Eşitlik ve ayrımcılık yapmama, COVID sonrası bir dünya için temel gereksinimlerdir.
Eşitsizlikleri ele alın: Krizden kurtulmak için eşitsizlik pandemisini de ele almalıyız. Bunun için ekonomik, sosyal ve kültürel hakları geliştirmeli ve korumalıyız. Yeni bir çağ için yeni bir sosyal sözleşmeye ihtiyacımız var.
Katılımı ve dayanışmayı teşvik edin: Herkes bu işte birliktedir. Bireylerden hükümetlere, sivil toplumdan ve tabandan özel kesime dek herkesin hem bugün hem de gelecek kuşaklar için daha iyi bir COVID sonrası dünya inşa etmede rolü vardır. En çok etkilenen ve savunmasız kişilerin seslerinin kurtarma çabalarını bilgilendirmesini sağlamalıyız.
Sürdürülebilir kalkınmayı teşvik edin: İnsanlar ve gezegen için sürdürülebilir gelişmeye ihtiyacımız var. İnsan hakları, 2030 Gündemi ve Paris Anlaşması, kimseyi geride bırakmayan bir toparlanmanın temel taşlarıdır.”
Dünyada bir insan hakları emperyalizminden haklı olarak söz edilmektedir. ABD ve AB yayılmacıları, vahşi veya ılımlı kapitalizmleri bağlamında, demokrasi ve insan hakları maskeleriyle, ülkelerin doğal sermayelerini, beşeri sermayelerini, sosyal ve kültürel sermayelerini talan etmektedirler.
Ne yazık ki, ülkemiz de dahil, ezilen kimi ülkelerde kimi insan hakları örgütleri de bu talana alet olmakta, çanak tutabilmektedir. Hatta bu çanakçılık, profesyonel bir iş haline gelerek, para ve ün de sağlayabilmektedir.
Bu nedenle insan haklarına toplumcu biçimde yaklaşmak için başka bir bakış, başka amaç ve özgöreve sahip örgütler gerekmektedir.
İnsan hakları konusu ele alınırken, genelde hakların ekonomi-politik olarak evrimi açısından üç kuşak insan haklarından söz edilir. Hukuk devleti bağlamında birinci kuşak insan hakları, refah devleti bağlamında ikinci kuşak insan hakları, ulusal kalkınmacı devlet bağlamında üçüncü kuşak insan hakları. Üçüncü kuşağa örnek vermek gerekirse çevre hakkı, barış hakkı, insanlığın ortak malvarlığına saygı hakkı,
kalkınma (gelişme) hakkı.
BM’in de bu yılki açıklamasında vurgulanan ‘kalkınma’ya yani ‘kalkınma hakkı’na nasıl bakmalı acaba? Bu amaçla 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na bakılabilir.
Bir de ortalıklarda dolaşan ‘ülkemizin G20’de olduğu’ biçimindeki kasaba efsanesine ‘
Küresel Haklar Endeksi’ penceresinden bakalım. Örgütsel amaç, yapı ve işleyişine ilişkin köktenci eleştirilerimizi saklı tuttuğumuz
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) 2020 Küresel Haklar İndeksi Raporu’nda 144 ülke incelenmiş. Bu yılki raporda Türkiye ne yazık ki, çalışan insanlar (emekçiler) için en kötü 10 ülke arasında sayılmış ve özellikle de iki vurgu yapılmış: İşten çıkarmalar ve ayrımcılık / Sendika liderlerinin gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları. Ülkeler iyiden kötüye doğru 6 öbeğe bölünmüş: Haklar düzensiz olarak çiğneniyorsa 1, hakların çiğnenmesi yineleniyorsa 2, haklar düzenli biçimde çiğneniyorsa 3, haklar sistematik biçimde çiğneniyorsa 4, hakların çiğnenmesine ilişkin bir garanti yoksa 5 ve hakların çiğnenmesi yasaların ötesinde hukukun da dışına çıkarak oluyorsa 5+ olmak üzere.
Türkiye’nin girdiği öbek hangisi dersiniz? 5+ mı, yok canım ne kadar kötümsersiniz, tabii ki
5! Meraklısı bkz.: https://www.ituc-csi.org/IMG/pdf/ituc_globalrightsindex_2020_en.pdf. Daha önceden de aynı puanmış, istikrar diye buna denir işte, bir de ülkemizde istikrarsızlıktan söz edilir, durum hiç de öyle değil. Bu arada “istikrar” kavramının her zaman olumlu anlama gelmediğini de vurgulamış olduk mu acep?
SON SÖZ BÜLENT ORTAÇGİL’DEN: NORMAL!
Son zamanların en popüler ortaklarımızdan Katar’ın puanını da merak ediyorsanız: 4. Ne diyordu ünlü parçasında Bülent Ortaçgil: NORMAL ! De haydi, gidip dinleyin de keyfiniz yerine gelsin: ….Dedi ki normal / Peki ya havalar? / Valla gayet normal / İşler dedim gidişler dedim? / Hepsi normal /…Hakimiz dedim? / Ne dese beğenirsiniz, normal! / Uf biri anlatsın hemen nedir bu normal / Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal / Peki dedim Türkiye? / Dedi ki normal / Ya AB? / … Ya ABD dedim? / …Ya medya, RTÜK? / Dedi ki normal / Uf biri anlatsın hemen nedir bu normal / Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal
Aslında keyiflice dinleyin bence canlı performansını ustanın: https://www.dailymotion.com/video/xbpg2i