Komşusu Hüseyin Meriç'i darp ettiği gerekçesi ile hakkında 13 yıl 10 ay hapis cezası istemiyle dava açılan ve tutuklu yargılanan Halil Sezai, sosyal medya hesabı üzerinden, "Kimse sormadı ama bu bir itibar suikastidir" başlıklı yazı yayınladı.
Sezai'nin bugün yayınladığı, "Kimse sormadı ama bu bir itibar suikastidir" başlıklı mektup şöyle:
"Günlerdir kamuoyunda tutuklu yargılanmama gerekçe olan olaylar hakkında pek çok şey yazılıyor, anlatılıyor, söyleniyor. Herkes kendi dünya görüşü, değer yargıları üzerinden söz söylüyor, yorum yapıyor, hüküm veriyor…
Kimse de bana, 'Aslında ne oldu? Nasıl oldu?' diye sormadı, sormuyor ama ön yargılar hakkımda kamuoyu yargısına dönüşüyor. Korkarım ki bu kamuoyu yargısı, adli yargıyı yönlendirici bir baskı oluşturmak amacıyla, bilmediğim (ama tahmin ettiğim) nedenler ile pompalanıyor.
Bakın, savcılığa sunulan kamera kayıtlarının kesilip biçilmiş olması, bazı yerlerin sesinin açılıp bazı yerlerin sesinin kısılmış olması, basının ve kamuoyunun yalan bilgilerle yönlendirilmesi, yargıyı tesir altında bırakacak olan yalan haberlerin olması. Bunların hiçbirinden kaygı duymuyorum. Geç de olsa gerçekler görülür ve adalet yerini bulur.
"EZAN VE İNANCIM YÜZÜNDEN YARGILAMA, LİNÇ ETMEYE KALKIŞILMASINI KALDIRAMIYORUM"
Ancak beni ezan ve inancım yüzünden yargılama, linç etmeye kalkışılmasını kaldıramıyorum. Şimdiye kadar insanlığa, doğaya karşı vicdani sorumluluğum olduğunu bilerek yetiştirildim ve kendimi yetiştirdim. Paylaşmanın kutsallığını deneyimledim. Maddi manevi imkanlarımı insanlarla ve doğadaki canlılarla paylaştım. Elimden geldiğince mutlu etmeye çalıştım, benim de mutluluğa ihtiyacım olduğu için. Allah'tan kendi adıma hiçbir şey istemedim aşk dışında.
O'nun ne istediğini anlamaya çalıştım. O'nu dinledim. Hissetmeye çalıştım. Ezan, bir köprü ve vicdani sorumluluklarımı hatırlatan kutsal bir çocukluk yadigarıdır. İşte tam da bu yüzden beni burada yaralamalarına, yargılamalarına müsaade etmeyeceğim. Ezan saati ile denk geldiğim konserlerimde ara verdiğim için çok matah bir durummuş gibi haberlerimin yapılmasına nasıl şaşırdıysam, şimdi de aynı şaşkınlık ve kızgınlık içindeyim.
"EZANIN KİŞİSEL HUSUMETİ İÇİN BİR TAHRİK VE TACİZ ARACI OLARAK KULLANILMASINI YEDİREMEDİM"
Kim neye inanırsa inansın. Kim ne yer ne içerse içsin bu beni ilgilendirmez. Ancak tek derdimin sadece Youtube içeriği çekmek olduğu zaman diliminde (Yaklaşık 6 ay) her defasında, verandasında kurduğu hoparlörle içki masasına çöreklenip saatlerce ezan açmasının sebebinin içinde iyi niyet arayamam. Ezanı kişisel husumeti için bir tahrik ve taciz aracı olarak kullanılmasını yediremedim. Yansıtılan algının tam aksini savunduğum bir tepkinin, şeytani bir şekilde bu duruma getirilmesini hazmedemiyorum.
Evet, bunu daha soğukkanlı, daha sükunetle yapamadığım için üzgünüm. İnsansınız. Sizlerden ricam, benim de söyleyeceklerim olduğundan haberdar olmanız ve benim açımdan da olaylara bakmanız. Hem de kendi objektifliğiniz ile. Bu şahsın eylemlerine, kişiliğine, kimliğine ve beyanlarına daha dikkatli bakmanızdır. Çünkü bir yargıda bulunmadan önce, gerçekliği oluşturmak vicdani bir görevdir. Son olarak, her ne kadar böyle bir ispatta bulunmak durumunda kalmayı gururuma yediremesem de, sırtımdaki dövmeyi incelemenizi rica ediyorum. Kurumuş bir ağaçta tek bir yeşil yaprak var. Ne yazıyor üstünde?"
İşte o paylaşım;
https://twitter.com/halilsezaip/status/1317391239336153088