Koronavirüs artık hayatımızın bir parçası. Panik haldeyiz. Bu virüs, zengin-fakir herkesi vuruyor. Ama yoksulluğun yoğun olarak yaşadığı yerlerde daha çok can alıyor. Sosyal güvencesi olan ülke vatandaşları ‘evde kal’ telkinine gönül rahatlığı ile uyarken, özellikle bizim gibi ülkelerde ‘gelecek korkusu’ ön planda…
Koravirüs salgını bize gösterdi ki, kapitalist sistem insanlığı yarı yolda bırakabilir. Hatta bıraktı. Bu sistemin ağırlıklı olarak uygulandığı devletler, servetlerini; imkânları kısıtlı, devlet yardımına muhtaç olan vatandaşları ile paylaşmaya hazır değil. Piyasalar tökezlediği zaman, vatandaş bunun altında kalabiliyor. Kontrol edilebilen, sosyal güvenceye dayalı, sosyal devlet uygulamalı bir sistem olmazsa, vatandaş ortada kalabiliyor.
Avrupa’da bu sosyal güvence ağırlıklı yönetimi, asgari ölçülerde bile olsa uygulayabilen Fransa’da insanlar ‘devlet güvencesini’ kapanmak zorunda oldukları evlerinde hissedebiliyorlar. İşlerini kaybetme, ya da borçlarını ödeyememe duygusunu ‘en az’ yaşayanlar. Almanya da aynı şekilde bu duyguyu vatandaşlarına yaşattı. Hatta ülkede, ‘İyi ki başımızda Başbakan Angela Merkel var’ duygusu yaşanıyor. Yapılan kamuoyu yoklamaları bu kriz ortamında Merkel’e olan güvenin arttığını gösteriyor.
Bu ülkelerde, ‘devlet küçülecek, KİT’ler (Kamu İktisadi Teşekkülleri) özelleştirilecek, faizler serbest bırakılacak, sermaye hareketleri serbest bırakılacak gibi dayatma yok. IMF ya da Dünya Bankası’nı enselerinde hissetmiyorlar.
Salgın krizi akılları başlara getirdi. Mevcut ekonomik sistem sorgulanıyor şimdi. Çünkü bu düzende, kişisel menfaatler, toplumsal faydaların önüne geçer oldu. Artık küresel bir sağlık tehdidi altındayız. Anlaşıldı ki, vatandaşları ancak ‘Sosyal Devlet’ olma hali rahatlatır. Sağlığa, eğitime, çalışma yaşamına yatırımlar, bireyleri, aileleri, o ülkede yaşayan vatandaşları mutlu edebilir.
İnsana yatırım geleceği aydınlatır. Dünyanın en zengin iki bin kişinin serveti, yer küre üzerindeki 4,8 milyar kişinin toplam gelirinden daha fazla.
Gelir dağılımı arasındaki uçurum giderek fazlalaşıyor. Yaşanan bu ‘Koronavirüs’ sürecinden önce zaten ‘kapitalizmin yarattığı’ bir kriz vardı. Özelleştirmelerin sağlık sektörünü ele geçirmesi, vatandaşların ‘parasına göre’ muamele görmesi, şimdi daha ‘görünür’ hale geldi.
Artık hayatımızda ‘Koronavirüs öncesi’ ve ‘Koronavirüs sonrası’ gibi iki yaşam düzeni var. Bence artık mevcut yönetim sistemleri gözden geçirilecek. Büyük bir ihtimalle halkın da talebi ve dayatmasıyla, yani oylarını ‘sosyal devlet’ üzerine politika yapan partilere, yani 'Sosyal Demokrat" ya da 'Sosyalist'lere yönlendirmesiyle sistem değişecek. Değişmeli de…