Necip Hablemitoğlu suikastindeki kilit isim yakalandı!

Yayın tarihi: 16 Aralık 2019 Pazartesi 12:06 pm - Güncelleme: 16 Aralık 2019 Pazartesi 12:13 pm

FETÖ ve Alman Vakıfları davalarının raporlarını hazırlayan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının 17’nci yıl dönümünde, katil zanlılarından olduğu değerlendirilen kilit şüpheli N.G.B. (45)  Ukrayna’da yakalandı.

Özel Kuvvetler Komutanlığında yüzbaşı rütbesiyle görev yaptığı sırada TSK’dan ihraç edilen N.G.B’nin, Hablemitoğlu soruşturmasında HTS kayıtlarından tespit edildiği öğrenildi. Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün’ün yakalama kararı ve Interpol’ün kırmızı bülten çıkartması sonrası Ukrayna güvenlik güçlerinin özel operasyonuyla 10 Temmuz’da gözaltına aldığı N.G.B.nin iadesi için mahkeme süreci devam ediyor.

Şüpheli N.G.B. hakkında Ukrayna’da yaklaşık 3 ay süren tutukluluğunun ardından mahkemeden ev hapsi kararı verildi. N.G.B’nin Türkiye’ye iade edilmesi için Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının en üst seviyede devrede olduğu öğrenildi.

HTS KAYITLARINDAN ÇIKTI

Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, 17 yıl önce evinin önünde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirmişti. Soğukkanlı şekilde işlendiği tespit edilen cinayetle ilgili yapılan soruşturmalar ilerleyememiş, dosya rafa kaldırılmıştı. FETÖ çatı iddianamesine de giren Hablemitoğlu suikastı soruşturmasının, örgüt üyesi polisler tarafından bilinçli olarak karartıldığı tespitleri yapılmıştı. Soruşturma Ankara Başsavcılığı tarafından kurulan özel ekiple yeniden başlatılmıştı. Hablemitoğlu’nun ölümünden önceki 6 ay boyunca katil ya da katilleri tarafından takip edilmiş olabileceği değerlendirilerek, suikasttan önce gittiği her adresteki baz istasyonlarından alınan kayıtlar, numaralar ve sahipleri tespit edildi. Olay anında ve yerinde baz kayıtları olan telefonların kim ya da kimlerin olduğu belirlendi. İşte bu çalışmada TSK’dan ihraç edilmiş eski asker N.G.B’nin ismi belirlendi.

ÖZEL OPERASYONLA GÖZALTI

Hablemitoğlu suikastının şüphelisi N.G.B, Ukrayna’nın başkenti Kiev’in merkezinde bir Türk restoranına Ukrayna güvenlik güçlerince düzenlenen özel operasyonda gözaltına alındı. N.G.B., Ukraynada çıkarıldığı ilk mahkemede uluslararası adli yardım ve ev hapsi talep etti. Ancak bu talepleri reddedilen N.G.B.nin avukatları karara itiraz ederek, temyiz başvurusunda bulundu. Kiev Temyiz Mahkemesinde 31 Temmuzda görülen ilk duruşma N.G.B.nin avukatları ve tercüman, 8 Ağustostaki ikinci duruşma da ise savcı gelmediği için ertelendi.

EV HAPSİ VERİLDİ

İlerleyen süreçte Ukrayna Mahkemesi, yaklaşık 3 ay cezaevinde kalan N.G.B.nin tutukluluğunu, N.G.B.nin avukatlarının talebi üzerine ev hapsine çevirdi. Ancak Kiev Savcılığı’nın başvurusu üzerine 2 aydır ev hapsinde bulunan şüpheli N.G.B’nin yeniden tutuklanması talebiyle dava açıldı. Ancak davanın Kasım ve Aralık aylarındaki duruşmaları, dava dosyası mahkemeye ulaştırılamadığı gerekçesiyle ertelendi. Mahkeme dava dosyasının gönderilmesi için bir sonraki duruşma tarihini 10 Ocak 2020 olarak belirlendi. Böylece 5 aylık süreçte 10’a yakın duruşmanın çoğu çeşitli gerekçelerle ertelenmiş oldu.

SİYASİ SIĞINMA TALEBİ

Öte yandan N.G.B., Türkiye’ye iade edilmemek için Ukrayna’dan siyasi sığınma talebinde bulundu. N.G.B.nin hakkında çıkan haberleri de Ukrayna basınından kaldırttığı öğrenildi.

SAUNA DAVASININ SANIKLARINDAN

Özel Kuvvetler Komutanlığında yüzbaşı rütbesiyle görev yaparken ihraç edildiği öğrenilen N.G.B. ismi, kamuoyunda “sauna çetesi” davası olarak bilinen davada da geçiyor. N.G.B., ayrıca Şanlıurfa Akçakale’de soğan kamuflajlı bir TIR’ın içinde patlayıcı madde yakalanması olayının soruşturulduğu davanın da sanıklarındandı.

ÇELİŞKİLİ İFADELER

DHA muhabirine bilgi veren Ukrayna savcısı, zanlının Kiev’de görülen ilk duruşmada yaptığı savunmada, kendine yöneltilen suçlamalarda FETÖnün rolü olduğu iddiasında bulunduğunu söyledi. Savcı, ayrıca, N.G.B.nin eskiden askeri operasyonlara katıldığını ve Türkiye’de devlet yetkilileri ile yakın ilişkileri olduğunu iddia ettiğini aktardı.

Kiev Temyiz Mahkemesinde görülen duruşmada, Türkiye’de 14 sene Özel Kuvvetler Komutanlığında tim komutanı olarak görev yaptığını belirten N.G.B., Türkiye’de terör operasyonlarına katıldım. PKK’nın ilk 10 hedefindeyim dedi. N.G.B.nin Ukraynalı avukatı ise, müvekkilinin Türkiye’ye iade edilmesi halinde öldürülme riski bulunduğunu ileri sürdü.

KOMUTAN LAKABIYLA TANINIYOR

Yaklaşık beş yıldır Ukrayna’da yaşayan N.G.B., Kiev’in merkezinde ortağı olduğu belirtilen ünlü Türk restoranında gözaltına alındı. Ukrayna vatandaşı ile evli olan ve bir çocuğu olan N.G.B.nin, Ukrayna’da daimi oturum izni bulunduğu ve çevresinde komutan lakabıyla tanındığı öğrenildi.

NECİP HABLEMİTOĞU KİMDİR?

2002 yılında suikaste kurban giden Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu, 1999 yılında Ali Kırca’nın sunduğu Siyaset Meydanı’nda sayısal verilere de dayanarak FETÖ’yü  anlatmış, 2002 yılında suikaste uğramıştı.

Evli ve iki kız çocuğu babası olan Necip Hablemitoğlu Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapmıştır. Orta Avrupa ve Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürütmüş, ve bu konularda çeşitli projelerde aktif rol almıştır. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi’nde doktor öğretim görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi derslerini verdi.

Kendisi gibi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile evli, Kanije (Kanije, Osmanlı devletinin en batıdaki kalesi) ve Uyvar (Uyvar, Osmanlı’nın en kuzeydeki kalesi) adında iki kız çocuk babası idi.

Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayata gözlerini kapadı. Köstebek isimli kitabı ölümünden sonra basılmıştır. Cinayet sonrasında Hablemitoğlu’nun elektronik postasına ve telefonuna gelen tehdit telefonları emniyet mensuplarınca incelenmek üzere alınmıştır. Ailesinin İçişleri Bakanlığı aleyhine Ankara 5’inci İdare Mahkemesi’nde açtığı dava neticesinde, İçişleri Bakanlığı 40 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi.

Necip Hablemitoğlu,”Köstebek” kitabının önsözünde FETÖ’yü şöyle anlatıyordu:

“İşte “Köstebek” adlı bu çalışma, içinde bulunduğumuz kapkara dönemde, devletimizin altının nasıl oyulduğunun, nasıl zaafa düşürüldüğünün binlerce örneğinden sadece birine ışık tutuyor: Türk Devleti’nin istihbarat birimlerine sızmış, kadrolaşmış fethullahçıları!.. Şeyhleri A.B.D.’de yaşayan, ancak kendi ülkesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanan; C.I.A., MI6 ve BND gibi yabancı ülke istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir cemaate mensup müritlerin, asli görevi kendileri ile mücadele etmek olan istihbarat birimlerinde kadrolaşabileceğini, devletin gücünü, devleti savunanlara karşı kullanabilecek düzeye gelebileceklerini kim tahmin edebilir ki? “Köstebek”, bu ihanet öyküsünün adıdır…

Siz, hiç fethullahçıları devlete karşı bir tehdit olarak algılayan, şikâyet eden ya da onlarla uğraşan bir PKK’lı, Brüksel ya da Köln merkezli bir terörist ya da bir TÜSİAD üyesi ya da bir siyasal parti lideri ya da bir ikinci cumhuriyetçi ya da bir azınlık mensubu ya da misyoner ya da Hükûmet üyesi ya da bir Başbakan gördünüz mü? Nitekim, fethullahçıları kontrespiyonaj kapsamında iç ve dış tehdit odağı olarak tanımlayan ve mücadele konsepti geliştiren gelmiş-geçmiş bir İçişleri Bakanı, bir Emniyet Genel Müdürü ve bir M.İ.T. Müsteşarı da göremezsiniz, gösteremezsiniz!.. Haklı olarak sorarsınız, kendi iç güvenliğini sağlayamayan, sızıntılara engel olamayan bir ulusal istihbarat birimi, nasıl olur da ülkenin güvenliğini sağlar?!. Bu sorunun yanıtı, doğal olarak olumsuzdur. Önünüzde iki tercih vardır; ya çoğunluğun yaptığı gibi bu çelişkiye karşı başınızı çevirir, farketmemiş gibi yaparsınız veya risk üstlenerek araştırmaya ve mücadeleye başlarsınız!..

Fethullahçılar, Türkiye’de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. Uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye’nin yüzyüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır. Örgütlenme modeli itibariyle Türkiye’de bir eşi yoktur; örgütlenme modeli olarak, tamamı C.I.A. denetimindeki Moon, Falun-Gong, Scientology gibi tarikatlarla benzeşmektedir. Fethullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını, yapılabilecek en akılcı ve en değerli alana, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla, ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler.”