Haber

Merdan Yanardağ'ın tutukluluğuna itiraz edildi

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın tutukluğuna İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nde itiraz edildi. İtiraz dilekçesinde "Tutuklama kararı açık bir hatadır" denildi. 

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, geçen hafta yayınlanan 4 Soru 4 Cevap programında AKP’nin Abdullah Öcalan ile yeni bir çözüm süreci hazırlığında olduğu görüşünü anlatmak için kullandığı sözlerinin bağlamından kopartılarak sosyal medyada dolaşıma sokulmasının ardından “terör örgütü propagandası yapma” suçlamasıyla tutuklandı. Silivri Cezaevi’ndeki Yanardağ 6 gündür tutuklu. Yanardağ'ın tutukluğuna avukatı Bilgütay Hakkı Durna aracığıyla İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nde itiraz edildi. Tutuklama kararına esas ve usul yönünden itiraz edilirken, 12 sayfalık itiraz dilekçesinde kararın Anayasa'ya ve hukuka aykırı olduğu, kaldırılması gerektiğine dikkat çekildi. İtirazın kısa sürede karara bağlanması bekleniyor. https://tele1.com.tr/merdan-yanardagdan-mesaj-var-girdigim-gibi-basim-dik-cikacagim-871627/

SULH CEZA HAKİMLİĞİ KARARI GEREKÇESİZDİR

İtiraz dilekçesi özetle şöyle: Her ne kadar İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği itiraza konu kararının gerekçesini yukarıda alıntıladığımız şekilde ifade etmişse de; Hakimlikçe somut olay açıklanmamış, dosyaya özgüleme yapılmamış, yasada yer alan bir dizi kavramın tekrarı ile yetinilerek Müvekkil özgürlüğünden yoksun kılınmıştır. Bunun yanında, kararda, aşağıda ki maddelerde değineceğimiz üzere, Anayasa'ya açık aykırılıklar ve açık hatalarda bulunmaktadır. Bilindiği üzere, Anayasa'nın 141/3. maddesi "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" amir hükmünü taşımaktadır. Yine Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 34/1 maddesi de "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır" hükmünü taşımaktadır. Tutuklama kararının mutlaka gerekçeli olması gerektiği de CMK 101. maddede yer almaktadır. "Gerekçeli karar hakkı", Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'nin 6'ncı maddesi ve Anayasa'nın 36'ncı maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının temel bir öğesi ve koşuludur. Bu nedenlerle, itiraza konu karar da sadece "görünüşte gerekçe" olduğundan dolayı, açık olarak adil yargılanma hakkının ihlali söz konusudur.

TUTUKLAMA KARARINDA AÇIK HATA BULUNMAKTADIR

İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin tutuklama gerekçelerinden biri atılı suçun "CMK'nın 100/3-a maddesinde sayılan katalog suçlardan olması" dır. Oysa CMK 100/3-a maddesinde sayılan katalog suçlar içerisinde 3713 sayılı TMK'nın 7/2 maddesi yer almamaktadır.  İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği açık hata yapmıştır. Bunun sonucunda ise Müvekkil tutuklanmış, özgürlüğünden alıkonulmuştur. https://tele1.com.tr/eski-ulku-ocaklari-genel-baskani-merdan-yanardagi-bu-yuzden-tutukladilarsa-beni-de-tutuklasinlar-871710/

KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ ANAYASAL TEMİNAT ALTINDADIR

Anayasa'nın 19. maddesi "Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir... Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir..." hükmünü taşımaktadır. CMK 100. maddesi ise tutuklama nedenlerini saymış olup, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebileceğini ifade etmektedir. Yine, yasa maddesi ölçülülük koşulunu aramaktadır. Aksi durumda tutuklama kararı verilemeyecektir. CMK 101/2 maddesi tutuklamaya ilişkin kararlarda da delillerin somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilmesi gerektiğini ifade etmektedir. İtiraza konu İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin tutuklama kararında bu gerekçelerden hiçbiri bulunmamaktadır: a) Yukarıda bahsettiğimiz CMK 100. maddesinde ifade edildiği üzere, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebilecektir. Görüldüğü üzere, yalnızca kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması dahi tutuklamaya yetmemektedir. Bunun yanında bir tutuklama nedeninin bulunması (kaçma şüphesi ve delillerin karartılması olasılığı) gerekmektedir. Bu iki durumun varlığında dahi aynı zamanda ölçülülük ilkesine uyulmuş olmalıdır. Bu kapsamda, örneğin tutuklama yerine verilebilecek adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını gösteren hukuki ve fiili nedenlere kararda yer verilmesi gerekmektedir. Ek olarak ifade etmeliyiz ki, soruşturma konusu suç, katalog suçlardan olsa dahi tutuklama kararı verilmesi zorunlu değildir. Kaldı ki, yukarıda ifade ettiğimiz üzere, Müvekkilin tutuklanma gerekçesinde yer alan suç (TMY 7/2 maddesi) katalog suç değildir. Dosyada kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delil bulunmamaktadır. Tutuklama Sulh Ceza Hakimliği, dosya kararı gerekçeleri içerisinde "mevcut delil durumu" yer almaktadır. İçerisinde yer alan "26.06.2023 tarihli açık kaynak araştırma tutanağı içeriği ile tüm kolluk tutanakları"nı tutuklama gerekçesi olarak göstermiştir. Oysa Şüpheli Merdan Yanardağ ve müdafii, gerek kolluk, gerekse savcılık ve hakimlik aşamalarında, 26.06.2023 tarihli açık kaynak araştırma tutanağı içerisinde yer alan kaydın montaj bir videoya dayandığını ifade etmişler, 27.06.2023 tarihinde de, savcılık sorgusu öncesinde soruşturmaya konu TV program kaydının tamamını içeren flash diski dosyaya sunmuşlardır. Sonrasında TV programının tamamını içeren bu kayıt hem savcılık hem hakimlikçe izlenmiştir. Bununla birlikte, tutuklama kararında müdafii tarafından sunulan bu delil yok sayılmış, kararda lehte veya aleyhte bir tartışmanın konusu dahi yapılmamıştır.

MONTAJ VİDEO

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, soruşturma "montaj" bir video üzerinden başlatılmış, tutuklama kararında da bu "montaj" video delil olarak tutuklamaya gerekçe gösterilmiştir. Bahsi geçen "montaj" videonun süresi 1 (bir) dakikadır. Oysa programın ilgili bölümü 10 dakikadan uzundur. Müvekkilin tutuklanmasının gerekçesi olan video "hazırlanmış" olup, esas kaydın içerisinden parçalar halinde cımbızlanarak çekilen bölümler bir araya getirilmiş ve "yeni" bir video oluşturulmuştur. Böylece konuşma bağlamından koparılmış, "yeni" bir konuşma üretilmiştir. Bu konuşma artık Müvekkile ait değildir. Müvekkilin ifadesi alınmadan önce, "basit" bir bilirkişi incelemesi ile dahi videonun "montaj" olduğu anlaşılabilecekken, Savcılıkça bu "tercih edilmemiş", Müvekkil hakkında apar topar gözaltı kararı verilmiş ve sonrasında da tutuklanmıştır. Görüldüğü üzere, tutuklama gerekçesi olarak gösterilen delil, hukuka aykırı olarak üretilmiş bir delildir. Tutuklama gerekçesi olması mümkün değildir. Bu nedenlerle, tutuklama kararında yer alan "şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması" yönündeki değerlendirme dayanaksızdır. Olaylara, somut ve hukuki delillere dayanmayan bir değerlendirme tutuklamaya dayanak teşkil edemez. Tutuklamada aranan şüphe, somut delilin ortaya koyduğu olguya dayanacak; soyut şüphe veya tahmine, varsayıma dayalı şüphe ile tutuklama kararı verilemeyecektir. Dosya içerisinde tutuklama gerekçesi olabilecek bir delil bulunmamaktadır. Bunun yanında, ifade etmek gerekir ki, kim tarafından oluşturulduğu bilinmeyen "montaj" videoda dahi tutuklama gerekçesi olan suçun unsurları yer almamaktadır. Bu hususa aşağıda ayrıntılı olarak değineceğiz. https://tele1.com.tr/fakulte-arkadaslarindan-merdan-yanardaga-destek-yanlistan-donulmeli-871757/

Müvekkilin kaçma ve saklanma olasılığı bulunmamaktadır

Müvekkilin bütün söylem ve eylemleri, yaşamı kamuya açık ve saydam olduğu halde, tutuklama kararının gerekçesinde "CMK'nın 100/3-a maddesinde sayılan katalog suçlardan olması ve ölçülülük ilkesi dikkate alındığında şüphelinin kaçma ve saklanma şüphesini uyandıran somut olguların bulunduğu" ileri sürülmüştür. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, Müvekkile yöneltilen suçlama katalog suçlardan değildir. Yine, İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olmasını da tutuklama gerekçesi olarak ifade etmiştir. Kaldı ki, bir TV programında dillendirilen sözlere dayanan suçlamada, toplanacak başkaca delil bulunmamaktadır. Şüpheli lehine delilleri toplama yükümlülüğü de olan Savcılık, bu yönde bir uğraş içerisine girmemiş, "montaj" video ile soruşturmayı apar topar başlatmıştır. Bunun yanında, TV program yayın kaydının tamamı tarafımızca dosyaya sunulmuştur. Nihayetinde, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmamaktadır. Dahası, Müvekkil dillendirdiği sözleri hiçbir biçimde yadsımayarak tamamen tutarlı ve dürüst bir davranış sergilemiştir. Öyle ise, yasanın aradığı şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular nelerdir? Bunlar tutuklama kararında yer almamaktadır. Kaldı ki, bu hususta basit bir şüphe ile yetinilemez. Yasal düzenleme somut olgular ile kuvvetli şüphe aramaktadır. Bu nedenle tutuklama nedenlerinin tutuklama kararının kendisinde somut olgulara dayanılarak gerekçelendirilmesi gerekir. Tüm bunların yanında, belirtmek gerekiyor ki, Müvekkil hakkında, İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği'nin 10.02.2023 tarih ve 2023/150 sorgu numaralı "yurtdışına çıkışının yasaklanması" ve İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin 18.05.2023 tarih ve 2023/106047 sorgu numaralı "düzenli olarak imza vermek" ve "yurt dışına çıkışının yasaklanması" adli kontrol kararı olmak üzere, 2 adet adli kontrol kararı bulunmaktadır. Müvekkil yurtdışına çıkamadığı gibi, her hafta düzenli olarak ikametgahının bulunduğu karakola imza vermektedir. Bu hususlar dahi, Müvekkil hakkında kaçma veya saklanma iddiasının ileri sürülemeyeceğini göstermektedir. Tutuklama sebebi olan suç HAGB ve erteleme kapsamındadır. Sulh Ceza Hakimliğinin, atılı suça ilişkin kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırı ile ilgili değerlendirmesi de bu nedenle somut olaya özgülenmemiştir. İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği esasen kanundaki ibarelerin tekrarı ile yetinmiştir. https://tele1.com.tr/baris-terkoglu-yazdi-merdan-yanardagin-gizli-ihbarcisi-871452/

Ölçülülük ilkesine uyulmamıştır

Sulh Ceza Hakimliğinin bir diğer gerekçesi ise, şüpheli hakkında adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağının anlaşıldığı yönündedir. Oysa, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını gösteren hukuki ve fiili nedenler tutuklama kararında yer almamaktadır. Kararda, kanuni düzenlemeye rağmen, somut gerekçe de gösterilmemiştir. CMK 101/1. madde düzenlemesinin getirdiği bir özellik olarak tutuklama kararı ikincil (tali) bir karardır. Her suç bakımından (isterse katalog suç olsun) önce adli kontrol tedbirinin uygulanması gözetilmeli, ancak bu tedbir yetersiz kalırsa bunun neden ve gerekçeleri gösterilerek tutuklama kararı verilebilmelidir. Somut olayımızda bu durumun gerçekleşmediği, bu nedenle tutuklama kararı verilemeyeceği açıktır. Yukarıda açıkladığımız üzere, Müvekkil hakkında verilmiş adli kontrol kararları bulunmakta olup, Müvekkil bu kararlara düzenli bir şekilde uymaktadır. Bu itibarla, tutuklama kararı, Anayasa madde 13'ün güvencelediği ölçülülük ilkesine açıkça aykırı olduğu gibi, yine aynı maddenin öngördüğü hak ve hürriyetlerin özlerine dokunma yasağı, "kişi hürriyeti ve güvenliği" (md. 19) ihlal edilmiştir.

ESAS YÖNÜNDEN İTİRAZDA AYM KARARLARI HATIRLATILDI

Karara esas yönünde yapılan itirazda ise suçun unsurlarının oluşmadığı, Yanardağ'ın sözlerinin ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olduğu olduğu belirtildi. İtirazda Anayasa Mahkemesi'nin benzer davalardaki hak ihlali kararlarına yer verildi. https://tele1.com.tr/eski-ulku-ocaklari-genel-baskani-gelecek-deva-iyi-partiden-bazi-isimler-chpye-gecebilir-871661/