Siz Erdoğan’ın “Darbeyi eniştemden öğrendim” lafıyla oyalanın!

Yayın tarihi: 16 Temmuz 2019 Salı 10:03 am - Güncelleme: 16 Temmuz 2019 Salı 10:04 am

“FETÖ askeri darbe girişimi epey zamandır geliyorum diyordu” diyen usta gazeteci Bursalı köşesinde, “Darbenin hemen öncesinde, bize sunulmayan karanlık bölüm var. Siz Erdoğan’ın “Darbeyi eniştemden öğrendim” lafıyla oyalanın! Darbenin karanlık sayfaları…. Sırlar orada” diye yazdı

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Orhan Brsalı darbenin henüz cevapsız kalan sorularını köşesine taşıdı. Bursalı’nın Geliyorum diyen darbenin karanlık sayfaları: Sırlar orada başlıklı yazısı ise şöyle:

Geliyorum diyen bir darbe: 15 Temmuz 2016 FETÖ askeri darbe girişimi epey zamandır geliyorum diyordu. 15 Temmuz 2016, en az 2010 yılına kadar uzanan kesin hesaplaşmanın son perdesiydi. Geriye doğru 10 yılın ilk zamanları büyük bir ittifak ve dayanışma; sonraki 5 yıl içinde de adım adım bir hesaplaşma biçiminde geçti. Bu hesaplaşmanın şüphesiz cephe liderleri Gülen Örgütü ile Erdoğan’dı (ve yanında bazı ikinci – üçüncü adamlar). AKP’nin pek çok kurucu lideri ise çatışmanın daha çok izleyicileri durumundaydı!
Asla inanılmayacak bir dogma, iktidarın, FETÖ’nün askeri darbeye kalkışacağını bilmemesiydi. Bunun için tüm işaretleri 7 yıl önceden ortaya çıkmaya başlamış, adım adım güçlenmişti. En somut işaret ise darbeden önce gelmeye başlamıştı.
MİT, 2015 sonunda ByLock meselesini çözmüş; haberleşmeleri incelemeye almış, eğer FETÖ’cüler darbeye kalkışırsa bunun büyük bir kökten temizlik için olağanüstü bir fırsat yaratacağı kanaati AKP yönetimine egemen olmuştu.
Cumhurbaşkanı’nın darbeye kalkışmalarını “Bize bu Allah’ın bir lütfu” olarak nitelendirdiğini de unutmayın! 251 kişinin hayatı ve binlerce yaralıya mal olan “Allah’ın bir lütfu!”

Darbeden önceki çarpışmalar
Askeri darbe hazırlıklarının ve şiddetli çarpışmaların ön safhaları:
– 2007- 8 Ergenekon ve 2010 Balyoz davaları;
– Erdoğan ve iktidarına yönelik 2011 Şike davası;
– 2012 MİT’e (üzerinden Erdoğan’a) saldırı;
– 2013 Müthiş “dershaneler” kapışması;
– 17 – 25 Aralık 2013’te Erdoğan’a, ailesine, bakanlarına, bazı belediye başkanlarına yönelik Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu.
– Ve bunlar Erdoğan’ı yıkmakta işe yaramayınca, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi..
Yani FETÖ, devlet içinde sahip olduğu tüm güçleri Erdoğan ve iktidarına karşı kullanmıştır. Yani sırasıyla: Emniyet, İstihbarat, Yargı, Asker.
Eğer ilk üçü işe yarasaydı ve RTE bir şekilde iktidardan uzaklaşsaydı, satranç tahtasında asker ile son hamle yapılıp şah denmeyecekti.

FETÖ totaliter iktidarının sivilleri
Bir şey daha söyleyeyim: RTE bir şekilde uzaklaştırılsaydı iktidardan, AKP’nin diğer ileri gelenleriyle bir “sivil iktidar” kurulacak ve “AKP kabuk parti” olarak kullanılacak, adım adım FETÖ totaliter iktidarı gerçekleşmiş olacaktı.
“Kontrollü Darbe” betimlemesinin özünde yatan budur. Yani “durup dururken” ortaya çıkan bir darbe girişimi değil bu. Devletin bilgisinin olduğu, incesiyle olmasa bile kabası adım adım izlenen, neredeyse tüm işaretleri alınmış, ve bu bilgiler altında, “olursa görürler” şeklinde özetleyebileceğimiz bir duruş.
Hele hele 2016 başından itibaren bu darbenin işaretleri yoğunlaşmıştı. MİT’in darbe olasılığı bilgisini devletin tüm başlarıyla paylaşıldığını da açıkladığı bir durum.

Tiyatrocu Orhan Aydın gözaltına alındı

Karanlık sayfalar…

Darbenin hemen öncesinde, bize sunulmayan karanlık bölüm var. Siyasal analizci – gazeteci, sadece açıklanan bilgiler üzerinden bir bütünlük – senaryo oluşturmaya çalışırsa, eksik kalır. Her zaman gizli kalan – açıklanmayan bölümleri sorgulamak zorundadır. Her şeyin anahtarı, düğüm noktası genellikle oradadır. Mesela, hiç açıklanmayan “Hakan Fidan – Hulusi Akar – Erdoğan” üçlüsü arasındaki görüşmeler, yoğun iletişim trafiği.
Mesela 10 Temmuz – 16 Temmuz arasında neler oldu? Bu üçlü arasında neler konuşuldu, hangi bilgi alışverişleri yapıldı ve kararları alındı, uygulandı. Bunların eksiği – fazlası neydi?
Siz Erdoğan’ın “Darbeyi eniştemden öğrendim” lafıyla oyalanın!
Dikkatinizi çekerim, bu üçlüden ikisi, Meclis Araştırma Komisyonu’na gidip ifade vermedi, vermeleri engellendi. Buradan çıkarabileceğimiz akli bir sonuç, Cumhurbaşkanlığı’nın bunu istemediğidir. Cumhurbaşkanı’nın ifadeye çağrılması söz konusu bile olamazdı!
Bu konuda somut bilgiler daha bir süre asla açıklanmayacağı için, üçlü arasında konuşmalar sırrını koruyacaktır. Ama bu durum, neler olmuş olabileceği konusunda senaryolar inşa etmeye engel değil. Eğer “üçlü” arasında darbeye karşı önlem için tayin edici konuşmalar yapıldığına kesin inanıyorsanız, senaryolar da inşa edebilirsiniz.
Açıklanmayan gerçeklerin nedeni, artık darbe üzerine bundan sonraki tutum ve davranışların tamamen bir siyaset ve iktidar oyununa ait olmasıdır. Neler konuşulduğu bilinse bu oyun başka türlü oynanır.