Hukuk alanda bu hukuksuzluklar yaşanırken uzunca bir süredir giderek sertleşen, otoriter eğilimleri birincil eğilim haline getiren iktidar bloku "Daha da sertleşeceğim" mesajlarını vermeye devam ediyor. Çünkü enflasyon, hayat pahalılığı, gelir adaletsizliğindeki büyük uçurum derinleşiyor, toplumda "Yarın ne olacak" kaygısı hızla artıyor ve henüz tam açığa çıkmamış öfkeler birikmeye devam ediyor ve iktidarın açmazı büyüyor. İktidar bütün hamlelerine rağmen 6'lı masayı bozamıyor, tam tersine son toplantıda da gördüğümüz gibi daha fazla birlik vurgusu öne çıkıyor ve 6'lı masa 10 maddelik "Temel İlkeler ve Hedefler Bildirgesi" yayınlıyor…
Siyasal kutuplaşmayı bir yöntem olarak benimseyen Erdoğan’ın kutuplaştırma politikasının etki alanı yüzde 25-30’luk bir alana sıkışıyor olsa da Erdoğan başka bir alternatifi olmadığı için kutuplaştırmayı ve otoriterleşmeyi öne çıkarmaya devam ediyor. Bu yüzden "son çare" olarak Ukrayna-Rusya, NATO gibi, Suriye müdahale gibi dış politika hamleleri yaşanan gerçek sorunları unutturma çabasının da bir sonucu olarak döne dolaşa öne çıkartılıyor…
Kaftancıoğlu, İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’na yönelik hukuki gibi gözüken siyasi hamleler de, HDP’nin kapatılmasının sürekli gündemde tutulması da, RTÜK’ün muhalif televizyon kanallarına Kılıçdaroğlu’nun canlı yayını yayınladı diye ceza vermesi ve bazı konserlerin yasaklanması, sosyal medyada yeni sansür hazırlığı da bize iktidarın daha da sertleşeceğini çok net gösteriyor…
Devlet Bahçeli Van'da kayyumlara karşı olduğunu açıkladıktan sonra "Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istiyorsanız bize katılın" diyen Kılıçdaroğlu’nu Meclis kürsüsünden "Çok istekliysen biraz daha devam et sonunda kanun yoluyla onların koğuşundaki boş bir ranzaya sende kapağını atarsın" diye açıkça tehdit etmesinin nedeni de bu...
Erdoğan’ın bitmek bilmeyen Gezi düşmanlığını bu kez de "Bu teröristler, eşkıyalar bira şişeleriyle caminin içini pislemişti" yalanı eşliğinde Gezi eylemine katılanlar için "Bunlar çürük, bunlar sürtük" diye küfür etmesinin nedeni de bu…
Erdoğan kendi yurttaşına küfür edebildiği, yargıda siyasi eğilimine göre bütün önemli davalarda karar aldırdığı birini Adalet Bakan Yardımcısı yaptırdığı bir ortamda "onurlu ve dik durmaya" devam etmek önemli ama yetmez, çünkü nefes alacak alanlar giderek daralıyor.
Siyasi partiler dışında aydınlara, yazarlara, sanatçılara da büyük rol düşüyor, belli ki, bu siyasi iklim değiştirmeden Türkiye normalleşmez!