İlkokula başlar başlamaz kaygı da başlıyor. Ortaokula gelince artan kaygı korkuya dönüşüyor: Acaba iyi bir liseyi kazanabilecek mi çocuk? Liseye başlayınca da korku kâbusa dönüşüyor; acaba iyi bir üniversiteye gidebilecek miyim? Sonra üniversite başlıyor, bu sefer kâbus katlanarak büyüyor; acaba üniversite bitince, bir iş bulacak mıyım, diye. Eğitimin tüm süreçleri geleceksizlik, güvensizlik, anti-bilimsellik üzerine kurgulanmış durumda. Merkezinde bireyin sağlıklı fiziksel, ruhsal gelişimine dair hiçbir amaç belirtisi yok. Varsa, yoksa kullanılmayan, hamallığı yapılan bilginin yüklenmesi ve daha fazla nasıl rant elde edilir düşüncesi üzerine plan ve program... Daha az kamusal eğitim, daha fazla özelleştirilmiş eğitim. Bilindiği üzere 20 Haziran cumartesi günü ‘Liselere Geçiş Sınavı’ (LGS) yapıldı. Salgından dolayı toplumun çoğunluğunun sınavın ileri bir tarihe ertelenmesi isteğine ve uyarılarına rağmen. 1.8 milyon 8. sınıf öğrencisinin gireceği bu sınavın bilimsel anlamda bir değeri yok, temel amacı öğrencileri sıralamak, mümkün olduğunca İmam Hatip Liselerine öğrenci kaydırmak ve özel okullara daha fazla öğrenci göndermek. Bu sınava yönelik öğrencilere moral anlamında mesajlar verenlerin hemen hemen tümü, bu ve buna benzer sınavların çocuklarımız ve gençlerimizin ruhsal yapılarında açacağı yara üzerinde durmadılar, sınavsız bir geçiş sisteminin, bilimsel bir ölçme değerlendirmenin mümkün olabileceğiyle ilgili hiçbir açıklamada bulunmadılar. Örneğin bizim kuşak, “Liselere Geçiş Sınavı” adı altında bir süreci yaşamadı. Ortaokulu bitirince yaşadığımız yere en yakın liseye, ortaokul diplomamızı götürüp kaydımızı yaptırırdık. Birkaç özel lisenin dışında eğitimin tümü kamusaldı. Gittiğimiz lisede toplumun her kesiminden öğrenci olurdu ve o liselerde eğitim gören öğrenciler lise son sınıfa gelince, ekonomik koşulları uygun olanlar, birkaç dershaneden birine gidip üniversite sınavına hazırlanırdı. Ne servis sorunumuz vardı ne de ortaokula başladığımız andan itibaren içimizi kemiren, ruhsal yapımızı bozan, yaşama sevincimizi yaralayan geleceksizlik duygusu ve kaygısı… 20 Haziran sınavına yönelik şunu söylemek yerinde olur: Bu sınav hayatımız boyunca karşımıza çıkarılacak onlarca, yüzlerce sınavdan sadece biri. Kimin daha başarılı, kimin daha az başarılı olduğunu ölçen değil, öğrencileri okullara yerleştiren bir sınavdır. Doğrusunu isterseniz, hangi lisede okuyacağımızın da çok önemi yoktur, ister paralı (özel) , ister kamu okulları olsun hepsinin kullandığı yöntem, hedefledikleri amaç aşağı-yukarı aynı: Yüzeysel ve ezbere dayalı bilgi, sorgulayan değil itaat eden kişilik. Sonuç: Liselere geçiş sınavı kaldırılsın; kamusal, bilimsel, laik ve demokratik eğitim yaygınlaştırılsın.