Sinan Ateş duruşmasında 3’üncü celse bitti! Sanıklardan sonra avukatlarda senaryo değişti

Yayın tarihi: 3 Temmuz 2024 Çarşamba 8:59 am - Güncelleme: 3 Temmuz 2024 Çarşamba 5:05 pm

Haber: Haber Merkezi

Ankara’da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in faillerinin yargılandığı davanın ilk duruşması 3’üncü gününde görülmeye devam edildi. Tetikçi Eray Özyağcı’nın avukatı Ziynettin Aktürk suç vasfının ‘silahla kasten yaralama’ olarak değiştirilmesini istedi. Duruşma yarın devam edecek.

Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş davasının ilk duruşması üçüncü günde görüldü. Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki 32’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmanın ilk gününde 8 ikinci gününde 13 tutuklu sanığın ifadesi alındı. Davanın son sanığı Umut Ersoy’un avukatının duruşmada olmaması nedeniyle savunması alınamadı.

İFADE DEĞİŞTİLER

Duruşmanın ilk iki gününde sanıklar daha önceki ifadelerini değiştirerek farklı ifadelerde bulundu. Tetikçi Eray Özyağcı duruşmanın ilk gününde yaptığı savunmasında, “Ben sadece Sinan Ateş’in sağlı sollu ayaklarına ateş ettim. En son şöyle bir ses duydum, ‘Reisi vurduk, reisi vurduk’ diyorlardı” ifadelerinde bulunmuştu.

Azmettirici olarak yargılanan Doğukan Çep ise ifadesinde, “Ben azmettirdim baş aktör benim. Dosyamı çözmesi için para verdim çözemedi. ‘Olmuyorsa paramızı geri alalım’ dedi. Arıyorum arıyorum açmıyor, açan adam açmamaya başladı. Ben de bir iki gün daha bekledim. ‘Ben bunu ayaklarından vuracağım, Ankara’ya gidiyorum’ dedim. Eray da yanımda. ‘Abi ben gider vururum’ dedi.” diye konuştu.

AVUKALARDA SENARYO DEĞİŞTİ

Sanıkların savunmalarında ifadelerini yaralama üzerine kurmasının ardından avukatlarda senaryoyu değişti. Sanık avukatları yargılamanın öldürme suçundan değil de yaralama suçundan devam edilmesi talebinde bulundu. Duruşma yarın saat 9.00’da devam edecek.

Sinan Ateş cinayetindeki yeni kurşun iddiasına Ayşe Ateş’ten belgeli yalanlama!

KILIÇDAROĞLU AYŞE ATEŞ’İN YANINDA

Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan ve DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu duruşmayı Ayşe Ateş’le birlikte takip etti.

BABACAN SANİYE ATEŞ’İ ZİYARET ETTİ

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş’i duruşma salonunda ziyaret etti.

MAHKEME BAŞKANINDAN SİYASİLERE UYARI

Sanıkların jandarma eşliğinde salona getirilmesinin ardından duruşma başladı. Mahkeme başkanı daha önce duruşma salonundan çıkarılanların 1 kereliğine mahsus olmak üzere salona geri alınmasına karar verdi.

Dünkü duruşmada yaşanan tartışma sonrası bir avukat ve Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır duruşmadan çıkarılmıştı. Mahkeme başkanı bugünkü duruşmada siyasilerin duruşma düzenini bozması durumunda bunun siyasi bir müdahale olarak kabul edileceğini söyledi.

ÇEP’TEN KILIÇDAROĞLU TAKLİDİ

Azmettirici olduğunu söyleyen ve cinayeti organize eden Doğukan Çep, yoklama sırasında eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından paylaştığı “bur-da-yım” mesajını taklit etti.

“GERİYE DÜŞMESİ GEREKİRDİ”

Duruşma tetikçi Eray Özyağcı’nın avukatı Ziynettin Aktürk’ün savunmasıyla başladı.

Olay olurken bölgede bulunan bir tanığın ifadesine başvurulmadığını öne süren Aktürk, “Biz kamera görüntülerine baktığımız olay olurken aracın içerisinde bir tanık görülmektedir. Ancak bu tanığın ifadesine başvurulmamıştır” dedi.

Aktürk, savunmasında cinayet esnasında Sinan Ateş’in yanında bulunan kişilere dikkat çekerek Ateş’in kafasına sıkılan merminin bu kişilerin silahından çıkmış olduğunu öne sürdü. Aktürk, Özyağcı’nın ateş ettiği sırada maktulün geriye doğru düşmesi gerektiğini ancak ileri doğru düştüğünü anlattı.

Aktürk şöyle konuştu:

“Olay yerinden alınan kamera görüntüleri çok açık. Otopsi raporunu incelediğimizde raporda birden fazla çelişki bulunmaktadır. Bunlar da müvekkilimin atışlarıdır. O esnada yanında bulunan Selman Bozkurt ateş ederken müvekkilim kaçıyor. Bu esnada ateş ediyor ve Selman Bozkurt’u omuzundan yaralıyor. Olay yerinde sizin ilk amacınız neyse onu yaparsınız ilk. Müvekkilim burada yaralama amacı olduğu için ayaklarından vurup kaçmayı planlamıştır. Bir metre mesafe dahi yoktur. Öldürme saikiyle hareket etseydi kafasına ateş ederdi. Otopsi raporundan anlaşılacağı üzerine maktulün kafasına işaret eden mermi sağ alt çenesinden çıkmaktadır. Otopsi raporundan ne hikmetse ayaklara gelenler de dahil tüm mermiler öldürücü olarak sayılmıştır”

“MÜVEKKİLİM HAYATINA YÖNELİK KASIT OLDUĞU İÇİN KARŞI TARAFA ATEŞ ETTİ”

Ateş’in yanındaki isimlerin “Reisi vurduk” şeklinde bağırdıklarını savunan avukat şöyle devam etti

“Müvekkilim olay yerinin 50-60 metre uzağında hayatına yönelik bir kasıt gördüğü için kendini müdafaa etmek için karşı tarafa ateş etmiştir ve ‘ben Selman Bozkurt’a ateş ettim, maktüle değil’ demiştir. Yine maktulün yanında bulunanlardan birinin ses kaydı olmasa da belirtilen şahıslardan birinin reisi vurduk demesi çok önemlidir. Oradaki şaşırma ifadesi çok nettir. İrkilme ifadesinden hemen diğer tarafa dönüp tekrar ateş etmeye başlamıştır. Anlattığımız deliller nazara alındığında maktulü öldüren mermi başkası tarafından ateşlendiği açıkça görülecektir. Otopsi ile olay yeri incelendiğinde müvekkil (Özyağcı) üç kez Ateş’in bacaklarına ateş etmiş, Selman Bozkurt maktule doğru ateş etmektedir, bu çok nettir. Olay yerinin 50 metre uzağına kaçmıştır müvekkil. Kendini müdafaa etmek için karşı tarafa ateş etmiştir. Maktulün yanında bulunduğu Ahmet Keçik ve Selman Bozkurt’un ‘Reisi vurduk’ açıklaması çok önemli. Maktulü öldüren merminin başkası tarafından ateşlendiği açıkça görülecektir. Bir açı vardı, o açıyı yakalamak kolay değildir. Ön taraftaki ayakların hangi açıdan vurulduğu çok önemli. Kafasına aldığı merminin tamamen başkası tarafından ateşlendiği yapılan incelemelerde ortaya çıkacaktır”

‘SİLAHLAR KAÇIRILIYOR’

Avukat Aktürk savunmasında Ateş’in yanındaki isimlerin silahları kaçırdıklarını öne sürerek, “Silahlı olaylarda sizin yanınızdan geçen bir silah sesi duyduktan sonra yanında olan birini refleks olarak kaldırırsınız ama biz bu hareketi görmüyoruz bu olayda. Ne hikmetse apar topar silahlar alınıyor ve bu silahlar kaçırılıyor. Hangi düşünceyle bu silahlar kaçırıldı. Yapılan incelemede bu durum hiç irdelenmemiş. Bir insan bir olayın içindeyse ya tanık olur ya şüpheli olur ya şüpheli ya da mağdur olur. Bir şüphelinin neye dayanarak ifadesi alınmıyor? Olay esnasında 3 kişi var. Bu 3 kişinin ifadesi tam anlamıyla alınmamıştır. İfadesi alındı mı bu şahısların? (Bozkurt ve Keçik) İddianamede önce şüpheli ve mağdur olarak alınırken sonra savcılıkta ifadesi alınmamıştır. Olay esnasında üç kişi var. Bu üç kişinin ifadesi tamamı ve doğru bir şekilde alınmamıştır. Müvekkilim ‘Ben oraya giderken tamamen yaralamaya gittim, tek amacım oydu ve bunu gerçekleştirdikten sonra kaçtım’ diyor. Biz bu yüzden yapılan yargılamanın hatalı olduğunu ve suç vasfının silahla kasten yaralamaya dönük olarak değiştirilerek yargılanmanın devam etmesini istiyoruz” dedi.

Avukat, Sinan Ateş’in kaç telefonunun bulunduğunun araştırılmasını ve bunun ortaya çıkarılmasını talep etti.

“İDDİANAME ÇIKANA KADAR NEYLE SUÇLANDIĞIMI BİLMİYORDUM”

Sinan Ateş’e yönelik “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme” suçuna yardım etmekten yargılanan tutuklu sanık Umut Ersoy’un dinlenmesine geçildi.

Üzerine atılı suçları kabul etmediğini söyleyen Ersoy, “Polisler beni gözaltına aldıklarında neyle suçlandığımı söylemediler. Pendik Karakolu’na geldiğimde ise polisler bana şiddet uyguladılar. Ardından hastaneye gidip rapor aldık. Ankara’ya doğru yola çıktığımda da hala neden alındığımı bilmiyordum. İddianame çıkana kadar da neyle suçlandığımı bilmiyordum. Suat Kurt’u telefonla aradığım iddia ediliyor ama hiçbir şekilde kendisini tanımıyorum” dedi.

“ARAÇ KULLANIP FİİLİN İŞLENMESİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR”

Son sanık Umut Ersoy’un dinlenmesinin ardından sanık avukatlarının savunmalarına geçildi. Sanık Vedat Balkaya’nın avukatı Cem Ali Kılıç, “Müvekkilimize ilk olarak ‘Alacak verecek için yardımcı olabilir misin’ diye soruluyor. Müvekkilim olay yerine 250-300 metre uzakta bekliyor ve sanık Eray Özyağcı tarafından hep olay yerinden uzakta tutulmaya çalışılıyor. Eylem planına dahil müvekkilime hiçbir bilgi verilmiyor. Eray Özyağcı motordan inerken müvekkilime ‘silah sesi duyarsan sakın kaçma’ diyor. Bu plana dahil olan birine bu söylenebilir mi? Fiil üzerinde ortak hakimiyeti yoktur, sadece araç konusunda yardımcı olup fiilin işlenmesini kolaylaştırmıştır. Tutuksuz yargılanmasına ve davaya bu şekilde devam etmesini talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

“SANIKLARIN HEPSİ TECRİT ALTINDADIR”

Sanık Suat Kurt’un avukatı Demet Saatçioğlu, dosyadaki insan hakkı ihlallerine değineceğini kaydetti ve “Bir önceki gün gerilim oldu tam da avukat Serdar Öktem ifadesini bitirmek üzereyken oldu. Avukat olması nedeniyle sanık olarak yargılanan bir kişinin delil sunma yükümlülüğü olmadığını belirtmek isterim. Başka hiçbir sanığa ‘neden telefon şifresini vermedin?’ diye sorulduğunu duymadım. Komiser Bey de aynı sorulara maruz bırakıldı. Oysa kimsenin şifresini verme zorunluluğu yoktur.” dedi.

Saatçioğlu savunmasını şöyle sürdürdü:

“Dosyayla alakalı insan hakkı ihlallerinden bahsederken Türk yargı sisteminin daha iyi bir hale gelmesi için çözmemiz gereken sorunlar vardır. Dosyada kısıtlılık olurken basında bazı ifadelerin ve belgelerin yayınlandığını görüyoruz. Bu, hukuka aykırıdır. Tutukluluk meselesine gelecek olursak müvekkilim tamamen keyfi şekilde tutuklanmıştı. Müvekkilimin hakkında bilgiler masumiyet karinesi ihlal edilerek basına yansımıştır. Tüm sanıkların hepsi hücrede kalmaktadırlar ve tecrit altındadırlar.”

“EYLEM İLE İLGİLİ BÖLÜM 5 SAYFA BİLE DEĞİL”

İddianameyi şeklen değerlendireceğini kaydeden avukat Demet Saatçioğlu, “Sinan Ateş ile ilgili kısım 4 sayfa, Selman Bozkurt ile ilgili kısımlar da yarım sayfa anlatılmıştır. Türkiye’nin gündemine oturan dosyada eylem ile ilgili bölüm 5 sayfa bile değildir. Burada Sinan Ateş ile ilgili bir soruşturma yürütüldüğünü belki söyleyebiliriz ama Selman Bozkurt ile alakalı bir soruşturma yürütülmemiştir. Müvekkilime Selman Bozkurt ile ilgili tek bir soru yöneltilmemiştir” dedi.

Saatçioğlu, şunları söyledi:

“Azmettirici Doğukan Çep bile Selman Bozkurt hakkında yargılanmazken benim müvekkilim Selman Bozkurt’u tasarlayarak öldürmeye teşebbüse yardımdan yargılanıyor. Bu dava açılmadan önce müvekkilimin suçları basında köşe yazısı haline getirildi. Ahmet Keçik ve Selman Bozkurt’un detaylı olarak ifadelerinin alınmasını talep ediyorum. Sinan Ateş’in kesin ölüm sebebi bile dosyada yoktur. Buna dair detaylı rapor alınmasını ve keşif yapılmasını talep ediyoruz.”

“KAFASINA Bİ ATKI TAKSA KİMSE ŞÜPHELENMEZDİ”

Suat Kurt’un diğer avukatı Fuat Saatçioğlu da bazı sanıkların ifadelerinin çelişkili olduğunu ancak müvekkili Suat Kurt’un emniyet, savcılık ve mahkeme huzurundaki beyanlarının tamamen aynı olduğunu vurgulayarak şu iddiaları dile getirdi:

“Bu da müvekkilimin samimiyetini ortaya koymaktadır. Müvekkilim kendi halinde yaşarken Doğukan Çep tarafından aranıyor ve sadece arkadaşı olduğu için hatıra binaen yardımcı olabilmek için eylemlerde bulunmuştur. Müvekkilim bir cinayet için gelmiş olsa yüzüne bir atkı kafasına bir bere taksa kimse şüphelenmezdi. Müvekkilimin suç işleme kastı yoktur, kimliğini saklama gereği duymamıştır.”

“ARKADAŞ KURBANI OLDU”

“Eray Özyağcı da sanığın olay yerinde olduğunu bilmediğini kaydetmişti. Dolayısıyla müvekkilim olayın planlanma aşamasında yoktur. Müvekkilim olaydan bihaberdir. Müvekkilim sadece Sinan Ateş’in camiden çıkıp ofisine doğru gittiğini söylüyor. Burada bir fiili hakimiyeti yok. Müvekkilim bunu söylemese de bu fiil zaten gerçekleşecekti. Benim müvekkilim suçlansa suçlansa sadece yardımdan suçlanabilir. Selman Bozkurt’un olaya dahil edilmesi ise tamamen tesadüfidir. Eray’a ateş ettiği için karşılıklı çatışmaya giriyorlar. Bu, Eray’ın bireysel eylemidir. Benim müvekkilim bu olaydan sorumlu tutulamaz, bir illiyet bağı da yoktur. Dolayısıyla Selman Bozkurt konusunda müvekkilimin tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkilim çok samimi beyanlarda bulundu. İstemeden bu olayın bir parçası. Arkadaş kurbanı olmuştur. Biz bu olayın asli faili olamayız. Müvekkilimizin tahliye edilmesini talep ediyoruz.”

“DOSYADA AĞIR İNSAN HAKLARI İHLALİ VAR”

Azmettirici Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun, “Müvekkilime darp ve cebir izine rastlanmadığına dair bir rapor tanzim edilmiş ancak medyada bile boy boy yaralı fotoğrafları yer almaktadır. Bu yüzden bu raporun altında imzası bulunan doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu dosyada ağır insan hakları ihlali vardır.” ifadelerini kullandı

“AHMET KEÇİK SİLAHLARI TOPLAYIP OLAY YERİNDEN KAÇIYOR”

“Sinan Ateş’in vücudundan çıkan mermi parçalarının Eray Özyağcı’dan çıkıp çıkmadığının tespiti yapılamamıştır. Bu yüzden kamera kayıtlarına baktığımızda Ahmet Keçik olay yerinden dakikalar içerisinde silahları alıp olay yerinden kaçıyor. Ahmet Keçik ile Sinan Ateş’in hoca öğrenci ilişkisinden daha fazla bir manevi bağı olduğunu açık görüyoruz. Buna rağmen Sinan Ateş yere yığılırken nasıl kaçabilir? Bir tampon yapmaz mısınız? Bir yardım istemez misiniz? Bu davranış şu soruları akla getiriyor: Acaba Sinan Ateş’in vücudundan çıkan mermiler başka silaha ait de o yüzden mi kaçırılıyor?”

“YÜZÜ DÖNÜK BİRİNDEN ÇIKMIŞ OLABİLİR”

“Sinan Ateş’in kafasından girip çenesinden çıkan merminin atış açılarına göre Eray Özyağcı’dan çıkmasının imkansız olduğunu görüyoruz. Bu atış ancak Sinan Ateş’e yüzü dönük bir kişi tarafından gerçekleşebilir. Olay yerine baktığımızda yüzü Sinan Ateş’e dönük Eray Özyağcı dışında bir kişi daha bulunmaktadır. Bu da Selman Bozkurt’tur.”

“GÖRÜNTÜLER YENİDEN İNCELENSİN”

“Sinan Ateş’in birçok tehdit aldığına dair dosyalar sunuldu. Bu yüzden Sinan Ateş bir değil iki silahla dolaşıyor. Olay yerinde 12 kovan bulunuyor. Olay yerine ikinci defa dönmüş bir kişi var, o da Ahmet Keçik. Dosyada pek çok şeyin örtbas edildiği gerçek. Adaletin sosyal medyada, siyasi partilerde sağlanmayacağını düşündüğümüz için adaleti buradan istiyoruz. O yüzden Ahmet Keçik’in girdiği binanın kamera görüntülerinin incelenmesini talep ediyoruz.”

“ÖĞRENCİYİM DİYOR AMA ÇOK İYİ SİLAH KULLANIYOR”

“Ahmet Keçik kimdir? Öğrenciyim diyor ama maşallah çok iyi silah kullanıyor. Bu kişiye dair SGK dökümlerini istiyoruz. Selman Bozkurt, Ahmet Keçik ve hatta Sinan Ateş hakkında daha önce bir dosya olup olmadığının, bu kişilerin arasındaki ilişkilerin ne olduğunun araştırılmasını istiyoruz.

Ahmet Keçik, şüpheli olarak alınmış ama dosyadan çıkarılmış. Ne zaman çıkarılmış göremiyoruz. Deliller tarafsız ve hatasız değildir. Bu yüzden verilecek hükümler de heyet ne kadar tarafsız olursa olsun doğru olmayacaktır.

Bu dosyadaki otopsi videoları isteniyor ama dalga geçer gibi fotoğraflar gönderiliyor. ‘Bu fotoğraflara bakarak otopsinin uygun tespit edildiği tespit edilemez’ diyor uzmanlar. Bu videolarda ne var da mahkemeye getirilmiyor. Eray Özyağcı, sterling marka mermi kullandığını söylüyor. Mermilerin hangi silahtan çıktığı da karıştırılmış. Umarım sadece maddi hatadır.”

“MÜVEKKİLİMİN EYLEMİ YARALAMAYA YÖNELİK”

“Ayrıca müvekkilimin eylemi sadece yaralamaya yöneliktir. Ani gelişen olaylar nedeniyle çıkan çatışma sonucunda ölüm gerçekleşmiştir. Netice sebebiyle müvekkilimin ağırlaştırılmış yaralama suçu ile yargılanması gereklidir. Bu eylemin ‘Paramı getir, yoksa seni ayağından yaralayarak karizmanı çizerim’ saikiyle gerçekleştirilmiş bir eylemdir. Müvekkilimin ölüm sonucunu istemediği ortadadır.

Müvekkilimin Sinan Ateş ile fotoğrafı da basında oldukça yer bulmuştur, bunu size de sunacağız. Buradan da zaten müvekkilimin Sinan Ateş ile tanışıklığı olduğu ortadadır ve beyanlarında bu yüzden samimi olduğu açıktır. Ayrıca koskoca akademisyen diyebilirsiniz Sinan Ateş hakkında, ancak bilirkişi raporunda yer alan mesajı okumak istiyorum Sinan Ateş’in. ‘Daha yeni bir kişinin kafasını gözünü kırdırdım yetmez mi?’ şeklinde mesajı var Sinan Ateş’in. Biz bu belgeye baktığımızda, Sinan Ateş’in hukuksuz işler yaptığını görüyoruz. Haliyle bu işleri akademisyen çevresinden isteyerek yaptıramaz, firari olan, suça karışan isimlere yaptırabilirsiniz ancak. Müvekkilimin ağırlaştırılmış yaralama suçundan yargılanmasını talep ediyoruz”

‘MÜVEKKİLİMİN DE HAKKININ ARANDIĞI YERDEYİZ’

Azmettiricilikle yargılanan Tolgahan Demirbaş’ın avukatı Murat Ofli ise müvekkilinin azmettirici olabilmesi için Sinan Ateş ile arasında husumet bulunması gerektiği ancak aralarında böyle bir husumetin olmadığını öne sürdü.

Ofli, “Müvekkilime dosyada azmettirici olmasına dair dosyada sabit bir delil bulunmamasına rağmen müvekkilim 18 aydır tutukludur. Müvekkilim kendi rızasıyla telefonunu teslim etmiş ve karakola gitmiştir. Olay günü atış yapabilmek için Emre Yüksel ile kendi aralarında çiftliğe gitmeyi konuşmuşlar. Gidilmeye yakın saatlerde müvekkilim Emre’ye konum atmış, Emre gecikince acıkmış, benzinliğe gitmiş bisküvi almış ve baktı ki Emre gelmiyor çiftliğe kendisi gitmiştir. Bunun olayla bağlantısının kurulması bizce doğru değildir. Müvekkilimin en başından itibaren dosyada gizlilik olmasına rağmen müvekkilimin sosyal medyadan yargılanması yapılmıştır. Bugün müvekkilimin de hakkının arandığı yerdeyiz. Tolgahan Demirbaş’ın konum atmasının olayla bir ilgisi yoktur. Zaten Eray’ın ve Vedat’ın konumları müvekkilimin attığı konumla yanı değildir. Eray Özyağcı’nın bindiği aracın şoförü sabitken hatalı ve eksik araştırılan PTS kayıtlarında hatalı değerlendirmeler yapılmıştır. Dosyadaki araç müvekkilimin aracı değildir. Vedat’ın inip Eray’ın araca bindiği saatte benim müvekkilim Gökçehöyük’te bulunan bahçededir. Bahçede çalışan Afgan çalışanlarca bu doğrulanmaktadır ancak bunlar dosyaya kazandırılmamıştır. Biz bunların da dosyaya eklenmesini istiyoruz.” dedi.

“RAPOR HATALIDIR”

Mustafa Ensar Aykal ile Tolgahan Demirbaş’ın telefon görüşmesi hakkında da savunma yapan avukat Ofli, şöyle devam etti:

”Söz konusu bilirkişi raporu hatalıdır. Bu raporda mahkeme gibi yargılama yapılmıştır. Bu bilirkişi raporunun da yeniden alınmasını talep ediyoruz.

“Dosya kapsamından anlaşılacağı üzerine de müvekkilim olayı planlayan failleri tanımamakta ve hiçbir iletişimi de bulunmamaktadır. Bu yargılamada suçlu ve suçsuzun ayırt edilmesi gerekmektedir. Azmettirme iddiası dayanıksızdır. Bu iddianın soyut olduğu dosyaya bakınca da anlaşılmaktadır. 8 ay öncesine ait yazışmalar görüşmeler olaya bağlanmıştır. Müvekkilim Tolgahan Demirbaş’ın aracında parmak izi araştırması yapılmış ancak bu dosyaya girmemiştir. Aracını yıkamadığı tespit edilmiş ancak bu da dosyaya girmemiştir Müvekkilimin aleyhinde olan deliller dosyaya konulmuş ama lehte olanlar dinlenilmemiştir. Bahçedeki çobanın, yatılı bulunan Afganların, Çorbacı Mülayim’in yeniden dinlenmesini istiyoruz. 18 aydır tutuklu bulunan müvekkilimin tahliye edilmesini talep ediyorum.”

Sanık Tolgahan Demirbaş’ın bir diğer avukatı Elif Beyza Aykut, ”Eksik araştırma yapıldığı için üzerinde suç şüphesi bırakılmıştır. Sanık Eray Özyağcı ile benim müvekkilimin bulunduğu konum farklıdır” açıklamasını yaptı.

“ARAÇ TOLGAHAN DEMİRBAŞ’IN DEĞİL”

Eray Özyağcı’nın cinayetin ardından Vedat Balkaya tarafından kaçırıldıktan sonra bir benzinliğe götürüldüğü ve burada Tolgahan Demirbaş’ın aracına bindiği öne sürülmüştü.

Avukat Ofli bu iddiaya dair şunları söyledi:

“Eray’ın bindiği aracın müvekkilimin aracı olmadığı sabitken sanki müvekkilimin aracına girmiş gibi eksik ve hatalı araştırılan PTS kayıtlarından böyle bir değerlendirme yapılmıştır. Ankara’da bir araç PTS’ye girmeden Ankara-Konya istikametinde seyredebilmektedir. Dosyada gösterilen Eray’ın bindiği araç müvekkilimin aracı değildir. Sırf oradan plakası belli olmayan beyaz bir araç geçti diye bunun müvekkilime bağlanması sorunludur. Müvekkilimin o saatlerde çiftlikte olduğunu çobanın, Afgan çalışanların beyanı ile sabittir. Maalesef bu dosyaya kazandırılamamıştır.

Olayın faalini müvekkilin yardım ederek götürmesi söz konusu değildir. Akşam olduğu için atış yapmaktan vazgeçilmesi ve Emre Yüksel’in yarın İstanbul’a gidelim demesiyle İstanbul’a gitmeye karar vermiştir. Bu yolculuk sırasında Çorbacı Mülayim’de 40 dakika oturdukları kamera kayıtlarıyla sabittir. Çiftlikteki çobanın, çorbacı Mülayim’in ve çiftlikteki Afgan çalışanların yeniden dinlenmesini istiyoruz. 18 aydır tutuklu bulunan vekilimin tahliyesini istiyoruz.”

“ALDATILMAYA EN MÜSAİT KİŞİDİR”

Tutuklu sanık Zekeriya Asarkaya’nın avukatı Doğan Delice, “Müvekkilimin beyanlarını dosyadaki tüm deliller doğrulamaktadır. Kendisi 70 yaşındadır. Sosyal statü ile birlikte aldatılmaya en müsait kişidir. Kendisi yalnızca Hakan Saraç ile bir dönem cezaevinde kaldığı için arkadaşlarını evinde misafir etmiştir. Müvekkilimin kesinlikle suç işleme niyeti bulunmamaktadır. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum” diye konuştu.

“DOĞUKAN ÇEP’İN BASKISI ALTINDA GİRDİ”

Delice’nin ardından tutuklu sanık Hakan Saraç’ın avukatı Kemal Memiş, “Benim müvekkilim bilmeden, herhangi bir kastı olmadan cezaevi arkadaşı Suat Kurt’un onun da cezaevi arkadaşı Doğukan Çep’in yoğun baskısı doğrultusunda istemeden böyle büyük bir olayın içine girmiştir. Bu dosya hukuki boyutundan çok artık siyasileştirilmiş ve ciddi manada toplum baskısı altında süren bir sürecin girdabı içinde sürüklenmektedir” ifadesini kullandı.

“BU DAVALAR TÜRKİYE’DE YILLARDIR OLAN DAVALAR”

Müvekkili ve kendisinin uzunca bir süre neyle suçlandığını bilmediğinin altını çizen avukat Memiş, “Avukat görüşme kabinlerinin dahi dinleniyor olması bizde büyük bir endişe yaratmaktadır. Bu boyutta bir dosya farklı mecralara taşınarak bizim dahi hedef göstermemizle karşı karşıya kalıyoruz. Maalesef bu tür davalar Türkiye’de yıllardır olan türden davalardır. Ancak bir Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olarak siyasi kimliğine bakılmadan herkes için çalışmaların yapılmasını temenni ederdik. Hukuk yerini bulsun, adalet yerini bulsun, gerekirse kıyamet kopsun” diye konuştu.

“İYİ NİYET SUİSTİMAL EDİLDİ”

”Bu dosyaya dair ciddi bir önyargı söz konusu” diyen avukat Memiş, şu iddialarda bulundu:

“Maktulün kimliği normal bir vatandaş olsaydı elbet bu kadar baskı olmayacaktı. Ancak dosyanın içindeki küçük bir vatandaşın da haksızlığa uğramasını kabul edecek değiliz. Müvekkilim dosyada ismi geçen sadece 3 şahısla irtibatı, telefon görüşmesi var olay öncesinde. Hakan’ın iyi niyeti suiistimal edilmiştir.

Mevcut deliller çerçevesinde müvekkilim hakkında kolektif bir suç şüphesinin olmadığı yönünde karar verilmesini talep ediyoruz. Delilleri karartmak gibi bir niyeti de yok. Cezaevinde kaldığı süreci de değerlendirerek ciddi sağlık sorunları da olduğu için uygun görülecek olan adli kontrol çerçevesi içinde tahliyesini talep ediyoruz.”

“MÜVEKKİLİM İŞKENCEYE UĞRADI”

Tutuklu sanık özel harekat polisi Aşkın Mert Gelenbey’in avukatı Alp Kemal Gözel, “Müvekkilimin evine tabiri caizse dalınıyor ve hiçbir arama kararı gösterilmiyor. Burada elde edilen verilere göre de sorular soruluyor. Ancak bu işlemin hukuka aykırı olduğu ve hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan delillerin sanık lehine esas alınmayacağını belirtiyoruz. Müvekkilim özel harekat polisi olduğu için diğer sanıklardan farklı olarak çırılçıplak soyulmuş ve işkenceye uğramıştır” iddiasını öne sürdü.

“GPS NEREYE YÜNLENDİRİRSE ORAYA GİDİYOR”

Müvekkilinin amacının abisini ziyaret etmek ve bir ”kaçamak” yapıp İstanbul’a geri dönmek olduğunu dile getiren avukat Gözel, “Müvekkillerimizin beyanlarının doğru alındığından da emin değiliz. Ayrıca dün ‘pavyonda 1 saat mi eğlenilir bunun için mi geldiniz?’ diye soruldu. Gelinir efendim, neden gelinmesin? Ayrıca silah kullanmayı öğrettiği iddia ediliyor müvekkilim hakkında. Ben bunu da kabul etmiyorum. Ayrıca müvekkilim kastedilen toprak yoldan de geçmiyor. GPS nereye yönlendirirse oraya gidiyor” dedi ve savunmasına şöyle devam etti:

“Müvekkilimin tutukluluk süresi artık bir tedbir olmaktan çıkmış ve ceza haline gelmiştir. Müvekkilimin bu kadar uzun süre tutuklu kalması hukuksuzdur. Makul sürede yargılama yapılmaması halinde herkes serbest bırakılma hakkına sahiptir. Müvekkilimin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasını ve yapılacak yargılama sonucunda da beraatini talep ediyorum.”

Sinan Ateş’in adresini Tolgahan Demirbaş’a verdiği öne sürülen eski MİT mensubu Çağlar Zorlu’nun avukatı Hümeyra İlpeşin, Zorlu’nun verdiği adreslerin uydurma olduğunu savunarak “Müvekkilin nasıl bir yardımı olduğu ne iddianameden ne incelediğimiz delilerden anlaşılamamaktadır. Müvekkil sanığın tek fili sadece Tolgahan Demirbaş’a verdiği uydurma adreslerdir. Müvekkil Tolgahan ile arkadaş ortamında rastlantısal olarak tanışıyor. Bu tanışıklığın akabinde kendisine bir adres talebi var. Bu adres talebine de uydurma 2 adres ile yanıt veriyor. Bu adreslerden ilki İstanbul Ataşehir, ikincisi ise Kırşehir adresi. Ateşehir konumu verildiğinde Sinan Ateş Ankara’da. Yine Kırşehir adresi verildiğinde Ateş Yenimahalle Ankara’da. Maktul bu adreslerde bulunmadığı gibi bu adreslerle alakalı hiçbir fiili zarara uğramıyor” dedi.

Adres sorgulaması yapılıp yapılmadığına dair Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) yazı yazılmasını talep eden İlpeşin şöyle konuştu:

“Bu uydurma adreslere dair müvekkilin bir sorgulama aracı bulunmamaktadır. Müvekkilin mevcutta çalıştığı kurum gereği de adres sorgusu yapacak bir yetkiye sahip değildir. Eğer gerekçe geçmişte çalıştığı MİT ise lütfen devlet kurumu olan MİT’e yazalım. MİT bünyesinde böyle bir sorgu yapılmış mı soralım. Hem benim müvekkilim hem de bir devlet kurumu olan MİT bu şüpheden kurtulsun. Müvekkilimin huzurda bulunan tek bir sanık ile iletişimi var o da olaydan 9 ay önce. Ancak ne hikmettir ki benim müvekkilim sanık Tolgahan Demirbaş’tan dahi önce tutuklanma kararı çıkartılarak tutuklanmıştır. Benim müvekkilimin baştan savma adreslerle nasıl bir yardım kastı olabilir? Bir buçuk yıldır bu insanlar dertlerini dahi anlatamadan çok uzun süre beklediler. Benim müvekkilim dosyanın aydınlanması için kendi rızasıyla telefonunu ve şifresini de verdi. Benim müvekkilimin 1 dakikalık özgürlüğü ne medya baskısından ne de siyasi baskıdan önemlidir. Tahliyesini ve beraatini talep ediyorum”

“MÜVEKKİLİM ARAÇTAN İNMEDİ UYUYAKALDI”

Duruşmada Sinan Ateş’e yönelik “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme” suçuna yardımdan yargılanan özel harekat polisi Murat Can Çolak’ın avukatı Rıza Çengel savunma yaptı ve şunları söyledi:

”Müvekkilim iş arkadaşı Aşkın Mert’i tanımaktadır. Diğer isimlerle bir bağı yoktur ve tanımamaktadır. Müvekkilim zaten araçtan hiç inmemiş ve uyuya kalmıştır. Bile isteye suça yardım etmekle bilmediği bir insana bilmeden yardım etmek suçu farklıdır. Müvekkilimin tahliyesini ve nihayetinde beraatini talep ediyorum.”

“KÖKTÜRK BENİ DE ARADI”

MHP’li sanık Ufuk Köktürk’ün avukatı İlker Kocaoğlu, şunları söyledi:

”Eylemin gerçekleşmesine yönelik bir savunmamız yok, çünkü bir dahli yok müvekkilimin. Bir siyasi partinin il yöneticisi olduğu ve birtakım kişilerle çekildiği fotoğraflar gösterilerek suçlu ilan edilmiştir. Sadece 4 bin liralık bir para gönderimi vardır davayla ilgili. Bir an için müvekkilimin bu olaya bilerek para gönderdiğini kabul etsek, eşinden göndermezdi ve onun yerine bankamatikten, başkasının hesabından gönderirdi. Müvekkilime avukat Serdar Öktem ile görüşmeleri de sorulmuştur. Açık söylüyorum o gün Köktürk beni de aradı ve miras konusu hakkında şeyler sordu. Avukat Serdar Öktem’i de bu yüzden aradığını biliyorum. Sadece cezaevinden arkadaşı Doğukan Çep’e bir miktar para gönderdiği ve sosyal medyadan bir siyasi partiye üye olduğu haberleri nedeniyle 19 aydır tutukludur. Tahliyesini talep ediyorum.”

“HÜCREDE KALMASI HUKUKA AYKIRIDIR”

Sanık Mustafa Uzunlar’ın avukatı Yağız Bekircan Çebi de müvekkilinin sadece arabasını kiraladığı için yargılandığını iddia etti ve “Müvekkilim doğrudan ve kasten bu olaya dahil olduğuna dair soyut ve somut bir bağ yoktur. Ne olayın öncesinde ne de sonrasında olayla ilgili kişilerle bir bağı bulunmamaktadır. Müvekkilimin hücrede kalması hukuka aykırıdır. Müvekkilimin beraatini düşünceniz aksi yöndeyse adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakılmasını talep ediyorum” dedi.

“MÜVEKKİLİM ARACIN KİRALANDIĞINDAN DAHİ BİHABER”

Tutuklu sanık Osman Bayraktar’ın avukatı Yeşim Özen de şu savunmayı yaptı:

”Tüm deliller müvekkilimin atılı suçun işlenişinde herhangi bir yardımı dahi yoktur. Huzurdaki 16 sanık müvekkilimi tanımadıklarını belirtmiştir. Müvekkilim hakkında hiçbir somut delili dosyada görmemekteyiz. Kendisi tetikçiyi Ankara’ya götüren aracı kiraladığı için yargılanmaktadır. Müvekkilim aracın kiralanmasından dahi bihaberdir. Bu dosyada müşteki tarafından bile müvekkilimin kendisine tek bir soru yöneltilmemiştir çünkü en masumlar arasında bizim müvekkilimiz Mustafa Uzunlar başta gelmektedir. Müvekkilimin siyasi ideolojik bir kimliği de yoktur. Bir buçuk senedir hiçbir suçu olmamasına rağmen tutukludur. Biz yapılacak adil yargılama neticesinde müvekkilimizin beraat edeceğine inanıyoruz ve bu yüzden tutuksuz yargılanmasını ve tahliyesini talep ediyoruz.”

“BİR MOTOR SATIŞINDAN 18 AYINI ALACAĞINI BİLMEDİĞİ BİR DOSYA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Mehmet Yüce’nin avukatı Duran Göçer, “Dosyadaki pek çok sanık gibi benim müvekkilimin de neden tutuklandığı dahi bilinmemektedir. Müvekkilim motor ve motor araçları satan dükkan sahibi bir kişidir. Ducati marka motoru pek çok platformdan satışa çıkarmıştır. Bu şekilde Vedat Balkaya kendisine ulaşmıştır. Müvekkilimin yapmış olduğu bir motor satışının hayatından 18 ayını alacağını bilmediği bir dosya ile karşı karşıyayız. Müvekkilimin dosyasına bakıldığında sanık olacak hiçbir husus yoktur ve buna rağmen tek kişilik bir hücrede kalmaktadır. Tahliyesini ve beraatini talep ediyoruz” dedi.

 

 

Kaynak: TELE1