SGK, Korona’yı iş kazasından saymadı ama işin aslı öyle değil

Yayın tarihi: 15 Mayıs 2020 Cuma 2:39 pm - Güncelleme: 15 Mayıs 2020 Cuma 2:39 pm

Hüseyin İrfan Fırat

Günlerdir bu virüslü dönemin çalışma hayatımıza getirdiği olumsuzluklardan başka bir konu konuşamaz, yazamaz olduk. Ancak yaşadıklarımız nedeniyle böyle olması da gerekiyor. Bu yüzden sıkılmayalım, bezmeyelim.

Hani yaşanılanlar diyorum ya, aslında yazılarımıza da yaşadıklarımız yön veriyor. Hatırlanabileceği gibi geçen haftaki yazımda bu dönemi kullanmaya çalışan kimi kötü niyetli işverenlere karşı çalışanları uyarıp, haklarına sahip çıkmalarını ve iş hukukunun rafa kalkmadığını anlatmaya çalışmıştım. Bugünkü yazımda da devletin böyle bir girişimine karşı çalışanları uyarmaya çalışacağım.

Çünkü bu hafta SGK bir genelge yayınlayarak şöyle dedi ; “Buna göre; COVID-19 virüsünün bulaşıcı bir hastalık olduğu dikkate alındığında, söz konusu salgına maruz kalan ve sağlık hizmet sunucularına müracaat eden sigortalılara hastalık kapsamında provizyon alınması gerekmektedir.”

Yani Kurum işverenlere enfekte olan SGK’lı çalışanlarınızı kuruma iş kazası ya da meslek hastalığına maruz kalmış olarak değil, normal hastalığa uğramış olarak bildirin diyor.

Bilindiği üzere biz Covid-19 ortaya çıktığından beri zorunlu işyerlerinin dışında sanki her şey normalmiş gibi işçilerin çalıştırılmasına ve bu yüzden enfekte olmalarına hatta ölmelerine hep karşı çıktık. Geçen hafta açıklanan DİSK-AR raporuna göre Nisan ayında 103 işçi Covid-19 sebebiyle yaşamını yitirdi.

Covid-19’un en çok çalışan kesim arasında yayıldığı gerçeği aynı zamanda bunun bir işçi sınıfı hastalığı olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bu insanların evden çalışma imkanları yok. İşyerleri üretimi sürdürüyor. İşlerini kaybetme kaygısıyla çalışmaya devam ediyorlar ve işyerlerinde enfekte oluyorlar.

Yani bu belaya çalışırken maruz kalıyorlar. Biz de başından beri bunun iş kazası tanımına girdiğini ve çalışmaları esnasında enfekte olma durumunun yasal bakımdan İş kazası çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini savunduk ve savunmaya da devam ediyoruz. Çünkü yasa bu konuda gayet açık.

Konuyu daha iyi anlamak için gelin Sosyal sigortalar yasamızdaki iş kazasına ilişkin düzenlemelere bakalım;

5510 Sayılı Sosyal sigortalar kanunundaki iş kazası tanımı:

İş kazası, 5510 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre İş Kazası, Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılan hal ve durumları sonucunda meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olay olarak tanımlanmıştır. Kanunda sayılan hal ve durumlar;

  1. a)Sigortalının işyerinde bulunması esnasında,
  2. b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
  3. c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  4. d) Bu Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  5. e)Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

kaza olayının meydana gelmesi halinde iş kazası sayılmaktadır.

Ayrıca bir olayın iş kazası sayılabilmesi için; Kazayı geçiren kişinin sigortalı olması, kazanın meydana gelmesi, kaza ile sonuç arasında uygun bir illiyet bağının bulunması kaza sonucu bedence veya ruhça özre uğraması ve bu unsurların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. İş kazası işin yürütümü sırasında meydana gelen olayı ifade etmekle birlikte yapılan işle ilgisi olmayan hal ve durumlarda meydana gelen olayları da kapsamaktadır.

Madde metnine baktığımızda çalışırken enfekte olan birinin durumuyla madde içeriğinin tamamen uyuştuğunu görüyoruz. Ayrıca illiyet bağı yani neden sonuç ilişkisi bakımından da konu son derece açıktır. Bu insanlar çalıştırılmayıp yaygın sloganda olduğu gibi evlerinde kalsalardı başlarına bu bela gelmeyecekti.

Diğer taraftan sağlık çalışanları bakımından da Kamu sektöründe benzer durum söz konusudur. Bilindiği üzere kamu çalışanlarının görevleri esnasında bir zarara uğramaları Vazife Maluliyeti olarak kabul edilmektedir. Bu konudaki yasal düzenleme aşağıdaki gibidir;

Vazife Malullüğü  (Kamu Görevlileri)

Vazife malullüğü kavramı, vazife malullüğüne bağlı hak ve yükümlülükler sadece 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4.  maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılar (kamu görevlileri) için uygulanmaktadır.

Bu kapsamdaki sigortalıların malullükleri;

Vazifelerini yaptıkları sırada, Vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden, Kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken, İdarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında, İşyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malullüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denilmektedir.

Covid-19 la mücadele ederken pek çok sağlık çalışanı enfekte oldu ve bir kısmı da bu uğurda yaşamlarını yitirdiler. Bu insanlarımız tıpkı yukarıdaki yasal düzenlemede belirtildiği gibi bir durumla karşı karşıyadırlar ve açık bir biçimde Vazife Malulü sayılırlar.

SGK çalışırken enfekte olan bu insanların Sosyal Güvenlikleriyle ilgili işlemlerini İş kazaları ve Meslek hastalıkları ile Vazife Malullüğü kollarından yapmalıdır ve yayınladığı genelgenin de kanımızca bir hükmü yoktur.

Şimdi Kurum yayınladığı genelge çerçevesinde muhtemelen kendisine yapılacak iş kazası, meslek hastalığı, ve vazife malullüğü bildirimlerini kabul etmeyecektir. Bu durumda mağdurların ve hak sahiplerinin yasal yola başvurup haklarını yargı yoluyla aramaları gerekecektir.

Tüm bunlara gerek kalmaksızın Sosyal Güvenlik kurumunun bu genelgeyi iptal etmesini dileriz. Şayet böyle olmazsa konu ne yazık ki ileride birçok yasal husumete neden olarak ülkemize bu zor günlerde gereksiz enerji ve kaynak kaybına sebep olacaktır.