dört ülkenin en az yüz yıldır ortak sorunu. Öyle de devam edecek gibi görünüyor çünkü batı bunu istiyor ve dört ülkenin iktidarları çoğu zaman bilerek, bilmeyerek, dolaylı ya da dolaysız batıya hizmet etmişlerdir. Tersi olsaydı biz bugün tek tek ülkeler bağlamında ya da bölgesel olarak Kürtleri konuşmuyor olacaktık. Ama konuşuyoruz ve öyle de devam edeceğiz gibi görünüyor.
Bölgeden gelen haberlere bakılırsa ABD ve müttefikleri Fırat’ın doğusunda büyük bir ve hatta iki tezgah peşinde.
Bölgede bulunan PYD/YPG’ye çok büyük miktarda ağır silah sevkiyatını sürdüren Amerikalılar PYD/YPG’nin müttefiki Sünni Arap aşiretlere benzer şekilde silah ve para veriyor. PYD/YPG merkezli Kürt kartını bölgesel planlarına hizmet edecek şekilde kullanmayı planlayan Amerikalılar Sünni Arap aşiretlerini de Şii İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan’daki varlığına karşı kullanmayı amaçlıyorlar.
Belki de bu nedenle İdlib’teki Nusra teröründen söz etmeyen Ankara; Şam ile barışmayı erteliyor ve ‘PYD/PKKK/YPG terörünü gerekçe göstererek’ ‘Suriye topraklarından çekilmeyiz’ diyor. Oysa PYD/PKK/YPG’nin arkasında ABD ve Türkiye’nin müttefiği NATO ülkeleri duruyor. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını gerekçe gösteren ABD ise bir taraftan PYD/YPG ve Sünni aşiretleri destekliyor diğer taraftan İran ve Rusya destekli Suriye devletine karşı kullanılmak üzere IŞİD artıklarını besliyor.
Kimin umurunda!
Türkiye’nin müttefiki ABD; Türkiye’nin terörist ilan ettiği PYD/YPG’lilere sınırsız destek veriyor ve bir ülkenin ordusu kadar en ağır ve gelişmiş silahlarla donatıyor.
IŞİD’e karşı uluslararası İttifak kurarak Fırat’ın doğusuna asker yollayan aynı ABD şimdi IŞİD artıklarını özel kamplarda eğitiyor ve uygun zaman ve mekanda Suriye devletine ve gerektiğinde başkalarına karşı kullanıyor ve kullanacak. Nasıl olsa IŞİD ve benzeri İslamcı terör örgütlerini ABD kendisi kurmuş, kurdurmuş ve bizim coğrafya başta olmak üzere dünyanın bir çok yerinde kullanmıştı.
Kanlı ‘Arap Baharı’ sürecinde Tunus, Libya, Yemen, Mısır, Suriye, Lübnan ve Irak’da olduğu gibi.
Öncesinde Kaide ve Taliban’ı ve onların türevleri El-Şabab, Boko-Haram ve benzeri ruh hastası örgütleri Afganistan, Pakistan, Çeçenistan, Bosna, Somali, Nijerya ve dünyanın bir çok yerinde kullanan ABD bu huyundan asla vazgeçmeyecektir.
Şimdi yine sessiz ve derinden gidiyor.
Bu da normal çünkü bu örgütler kullanılmaya çok elverişli ve Arap ve Müslüman ülkelerde bir çok iktidar her zaman olduğu gibi ABD’nin hizmetinde olmuş ve öyle devam ediyorlar.
Zaman zaman taktikte farklılık olabilir ama stratejide bu kural asla değişmez çünkü hepsi birer Amerikan projesidir ve Amerika’nın desteğiyle ayakta kalıyorlar.
Şöyle bir çevrenize bakın !
Suriye ve bölgemizde böylesi karanlık tezgah çevrilirken Türkiye’de AKP iktidarı bildik söylem ve davranışlarla toplumu ve devleti İslamlaştırmaya devam ediyor.
Aynı iktidar yerel seçimlere yönelik Kürtlerle ilgili farklı hesaplar yapıyor. Müttefiği ABD PYD/PKK/YPG’ye destek verirken iktidar Kürtlerin muhalefet adaylarına destek vermesini önlemek için ‘Kandil’den talimat aldığını’ söylediği HDP/YSP ile pazarlık yapıyor.
Muhalefet derin uykuda ve toplumu uyarmaya uğraşan Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan ve benzerleri Silivri’de ve Tele1 başta olmak üzere muhalif televizyon baskı altında.
Hatırlatayım :
Emperyalist ülkeleri ve onların bölgesel işbirlikçileri 2010’nın sonunda başlattıkları ‘Arap Baharı’ ile Arap ve Müslüman ülkelere demokrasi, özgürlük, adalet, hukuk, kadın-erkek eşitliği ve insan haklarını getireceklerini söylemişlerdi.