Seçmen ve tarih, adalete ve refaha göre karar verir

Bütün liderler ölümlüdür:

Hepsi yaşarken, taraftarları, militanları, muhalifleri, rakipleri, tebaası, vatandaşları, seçmenleri, gözlemciler, gazeteciler, yazarlar, bilim insanları tarafından sürekli olarak değerlendirilirler...

Bu değerlendirmeler, hiç kuşkusuz onların siyasetteki başarılarından etkilenir ve döner bu başarıları da etkiler.

Liderler, öldükten veya değiştirildikten sonra da bu değerlendirme tarih tarafından yapılır.

Artık iktidar yolundaki başarıları değil, topluma yaptıkları katkılar veya verdikleri zararlar konusundaki nihai karneleri belirlenir.

***

Bütün iktidarlar değişmeye mahkûmdur!

Hepsi hüküm sürerken, aynen liderler gibi, taraftarları, militanları, muhalifleri, rakipleri, tebaası, vatandaşları, seçmenleri, gözlemciler, gazeteciler, yazarlar, bilim insanları tarafından değerlendirilirler...

İktidar bittikten sonra da bu değerlendirme, topluma yaptıkları katkılar veya verdikleri zararlar açısından tarih tarafından yapılır.

Bu değerlendirme nihaidir.

Siz bakmayın George Orwell’ın (Eric Arthur Blair1984 adlı romanında anlattığı, mevcut ilişkilere ve siyasete göre tarihi değiştiren ve günlük kararlara uygun olarak olayları yeniden uyarlayan “Büyük Birader”in Okyanusya’sındaki “Gerçek Bakanlığı”nın başarısına...

Nesnel olaylara dayalı tarihi saptırmak hiç de kolay değildir:

Bakın bütün çabalara karşın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, İstiklâl Savaşı’nı, Lozan’ı, “Demokratik, Laik, ve Sosyal Hukuk Devleti” olan Cumhuriyeti tarihten silmeye kimsenin gücü yetebiliyor mu?

***

Erdoğan-AKP, 18 yıldır iktidarda.

Hiç kuşkusuz bu dönem, hem seçmen hem de tarih tarafından Adalet ve Refah ölçütlerine göre değerlendirilecek.

Silivri davaları döneminde FETÖ/PDY’nin yaptığı haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerin hâlâ (hatta şiddetlenerek) devam ettiği, bu nedenle, (artık hemen hemen tümüyle siyasal iktidarın emrine verilmiş görünen) adalet mekanizmasına güvenin toplumda nasıl düştüğü, bütün araştırmaların ve bizzat yargı mensuplarının saptamalarıyla, yadsınamaz bir gerçek olarak ortada.

Adalet konusunda, İnfaz Yasası denilen son gizli af yasasına bile, gazeteciler ve yazarlar için özel madde konularak onların bu yasadan yararlanmalarının önlenmesi, seçmenin de, tarihin de not ettiği önemli bir haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik ayrıntısı.

***

COVID-19 salgını dolayısıyla çıkarılan gizli af yasasının, bu pandemi konusunda bile yetersiz kaldığı, HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e cezaevleri konusunda verdiği soru önergesindeki şu hususlarla kayda geçmiş:

1) Cezaevlerinde 578 ağır olmak üzere 1535 hasta mahpus bulunurken keyfi uygulamalar var.

2) Temizlik ve dezenfektan ürünleri yeteri kadar verilmiyor.

3) Doluluk oranları olması gerekenden fazla.

4) Bireysel korunma alanları yok edilmiş.

5) COVID-19 testinin acilen bütün cezaevlerinde yapılması gerekmekte.

6) Maskelerin dağıtılmadığı, kantinlerde parayla satıldığı bildirilmekte.

7) Hastaların hastanelere götürülmediği, çünkü geri geldikleri zaman 14 gün karantinaya alınmaları gerektiği, bunun koşullarının sağlanamayacağı için hastaneye götürülmedikleri, hijyen koşullarının ise son derece yetersiz olduğu ifade edilmekte.

8) COVID-19’dan dolayı infaz yasasının bütün mahpuslara uygulanması çağrıları duymazlıktan gelinmiş, 60-65 yaş sonrası ve hasta mahpusların cezalarını evlerinde çekmelerine imkân tanınmamış.

***

Bilmem refah konusunda, COVID-19 salgını dolayısıyla artık zirveye çıkmış olan toplumsal ve bireysel yoksullaşma sürecini ayrıca anlatmaya gerek var mı?

***

Sonuç olarak, ErdoğanAKP iktidarının hem seçmen indinde, hem de tarih önünde nasıl değerlendirildiği konusunda artık kimsenin kuşkusu kalmamıştır herhalde!