Sarıkaya: CHP’deki hırs, şu kadarını söylemeliyim ki geçen seçimden çok daha yüksek, kırgınlar da kolları sıvadı

Yayın tarihi: 15 Mayıs 2019 Çarşamba 8:20 am - Güncelleme: 15 Mayıs 2019 Çarşamba 8:20 am

Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, 23 Haziran’da yenilenecek İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı seçimi için “Ellerinden haklarının alındığı inancı ile dolu kararlılık içindeki CHP’deki hırs şu kadarını söylemeliyim ki geçen seçimden çok daha yüksek. Çünkü geçen seçim adaya sıcak bakmayan, ilçe adayları nedeniyle kırgınlıkları bulunanlar da kolları sıvamış” dedi.

Muharrem Sarıkaya, “Gerekçeli kararın gerekçesi 714 kişi” başlığıyla yayımlanan yazısında “YSK İstanbul seçimini iptaline ilişkin gerekçeli kararını muhtemelen bugün açıklayacak. Kısa kararında da belirttiği gibi YSK’nın 7 üyesinin iptal gerekçesinin ağırlıklı nedeni sandık kurullarının oluşumu” ifadesini kullandı.

Sarıkaya şöyle devam etti:

“Zaten AK Parti’nin YSK Temsilcisi ve Milletvekili Recep Özel de arkadaşım Kübra Par’ın programında iptalin gerekçesinin buna dayandığını rakamlarla açıklamıştı.
İddiada 123 sandıkta usulsüzlük olduğu belirtilip, 222 sandık kurulu başkanının da kamu görevlileri arasından atanmadığı ileri sürülmüştü.

222 DEĞİL 714

Bu iddiayı dün TBMM kulisinde sohbet ettiğimiz Recep Özel yineledi ancak bu sayının YSK’nın getirdiği yeni kamu görevlisi tanımı gereği 714 kişiye yükseldiğinin de altını çizdi.

İptale imza koyan 7 üyenin ‘muhtemelen bugün yayınlanacak gerekçeli kararında da bunun yer alacağını’ söyledi.

Özel’in aktardığına göre YSK kamu görevlisi ibaresinden kimlerin kastedildiğini de belirlemiş.

YSK, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptaline ilişkin kararını aldığında, sandık başkanı olarak görev yapacak kamu görevlilerinin tanımının da getirilmesi konusunda çalışma başlatmıştı.

Buna neden de 4 kanunda, Danıştay ve Yargıtay kararlarında kamu görevlisi tanımının farklı ifade edilmesiydi.

KAMU GÖREVLİSİ KİMDİR?

Buna göre, Anayasa’nın 128’inci maddesinde tanımı yapılan, ‘Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerde bulunan, memurlar ve diğer kamu görevlileri’ anlaşılacak.

Bu kapsamda 657 sayılı Kanunu’nun 4’üncü maddesinin ‘a’ ve ‘b’ fıkralarında tanımlanan kişiler sandık başkanı olarak görev yapacak.

Yani, devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilen memurlar bu kapsamda değerlendirilecek.

Bunun yanı sıra mali yılla sınırlı olarak kamuda sözleşme ile çalıştırılan kamu hizmeti görevlileri de sandık başkanı olabilecek.

Yani memurlar ve kamu sözleşmeli personeli dışında sandıklarda görev alan olmayacak.

ÇİN SEDDİ ÖRDÜ

Aslında YSK, sandık başlarında kamu personeli dışında kimsenin görevlendirilemeyeceğine ilişkin bu kararı ile Kanun dışında yeni bir norm üretti.

Çünkü mülki idare amiri tarafından verilen listede yer alan sandık başkanları görevlerine gelmez veya mazeret bildirirse Kanun bu durumda ilçe seçim kurulu başkanına, üyeler arasındaki en yaşlı ismi sandık kurulu başkanı yapma yetkisi veriyordu.

Regülasyon, yani düzenleme yetkisi olan YSK son kararı ile yasanın kendine tanıdığı fırsatı, esnekliği ortadan kaldırmış da oldu.

Anayasa’nın 79’uncu maddesi ile verilmeyen bir görevi, yasama organı gibi davranarak Kanun’da kısıtlama yoluna gitti.

Kamu görevlilerinden başkasına her halükarda bu görevin hiçbir şartta verilmemesi şeklinde anlaşılacak karar geliştirdi.

Kendine Çin Seddi ördü…

Eğer gerekçede 7 üye ağırlıklı olarak bu duruma işaret edecekse o takdirde yeni bir tartışmanın da kapısı aralanacak demektir.

MİTİNGİ EN AZ SEÇİM

TBMM’de dün yasamaya ilişkin konulardan daha fazla iptal edilen İstanbul seçimi konuşuluyordu.

İster iktidar, ister muhalefet kulisinde olsun sohbetlerin ağırlıklı konusu 23 Haziran’da ne olacağına ilişkin beklentilere yönelikti.

Şu kadarını söylemeliyim ki kimse sonucun nasıl şekilleneceğini şu aşamada görmüyor.

AK Parti’nin konu ile ilgili etkin ismiyle dünkü sohbetimden çıkardığım kadarıyla iktidar partisi de İstanbul’a, ‘Yüzde 50-50’ olarak bakıyor.

Hatta seçimden bu yana herhangi bir esnemenin, kıpırdanmanın olmamasını da dikkatle not ediyor, buna ilişkin stratejiler geliştiriyor.

Daha önce de sözü edildiği gibi AK Parti’nin hedef kitlesi sandığa gitmeyen seçmene odaklı.

Bu grupta da ağırlıklı olarak mütedeyyin ve Karadeniz kökenli seçmene yönelik hedefler bugünden belirlenmiş.
Her birinin adresleri belirlenmiş ve kapı-kapı dolaşılmasına karar verilmiş.

Asıl soru da bu aşamada başlıyor.

Seçmen, ‘zaten tepki gösterdiği için sandığa gitmesine neden olan kişiler bir de kapısını çalarsa’ nasıl etki yaratır?

Bu nedenle İstanbul’a ‘haydi ben geldim, seçmen gezeceğim’ diyen herkesin gelmesine sıcak bakılmıyor.

Bunun karmaşayı arttırıp adayı geri plana atacağından endişe duyuluyor.

O nedenle sahnede sadece Binali Yıldırım’ın olduğu bir zeminin hazırlanmasının yararlı olacağı görüşü dile getiriliyor.

Henüz tam anlamıyla modeli oturtulmamış olmakla birlikte AK Parti’nin planlamasının önemli noktası CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun iptal edilen seçim döneminde uyguladığı birebir temas yöntemi.

MOBİL MİTİNGLER

Bir de küçük gruplar halinde mobil mahalle mitingleri düzenlenmesi yönünde.

Yani AK Parti çevrelerinde semtlerde büyük gövde gösterisinin yapıldığı büyük mitinglerden kaçınılması gibi bir planlama var…

MHP ise daha çok sandığa gitmeyen milliyetçi kesime yönelik bir çaba gösterme kararlılığında.

AK Parti’den gelen planlama doğrultusunda kanalize olma niyetinde…

MAĞDURİYETİN KARARLILIĞI

CHP’deki hava ise iktidar partisinden farklı…

Öncelikle Millet İttifakı’nın ve dirsek temasçılarının tam kadro yanında yer alması pozisyonunu daha da güçlendirmiş.

Bunun en iyi göstergelerinden biri de SP’nin İstanbul adayını geri çekmeme konusundaki dünkü açıklamasıydı; CHP de bu yönde bir karar beklediğini daha önce açıklamıştı.

İttifak ortağı İYİ Parti’nin ‘Planlamayı siz yapın, bize düşen görev alanlarını bildirin’ yaklaşımı da CHP için oldukça kıymetli bir tutum olarak görülüyor.

Ellerinden haklarının alındığı inancı ile dolu kararlılık içindeki CHP’deki hırs şu kadarını söylemeliyim ki geçen seçimden çok daha yüksek.

Çünkü geçen seçim adaya sıcak bakmayan, ilçe adayları nedeniyle kırgınlıkları bulunanlar da kolları sıvamış…

SEÇMEN İKNA TİMİ

HDP’deki durum ise daha farklı…
Cezaevlerinde açlık grevine başlayan tutuklu ve hükümlülerin annelerinin Grup Salonunda oturma eylemi yaptığı HDP, önceki Parti Meclisi kararı ile pozisyonunu kesinleştirmiş durumda.

Aday çıkarmayıp ‘muhalefet güçleri ile birlikte’ hareket etmekte kararlı olan HDP, ‘İmamoğlu’nun mazbatasının gasp edildiği’ inancında.

Bu açıdan bakıldığında iki kutuplu bir seçimin bütün unsurları İstanbul için Ankara’da oluşmuş bulunuyor…

Gelecek hafta başından itibaren de herkesin sahada baskın görüneceği, İstanbul sokak ve caddelerinin seçmen ikna timleri ile dolup taşacağı süreç kapıda bekliyor.”