“Saray İttifakı son çaresini denedi”

Yayın tarihi: 14 Mart 2021 Pazar 10:43 am - Güncelleme: 14 Mart 2021 Pazar 10:43 am

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun girişimlerin başarısız olduğunu vurgulayarak, ittifakın yaptığı siyaseti değerlendirdi.

 

Ülkeyi her alanda krize sürükleyen, içeride ve dışarıda büyük bir sıkışma yaşayan AKP iktidarı oy kaybını önlemek amacıyla peş peşe ‘yeni açılımlar’ arayışında.

Bir taraftan muhalefet cephesini dağıtmak için hamleler yapan Erdoğan yönetimi diğer taraftan da Batı’ya göz kırparak yaşanan krizi aşmaya çalışıyor.

Peki, iktidar attığı adımlardan beklediği karşılığı alabilecek mi? Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Birgün’den Namık Alkan’ın haberine göre Prof. Dr. Tanju Tosun’un açıklamaları şöyle oldu:

Erdoğan’ın bütün stratejisini önümüzdeki seçimleri kazanmak üzerine kurduğu görülüyor. Erdoğan’ın, ittifakların mevcut dağılımıyla bir seçim kazanma imkânı var mı?

Erdoğan’ın bu stratejiyi kurması aslında 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin hemen sonrasına denk geliyor. Girişimin ardından AKP öncülüğündeki büyük stratejinin, onun etrafında büyüklü küçüklü partilerin ideolojilerin ötesinde dizileceği, başlıca referansın milli birlik ve beka olacağı ‘Büyük Koalisyon’un tutmayacağı anlaşılınca, küçük stratejilerle yola devam kararı alınmıştır. Referans olarak bu kez milli beka ile yetinilmiş ve politik ortak olarak da MHP ile yan yana gelinmiştir.

Bu küçük strateji ile iktidarı sürdürmenin zor olacağı görülmeye başlandığında, iktidar halkasını genişletmeye yönelik yeni küçük stratejiler devreye sokularak, MHP ile birlikte İYİ Parti’ye seslenip, bu partiyi Cumhur İttifakı’na dahil etme stratejisi devreye sokulmuştur. Fakat bugüne kadar strateji başarılı olamamıştır. Hal böyle olunca ittifaka karşı yükselen ekonomik, politik itiraz ve tepkileri düşününce Cumhur İttifakı ile seçim kazanma imkânı iyice zayıflamaktadır.

 Erdoğan, Millet İttifakı’nı HDP fezlekeleriyle çözmeye veya çatlatmaya çalışıyor. İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin ittifaktan kopma durumu olur mu?

HDP’yi oyunun dışına çıkarma stratejisinin başarılı olacağı kanaatinde değilim.İYİ Parti ile Saadet yöneticilerinin yüzünü Cumhur İttifakı’na, sırtını seçmenlerine dönüp, bundan sonra Cumhur İttifakı’nın peşine takılacağını düşünmüyorum. Bu nedenle, HDP dolayımı ile İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin ittifaktan kopmasına yönelik tekil bireysel girişimler olabilirse de, kurumsal anlamda böyle bir durumun olması kolay değil. Fezlekelerde Cumhur İttifakı karşısındaki çizginin nasıl bir tutum sergileyeceği, partilerin bu konuda kurumsal harekete yönelik karar alamayacaklarından dolayı bireysel iradeler şeklinde işleyecek. Milletvekillerinin bireysel iradeleri ise Cumhur İttifakı’nın psikolojik dayatmalarıyla değil, özgür iradeleriyle gerçekleşeceği için, kanımca Cumhur İttifakı’na dahil olmayan her bir milletvekili fezlekeleri inceleyerek, kararlarını vicdan ve adalet duygusuyla harmanlayarak verecektir. Hangi sonuç çıkarsa çıksın, bu referanslar iradeyi tesis ettireceği için, Millet İttifakı’nda çatlak yaratacağını düşünmüyorum.

 HDP’yi sistem dışına çıkarmanın ne gibi politik sonuçları olur?

Amaç tabii ki politik ve psikolojik manevralarla zayıflayan seçmen tabanlarını konsolide etmek. Bu konudaki temel yanılgı; partilerin sadece bir temsil aygıtı şeklinde işlediklerinin bilincinde olmamaları. Oysa asıl olan; partilerin dayandıkları sosyolojiler. Tabii ki HDP’nin kapatılma olasılığı örneğinde, Kürt sorununun çözümünde bütün kapıları kapatma gibi bir sonuç yaratma ihtimali olmasa da, seçmenler nezdinde sosyolojik entegrasyonun zayıf kalması gibi bir sonuç ortaya çıkarır. En Kanımca burada asıl mesele tarafların günü kurtarma yerine bir arada yaşama konusunda büyük düşünmeye ihtiyaçları olduğudur.

Erdoğan’ın yeni ve sivil bir anayasa açıklamasıyla ilgili neler söylenebilir?

Dünyada toplumsal uzlaşmaların ürünü olmayan anayasaların kalıcı olmadığı, ömürlerinin kısa olduğu sayısız örnek mevcut. 2002’den bugüne yapılan anayasa değişikliklerinde dahi en fazla seçmenin üçte ikisinin, hatta yarısının desteğiyle değişikliklerin gerçekleştiği malum. Genel olarak değerlendirildiğinde, muhalefetin politik gündeminde şu aşamada yeni bir anayasa yapımı olmadığı, asıl gündemlerinin kısa vadede yeni bir hükümet sistemi olduğu için, bu arayışın gerçekleşmeyeceği kanaatindeyim.

 Biden yönetiminin iş başına gelmesi ve Türkiye’nin yeniden AB ülkeleri ile yakınlaşma isteğinin Cumhurbaşkanı’nın yeni açılım politikalarındaki etkileri nelerdir?

Biden yönetiminin işbaşına gelmesiyle birlikte, ABD ile Avrupa Birliği işbirliğinde ‘Yeni Bir Dünya’ kurulacak gibi görünüyor. Trump yönetiminin AB ile sürdürdüğü işbirliği Avrupa Birliği’nin gerek kuruluş felsefesi, gerekse politika uygulamaları temelinde adeta zoraki bir işbirliği iken, Biden yönetimi ile AB ilişkisinin ekonomik ve politik temelde rızaya dayalı olacağı anlaşılıyor. Türkiye’nin refleksi bu “yeni dünya”nın içinde olmak zorunda. Türkiye bu yeni dünyanın içinde olmayı günü kurtarma odaklı değil de, samimi olarak istiyorsa, iç politikaya olumlu yansımaları tabii ki olabilir. Fakat, iktidarın siyasal muhalefeti bırakın, toplumsal muhalefete bakışında dahi her gün yaşanan olaylar veri alındığında, ben maalesef iyimser değilim.