Ankara Barosu Salda Gölü için harekete geçti

Yayın tarihi: 16 Nisan 2020 Perşembe 6:22 pm - Güncelleme: 16 Nisan 2020 Perşembe 6:34 pm

Ankara Barosu, doğal sit alanı olan Salda Gölü’ne giren iş makineleriyle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu duyurdu.

Millet Bahçesi yapılacağının açıklanmasıyla gelen eleştirilerin ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın “Hiçbir şekilde betonlaştırmayacağız” dediği Burdur Salda Gölü’nde dün iş makineleri çalıştı. Ankara Barosu, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı.

Suç duyurusunda, “Salda Gölü ve bulunduğu alan 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Hükümleri uyarınca Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiştir. Salda Gölü ve çevresi 1. derece Sit alanı, Sulak Alan, Önemli doğa alanı ayni zamanda da “Salda gölü Tabiat Parkı” dır. Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen alanlarda 19/f maddesi uyarınca 2863 Sayılı Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu çerçevesinde alınan Sit kararları aynen geçerli olacaktır.” denildi.

Dilekçede, “Mutlak koruma altında olmasına rağmen 12.04.2020 tarihinde “SALDİV” olarak anılan bölgede yaklaşık 5 dekarlık kumluk alan iş makinaları ile tahrip edilmiş ve bu alandaki kumlar taşınmaya başlanmışlardır. Yapılan bilimsel çalışmalarda, kumluk alanın biyomineralizasyon sonucu oluşan canlı yapılar olduğu tespit edilmiştir. Bilim insanları, taşınan bu kumların, taşıdıkları yerde kararacağını ifade etmekte, kumların alındığı yerlerin adeta bir canlının vücudunda açılan yaralar gibi olduğunu, artık orayı restore etmenin imkansız olduğun ifade etmektedir. Ancak ne var ki Salda’nın önemine karşın, basına da yansıyan ve kamunun vicdanını oldukça rahatsız eden hadise ile karşı karşıya kalınmıştır. Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunan doğal sit alanı ve Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇK) niteliğindeki Salda Gölü’nde geçtiğimiz günlerde yapımına başlanan Millet Bahçesi projesi kapsamında milyonlarca yılda oluşan ve göle özelliğini veren beyaz renkli kumlar göl kıyısına inen iş makineleri ve kamyonlar ile Halk Plajı olarak kullanılan bölgeye taşınmaya başlanmıştır.” ifadesi kullanıldı.

Suç duyurusunda şunlar kaydedildi:

“Covid-19 salgını gerekçesiyle giriş çıkışların yasak olduğu şantiye alanında sürdürülen hummalı çalışmalar sırasında, yetkililerin gölün doğal dokusuna zarar verilmeyeceğine ilişkin olarak daha önce yaptığı açıklamalarına rağmen Salda Gölü’nün kumullarının, söz konusu salgın sebebi ile ziyarete kapatılıp alanın boşluğu fırsat bilinerek taşınarak tahrip edilmesi dikkat çekmektedir.

‘ÇİVİ BİLE ÇAKILMAYACAK DENİLEN PROJEDE RESTORANLAR, KAHVEHANELER, KAFETERYALAR VAR’

Göldeki biyomineralizasyon oluşumunun en yoğun olduğu bölge olan Beyaz Adalar Mevkii’nden alınan kumullar, toplam bin metrekarenin üzerinde yapılaşma öngörülen Halk Plajı bölgesine getiriliyor. Millet Bahçesi projesi kapsamında bu alanda otopark, kafe, sağlık birimleri, satış üniteleri, mescit ve tuvalet gibi yapılarla sosyal donatıların yapılması planlanmaktadır. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, “Bir bilim insanı olarak Salda Gölü kıyısında yapılacak millet bahçesi projesini ben de inceledim. Çivi bile çakılmayacak söylemleriyle basite indirgenen projede asansör ve devasa klimalar var. Restoranlar, kahvehaneler, kafeteryalar, otoparklar var. Beton ve demirden çivilerin çakılacağı bu projenin Salda Gölünü koruyacağına inanmadım. Açıkçası ben mutmain olmadım” görüşünü dile getirmiştir.

‘TOKİ, HATALI OLDUĞUNU KABUL ETMEKTEDİR’

Tüm bunlara rağmen iş makineleri tahribata başlamıştır. Türkiye’nin titizlikle koruması gereken Salda Gölü’ne özelliğini veren beyaz kumulların Millet Bahçesi uğruna tahrip edilmesi konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı, sosyal medya hesabından yapmış olduğu paylaşımda hatalı olduklarını kabul etmektedirler. Kaldı ki mezkur açıklamada yer alan, ‘Paylaşımlarda yer alan görüntüler yüklenici firmanın şantiye alanı ve otopark bölümünde arazi düzenleme görüntüleri olup,… ‘ ifadesinin söz konusu eylemlerin kanıtı olan görüntüleri açıklamaktan oldukça uzak olduğu gibi, soruşturma dosyasında yer alan fotoğraflardan da açıkça anlaşılacağı üzere söz konusu kumların iş makineleri ile ait oldukları yerden taşınmalarının düzenleme ile ilgisinin olmadığı aşikardır. Belirtmekte fayda vardır ki; böylesine hassas bir konuda, işbu dilekçeye konu eylemlerden habersiz görüntüsü verilmeye çalışılmasının da bir anlam ifade etmemesi gerektiği kanısındayız. ‘Türkiye’nin Maldivleri’ olarak bilinen eşsiz doğa harikası Salda Gölümüzün korunması hepimizin görevi olup geri dönülemez zararların oluşmaması için suç duyurusu neticesinde sağlıklı bir soruşturma yapılarak ceza davasının açılmasına yönelik iddianame hazırlanması ile Cumhuriyet savcılığınca soruşturma sürecinde Salda Gölü’nü korumaya yönelik tedbirler alınması önemli ve gereklidir.

Anayasa’nın 56. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın 56. maddesinin gerekçesinde, vatandaşın korunmuş çevre şartlarında, beden ve ruh sağlığı içinde yaşamını sürdürmesini sağlamanın Devletin ödevi olduğu, Devletin hem kirlenmenin önlenmesi, hem de tabii çevrenin korunması ve geliştirilmesi için gereken tedbirleri alması gerektiği belirtilmiştir.

‘HADİSE İLE KANUN HÜKÜMLERİ ÇELİŞMEKTEDİR’

Bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi; kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve korunması; su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak belirli hukuksal ve teknik esaslara göre düzenlenmek amacıyla 9.8.1983 tarihinde kabul edilen 2872 sayılı Çevre Kanunu, 11.8.1983 günlü, 18132 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur. 2872 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde, sürdürülebilir çevre “Gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fiziki vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini ifade eder”; sürdürülebilir kalkınma ise “Bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişmeyi ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Ancak ne var ki söz konusu üzücü hadise ilgili kanun hükümleri ile açıkça çelişmektedir. Çevre Kanununda Çevre: “Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam olarak” tanımlanmıştır. Açıkladığımız Anayasal düzenlemeye paralel olarak Çevre Kanunu’nun 1. maddesinde Kanunun amacı; bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunması olduğu açıklanmış, 3.a/b maddelerinde de çevrenin korunma, kirliliğin önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi görevi gerçek ve tüzel kişilere verilmiştir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 95’nci maddesinde baro yönetim kurulunun görevlerine yer verilmiş olup Kanun’un m. 95/2-21 düzenlemesine göre “Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak,” baroların görevidir. Salda Gölü nezdinde gerçekleştirilen ve bir çok yönde telafisi imkansız zararlara sebep olan fiiller nedeniyle insan hakları ve hukukun üstünlüğü zarara uğramaktadır. Hukukun üstünlüğünü ve çevre hakları ile bağlantılı insan haklarını savunma, koruma ve bu haklara işlerlik kazandırma görevi olan Ankara Barosu Başkanlığı da “Salda Gölü” alanının bütününü korumak için işbu suç duyurusunda bulunmaktadır.

‘ALANIN TAHRİP EDİLMESİ, AÇIKÇA 2863 SAYILI KANUNUN 65. MADDESİNİN İHLALİDİR’

2863 sayılı yasanın 65.maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile (…) (1) izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. (1) Bu Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni verenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. ” düzenlemesi yer almaktadır. Kum çekilmek suretiyle alanın tahrip edilmesi açıkça 2863 sayılı Kanununun 65.maddesini ihlalidir. Bu emri veren ve emri yerine getiren kamu görevlileri ile denetim ve gözetim yükümlülüğü ihmal edenler dahil tüm kişiler bu suçun işlenmesine doğrudan iştirak etmiştir.

Yukarıda açıklanan ve re’sen tespit edilecek diğer nedenlerle; kasten veya ihmalen suçu işleyen ve işlenmesine iştirak eden şüphelilerin tespit edilerek, eylemlerine uygun 2863 sayılı yasanın 65.maddesinde yer alan suç nedeniyle gerekli soruşturmanın yapılarak kamu davası açılmasını vekâleten arz ve talep ederiz.”