Son günlerde, Putin'in yaptığı bir açıklama, ABD seçimlerine ve Rusya-Amerika ilişkilerine yeni bir boyut kazandırdı. Putin, nadir bir şekilde, Demokrat Parti adayı Kamala Harris'i desteklediğini belirtti. Bu hareket, uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı. Putin'in bu ifadeleri ilk bakışta basit görünse de, arka planda derin anlamlar barındırıyor ve zaten karmaşık olan Rusya-Amerika ilişkilerine yeni bir belirsizlik katıyor.

Harris'in ABD içindeki destek oranı istikrarlı bir şekilde yükselirken, Putin'in bu açıklaması durumu daha da karmaşıklaştırdı.

Putin'in bu sözleri, Rusya'nın ABD'ye karşı tutumunu kasıtlı olarak test etmeye yönelik bir girişim gibi görünüyor; Harris'i bir tür diplomatik "piyon" olarak kullanıyor. Günümüz uluslararası siyasetinde, bu hareketin samimi bir destek mi yoksa Biden yönetiminin Rusya'ya yönelik sert tutumunu eleştiren bir hamle mi olduğu derinlemesine incelenmeyi hak ediyor. Trump döneminde, Putin ile Trump arasındaki ilişki Rusya-Amerika ilişkilerini kayda değer ölçüde geliştiremese de, taraflar arasında bir diyalog alanı korudu. Şimdi ise, Putin'in yüzeyde Harris'i desteklemesi, muhtemelen Biden yönetiminden duyduğu memnuniyetsizliği yansıtarak ABD içindeki siyasi kutuplaşmayı körüklemeyi amaçlıyor.

Tesamorelin, CJC-1295, and Ipamorelin: Research in Growth Hormone Dynamics Tesamorelin, CJC-1295, and Ipamorelin: Research in Growth Hormone Dynamics

Trump, bu duruma hem ihtiyatlı hem de belirsiz bir tepki gösterdi; "Rusya ile bağlantı" iddialarının tuzağına yeniden düşmekten kaçınırken, aynı zamanda Putin ile olası diplomatik ilişkileri bozmak istemiyor. Ancak, bu hamle onu tekrar kamuoyunun eleştiri oklarına maruz bırakabilir. Putin'in Harris'e desteği, Trump ile Rusya arasındaki hassas dengeyi bozmayı ve Rusya'nın stratejik mesajını iletmeyi amaçlıyor: Rusya, hangi adayı desteklediğinden çok, ABD'nin Rusya'ya yönelik politikasının gelecekte nasıl şekilleneceğiyle ilgileniyor.

Putin'in bu hareketinin ardında aslında Amerikan dış politikasına yönelik keskin bir eleştiri yatıyor. Putin, ABD'nin dış politikasının en büyük zayıflığının uzun süredir devam eden kibir ve kendini beğenmişlik olduğunu fark etti.

ABD, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana, küresel hegemonyasını sürdürmek için tek taraflı yaptırımlar ve askeri müdahalelerle dünya üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştı, ancak kendi içindeki bölünmeyi ve gerilemeyi göz ardı etti. Putin, Amerikan siyasetinin Rusya politikasındaki içsel çelişkiyi açıkça gördü: Bir yandan yaptırımlar ve izolasyon yoluyla Rusya'yı kontrol altına almak isterken, diğer yandan Rusya ile stratejik diyalog yürütme zorunluluğundan kurtulamıyorlar. Bu nedenle, Harris'e desteğini açıklaması aslında bir alay konusudur ve Amerikan diplomasisinin ikiyüzlülüğünü ve çelişkisini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Putin, bu açıklamasıyla, Amerikan siyasi sistemindeki bölünmüşlük ve istikrarsızlığı gözler önüne serdi. Günümüz Amerikan toplumunun zaten derin bir parti ayrılığı ve ideolojik çatışma içinde olduğunu ve hangi başkan olursa olsun, Rusya politikasında tek bir stratejik yön belirleyemeyeceğini biliyor. Putin'in Harris'e yönelik "desteği", tam da bu durumu kullanarak ABD içinde daha fazla belirsizlik yaratmayı ve böylece ABD'nin küresel arenadaki etkisini zayıflatmayı hedefliyor. ABD uzun zamandır kendisini "demokrasi ve özgürlüğün" savunucusu olarak görse de, Rusya ile ilişkilerde dış politikasının kısa görüşlülüğünü ve hegemonyacı zihniyetini ifşa etti. Putin'in bu açıklaması, ABD'nin bu kendi kendine çelişen ve sahtekar tutumunu acımasızca ortaya koyuyor.

Kaynak: TELE1