Şahin Ciner | Kabile devleti mi, hadi canım sen de!

Yayın tarihi: 20 Ekim 2020 Salı 1:52 am - Güncelleme: 20 Ekim 2020 Salı 1:52 am

Şahin Ciner TELE1 için yazdı…

Yaşamı cephelerde savaşmakla geçmiş, yedi düvele karşı Anadolu’daki halkları ayağa kaldırarak bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup, devrimleri ile dünyaya örnek olmuş bir devlet kabile devleti olur mu, OLAMAZ!

ATATÜRK’ün ölümünden sonra Cumhuriyet devrimlerini kesintiye uğratan, aydınlanmanın yolunu açmak için kurulan Köy Enstitüleri’ni kapatan, iktidarda kalmak için 75 kişilik Anadolu aydınları yerine, toprak ağalarının vekil listesi ile seçime giren devlet yönetimi kabile devleti olur mu?

1946 seçimlerinde, açık oy gizli tasnif sistemi ile iktidar uğruna demokratik olmayan hileli seçim sistemi ile seçmenin güvenini kaybedip, 1950 seçimlerinde 10 yıllık çöküş dönemine neden olan yönetim kabile devleti olur mu?

10 yıllık demokrat parti iktidarları ile demokrasiyi yok eden, tahkikat komisyonları ile muhalefeti ve basını susturan, Meclisi yok sayarak ABD’nin isteği ile Kore’ye asker gönderen, yolsuzluk ve örtülü ödeneğin kullanılması ile vatan haini damgası yemiş hükümetlerin yönetimi kabile devleti olur mu?

Yurttaşların Milliyetçi, İslamcı, Devrimci kavramları ile bölünmesine çanak tutup partileşmesine, her gün onlarca kişinin kardeş kavgaları ile katledilmesine seyirci kalan bir siyasetin sürdürdüğü ülkede kabile devleti olur mu?

6 kişilik sözde konseyle “bir oradan bir buradan astık, adil davrandık” söylemi ile dinci yapılanmanın önünü açan, ülkeyi karanlığa sürükleyen yönetim kabile devleti olur mu?

Kürt halkı gerçeğini kardaki ayak sesi ile ilişkilendirenlerin hazırladıkları anayasanın %91 oyla kabul edildiği bir ülke kabile devleti olur mu?

“Anayasa bir kere delinmeyle bir şey olmaz, benim memurum işini bilir” diyen, papatyalarla devlet ihalelerini organize eden Başbakanı, Cumhurbaşkanı olan bir ülke kabile devleti olur mu?

Beyaz toroslarla, faili meçhul cinayetlerle anılan bir dönemde devletin zanlı olduğu bir ülke kabile devleti olur mu?

Laik bir ülkedeki Başbakanlık konutunda şeyhler ve tarikatlarla gelecek dinci planların yapıldığı dönemde örtülü ödenek yolsuzluklarının hortladığı ülke kabile dönemi olur mu?

Kuruluş partisinin başına geçip, seçilme haklarının elinden alındığı biri ile “12 Eylül anayasasını tümden değiştirme karşılığında ülkenin uçuruma gidişini tersine çevirme şansı varken sadece kendinin Cumhurbaşkanı yapılması pazarlığı” ile 18 yıllık karanlığı başlatanların alkışlandığı bir ülke kabile devleti olur mu?

“Yurtta sulh, Dünyada sulh” ilkesi ile kurulan komşuluk ilişkilerinde komşu ülkenin bölünmesi için yönetimin düşman edildiği, ABD’nin saldırısı için ülkeyi işgal edecek sayıda yabancı askerin topraklarımızda konuşlanması için meclise tezkere teklifi getiren hükümetin olduğu bir ülke kabile devleti olur mu?

Ülkeyi %50 mantığı ile ayırıp, özgürlükçü tepkilere karşı %50’yi evde zor tuttuğunu söyleyerek, önce yoksullaştırıp sonra partilerine üye yöntemi ile yolsuzluk kasasından soğan patates kömür dağıtıp tabanını konsolide eden yönetimin olduğu ülke kabile devleti olur mu?

Ülkenin kaynaklarını “sıfırlayan” çocuklarının hesaplarına, kaynaklarımızı ve değerlerimizi peşkeş çektikleri Araplar tarafından yüz milyonlarca doların açıkça gönderildiği ülke kabile devleti olur mu?

Oylar kullanılmaya devam ederken mühürsüz oyların da geçerli olacağı açıklanıp kanunun yok sayıldığı “atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” ülke kabile devleti olur mu?

Anayasa Mahkemesi kararlarının keyfiliğe bağlı uygulanıp uygulanmadığı bir ülke kabile devleti olur mu?

Demokrasiyi savunanlar da dahil parti liderlerinin her seçimde değişmediği, birçok parti başkanlığının babadan oğula geçtiği, birbirlerine söylenmedik söz bırakmayanların kirli, akçeli ilişkilerle tek partide buluştuğu, Milletvekilliğinin meslek haline dönüştüğü ülke kabile devleti olur mu?

Anayasal hakları için gösteri yapanların terörist ilan edilerek tartaklandığı ülke kabile devleti olur mu?

HADİ CANIM SEN DE!