Şahin Ciner | Devlet, millet, ulus, halk ve ümmet kavramları üstüne

Yayın tarihi: 21 Mart 2021 Pazar 2:13 pm - Güncelleme: 21 Mart 2021 Pazar 2:13 pm

Kısaca, “Sınırları belirlenmiş, bayrağı ve parası olan topluluklar ‘devlet’ niteliği ile anılırlar” tanımlansa da, son 40 yılda bazı bölgesel yönetimler de bu özellikleri sahiplenerek, son dönemeçte Birleşmiş Milletlerin olası bir oturumunda devlet olarak anılacaklardı. Millet ya da ulus, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluklardır.

Millet kavramı Arapça, ulus Türkçedir. Millet kavramı, milliyetçi yorum kadar dini öğeleri de içinde barındırır. Oysa ulus kavramı daha yalın bir tanımdır.

Bir topluluğun ulus olarak anılması için; o topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması, gelecek için bir arada yaşama inancı ve kararlığını ortaya koyması, bireylerinin birlik ve beraberlik içinde ortak duyguları paylaşması ve kültürel ortaklık bulunması gereklidir. Burada belirtilen “inanç” dinsel değil, bir arada yaşama iradesidir.

Halk, bir milleti oluşturan çeşitli toplumsal kesimlerden veya meslek gruplarından oluşan insan topluluğuna denir. Halkı milletten ayıran en önemli fark, halkın bir toplumda hâlen yaşamakta olan çeşitli toplum kesimlerini kapsamasıdır. Millet ise geçmişten geleceğe doğru belirli bir soyu ifade etmektedir. Daha milliyetçi bir ifadedir ve aynı toplumda yaşayan gruplar arasındaki farklılığı öne çıkarmaktadır. Bu yönüyle “millet” kavramı ile tanımlanan devletler siyasetin iktidar sevdasında kullanılmaya açıktırlar. Siyasette bu istismarın önüne geçmek için “ulus” kavramı, daha doğru bir tanım olacaktır.

Halkın belirgin özelliklerinden biri, millet olma özelliklerine veya bilincine ulaşmamış olmasıdır. Bir coğrafyada yaşayanlardan bahsederken o devletin milletinden ziyade, halkından bahsetmenin daha doğru olacağı ve milliyetçi söylemleri daha geri plana itmesi nedeniyle amaca daha uygun bulunduğu iddia edilse de, çağımız devletlerin yapısındaki gerçeklikle uyuşmamaktadır. Zira ülkemiz topraklarında yaşayan Kürt halkı, Boşnak halkı, Laz, Çerkez halkı gibi gerçekler varken, Türkmen halkı yerine “Türk halkı” kavramı ülkeyi bölünmeye taşımak üzeredir. Bunun yerine “Türk ulusu” demek, halkların gerçekliğini kabul ederek, onların bir arada olmasının ortak adının “Türk ulusu” ve ortak tanımın “Türk” olarak ifadesidir.

Siyasilerin Halk adlarını sayarak yaptıkları politik söylemlerde “Türk” kavramını da halk olarak saymaları “Türk milleti” tanımı ile çelişmektedir. Bu tür söylemler ulusal birliği zedelemekte, millet (ulus) ile halk arasında ayrıştırma tohumlarını toplumun bilinçaltına işlemektedir. Oysa ulus kavramı; içinde dinsel bütünlüğe önem vermeden, hatta inançları bu tanıma hiç katmadan diğer ortak değerleri tanımlar. Bu tanımın içselleştirildiği ulusal topluluklarda laiklik kavramı gündem olmayacak kadar yerleşik ve inanç özgürlüğünü tartışılmaz yapacaktır.

Yüzyıllık yakın tarihini unutup veya yok sayıp ülkeyi yönetenler, millet kavramının değerini yüceltir görünerek, halkları sayarken ulus adımız “Türk” kavramını da halkların listesine katarak, bilerek veya bilmeyerek ulusal kimliğimizi yok etmek üzereler. Oysa halklar belli sayıda ve belli coğrafyalarda değişik ulusal yapılarda yer alabilirler. Bir ulusun adını halk olarak anmak, toplumsal değerlerin zedelenmesinde “bölücülük” tohumlarının atılması ile eşdeğerdedir.

Ümmet kavramı ise halklardan, coğrafyadan ve uluslardan bağımsız tanrı ve peygamber inancıyla birliktelik kuran insanların topluca tanımıdır. Ulusların tanımında halklarla birlikte veya sonrasında anıldığında ulus bilinci ortak değerlerindeki ağırlığını kaybederek inanç topluluğuna dönüşür. İran’ın Şii devlet olarak anılması bu yüzdendir.

Dikkat!