Sahil İşgallerinin nedeni yetki karmaşası…

Yayın tarihi: 3 Ağustos 2020 Pazartesi 2:04 pm - Güncelleme: 3 Ağustos 2020 Pazartesi 2:04 pm

Adalı Dergisi’nden Nilgün Refiğ Pala Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül ile Adaların sorunlarını ve çözümlerini ele alan bir röportaj yaptı. Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül, Adalar’ın tarihi ve doğal dokusunu korumanın öncelikli hedefleri olduğunu ancak yaşanan yetki karmaşası nedeniyle kıyı işgalleri, plajlar ve kaçak yapılaşma gibi kaosa neden olan kanunsuzluklarla tek başına mücadele edemediklerini belirtti.

Başkan Gül, Adalar’ın kültürel bir değeri olan faytonların yerini alan elektrikli araçların Adalıların hayatını kolaylaştırmak için devreye sokulduğunu, eleştiri konusu olan modellerinin yeniden belirlenebileceğini ve sonbaharda yeni bir ulaşım çalıştayı yapmayı düşündüklerini kaydetti. Gül, son günlerin gündem maddesi “Heliport”a karşı olduklarını da vurguladı.

Göreve başlamasının üzerinden 16 ay geçtikten sonra konuştuğumuz Belediye Başkanı Erdem Gül’e yönelttiğimiz sorular ve aldığımız cevaplar şöyle:

AÇIK HAVA SİNEMASI AÇILIŞ GECESİNDEN…

Sayın Erdem Gül, göreve gelişinizin üzerinden 16 ay geçti. Adaylık sürecinizde adalı olmadığınız için eleştirildiğinizde, “Türkiye bir yarımadadır. Yarımadalıydım, tam adalı olacağım” demiştiniz. Bu yolculuğunuzda, şimdi hangi noktadasınız?

Adalar’ın tam içindeyim. İstanbul’a ve Türkiye’ye Adalar’dan bakıyorum.

Mazbatanızı aldıktan üç ay sonra, aynı partiden bir büyükşehir belediyesinin desteğini de elde ettiniz. Bu destekle, seçim öncesi vaatlerinizi gerçekleştirme konusunda ne kadar ilerleme kaydedebildiniz?

Adalar bugüne kadar yalnız bırakıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eski yönetimi tarafından desteklenmedi. Yıllardır el atılmamış, yıllardır ilerletilememiş, adım atılmamış binlerce sorunu kucağımızda bulduk. Ama Adalar ilçesi, Adalar Belediyesi ve Adalılar olarak şimdi şanslıyız. Bu sene Büyükşehir Belediyemizle el ele yürüyoruz. Sayın Ekrem İmamoğlu gerek sorunların tespiti, gerekse çözümü konusunda her zaman yanımızda oldu. Kangren haline gelen ulaşım sorunu çözüm aşamasında. Ada içi ulaşımda sona geldik; çevreye zarar vermeyen elektrikli araçlarımız hizmet vermeye başladı. Vapur seferlerimiz arttırıldı,

Park ve bahçelerimizin yenilenmesi yine Büyükşehir desteğiyle oldu. Seçim sürecindeki vaatlerimizi imkanlarımız dahilinde bir bir hayata geçireceğiz. Bu sene salgın nedeniyle çalışmalarımız yavaşladı ama önümüzdeki zamanlarda her şeyin daha hızlı ve güzel olacağına inanıyorum. Hızlı yürüyeceğiz Adalılarla birlikte ama çok hızlı yürüyeceğiz.

FAYTONCULAR MEYDANI’NI DOLDURAN ADALILAR…

Geçtiğimiz sonbaharda meclis üyelerinizle birlikte Adalar’da halkla yüz yüze toplantılar yaparak belediyeden beklentileri madde madde belirlediniz. Bu istekler önem sırasına göre listelenerek ilgili birimlere dağıtıldı mı ve imkanlar dahilinde gerçekleştirilmeleri için gerekli adımlar atıldı mı?

Halk toplantıları önemliydi. Hedefimiz salgından sonra bu toplantıları yeniden hayata geçirmek. Evet, geçtiğimiz sonbaharda yaptığımız toplantıda halkın beklenti ve taleplerini ilgili müdürlüklerimizle paylaştık. Ama zaten gerçekleştirdiğimiz toplantılarda birim amirlerimiz de vardı. Tespit ettiğimiz sorunları imkanlarımız dahilinde çözdük, çözüyoruz. Ancak hayat devam ediyor ve sürekli yeni sorunlar çıkıyor doğal olarak ve onları da çözmeye çalışıyoruz.

28 Ağustos 2019 tarihinde Büyükada Anadolu Kulübü’nde yapılan Ulaşım Çalıştayı’nda, Adalar’ın kültürel bir değeri olan faytonların kaldırılması yönünde bir karar çıkmamış, buna karşılık yasal bir dayanağı bulunmayan üstelik görüntü kirliliği ve tehlike yaratan akülü araçların trafikten men edilmesi görüşü destek bulmuştu. Geldiğimiz noktada faytonlar tamamen hayatımızdan çıkarılırken, ada yollarında binlerce akülü araç cirit atıyor. Adalarda yaşayanlar gerek faytonların kaldırılması gerekse yerine getirilen araçların seçimi konusunda dışlandıklarını, katılımcı demokrasi vaatlerinin aksine tepeden inme kararlarla karşılaştıklarını belirterek seslerini yükseltiyor. Bu süreçle ilgili neler söylemek istersiniz?

Araçların görünümüyle ilgili farklı görüşler oldu, evet. Ama aslına bakarsanız tüm değerlendirmeler uzaktan oldu. Sosyal medyada yayınlanan fotoğraflar üzerinden yorumlar yapıldı. Araçlara ‘otobüs’ diyenler de oldu. Oysaki yeni ulaşım araçlarımızı yakından görenlerden daha olumlu tepkiler geldi. Elektrikli ve çevre dostu olan bu araçların, adanın doğal yapısına uygun olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın. Araçlar adaların acil ihtiyacı doğrultusunda belirlendi. Araçların şekli şeması elbette farklı olabilirdi ama zaten mevcut durum değişecek. Ekrem Başkanımızın da dediği gibi, araç modelleri de sayısı da ileride Adalar’dan çıkacak kararla yeniden belirlenebilir. Belki yarışma tarzı bir şeyler düzenleriz, bir kamu çalışması yaparız.

Aslında Adalar yaya bölgesidir. Ancak yaşlı nüfusumuz, sağlık koşulları ve adanın fiziki yapısı nedeniyle araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Araçlar bu ihtiyaç çevresinde hizmet verecek ve toplu taşıma ile taksi-tur şeklinde iki türde faaliyet gösterecek.

Ulaşım ve diğer tüm sorunlarımızı her zaman için katılımcı bir yöntemle çözmekten yanayız. Adalar Belediyesi tüm sorunlara tek başına yanıt olmayacak, böyle bir beklenti sorunları çözümsüz bırakır. Diğer tüm sorunlarımızda olduğu gibi, ulaşımla ilgili sorunları da hep birlikte çözeceğiz.

Araçlarımız faaliyete başladı. Ancak sonbaharda Adalar’ın iç ve dış ulaşımını tüm kesimlerle tartışmak için yeni bir ulaşım çalıştayı düşünüyoruz.

İBB’NİN ELEKTRİKLİ ARAÇLARI DEVREYE GİRDİĞİNE GÖRE, BİREYSEL AKÜLÜLER HAKKINDA NASIL BİR YOL İZLENECEK?

Sanıyorum önümüzdeki eylül ayında UKOME (Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü) bir toplantı daha yaparak Adalar’daki bireysel akülü araçların durumunu görüşecek. Özellikle fiilen ticari faaliyet yürüten, tarifeli sefer yapan araçların engellenmesi konusu ve malzeme taşımakta kullanılan esnaf araçlarıyla, raporluların durumu bu toplantıda ele alınacak.

Adalar, hayatın kendiliğinden yavaş bir tempoyla akıp gittiği, doğayla dost sakin bir yaşamı tercih edenlerin ikametgah olarak seçtiği yerleşimler. Günümüzde pek çok şehir bu yavaşlığı yakalayabilmenin yollarını ararken, Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşıma çözüm olarak sunduğu araçlar, taksiler, trafik işaretleri, levhaları ve tur yollarına uzanan bariyerler ile biz tempoyu hızlandırarak şehirleşmeye doğru mu yol almaya başladık? Bu düzenlemeler adalıların mı yoksa günübirlikçilerin mi ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılıyor? Kendi kimliğini ve özelliklerini kaybederek sıradan bir ilçeye dönüşmesinin Adalar’a neler getirip götüreceği enine boyuna tartışıldı mı, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alındı mı? Neler öngörüldü?

Adalar her zaman yaya öncelikli olmalıdır ve bu özelliği korunmalıdır. Benim gönlüm önceliğin yayada olması, en azından büyük bölümünde yürüme yürüyüş ve yaya kültürünün geliştirilmesinden yana. İstanbul’da yaşayamadığımız yaya kültürünü yayanın her türlü rahatlığını en iyi şekilde örneklendirebileceğimiz yer olsun istiyoruz Adalarımız. Ama bunu sağlamakta büyük bir güçlük içindeyiz. Çünkü yaşlılarımız var, hastalarımız var, başka zorunlu nedenlerimiz var. Elektrikli araçlar bu nedenle burada. Esas olarak Adalar için burada bu araçlar, Adalıların hayatını kolaylaştırmak için. Hem toplu taşıma olarak, hem de acil durumlarda taksi görevini üstelenecek. Hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Olumsuz düşünmeyelim. Ama yeni ulaşım yöntemimiz adayla bir bütünlük sağlamadığı durumda ise yeniden oturulup konuşulur. Yapıcı olmak gerek. Adalar hiçbir zaman sıradanlaşmayacak, Adalar’ın doğasını, kültürünü, mirasını korumak hepimizin görevi.

Masum görünen elektrikli araçların hidrolik sistemlerinin ve motor yağlarının, akülerinin şarj edilmesi için kurulan istasyonların atölye ve depolarının doğaya zarar vereceği yönünde de eleştiriler var. Aynı zamanda enerji yükünün artacak olması Adalar’da pek çok gece yaşadığımız elektrik kesintilerini sürekli hale getirme riski yaratmaz mı? Elektrik şebekelerinin elden geçirilmesi ve güçlendirilmesi söz konusu mu?

Üstüne bastırarak defalarca söylendiği gibi bu araçlar, doğa dostu ve çok az enerji tüketen araçlar. Hidrolik sistem ve motor yağı gibi etkenlerin doğaya zarar verebilmesinin imkanı yok, çünkü bu araçlarda motor yok. Enerji konusuna gelecek olursak, bu araçların her birinin harcadığı elektrik enerjisi yıllardır Ada sokaklarında gördüğünüz akülü araçların harcadığı elektriğin sadece %1’i.

UKOME Şubat ayı toplantısında tüm ada yollarını “yaya yolu” ilan etti. (Temmuz ayı sonuna doğru bu karar kaldırıldı.) Elektrikli araçların devreye girmesi ve yaz aylarında oluşan kalabalıkta bireysel akülü araçlarla bisikletlerin, çizilen şeritlerden taşarak yolları kaplamasıyla Adalılar ve günübirlikçiler kaldırımlara mahkum olacak. Yayaların haklarının neler olduğu bir yönetmelikle düzenlenecek mi?

Adalar, kendine özgü doğal dokusu, kültür kimliği ve farklı ülkelerden gelen ziyaretçilerin yoğun olarak ilgi gösterdiği ender yerlerden birisi. Adalara ulaşan günübirlik yerli ve yabancı ziyaretçilerle, Adaların yaşam anlayışına ve şartlarına uygun olmayan yoğunlukta yaya ve bisiklet trafiği oluştuğu da bir gerçek. Bu noktada Adaların tümünde ulaşım sorununa daha kalıcı çözümler üretebilmek amacıyla ilgili tüm kurumlar, Adalılar, STK’lar ile işbirliği içinde ulaşım planının hazırlanması ve bu planda yaşanan ya da yaşanma ihtimalinde olan tüm olasılıkların değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette önceliğimiz yayalar. Böylesi güzel bir doğaya sahip Adalar’da önceliğimiz yürüyüş alanları yaratmak olmalı.

Kıyı Kanunu’na, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na, İmar Kanunu’na aykırı yapılmış yapılar ve ruhsatsız işletmeler, Adalar’ın kangrenleşmiş sorunları arasında. Kayıt dışı ekonomi oluşturarak buralardan rant sağlayan kesimlerin, kimi zaman da saldırganlaşarak, elde ettikleri mevzileri koruma çabası karşısında, belediyece etkili bir mücadele yürütülüyor mu? Özellikle halkın denize girme hakkını elinden alan sahil işgalleri ve kıyı kenar şeridi ihlalleri nasıl önlenecek?

Bizim öncelikli hedefimiz adalarımızdaki tarihi ve doğal dokuyu koruyabilmek. Geçiş dönemindeki uygulamaların önünün kesilmesi için Adaların bir planının olması son derece önemli. Adaların özelliklerinden ötürü, özellikle işgaller, kaçak yapılar ya da plajlarla ilgili yıllardır bir kaos yaşanmakta. Öyle ki mesela işgale konu plaj alanlarının birçoğu aynı zamanda orman alanında kaldığından yetki Orman Bakanlığı’nda, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafı için yetki alanı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda hatta bazı yerler için mesela Martha Koyu örneğinde yetki Vakıflarda. Hal böyle olunca Adalar Belediyesi’nin tüm bu kanunsuzluklarla tek başına mücadele edebilmesi mümkün olmuyor. Yaşanan yetki karmaşası hem birtakım sorunları beraberinde getiriyor hem de sorunlara çözüm üretebilmenin önüne bir engel daha çıkarıyor. Bu kadar çok kurumun söz sahibi olduğu ve sorumluluk alanına giren yerler hakkında Adalar Belediyesi’nin tek başına yaptırım uygulayamayacağı açık.

Eski Seferoğlu tesislerinin yerine kurulan otel ve tatil evlerinin önündeki kıyı şeridine Heliport yapılması girişimi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kanalıyla ve parsel bazlı imar ve plan değişiklikleri yoluyla Adalar’a müdahale edilmek istendiği eleştirilerini gündeme taşıdı. Böyle bir yol açılması Adalar’ın geleceğini nasıl etkiler, düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Heliport yapılması girişimine elbette itiraz ettik. Her şeyden önce 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı yapılırken bu tür yer seçimi kararlarının bu planın konusu olması gerekirken özel mülkiyetli tescilli parselin önüne böyle bir parçacıl plan yapılmaya çalışılması tarafımızca kabul edilebilir bir düşünce değil. Ayrıca yaklaşık 2500 m2 dolgu alanı üzerine inşa edilmesi planlanan bir yapı için olumlu görüş verebilmemiz de tabii ki mümkün değildir.

İş başına geldiğinizde, gelir-gider dengeleri açısından nasıl bir kasa devraldınız? Belediye gelirlerini artırmak için hayata geçirdiğiniz ya da geçirmeyi planladığınız projeler var mı?

Adalar Belediyesi’nin kronikleşmiş sorunlarından biri olan gelir gider dengesizliğine kalıcı çözümler üretebilmek için ilgili birimlerimizle toplantılar yaparak öncelikle mevcut durumumuzu raporladık ve gelir arttırıcı ne tarz uygulamalar yapabileceğimizi belirledik. Önümüzdeki yıl itibariyle Adalar Belediyesi’nin içinde bulunduğu mali sorunlara kalıcı çözümler üretmeye çalışacağız.

Depremler ve yangınlar Adalar’ı tehdit eden en önemli afetler. Olası bir büyük depremin yol açabileceği zararları azaltacak, tarih ve kültür mirası vasfına sahip olanlarla birlikte riskli tüm yapıları iyileştirip güçlendirecek projeler başlatıldı mı? Adalar’da yaşayan deprem uzmanları ile bu konuda işbirliği yapılıyor mu? Deprem öncesinde ve felaket sırasında yapılabileceklerle ilgili halkı bilinçlendirici etkinlikler planlanıyor mu?

Burada karşımıza gene planların önemi çıkıyor ve Adalar İlçesi’nin ivedilikle planlama ihtiyacının olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. İBB tarafından Adalarımız için hazırlanan “Olası Deprem Kayıp Tahminleri Kitapçığı”nda da deprem risk analizleri yapılmış, raporda öncelikli risk bölgelerine yer verilmiştir. Bu süreçte, biz de ilgili kurumlarla ortak çalışmalar yaparak toplanma ve tahliye alanlarını belirledik ve bu alanlara tabelaları yerleştirdik ancak afet konuları için de Adaların 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı süreçlerinin birlikte yürütülmesi çok önemli. Diğer taraftan can ve mal emniyeti açısından tehdit arz eden riskli yapılara ilişkin çalışmalarımız da devam ediyor.

Kınalıada’da, Büyükada’da ve özellikle de Heybeliada’da bu yaz yaşanan yangınlar, itfaiye teşkilatımızın korkulu rüyamız olan daha büyük bir afete hazırlıklı olmadığını gözler önüne serdi. İtfaiyenin güçlendirilmesi için hangi adımların atılması gündemde?

Adalarımız’da son bir ayda art arda üç orman yangını atlattık. En üzücüsünü de Heybeliada’da yaşadık. Onlarca ağacımız küle dönerken, canlılar evleriyle birlikte yaşamlarını kaybetti.

Daha büyük faciaların yaşanmaması için hepimize büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Fakat burada da maalesef ki yetki karmaşası devreye giriyor. %55’i ormanlık alanlardan oluşan Adalarımızda ormanlarımızı korumak için sadece belediyeler değil, ilgili tüm kurumların aktif şekilde rol alması gerektiğine inanıyorum. Önemli olan yangından en az zararla kurtulmak değil o yangının çıkmasına engel olmaktır.

Pandemi dönemini ana karaya kıyasla az vaka ile geçiren Adalar nüfus yoğunluğunun düşüklüğü ve tertemiz havası ile ilgi odağı olmuş görünüyor. Adalar’ın yalnız sayfiye olarak değil yıl boyu yerleşim yeri olarak da önem kazanması söz konusu. Yaz-kış yaşayan nüfus yoğunlaştığında yerel yönetimden beklentilerin de artması kaçınılmaz. Sizce Adalar sağlık hizmetleri ve alt yapısı ile artan talebi karşılamaya yeter durumda mı?

Adaların en önemli sorunlarından biri de sağlık. Sadece Büyükada’da hastane mevcut ve o da donanımsız. Hekim sayısı yetersiz. Acil bölümü var ama acil durumlarda operasyon yapacak bir ekip yok. Hastalar şehirdeki hastanelere nakledilmek durumunda. Ve salgın süreci devam ediyor. Bugüne kadar Adalar’da ciddi bir risk yaşamadık ama ilçemizde olası bir salgında hastaların karantinaya ya da yoğun bakım altına alınacağı bir hastane yok. Bakanlığın hastane ihtiyacını yeniden gözden geçirmesi gerekir. Örneğin geçmişte binlerce hastayı sağlığına kavuşturan Heybeliada Sanatoryumu sağlık hizmeti verecek bir merkeze dönüştürülebilirdi. Henüz geç kalınmış değil. Adalıların bu talebi duyulmalı.

Elbette yerel yönetim olarak bize düşen sorumluluklar da var. Yaşlılarımız ve hastalarımız için bizler neler yapabiliriz, bunlar üzerine konuşuyoruz. İmkanlarımız, bütçemiz kısıtlı olsa da önümüzdeki zamanlarda bir şeyler yapacağız. Belki bu yaşlıların rahat edeceği bir yer olur.

Başta şiir olmak üzere edebiyatla ve sinema, müzik gibi sanatın birçok dalıyla yakından ilgilendiğinizi ve bazı projeleriniz olduğunu biliyoruz. İlk adımı Büyükada’ya yerleşen yönetmen Kaan Müjdeci ile birlikte attınız ve fayton meydanını açık hava sinemasına dönüştürüp film gösterimlerini başlattınız. Kültür ve sanat alanında gerçekleştirmeyi planladığınız yeni etkinlikleri paylaşabilir misiniz?

Aslında ilk adımı geçen yıl gerçekleştirdiğimiz kitap günleri ile attık. Yaklaşık bir ay süren kitap fuarında pek çok yayınevi ve edebiyatçıyı ağırladık, Adalılarla buluşturduk. Adalar doğası ve mimarisiyle olduğu gibi kültürel mirasıyla da çok kıymetli. Bu kültürel çeşitlilik bize ilham veriyor. Ve sanat da doğası gereği çok seslidir, asla tek tipleştirilemez. Bu yönüyle baktığımızda aslında ada ve sanat bir bütündür. Bundandır ki, Adalar’ı sanat adası yapacağız, felsefe adası yapacağız diyoruz.

Ufak da olsa ilk adımımızı attık. Sevgili yönetmen Kaan Müjdeci ile Açık Havada Sinema etkinlikleri yapıyoruz. Bu etkinliğimizin Adalar’ı mutlu ettiğini görüyorum. Film akşamlarında herkesin yüzü gülüyor.

Pandemi koşulları sona erdiğinde – ki umudum bu yönde- daha keyifli, daha nitelikli sanat etkinliklerini hep birlikte gerçekleştireceğiz.

Onlarca düşünür ve yazara ev sahipliği yapan, onlarca kitabın yazılmasına ilham olan Adalar’da önümüze koyduğumuz hedeflerden biri; Felsefe Günleri. Farklı fikirlerin adada konuşulup tartışılması bence çok anlamlı, çok güzel olacak.