Restorasyon, Şili’den çıkan deneyim ve Türkiye

Cumhuriyet için bir restorasyon dönemi, başlangıçta siyasal ve toplumsal rahatlama yaratsa da yeni ve daha derin bir krize yol açabilecek potansiyeli de içinde taşır. Çünkü neoliberal ekonomi politikalarını terk etme ve kamucu-halkçı bir perspektifle yeni bir ekonomik-toplumsal model oluşturma tutumuna sahip değildir.

İslamcı iktidarın kumpasıyla yaratılan ve vatandaşın soyulmasıyla sonuçlanan son mali krizin ardından AKP’nin bir baskın seçime hazırlandığı yolunda kimi analizler (tahliller) yapılıyor. Doğru, Türkiye artık bir seçim atmosferine girmiş gibi görünüyor. Türkiye bir erken seçime de gidebilir. Ancak, bu AKP’nin yapacağı bir seçim olmayacaktır. AKP’nin ülkeyi baskın ya da erken seçime götüreceği yolundaki değerlendirmeler doğru değildir. Finansman açığını kapatmak, servet transferi yapmak, ücret giderlerini aşağıya çekmek, güya ihracatı desteklemek ve yabancı sermayeyi çekmek vb. gibi hesaplarla yaratılan kriz ve gerçekleştirilen yüzde 50 oranındaki deveülasyonun ülkeyi erken seçime götürme senaryosunun bir parçası olduğuna ilişkin değerlendirmeler tamamen yanlış. Bu operasyonun toplumsal bir maliyeti olacaktır. Sokakta iktidara yönelik tepki çığ gibi büyüyor. Doların önce 18 liraya çıkıp sonra 11 liraya düşmesini başarı gibi gösterme cinliğinin toplumda bir karşılığı yok. AKP örgütleri aşırı sağa ve daha katı bir siyasal İslamcı bir çizgiye kayarken, bu partiye oy veren seçmen kitlesi ise ortada durmak konusunda direniyor ve merkeze yaklaşıyor. Bu tablo iktidarın bir erken ya da baskın seçime gitmesine uygun değil. Bu “teori” basitçe, önce eşeğini kaybedip sonra onu kulakları, kuyruğu kesilmiş, ayağı kırılmış halde bulmaya benziyor. Vatandaşın iktidara şükredeceği varsayımına dayanıyor. Dolayısıyla Türkiye bir erken seçime gidecekse bu ancak muhalefetin baskısıyla yapılabilir. Yine ancak muhalefet zorlarsa Haziran 2023’te zamanında bir seçim yapar. Çünkü AKP kaybedeceğini görür ya da düşünürse 2023’te de seçimleri ertelemenin yollarını arayacaktır. Özetle; AKP ve MHP kaybedeceği seçimlere gitmeyecektir. Bu nettir. Seçimleri ertelemenin yolunu bugünden hazırlamaya çalıştığı anımsanırsa, durum daha iyi kavranabilir. Olağanüstü hal ilan edilebileceğine ilişkin tartışmaların kaynağı da budur. Eğer Türkiye Haziran 2023’te seçimlere gider ve bu seçimler 7 Haziran 2015 seçimlerine benzer bir şekilde sonuçlanırsa, o dönemde yaptığı gibi AKP seçimleri iptal etmenin yolunu arayacaktır. Daha yakın örneği ise 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul başkanlık sonuçlarının iptalidir.

"MİLLİ İRADE' DEĞİL 'KUTLU DAVA' UMURLARINDA

İslamcı hareketin "milli irade” dediği kavram umurunda bile değil. Önemli olan “kutlu dava” denilen şeri düzenin kurulması. Sürekli altını çizmeye çalıştığım gibi, AKP klasik bir muhafazakâr ya da merkez sağ parti değil, çok özel bir konjenktürde (toplu durum) ülkeye el koyan siyasal İslamcı bir hareket. Baskı, şantaj, rant, siyasal ikbal ve siyasal zor gibi her yöntemi kullanarak merkez sağ havzayı işgal eden, bu alandaki seçmen kitlesinin bir bölümünü dönüştüren bir partidir. AKP, Cumhuriyet rejimiyle hesaplaşmak için yola çıkan, bir önceki çağın değerler dünyasına yaslanan aydınlanma ve modernleşme düşmanı radikal bir karşı devrimci partidir. Erdoğan-AKP yönetimi, iktidarı değil rejimi değiştirmek için yola çıktı. Gereğini de yaptılar, 70 yıldır devam eden karşı devrim sürecinde içi boşaltılarak bir kabuğa dönüşen Cumhuriyet’i yıkmak onlar için zor olmadı. AKP Cumhuriyet’i yıktı yıkmasına ama yerine kendi rejimini kuramadı. Bunu beceremedi. Bugün yaşanan siyasal gerilimin ve her an tutuşabilecek bir çatışma atmosferinin nedeni budur. Yazının devamını okumak için tıklayın...