Türkiye’nin fiilen seçim atmosferine girdiği bu günlerde, düzen muhalefeti sorunu salt, “tek adam rejimi”nden ya da “Erdoğan iktidarı”ndan kurtulmak olarak sınırlama eğiliminde görünüyor. Oysa sorun, Türkiye’nin NATO’ya girişiyle başlayan, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist darbeleriyle derinleştirilen 70 yıllık karşı devrim sürecinin yarattığı rejimi ve düzeni aşmaktır.
Her şeyin kötüye gittiği duygusunun, karamsarlık ve umutsuzluğun toplumda yayılmaya başladığı bu dönemde, şimdi de birden bire eski üst düzey MİT yöneticilerinden Mehmet Eymür’ün verdiği bir röportajda söyledikleri tartışılıyor. Konu önemli. Neredeyse ilk ağızlardan biri tarafından, 70 yıllık NATO’cu düzen, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle tahkim edilen kontrgerilla rejimi adeta ifşa ediliyor. Söylenenler karşısında insanın midesi bulanıyor.
Diğer taraftan Eymür’ün söylediklerinde aslında yeni bir şey yok. Anlattıkları Türkiye solu tarafından bilinen, daha önce yazılmış ve teşhir edilmiş gerçeklerden ibaret. Kaldı ki, Eymür bunlardan daha fazlasını çok önce söylemiş ve kurduğu “Atin” adlı internet sitesinde ABD’den yaptığı yayınlarda yazmıştı. Ancak, bazı gazete ve televizyonlarda konu tuhaf şekilde yeniymiş gibi tartışılıyor. Yeni olan sadece kendisinin de işkence yaptığını kabul etmesi ve bunu meşru saymasıdır.
Ancak, belirttiğim gibi, konu yine de önemli. Çünkü Eymür, işkencenin bir dönem tek sorgulama metodu olduğu; solun tasfiyesi için suikastlar, cinayetler ve katliamlar düzenlendiğini kabul ediyor. Devlet tarafından suç işlenmesini, hukuk dışına çıkılmasını normal ve meşru kabul ediyor. Dahası, mafya ve suç örgütleriyle işbirliği yapıldığını ve onlara yol verilmesi karşılığında kirli operasyolarda kullanıldığını açıkça itiraf ediyor. (Bkz. 4-5 Kasım 2021, T24)
Özetle, Mehmet Eymür, solun daha önce söylediği her şeyi doğruluyor. Mevcut hukuku bile bir yana bırakıyor ve Gladyo hukukunu savunuyor. Eymür’ün bu dönemde konuşmasını, en azından bir dönem bağlantılı olduğu –bunu kendisi de kabul ediyor- CIA’nın Türkiye’nin yeni dönemine ilişkin hesaplarından ayrı düşünmemek gerekiyor.
TOPLUM TESLİM OLMUYOR
Düzenin bütün çürümüşlüğünün sergilenmeye başlandığı, AKP iktidarının baskı ve kuşatmasını artırdığı ve fakat önlenemez şekilde çözüldüğü Türkiye’de umutsuz olmanın da gereği yok. Toplum direniyor! Çünkü devleti ele geçiren Erdoğan-AKP iktidarı, kamu gücünü elinde bulundurduğu, hukuku askıya aldığı, baskı aygıtlarını sorumsuzca kullandığı ve bütün rant dağıtım araçlarını kontrol ettiği halde, toplumun çok önemli bir kesimi teslim olmuyor.
Yazının devamını okumak için tıklayın...