Bugüne kadar muhalif duruşundan taviz vermeyen rock grubu Redd, 7'inci albümü 'Yersiz Göksüz Zamanlar'ı yayınladı.

Albümü kendi şirketleri RDD'den yayınlayan Redd üyeleri Doğan Duru, Güneş Duru ve Berke Özgümüş ile 31 Mart Yerel Seçimleri'nin ardından buluştuk. Redd üyeleri, ülkedeki siyasi atmosferin, sanat dünyasına olan etkisini, yeni albümün oluşum sürecini ve nasıl bir Türkiye'de müzik yapmak istediklerini  anlattı...

Sözcü'den Sercan Meriç'in haberi şöyle

Başladığı günden bu yana dek sözünü sakınmayan bir grup Redd… Dile pelesenk olmuş onlarca şarkıya imza attılar. Politik duruşlarını bozmadılar. Müzikal açıdan da popülizme sapmadılar. İktidar çevresinde kümelenmiş gücü, iktidarın nimetlerini, sınıfsal ve sosyal farkları her daim reddettiler. Sanata ve müziğe dair itirazlarını da her fırsatta dile getirdiler. Redd, şimdi yedinci albümü Yersiz Göksüz Zamanlar ile dinleyicilerinin karşısına çıktı. Grupla hâlâ İstanbul’da nihai olarak sonuçlandırılamayan seçimlerin akabinde buluştuk. Sohbete de oradan başladık… 31 Mart Yerel Seçimleri yapıldı bir hafta önce. Oradan başlayalım. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanat alanını nasıl etkiler bu sonuçlar? Güneş Duru: Biz İstanbul’da yaşayıp burada müzik yapan bir grubuz. İstanbul, iktidarın kendisini net olarak gösterdiği bir şehir oldu her zaman. Konser mekanlarından tutun da, festival alanlarına, meydanlara kadar o kadar çok değişti ki… Özellikle Gezi’den sonra çok değiştirildi. Bu bizi giderek kendi mahallelerimizin içine hapsetmeye başladı. Biz de gettolaştık aslında… Güneş Duru: Sanatçı için söylüyorum özellikle; Cihangir, Moda gibi küçük nişlere kendimizi kapatmak durumunda kaldı. Konser mekanları da AVM’lerin içine girmeye başladı. Bütün işin ruhu ve doğası son 15 yılda tamamen tükendi. Bir de bizim Redd olarak, diğer gruplardan ayrılan bir tavrımız ve duruşumuz var. Biraz gereğinden fazla omurgalıyız belki de… O yüzden de her ne yaptıysa iktidar, en çok teesir eden gruplardan birisiyiz. En başta yaşadığımız şehirde bir şeylerin değiştiğine sevindik. Ayrıca konserlere gittiğimiz Adana, Mersin, Antalya, Ankara gibi şehirlerde de bir şeyler değişti. Orada da bu sıkıntıları her gittiğimizde görüyorduk. Doğan Duru: Sadece büyükşehirleri düşünmemek de lazım. Biz bir sürü şehre gidiyoruz aslında. Koskoca şehirde çalabileceğiniz neredeyse bir yer yok. Bir şekilde var, yarım var. Türkiye’nin birçok şehrine gidemiyoruz. Sadece siyasi fikre daha yakın oldukları için değil. O mantalite bir şehrin yapısını değiştiriyor. Şehrin kavramı başkalaşıyor. Biz gidemiyoruz ama başkası gidebiliyor. Siz niye gidemiyorsunuz? Doğan Duru: O haritada ne kadar az renk varsa, müzikte de az renk olmaya başlıyor. Sadece popüler figürler oluyor. Kim iktidarsa o her yerde oluyor. Türkiye haritasındaki gibi… Son 17 yıllık süreç aynı zamanda sanat ortamında da aynı olguyu pekiştirdi. Biz eskiden büyük turneler yapardık, siyasi iktidarın ilk dönemlerinde… Türkiye’nin gitmediğimiz yeri kalmadı neredeyse. Şu an oralara gidebilmen için çok popüler olman gerekiyor. Aksi takdirde butik iş yapabileceğin yerler yok olmuş durumda. ‘İKTİDAR, TÜRKİYE’DEKİ LİYAKAT SİSTEMİNİ YOK ETTİ’ Alternatif denilen mecra da başkalaştı değil mi? Doğan Duru: Ehil olmayan şeyler… 1960’larda da çiçek çocuklar özgürlük peşindeydi ama Jimi Hendrix gitar çalıyordu sahnede. Woodstock’ta ehil olmayan kimse yok. Herkes ehil. Müzik özgürleşti diye ehliyeti olmadığı manasına gelmez. Bu, bu sürecin doğurduğu ve kustuğu tuhaf, ucube bir yeni hâl. Sadece yeni yüz olduğu için popülerleşen figürler oldu… Doğan Duru: Ne anlatacaklar bize? Bize ileride ne kalacak müzikal olarak? Tekrar cover dünyası geri geldi Türkiye’ye. Eskiden de vardı. Bu da üretimi sabote etti. Üreten insanlara, “Niye üretiyorum?” sorusunu sordurttu. Bizden büyük, çok değerli ağabeylerimiz de albüm yapmak istemiyorlar. “Niye yapalım ki?” diyorlar. Ben de “Niye yapmayasınız ki? Bugüne kadar ne yaptınız da boşa gitti” diyorum. Onlar açıp açıp dinleniyor. Onlar da çekiniyorlar. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, hâlâ eski şarkılarla turne yapan, festivallere çıkan insanlar var. Dünyada böyle bir şey yok. Güneş Duru: Sorunun başına dönersek, şöyle özetleyelim… Siyasi iktidar en çok şunu yaptı, kendi seçmenini mutlu etmek için Türkiye’deki liyakat sistemini yok etti. Aynı şeyden bahsediyoruz. Ehliyet de bir tür liyakat. O yok olduğu vakit, herkes her şeyi yapabileceğini düşünüyor. Hiyerarşiyi, devreciliği savunmuyoruz ama şöyle bir durum var; eskiden biraz daha deneyimli ve bilgili olana iş ölçeğinde saygı duyulurdu. Şimdi tepetaklak oldu her şey. Bunu AKP seçmeninde de görüyoruz, sanat ortamında da görüyoruz. O yüzden de bütün bu video dilini oluştururken bu kuşak, olması gereken değil de, her şeyin ev ortamında, “pespaye”leştirdi. Sahnenin bir aurası, bir şıklığı vardır. İyi çalamadan, iyi şarkı söyleyemeden ortaya çıkanlar oldu. Post-truht gibi kavramları düşündüğümüzde bu vasatlaşma dünya ölçeğinde de yaşanıyor. Katılır mısınız? Güneş Duru: Aynen öyle. Sosyal medyanın da yarattığı durum, Trump gibi birisinin iktidara gelmesi vesaire… Her daim nesiller arası çatışma vardır ama dünyanın çok özel bir dönemini yaşıyoruz bence. ‘BUGÜNE KADAR HİÇ YANLIŞ BİR YERDE DURMADIK’ Bu fırtınada Redd nasıl özerk kalabiliyor? Berke Özgümüş: Biz çabuk sıkılıyoruz her şeyden. Kendi yaptığımızdan da, etrafımızdan da olabilir sıkıldıklarımız. Doğan Duru: Bir kod varsa onu bilmiyoruz ama aramızdaki fark şu; çok üretiyoruz, iki albüm arasında bir şey üretmesek bile fikren üretimdeyiz. Konuşuyoruz, sesimizi çıkarıyoruz. Bir orada, bir burada takılmıyoruz. Neredeysek oradayız. Bugüne kadar da hiç yanlış bir yerde durmadık. Bu da bir şans bence. Hesapladığımız bir şey değil. Zaten hesaplayarak olmuyor bu işler… Doğan Duru: Aynen öyle. Türkiye’de tuhaf bir şekilde insanlar şuna inanıyorlar, bizim tercihimiz olduğunu düşünemiyorlar. Biz çok daha popüler olurduk. Ama bu yolu seçtik. Bu yolun çok daha popüler olma şansı, ihtimali yok bu ülkede. Birçok rock grubu büyük sermaye grupları tarafından sahneye çıkarılıyor. Size böyle bir teklif geldi mi hiç? Doğan Duru: Hayır, şu ana kadar gelmedi. Gelmez. Gelmeme sebebi de siyaset falan değil. İlk sorunda şöyle bir şey vardı: “Ne olacak şimdi?” Ne olacağını söyleyeyim… AKP’ye yakın duran birçok sanatçıyı CHP belediyelerinde konser verirken göreceğiz. Berke Özgümüş: Zaten görüyorduk. Doğan Duru: Çünkü, bu ülke popüler olan fikre sevdalı bir ülke… Çok seviyor. Berke Özgümüş: Bunun yanlış olduğu anlamına da gelmiyor. O belediye, kendisine yakın olmayanı dışlasın ya da yakın olana devamlı iş versin anlamında söylemiyoruz. Güneş Duru: İsim vermiyorum ama onlar kendilerini bilecektir. Zeytin Dalı Harekatı’nda sınırın diğer tarafında bir müzik grubu götürüldü. TRT de bunu canlı olarak verdi. Sonra aynı grup geçtiğimiz seçimde Millet Kütüphanesi’nde konser verdi. Bizim için milyonlarca dolar verseler böyle bir şey yapma ihtimalimiz yok. Onu yaptığınız vakit kendinize bir hareket alanı sağlıyorsunuz. Size başka kapılar açıyor. Rahat bir şekilde değişebiliyor, dönüşebiliyorsunuz. Biraz müzikal tarafı da konuşalım… Hayat Kaçık Bir Uyku’dan bu yana dek farklı albümlerle ortak bir hikayeyi anlatıyor gibisiniz… Doğan Duru: Telved Litak’ın sözlerini İsviçre’de yazdığımda Türkiye, şu günkü Türkiye’den bir parça daha iyiydi. ‘BİR TAÇ GİYMEK İÇİN YAPMADIK’ Tahayyül potansiyelimiz daha fazlaydı… Doğan Duru: Tahayyül potansiyelimiz gerçekten yüksekti. Orada yaşamak ve oradan buraya bakmak daha da objektif kılabiliyor. Orada rahatsın. Ellerini Kaldır, Telved Litak gibi şarkılar o albümde var. Bir önceki albümde Don Kişot’ta “devrim” kelimesini kullanmış bir grubuz. Onu o zaman yazarken bile bize tuhaf gelmişti. Bugün hiç kimse “devrim”den bahsedemez. Telvedi Litak, Don Kişot gibi şarkı yazamaz, Masal’ın klibi gibi bir klip çekemez. Fetullah Gülen’in en güçlü olduğu dönemde biz onun karşısında duruyorduk. Kimse sesini çıkarmazken… Sonrasında Gezi oldu. Biz Gezi’de son dakika stüdyoya girip, şarkının sözünü değiştiren popüler bir rock grubunun Gezi’nin kahramanı ilan edildiğini gördük. Bu ülkede kimse özgürlük meraklısı değil, herkes popülerlik meraklısı. ‘SANATÇI’ TUTTUĞU TAKIMI SÖYLEYEMİYOR Redd, nasıl bir Türkiye’de müzik yapmak ister? Doğan Duru: İnsanların yarın “Kim iktidar olacak?” diye düşünmediği bir ülkede… Yüzde 30-40 sandığa ilgi olduğu, insanların postayla seçim yaptığı ülkeler biliyorum Avrupa’da… Çok medeniler. Ben çok büyük ütopyalara sahip değilim. Ama bizim hayatımızda bu kadar siyasetin olması sağlıklı değil. Biz sanatçıyız, her zaman politik olmak durumunda olacağız, ama bu kadar da olmaması lazım. Berke Özgümüş: Üreten insanların, bir şey ortaya koyan insanların kendisine alan bulduğu bir ülke… Alternatif bir şey yapıyor olabilir, daha pop olabilir… Müzisyense çıkabileceği sahne, katılabileceği bir-iki festival, toplayabileceği birkaç dinleyici olsun… Doğan Duru: Bir şey ekleyeyim. Bu ülkede “sanatçı”, tuttuğu futbol takımının adını söyleyemiyor. Bence korkunç bir şey. “Fenerbahçeliyim” diyemiyor mesela… Bu siyasi bir şey de değil üstelik. Güneş Duru: Bugün sanat, festival, müzik dediğimiz vakit tek bir ilden bahsediyoruz. İstanbul’dan… Her şey aynı yerden çıkıyorsa bu küçücük bir köyde yaşadığımızın işaretidir. Bu çeşitliliği yaşatmadığımız müddetçe, müzik ortamından hiçbir şey olmaz. Bunu sağlayamadığımız için de 10 insan, buradaki ortamın kurallarını, biçimini, büyüklüğünü belirliyor. Bunu değiştirmek için müziği bütün ülkeye yaymak zorundayız.
Muhabir: Alp Yanardağ