Prof. Dr. Coşkun Özdemir | Türkan Saylan

Yayın tarihi: 18 Mayıs 2020 Pazartesi 1:56 pm - Güncelleme: 18 Mayıs 2020 Pazartesi 1:59 pm

11 yıl önce  2009, 18 mayısta  Türkiye’nin en muhteşem kadınlarından birini kaybettik. Nisan ayının bir günüydü. Televizyonlarde Arnavutköy’deki evinin polislerce  basıldığını öğrendim ve oraya koştum. Bütün ömrünü hizmetine vakfettiği sevgili milletinin emniyeti, darbe destekçisi suçlaması ile kanıtlar yakalamak üzere kemoterapi tedavisi gören bu azizenin evini basıyordu.

Evin önünde büyük bir kalabalık vardı ve gittikçe artıyordu. Sevgili Türkan penceresinden kalabalığa sakin olun ricasında bulunuyordu. Nebil Özgentürkün KUĞU adını verdiği belgeselinde bu sahneleri izleyebilirsiniz.

Saylan’ın yaşam hikayesi güzel yurdumuzun dramının hikayesi gibidir. O, bir aydınlanma bir uygarlık bir hümanizm hatta kadın hakları mücadelelerinin simge ismidir. Yorulmak bilmeden Atatürk’ün yolunda bu milletin en büyük ihtiyacını karşılamak, en büyük yoksunluğunu gidermek için eşsiz bir çaba göstermiş ve başarmıştır. Ancak Nazım Hikmetin dediği gibi “onlar  ümidin düşmanıdırlar sevgili akan suyun ve gelişen toplumun”

Yurtseverlere eziyet edeceklerdir. Ardından “ zıbarıp gitti. Cehennemde onu zebaniler karşılayacak, Atatürkçüleri yanına çağırsın diye seslenen yurttaşlarımız  olmuştur. Bir başkası da “kendisine hep içimde kin ve nefret vardı ,onu atamadım ,inşallah fikirleri de kendisi ile ölür,yokolur” diyor. Ne acı değil mi?

Düşünün ki bunlar Atatürk’ün gökden yere indirdiği egemenliğin sahipleridirler. Aslında bunlar zavallı insanlardır. En hayırlı tarikatın medeniyet tarikatı olduğunu  algılamaları, Atatürk’ü anlamaları engellenmiştir. Sandık demokrasisi ile iktidarı ele geçiren sağcı, tarikatçı, ümmetçi oy peşindeki politikacıların ürünleridir bu insanlar. İnançların beslediği cehalettir.

Karl Marx “Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın elinde ustaca kullandığı bir  silahtır” diyor. Dilimiz varmıyor söylemeye ama  Türkiye’nin önde gelen sorunudur dogmalarla beslenmiş cehalet. Doğan Kuban ve Özdemir İnce bu konuyu inandırıcı örneklerle defalarca yazdılar. Bir de nurtopu gibi postmodern neo-liberal solcu evlatlarımız, yurttaşlarımız olmuştur.

Onların önde gelenlerinden biri(A.İ) bakınız ne diyor “ ÇYDD ve benzer telden çalan kuruluşlara hakim olan ve demokratik toplumsal beraberlik açısından son derece sorunlu, dışlamacı tavırlarla, ideolojik ve siyasal planda mücadele etmek gereğini dile getirdikten sonra,  ÇYDD nin hayır işi gibi gözüken çalışmalarının bile tümüyle ideolojik bir arka plana sahip olduğunu belirterek, bu arka planın darbecilerle aynı düzlemde yer aldığına dikkat  çekiyor. İşte bu sözde solcular Türkan Saylan’ın bu emsalsiz  yurtseverlik ve idealizmini böyle anlıyorlar. 40 yıl yakın arkadaşlık ettiğim bu insan doğrusu hepimizin eksiğini de giderme çabası içinde olmuştur.

Türkan, Lepra çalışmaları nedeni ile Hindistan’da Ghandi ödülünü aldı. Uluslararası Lepra dernekleri üyesi oldu. Türkan Saylan’ın sayısız ödülü var. Bu ödüller ve ve başarıları dünya çapındadır. Ne kadar hazindir, on binlerce genç kızımıza eğitim olanağı sağlayan böyle bir kadını cehenneme, zabanilere layık  gören, onu nefretle anan  yurttaşlara sahip oluşumuz.

Biz, yeterli bir eğitim görmüş yurttaşların, bu ülkeye borcu var. Özellikle eğitimden yoksun kalmış olanlara. Hele o istiklal savaşının kadınlı erkekli kahramanlarının hakkını kolay ödeyemeyiz. Türkan bunu en iyi gerçekleştiren biri olmuştur. Lepra ile başlayan Türkan eğitime özellikle kız çocuklarının eğitimine öncelik verdi. Çağdaş yaşam ve uygarlık onun hedefi oldu. Ne mutlu ki büyük ilgi ve destek gördü .

90’larda YÖK zorbalığına karşı öğretim üyeleri derneğinde  birlikte mücadele verdik. Sevgili Türkan’ı evine yapılan baskından bir ay sonra kaybettik. Arkadaşımız Aysel Çelikel, uygar bir kadın duyarlılığı ile onun görevini devraldı ve aynı çizgide ÇYDD’nin misyonunu devam ettirdi. Dernek onun yönetiminde de saygınlığını korudu. Bu yıl yeni bir değişim oldu ve Saylan’ın başlıca yardımcılarından Ayşe Yüksel başkanlığı üstlendi. Çalışkan bir yurtseverdir Ayşe Yüksel. Türkan Saylan Türk Milleti var oldukça şükranla anılacaktır. Bu millet, Atatürk’ü olduğu gibi, Türkan Saylan’ı da minnetle, sevgi ve özlemle anacağı aydınlık günlere mutlaka kavuşacaktır.