Tarikat araştırması nedeniyle hakkında inceleme başlatılan Prof. Esergül Balcı, "Siz bakmayın tarikatların İstanbul Sözleşmesi konusunda yaygara kopardıklarına. Karşı cinsle neredeyse hiçbir temasları yok. Battaniyeden tahrik olan ve bu konuda fetva veren şeyhler var" dedi.

Son dönemde taciz, tecavüz ve istismar haberleriyle sık sık gündeme gelen tarikatlar ilgili araştırması nedeniyle hakkında inceleme başlatılan Prof. Esergül Balcı, "Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de bir milyon civarında çocuk tarikatların elinde. Çoğunluğu yoksul ailelerden geliyor. Çaresizler. Kalabalık ailesinin karnını zar zor doyuran ebeveynler çocuklarını tarikata verince, bir boğaz eksiltmiş oluyor" ifadesini kullandı. Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e konuşan Prof. Balcı, taşrada devletin eğitimden kademe kademe çekildiğini belirterek, "Bazı bölgelerde okullar kapatılmış. Yoksulluk ve sahipsizlik nedeniyle aileler çocuklarını tarikatlara teslim etmiş. Yarın bu çocukların hangi amaç için nasıl kullanılacağı meçhul" diye konuştu.

'TARİKATLAR HER TÜRLÜ İSTİSMARA AÇIK'

Bu durum terör kadar ciddi bir ulusal güvenlik sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Balçı, şöyle devam etti: "IŞİD’e katılanların çoğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden olduğunu mahkeme kayıtlarından biliyoruz. Biz bunun için AB’nin programından esinlenerek 'Tarikat Erasmus'u ifadesini kullandık. Afrin’de, İdlib’de evlatlarımız terör örgütü PYD/YPG ile yani PKK’nin Suriye koluyla savaşıyor. Bunların lideri Salih Müslim’in kardeşi de Gaziantep’te Zehra adında bir medrese açtı. Mehmetçik, Suriyeli teröristlerin aileleri Türkiye’de medrese açsın diye mi şehit oluyor? İstanbul’da bir Kuran kursunda çocuklara, ardından Sakarya’da 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edildi gibi pek çok haber ve bunlara ilişkin tutuklamalar oluyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü. Tarikat yurtları, okulları, kursları ve evleri her türlü istismara açık." İşte Özbey'in Prof. Balcı ile yaptığı söyleşiden bir bölüm: - Akademik yaşamınızı “sona erdiren” “Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği” raporunun seyrini anlatır mısınız? Raporun konusu, Türkiye’de Eğitim Politikaları kitabımı yazarken, günümüz eğitimini inceleme esnasında gündeme geldi ve 2018 yılında yayımlandı ancak geçmişi epey eski. Böyle bir araştırma yapma fikri, Rusya’da, onların eğitim sistemini incelerken aklıma gelmişti. FETÖ eski Sovyet coğrafyasına yayılmıştı ama Ruslar bunu tehdit olarak görüyorlardı. Daha sonra eğitim politikaları konusunda araştırma yapmak için ABD’ye gittiğimde korunup kollandıklarını gördüm. Bu tür bir yapının Türkiye için ne kadar büyük bir tehdit olduğuna şahit oldum. Üstelik altyapılarını eğitim üzerine kurmuş bir örgütten söz ediyoruz. Dershanelerle büyümüş, liseler, üniversiteler ve yurtlar kurmuş, eğitim ve yayın alanında holdingleşmiş bir yapı. Giderek büyütülmüş ve 2002 yılında iktidar ortağı yapılmış bir tarikat. 15 Temmuz’dan sonra tarikatlar konusunda kısır tartışmalar yaşandı.... - “FETÖ’nün yerine hangi tarikat gelecek” türünden tartışmalar... Aynen. Yani yapısal sorun çözülmemişti. Bunun üzerine Türkiye’deki tarikatlarla ilgili araştırma yapmaya başladım. Fakat Osmanlı’dan bu yana sorun olan bu konuda çalışmaların sığ olduğunu fark ettim. Türk eğitiminde tarikat gerçeği konusunda bir rapor hazırlama fikri böylece ortaya çıktı. Rapor dört ayda tamamlandı ancak hazırlıklar ve incelemeler neredeyse bir yıl sürdü. Sonuçlar karşısında biz de hayrete düştük. İstanbul’daki tarikat ve kollarının Kuran kursu adı altında binlerce çocuğa eğitim verdiğini tespit ettik. Bu çocukların bir kısmı okul çağında bile değildi. Taşrada durum aslında daha vahim. - Nasıl bir metodoloji izlediniz? Kimlerle görüştünüz? Öncelikle açık kaynakları taradık. Çünkü Türkiye’de tarikatlar o kadar pervasız ki, yasak olmasına rağmen kanunsuz para toplama; yurt, okul, dershane açma; toplantılar düzenleme; TV açma; Türkiye aleyhine manifestolar yayımlama gibi pek çok konuyu açıktan yürütüyorlar. Hatta “Suriye Cihadı”na açıktan eleman toplayanlar bile var. Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Ağustos 2004 tarih ve 481 sayılı kararına istinaden tarikatların yapılanmaları ve çalışmalarına ilişkin faaliyetleri yürüten güvenlik birimleriyle görüşmeler gerçekleştirdik. Farklı illerde tarikat yurt ve okullarına giden öğrenciler ve velileriyle görüşmeler yaptık.

'TARİKATLARIN ELİNDE 1 MİLYON ÇOCUK VAR!'

- Türkiye’de aşağı yukarı kaç çocuk tarikatların elinde? Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de bir milyon civarında çocuğun tarikatların elinde olduğu sonucuna ulaştık. Çoğunluğu yoksul ailelerden geliyor. Çaresizler. Özellikle büyük şehirlerin varoşlarında yaşayan, kırsaldan gelen, dinsel ve geleneksel değerlerle çocuklarını koruyabileceğini zanneden ailelerin çocukları. - Hangi saiklerle tarikatlara veriliyorlar? Öncelik ekonomi. Kalabalık ailesinin karnını zar zor doyuran ebeveynler çocuklarını tarikata verince, bir boğaz eksiltmiş oluyor. Sonra “Oğlum-kızım büyükşehirde kapılıp gider, kötü yola düşer, dininde imanında büyüsün” diye düşünenler var. Bir de geldikleri çevredeki hemşerilerinin yönlendirmesi söz konusu. Bu insanlar kentte tutunamamanın ezikliğini ve ekonomik yetersizliklerinin sıkıntısını “hiç değilse çocuğumuz parasız eğitiliyor” düşüncesiyle azaltmaktadırlar. Bu durum bir yerde “çaresizliğin çaresi” halini almıştır. - Ve “Eti senin kemiği benim” deniyor.. Sonuçta çocuğunun karnını doyuran, yatacak yer veren bir organizasyondan söz ediyoruz. Ailenin başka bir seçeneği yok. Devlet 24 Ocak Kararları sonrasında küreselleşme ve özelleştirme kapsamında, kademe kademe sosyal hayattan ve eğitimden çekilmiş, yoksul ailelere başka çare bırakmamış. - Aldıkları eğitim ne? Eğitimlerin çoğu Arapça ve Kürtçe. Tavizsiz bir itaat ve metafizik bir hayal âlemiyle soslanmış eğitim veriliyor. Hiçbir bilimsel ve rasyonel öğenin bu eğitimde yeri yok. Hiçbir şey sorgulanamaz. Peygamberlere özgü mucizeleri olduğunu iddia ediyorlar. Sohbetlerde çocuklara anlatılan ya da izlettirilen propagandalarla bu durum perçinleniyor. Dinimiz gerçekleri ile ilgisiz bir eğitim. - Bu dini yapılara girmek kolay mı, yani her isteyen çocuğunu verebiliyor mu? Aslında kolay. Tarikata girebilmek için herhangi bir sınav, test ya da mülakat söz konusu değil. Hatta yoksul aileler, çevrenin etkisi ve öğretmene duydukları güven ile “çocuğum hem eğitim alsın hem de evden bir boğaz eksilsin” diye kendileri çocuklarını buralara götürüyorlar. Girdikten sonra çocukların özelliklerine göre sınıflandırma yapılabiliyor. Yaş ve cinsiyet ayrımına göre sorumlular belirleniyor. Bu sorumlular kendi grubundaki çocukları yönlendiriyor. - Kaç tarikat var Türkiye’de? Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu bulunuyor. Sadece İstanbul’da 448 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere 800’ün üzerinde faal medrese var. Üstelik büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğu bilinemiyor.

'TARİKAT YURTLARI HER TÜRLÜ İSTİSMARA AÇIK'

- Son yıllarda taciz ve tecavüz olaylarıyla sıkça gündeme geliyor tarikatlar. Daha geçenlerde Uşşaki tarikatının lideri Fatih Nurullah, 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Nasıl bir sosyoloji ve psikoloji yatıyor bu taciz olaylarının altında? Medrese öğrencileri yatılı olarak kalıyor. Kapalı ortam, beyin yıkama, korku ve güvensizlik nedeniyle her türlü istismara açık durumdalar. Siz bakmayın tarikatların İstanbul Sözleşmesi konusunda yaygara kopardıklarına. Karşı cinsle neredeyse hiçbir temasları yok. Battaniyeden tahrik olan ve bu konuda fetva veren şeyhler var. Küçük yaştan itibaren kendilerinden büyüklerle birlikte yaşamak ve onlara tam anlamıyla itaat etmek üzerine kurulu kapalı bir yapının içinde yetişiyorlar. Biz, tarikat yurtlarında ve okullarında yaşanan tecavüzleri ve istismarları iletişimin olanaklarının artmasıyla öğrenebildik. Oysa bu geçmişten beri olagelen bir durumdu. İstanbul’da bir Kuran kursunda çocuklara, ardından Sakarya’da 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edildi gibi pek çok haber ve bunlara ilişkin tutuklamalar oluyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü. Tarikat yurtları, okulları, kursları ve evleri her türlü istismara açık. Buralarda kalan çocuklar evlerine döndüklerinde kendi psikolojik durumlarını ailelerine, varsa kardeşlerine de yansıtabiliyorlar. - Kadınlara ne öğretiliyor? Kadının görevi olarak erkeğe itaat en önemli öğreti ne yazık ki! Bir kadın olarak bunu içim acıyarak söylüyorum. Onların düşüncesine göre kadın, zaten erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış ikinci sınıf bir varlık ve erkeğin kölesi durumunda. - Kadınlarla dertleri ne, niye saygı duyulmuyor? Kadınlar kendilerine ait birer mal, ganimet ve ikinci sınıf insan olarak görülüyor. Süslü lafların ötesinde hiçbir değerleri yok. Tıpkı şeyhe itaat gibi, kadınların kocalarına itaat etmeleri ve doğurmaları üzerine bir eğitim veriliyor. Bunun sonucunda tarikatlar kadınlara hiçbir saygı duymuyor. Bazıları ise kadınları küfrün kaynağı olarak görüyor.

'DİN-SİYASET-EĞİTİM İLİŞKİSİNE SON VERİLMELİ'

- Peki, ne yapılmalı? Tarikat ve cemaatler, kapatılsın demek en kolayı ancak “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması” yasası halen yürürlükte, yani zaten kapalı olmaları gerekiyor. Sorun Türkiye’deki pek çok konuda olduğu gibi uygulamada. Devlet görüp de görmezden geliyor, çoğu dernek ve vakıf çatısı altında olduğu için. Üstelik şeyhlerin çoğu röportaj veriyor, devlet adamları ile görüşüyor. Öncelikle yasaların uygulama sorunu giderilmelidir. Tarikat ve cemaatler, özellikle devletin yetersiz kaldığı alanlarda ortaya çıkıyorlar. Doğa boşluk kaldırmaz, hemen başkaları tarafından doldurulur. Ortaya çıkan boşluğu devlet, doldurmalıdır. Eğitim politikaları savrulmalardan kurtarılarak herkese eğitim hakkı, yurt, burs olanağı sağlamalı; laik, çağdaş, bilimsel, sorgulayıcı, özgür düşünceye sahip insan yetiştirilmelidir. Kısaca, anayasamızın 42. maddesi ile 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu gerçek anlamda uygulanmalıdır. Tabii her şeyden önemlisi, din-siyaset-eğitim ilişkisine son verilmelidir.
Muhabir: Alp Yanardağ