Son dönemde beyin katmanlarında yapılan fizyolojik analizler göstermiştir ki, bazı kişilerin beyin yapısı değişiktir. Bundan dolayı onların aklına gelen normal insanın aklına gelmez.
Fizyoloji üstadı, dostum Salim Metodsever, bu konuya ilmen vakıf ve dirayetli insandır. Kendisi Kulaksızoğlu Gavur Mehmet Paşa olup, Osmanlı’da harb metotları tatbik eden muhterem bir zattır.
Anlatılır ki bir harb de binlerce farenin sırtına birer mum dikip külfara salıvermiştir ki, külfar harb meydanından işeye işeye kaçmıştır.
Ustam Metodsever işte bu paşanın sülalesinden gelen ve paşanın ilmini tevarüs eden bir alimdir.
Mustafa Kemal Paşa
Hepinizin bildiği gibi Mustafa Kemal Paşa Bandırma adlı bir vapurla Samsun’a çıkmıştır. Bu, ne yazık ki resmi tarihin görüşüdür. İşin aslını Metodsever dostumuz alim ve nazik zat şöyle açıklamaktadır.
Gerçi Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktı. Ama vapurla değil. Kemal Paşa’yı Samsun kayıkçılar Piri Solak Mehmet’in torunu kekeme Ramiz, Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a çıkardı. Bunun üzerine İngiliz kralı Yataksız Corç hususi adamı Feld mareşal kel Gustov’u Samsun’a gönderdi. Feld mareşal Gustov, Mustafa Kemal Paşa’yı Erzurum’a götürdü.
Erzurum o kadar soğuktu ki, kediler damdan dama atlarken, kargalar uçarken, köpekler donmuş kalmışlardı. Bunun üstüne Mustafa Kemal’i Sivas’a aşırdılar. Sivas’ta kış öyle ağırdı ki Sivas kaybolmuştu. Bunun üstüne İngiliz kralı Corç çok kızdı. “Bu Anadolu’da kuş uçmaz, kervan geçmez bir köy yok mudur” dedi. Bunun üstüne Paşa’yı Ankara’ya aşırdılar.
Paşa’ya “Artık bu ülkeyi sen idare et” dediler. Mustafa Kemal Paşa buna çok kızdı. “Olur mu” dedi, “Padişah varken ben nasıl olur da bu memleketi idare ederim.” Bunun üstüne İngiltere’nin elçisi kralına gitti. Durumu kralına anlattı. Kralla elçi kafa kafaya verdiler. Fiskos fiskos… sonunda şuna karar verdiler. İngiltere’nin başkentine en uzak yerinde bir fuar açılacak. Fuarda bir Türk pavyonu olacak. Osmanlı Padişahı bu fuarı açmak için İngiltere’ye davet edilecek. İngiliz elçisi İstanbul’a vardı. Padişaha üç kere yerlere kadar eğilerek selam verdikten sonra yol parası, İngiltere’de yeme içme, İngiltere hükümetince ödenmesi şartıyla Padişahı İngiltere’ye davet etti. Padişah “Eh, o zaman gidelim bakalım” dediler. İşte o zaman Kemal Paşa Cumhuriyet’i ilan etti.
Halk Nasıl Aydınlanır
Bu eşsiz bilgilerden sonra üstada şunu sordum. Bazı kimseler halkı aydınlatmak için televizyonda haber okurken, çatal bıçak atıp, bardak kırıyorlar. Bu hareketler halkı aydınlatır mı? Usta da bunun üstüne nargilesini fokurdatırken, “Bu hadiseye fenomolojik bakmak icap eder” dedi. “Üstat” dedim fenomolojik dediğin yer nedir, ucuz satılan bir market midir.
Bunun üstüne üstat güldü. Cahilsin evladım, dedi. Fenomoloji metottur. Ben de bunun üstünde “Peki efendim bu yöntemle halk nasıl aydınlatılır.” dedim.
Üstat fenomolojik yöntemi şöyle anlattı.
Diyelim başhaberci televizyonda anlatacak. O zaman eline bir hıyar alıp, hıyarı soyarken kendini de soyacak. Çırılçıplak olunca, bir elinde soyulmuş hıyarla çifte telli oynayacak. Yok, halka kazıklandığını göstermek istiyorsa soyunup bir kazığa oturacak. Ve makber şarkısını söyleyecek.
Hayır, halkın fiatlar yüzünden yandığını gösterecekse ispirtoyla kendini yakacak. Ve yanarken “Yandım Allahım” diyecek.
Suç Psikozu
Bir de hocam, dedim, “bu toplumda ağaç kestin, köprü yaptın, yol açtın diye mazarratlık yapanlar var. Bunlara karşı ne yapmalı.”
Üstat, “Onlara bilinçaltı metodu tatbik edilmeli.” dedi.
Üstat metodu şöyle anlattı. “adam marazallık yaptı, sen de hapse attın. Hakim tahliye kararı verdi. O zaman bilinçaltı metotla şu psikozu yaratacaksın, yeniden hapse atacaksın. Hakim yine tahliye verirse sen üçüncü kere suç psikozu yaratacaksın.” dedi.
Bu ne kadar sürer hocam, dedim. Bu beş, altı kere tekrar edilirse şartlı refleks sebebiyle kişi kendini suçlu zanneder. Ve hapisten çıkmaz. Bilinçaltı metodu bu açıdan çok önemlidir ve başarılıdır.
Üstat nargilesini çekerken gözlerini yumdu. Böylece sohbetin bittiğine işaret etti.