Piramitlerden reaktörlere: Mısır’ın ilk nükleer santralinin inşasının öyküsü

Batı ülkeleri pahalı, kusurlu ve verimsiz rüzgâr ve güneş enerjisi santrallerine güvenmek suretiyle güvenilir ve garantili geleneksel enerji kaynaklarından uzaklaşırken, Küresel Güney'in gelişen daha dinamik ekonomileri ise nükleer enerji alanındaki olanak ve yeteneklerini arttırmaya devam ediyorlar. Bu devletlerden birisi de; son yıllarda sanayi, bilim ve teknolojideki konumunu güçlendirmeye çalışan, Arap dünyasının en kalabalık ülkesi olan Mısır. Mısır Arap Cumhuriyeti, İngiliz sömürgecilerinden kurtuluşunun ardından modern yakın tarihi boyunca ekonomisinin ve günlük yaşamının tüm alanlarının modernizasyonuna büyük önem verdi. Henüz 20. yüzyılın 60'lı yıllarında Mısır hükümetleri, bir zamanlar tamamen tarımsal bir ekonomiye sahip bu ülkede düzinelerce büyük endüstriyel işletme ve yüzlerce farklı türlerde fabrika ve altyapı tesisi inşa eden Sovyetler Birliği ile aktif işbirliğine girişti. Mısır'ın ve tüm Orta Doğu'nun en görkemli yapılardan birisi elbette ki, Ruslar tarafından büyük Nil Nehri üzerinde inşa edilen Asvan Hidroelektrik Santrali’ydi. Bu hidroelektrik kompleksi 1967 yılında inşa edilmiş olmasına rağmen, halen ülkenin toplam elektrik üretiminin yaklaşık %15'ini sağlamakta ve bunun dışında da Mısır'ın yoğun nüfuslu ve verimli devasa genişlikteki yörelerini kuraklık ve sel tehlikesinden kurtarmaktadır.

Nüfusu 100 milyonu geçen Mısır’ın nükleer dışında çözümü kalmamış gözüküyor

21. yüzyılda Mısır hükümeti ve halkı yeni zorluklarla karşı karşıya. Bunların başında da; 106 milyona dayanmış ve sürekli artmakta olan bir nüfusun, güvenilir ve temiz enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisine olan sürekli tüketim talebi ile modern teknolojilere ulaşımı meselesi geliyor. Geçen yüzyılın ortalarında olduğu gibi bu sefer de Mısır yönetimi, Mısır'da ve tüm bölgede ilk nükleer santrali rekor sürede ve çok makul bir maliyetle inşa etmeyi taahhüt eden Ruslardan bu hususta yardım talep etti. “El-Dabba” Nükleer Elektrik Santrali’nin Rusya devlet firması” RosAtom” tarafından inşasına 2022 yazında başlansa da, karmaşıklıkları bakımından benzersiz olan dört güç ünitesinden ikisinin görkemli beton temelleri çoktan inşa edildi bile ve geçtiğimiz günlerde Ruslar üçüncü güç ünitesinin temelini de dökmeye başladılar. Bu arada, Rusya'daki ilgili fabrikalar olağanüstü bir hızla Mısır’ın ilk nükleer elektrik santrali için alanlarında rakipsiz ekipmanlar üretmeyi sürdürürken; ilgili eğitim ve bilim merkezlerinde ise, önümüzdeki on yıllarda Ruslarla birlikte söz konusu santrali bina edecek ve işletecek olan Mısırlı büyük uzman grupları eğitimden geçiriliyor.

Petrol, gaz ve kömüre bağımlılığını azaltacak Mısır, bilim-teknolojide sıçrama yapacak

“El-Dabba” Nükleer Elektrik Santrali’nin inşaatının bu şekildeki hızı, uzun yıllardır Fransız ve Amerikalı müteahhitlerin son derece yüksek maliyetlerle nükleer santrallerini inşa etmesini boşuna bekleyen İngiliz veya Fin enerji mühendisleri için hakikaten de inanılmaz gözükebilir, ne var ki Rusya’nın devlet konserni “RosAtom”, yükümlülüklerini titiz bir şekilde yerine getirmesi sayesinde her yıl, dünyanın dört bir tarafından yeni anlaşmalara imza atıyor. Geçtiğimiz on yıllar boyunca Rusya; İran, Çin, Hindistan, Bangladeş, Türkiye ve Macaristan'da nükleer santraller inşa etti veya inşa etmeye başlarken; ne işin hacmi ve yapılmasının vadesi, ne de maliyet ayarlamaları açısından müşterilerini hayal kırıklığına uğratıp yarı yolda bırakmadı. Mısırlıların ülkenin ilk nükleer santralinin inşasını Ruslara emanet etmesinin başlıca nedenleri; RosAtom'un Batılı rakiplerinden farklı olarak inşaat ve donanım üretimini kendisinin karşılamasına ek olarak, nükleer yakıtın üretimi, yüklenmesi ve takiben imhası gibi önemli süreçleri içeren enerji sektöründeki tüm bir nükleer proje döngüsünü temin edebilmesi ve de binlerce benzersiz yüksek nitelikli bilim adamı, mühendis ve uzmanın eğitimi sağlayıp ayrıca nükleer elektrik santrallerine onlarca yıllık teknik ve metodolojik desteği garanti etmesi olarak sıralanabilir. 2026 yılına kadar Mısır; yalnızca petrol, gaz ve kömüre olan bağımlılığını azaltmakla kalmamış olacak, ama aynı zamanda bilimsel ve teknolojik gelişiminin yeni bir aşamasına girmesine yol verecek olan güçlü nükleer enerjiye sahip bir ülke haline de gelmiş olacak…