Pervin Buldan: HDP’siz siyaset hayali kuranlara bir sözümüz var

Yayın tarihi: 26 Ocak 2021 Salı 1:02 pm - Güncelleme: 26 Ocak 2021 Salı 5:59 pm

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, hafta sonu Esenyurt ilçe binasına yapılan baskınla ilgili “Provokasyon amaçlı olan bu baskın partimizi, demokratik siyasetin dışına çekmeye yönelik komploların devamıdır” dedi. Buldan, “Hukuksuzluklar iktidar bloğunun seçim kampanyasıdır. Muhalefete düşmemek için halkı korkutma, muhalefeti bölme ve çatıştırma içindeler. HDP’siz bir siyaset hayali kuranlara bir sözüm var: Dünyada halk iradesinin önüne geçecek bir formül yok. Halk sizin olmadığınız bir ülke hayalini çoktan kurdu, sabırsızlıkla sandıkları bekliyor” ifadelerini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan partisinin grup toplantısında konuştu.

Pervin Buldan’ın konuşmalarından satır başları şöyle:

“2020 yılı çok zor bir yıl oldu. Bir yandan faşizme karşı direniş, diğer yandan da Covid’le mücadele yılı oldu. Umudumuzu ve cesaretimizi yitirmedik, kararlılığımızdan vazgeçmedik. 2021’i önemli bir kazanım yılına çevireceğimizi ifade etmek isterim. Yeni mücadele programımızla birlikte sokaklarda, parlamentoda, tarlada, fabrikada halkımızla birlikte olacağız.

Halklarımızı krizden kurtarmak, ülkenin geleceğini güçlü ve nitelikli demokrasiyle, özgürlük hukukuyla, sosyal adaletle buluşturmak temel mücadele alanımızdır. Sorumluluğumuz büyük ve ağırdır ama halkımızdan ve ikelerimizden aldığımız güçle bu sorumluluğumuzu yerimize getireceğimizden kuşkunuz olmasın. Biz çizgimizden, demokratik siyaset ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz.

Tehditlere kulak asmadık, asmayacağız, örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi geliştireceğiz. 6 milyonun iradesini yok sayanlara ve karşısında duranlara 12 milyon olarak çıkacağız.

Kaybettiklerini gördükleri için iktidar arayış içinde küçük ortağıyla birlikte. 7 Haziran’ı 31 Mart’ı bir daha yaşamamak için her türlü hile ve hurdaya başvurma peşindeler. Ortaklar gizli kapaklı görüşmeler yapıyorlar, biliyoruz, görüyoruz. Türkiye’nin yönetimine aday olan HDP’yi devre dışı bırakabilir miyiz arayışındalar.

Tüm bu hukuksuzluklar iktidar bloğunun seçim kampanyasıdır. Muhalefete düşmemek için halkı korkutma, muhalefeti bölme ve çatıştırma içindeler. Ne yaparlarsa yapsınlar kaybedecekler! Dünyada halk iradesinin önüne geçecek bir formül yok. Sandık mühendisliği yapmaya çalışanlara hatırlatırız, en iyi mühendis halktır. HDP’nin siyasetteki gücünü ve etkisini engelleyemeyeceksiniz. HDP’siz bir siyaset hayali kuranlara: Halk sizin olmadığınız bir ülke hayalini çoktan kurdu, sabırsızlıkla sandıkları bekliyor. Halk, AKP iktidarının gitmesi için seçim bekliyorum. Erken seçim olmak üzere iktidardan, AKP MHP ittifakından kurtulmanın yolu sandıktır.

Bu ülkenin en önemli ve acil ihtiyacı adalettir. Bize dayatılan adaletsiz yaşamı kabul etmiyoruz. AİHM, Selahattin Demirtaş dosyasıyla ilgili 22 Aralık’ta tarihi bir karar verdi, tahliye çağrısında bulundu. Bu karar sadece Demirtaş’la sınırlı olmayıp tüm tutuklu siyasetçileri kapsamaktadır. Avrupa Parlamentosu da, AİHM kararlarını uygulama konusunda Avrupa Komisyonu’nu harekete geçmeye çağıran bir karar aldı. Kararın Türkiye’de muhalefete yönelik yargılamaların, siyasi iktidarın talimatlarıyla gerçekleştiği konusunda ortak görüşe dayanması önemlidir. AİHM kararında Demirtaş başta olmak üzere HDP’ye yönelik dava dosyalarındaki suçlamaların siyasi baskının amaçları için üretilen kılıf olduğu vurgusu önemli yapılmaktadır. AİHM kısaca bu iktidara dedi ki, “Siz yalan söylüyorsunuz, Kürt siyasetçileri intikam hırsıyla yargılıyorsunuz.” AİHM kararı bizi bağlamaz tavrı bu davaların siyasi olduğunun başka bir tescilidir. AİHM kararı bunu tescil etti. Uluslararası mahkemeler bunu teyit ediyor.

AİHM’in yasal örgütlenme olarak tanımladığı DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in tutuklanması ve 22 yıl ceza alması da siyasidir, AİHM’den mutlaka dönecektir.

Kobani davası da siyasi bir davadır ve demokratik siyasete kurulan bir kumpastır. Kendisini siyaseten kapatmış olanlar bu ülkeye faydası olmayanlar demokratik siyaseti 15 Temmuz’un darbeci ruhuyla tasviye etme planı yapıyorlar. Karşımıza siyasetle çıkamayan iktidar bloğu, emrindeki yargı ve güvenlik mekanizmasını kullanarak HDP ile savaş içine girmiştir.

Hafta sonu Esenyurt ilçe binamıza baskın düzenlendi. Kapısı kırılarak içeri girildi binamızın. Provokasyon amaçlı olan bu baskın partimizi, demokratik siyasetin dışına çekmeye yönelik komploların devamıdır. HDP, gençlerin, kadınların, farklı toplumsal kesimlerin, inançların ve halkların bütün renkleriyle bir arada olduğu bir Türkiye tablosunudur. Partimiz, kuruluğundan beri tek eve dahi ateş düşmesin, toplumsal barış sağlansın diye Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümü için mücadele eden tek partidir. Partimiz, Sayın Öcalan’ı barışçı bir çözüm adresi, iradesi ve imkanı olarak gördüğünü her platforma açıkça dillendirmiştir ve geri durmamıştır bu yaklaşımından.

2013-15 yılları arasında bu iktidar çözüm için İmralı’ya Sayın Öcalan’la görüşmeler yürüttü. 20215 yılında Dolmabahçe’de bu görüşmelerin bir aşaması olarak heyetimizle devlet ve hükümet heyeti bir mutabakat metni açıkladı. Bunlara rağmen ilçe binamızın içindeki görüntüleri sosyal medya üzerinden yaygınlaştırıp partimizi Sayın Öcalan üzerinden terörize etmeye çalışanlara sesleniyoruz: Size buradan ekmek çıkmaz, HDP bildiğinden şaşmaz. Devletin güvenlik bürokrasinini siyasallaştıranlar, hukuk ve demokratik hakları çiğneyenler hukuk önünde halka yaptıklarının hesabını verecekler.

20 yıl öncesinin Kürt düşmanı zihniyeti, bugün AKP döneminde ne yazık ki zirve yaptı. Bilsinler ki bu komplolar bize ve halklarımıza geri adım attırmadı, attırmayacaktır. Bizde bu komploları boşa çıkaracak mücadele birikimi var. Günün sonunda kaybedecek olan kendileri olacaktır. Bugün adaleti ortadan kaldıranlar, yargıyı kendi iktidarlarını ayakta tutma aracı haline getirenler, AYM’ye kayyım atayanlar, adaleti kendileri için isteyenler bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmaktadır. Adalet acil bir ihtiyaçtır. Adalet sosyal medyadan aranan bir olgu olmaktan çıkarılmalıdır. Bizim derdimiz çökertilen hukuk sisteminin yeniden inşasıdır. AİHM kararı hukuka dönüş için AKP’nin önüne konan yol haritasıdır. Bu kararı ya uygulayacaklar, ya uygulayacaklar. Başka bir çıkış yolu, alternatif asla yoktur.

Demirtaş’ı da Yüksekdağ’ı da İdris Baluken’i de leyla Güven’i de, tutuklu bulunan tüm arkadaşlarımızı serbest bırakın. AİHM kararı bizi bağlamaz diyen Erdoğan’a soruyorum: Sizi ne bağlar? Darbe hukuku mu bağlar? AİHM kararını tanımayarak Kürtlere yaşam ve siyaset alanı bırakmayarak yüzünüzü Avrupa’ya dönemezsiniz çünkü yüzünüz olmaz. AB ile ilişkileri ilerleteceğiz diyen iktidara hatırlatmak isteriz. Zamanın başbakanı da AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer demişti, gereğini o zaman yapmadılar. İktidardan gitmelerinin yolunun Kürt sorununun çözümsüzlüğünden geçirdiler. AB’nin yolu Kürt sorunun demokratik çözümünden geçer. AİHM kararının uygulamasından geçer, adalet ve hukuk sisteminden, düşünce ve ifade, demokrasiden ve barıştan geçer. AB’nin yolu İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasından, tecritin kaldırılmasından, kayyımların kaldırılmasından, tekçilikten değil, çoğulculuktan geçer. İktidarın bu adımları atacak iradeye sahip olmadığını biliyoruz. Demokrasiye, Kürt’e eleştirile düşman, adalete düşman iktidar bırakın AB’ye üyeliği, kıyısından bie geçemez. AB’ye üyelik süreci iktidar değişimiyle mümkün olur. Türkiye halkları bu değişimi başaracak güce sahiptir.

Adaletsizlik ve hukuksuzluğun en ağır yaşandığı bir diğer alan hem ekonomiden kaynaklı uygulamalar hem de cezaevinde yaşanan sorunlar. İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı uygulanan ağırlaştırılmış tecrite karşı 27 Kasım’da cezaevlerinde başlatılan ve uyarı için süren dönüşümlü açlık grevi 61. gününde. Yapılan destek grevleri Mahmur’da 40. gün, Yunanistan’da 23. güne girdi. 1982, 19 Aralık 2000, 2012, 2018 bu dört tarihe özellikle dikkat çekmek istiyorum. Bu tarihlerdeki açlık grevlerinin sebep sonuçlarını okuyamayan devlet aklıyla karşı karşıyayız. Bu yüzden bir grev daha başladı. Henüz geç kalınmadı. Özellikle iktidara çağrı yapmak istiyoruz: Devlet adım atmalı, talepler yerine getirilmeli. Nedir talepler? Ağırlaştırıcı tecritin son bulmasıdır… İkincisi cezaevlerindeki hak ve hukuksuzluğa son verilmesi. Üçüncü sebep, cezaevleri kendilerine dönük yapılan sistematik uygulamaları protesto ediyor. Dışarıda tüm yaşamı yangın yerine çeviren baskıcı politikaları son bulması için çağrı yapıyor. Ortada olan bir tecrit değildir, aşmıştır. Derinleştirilmiş, mutlak bir tecrit söz konusunudur, ağır bir işkence ve insanlık suçudur. Her tarafa yayılmış durumdadır. Israrla topluma kanıksatılmaya çalışılıyor. Biz buna izin vermeyeceğiz. Cezaevi ve kelepçe iktidarına dönüşmüş iktidarı uyarıyoruz: Bu açlık grevinin dönüşümsüz ve süresiz eyleme dönüşmesi, pandemi koşullarında ciddi sonuçlara yol açabilir. Talebimiz tutsakların sesisinin duyulmasıdır. Belirtelim bir kez daha, talepleri, bizim de taleplerimizdir.

Bu hükümet döneminde gerçekler karanlıkta değil, ışığın altında kaybolmaktadır. Buna karşı tek ve en etkili yöntem direnmektir, mücadele etmektir. Hukuksuzluğa karşı cezaevleri, hak, hakikat direniyor.

Ekonomide yaşananlar milyonları ilgilendiriyor. Bu iktidarın ürettiği tek şey kriz. Ekonominin ne hale geldiğini görüyoruz. Kriz her geçen gün ağırlaşmaktadır. Bu ülkede insanlar geceleri aç yatıyorsa, gidecek yer bulamıyorsa, yarınlara miras olarak yoksulluğu bırakıyorsa o ülke çöküyor demektir. İsraf, torpil, yolsuzluk, rant, işsizlik, açlık ve yoksulluk kavramları TC tarihinin hiçbir döneminde bu denli dile getirilmemiştir. İşsizlik, açlık ve yoksulluk adeta bu dönemde zirve yapmıştır. Çıkıyorlar işsizliğin azaldığını iddia ediyorlar. Rakamlar vererek insanların kafasını karıştırıyorlar. İnsanlar umudunu yitirdiği için iş başvurusu yapmıyor, iktidar da bunu kullanıyor. Dün esnafların kredi borçlarını 6 ay erteleyeceğini açıkladılar, kendi yandaşlarının borçlarını sıfırlayan iktidar bunu lütuf gibi sunuyor. Esnaf bir yıldır pandemiden iş yapmadı. Çözüm tümüyle silmek olmalıdır borçları.

Sanırsınız ki muhalefetteler ve iktidara gelince söyleyeceklerini yapacaklar gibi konuşuyorlar. İktidarlar ve yapmadıkları bir sürü şey var, istikrar adalet yok. Kriz var, toplumsal, siyasal alanda, yaşamın her alanında kriz var ve ortada hiçbir şey yok. Demokrasi, hukuk, adalet yok ve bunlar olmadan istikrar olmaz.