Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP organizasyonunda geçen hafta gerçekleştirilen ‘Türkiye Yüzyılı’ başlıklı toplantıda ‘Türkiye Yüzyılı’ isimli bir şarkı da seslendirilmişti. Bu özel beste bu kez de 1 Kasım’da Beştepe Sarayında düzenlenen Polis Amirleri Eğitimi Merkezi (PAEM) Komiser Yardımcıları mezuniyet töreninde seslendirildi. AKP’nin seçim ve propaganda parçasının Polis Akademisi bandosu tarafından seslendirilmesi skandalı çok ciddi eleştirile maruz kaldı.

Bugüne kadar AKP’nin Türkiye’yi parti devletine çevirmeye çalıştığının sayısız kanıtını yaşandı, her seferinde “bu kadarı da olmaz” artık dendi. Benim de mezunu olduğum Polis Akademisinin, diğer polis eğitim kurumlarının ve teşkilatın birçok toplantısına katıldım. Ancak havsalamızı aşan ölçüde, polisin günlük siyasete alet edilmesinin bu kadar uç örneğini ilk kez yaşadık.

Kamuoyu özellikle bu seçim şarkısı üzerine yoğunlaştı ancak sorun keşke sadece burada kalsaydı! Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tüm yönetici kadrosunun eksiksiz katıldığı görülen töreni baştan sona dikkatlice izledim, diğer önemli gördüğüm tespitlerimi de paylaşıp konuyu tahlil etmeye çalışacağım.

Polis Mezuniyet Töreninde AKP Toplantısı İzleri

“Etrafımızda hangi oyunlar ve tuzaklar kurulursa kurulsun cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Liderliğinde Türkiye’nin huzur ve güven mücadelesini veriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım, analarımızın duaları ile büyüdük, helal süt emdik. Ay yıldızlı bayrağımız da Ezan-ı Muhammediye de milletimizin namusu ve emanetidir. Bu uğurda fedai can etmeye hazırız. Tek vatan, tek devlet, tek bayrak ve tek millet şiarımızdır. Allah bizi teşkilatımıza, devletimize, milletimize ve Sayın Cumhurbaşkanım, sizlere mahcup etmesin…“

Yukarıdaki cümleler AKP gençlik kolları toplantısında konuşma yapan bir partilinin değil, kurs dönem birincisinin törende yaptığı konuşmadan cümleler. Mezun öğrencinin, (iktidar partisinin siyasal söylemlerini anımsatan) konuşmasındaki içerik ve üslup, bu metnin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın redaktesinden geçmiş olabileceği izlenimini verdi mi size de?

Diğer konuşmacılardan Polis Akademisi Başkanı Prof.Dr Yılmaz Çolak, Cumhurbaşkanının kendilerini “milletin evinde ağırladığı ve teşrifleriyle onurlandırdığı için şükranlarını” arz etti. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ise Cumhurbaşkanına sürekli zatı devletleri” diye hitap ettiği konuşmasında AKP’nin “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun önemini vurguladı.

Erdoğan Muhalefet Eleştirilerini Polise Alkışlattı

İçişleri Bakanı soylu da hep “zatı devletleri”ne yönelik yaptığı hitabında, son dönemin Cumhuriyet tarihinde polisin en başarılı dönemi olduğunu iddia etti. Soylu “ailelerince ayet-el kürsi ile büyütülen” mezunlara “göreve ve operasyonlara da ayet-el kürsi ile ve abdestli olarak gitmeleri” tavsiyesini verdi.

Törende Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması baştan sona bir meclis grubu konuşması gibi siyasi içerikliydi. “Türkiye dünyada en fazla dezenformasyona maruz kalan ülkedir. Kızılay’da bomba patlatmakla yalanı bir silah olarak kullanmak arasında hiçbir fark yoktur” dedi. Yine ağır şekilde CHP ve Kılıçdaroğlu’na yönelik yaptığı eleştirilere tüm salon istisnasız alkışlayarak destek verdi. Erdoğan’ın “ama unutmayın, siz burada önemli bir görevi üstleniyorsunuz, vesayet güçlerine en ufak bir fırsat vermeyeceksiniz” şeklindeki açık destek talebi de polislerin alkışlarıyla yanıtlandı. Tören yine Ankara İl Müftüsü ile birlikte yapılan göreve uğurlama toplu dualarıyla bitti.

Bu günlerde ayrıca, yedi yıl önce kapatılan Polis Akademisi Lisans bölümünün yeniden açılmasını sağlayan Kanun değişikliği Meclisten geçti. İlk bakışta olumlu görülen bu adımın arkasında hangi amaçlar olabilir, bunu da irdelemeye çalışacağım.

Polis Akademisinin Lisans Bölümü Yeniden Açılıyor

Meclis’teki torba yasa tasarısının Genel Kurul’da yasalaşmasıyla, 2015’te (17-25 Aralık 2013 süreci sonunda) kapatılan Polis Akademisinin lisans bölümü “İç Güvenlik Fakültesi”nin tekrar açılması süreci başladı. Fakültenin yeniden açılması Emniyet çevrelerinde genelde olumlu karşılandı.

Polis eğitim sisteminde halen bulunan Polis Akademisine bağlı üç temel kurumu kısaca açıklamakta yarar görüyorum. Emniyetin polis memuru ihtiyacı önemli ölçüde lise mezunlarının alındığı 2 yıllık Polis Meslek Yüksek Okullarınca (PMYO) karşılanıyor. Ayrıca dört yıllık üniversite mezunlarının alındığı polis memuru yetiştiren 8 ay süreli Polis Meslek Eğitim Merkezleri (POMEM)bulunuyor. Üçüncü olarak da (son 7 yıldır) amir yetiştiren PAEM var.

Bizim zamanımızda, yani 2015’e kadarki sistemde ise Komiser Yardımcısı (ve ileride Emniyet Müdürü) olabilmek için Kolej ve Akademi toplam 8 yıl eğitim görmek gerekiyordu. Bugün Polis Kolejine aldığı çocuğun 8 yıl sonra mezun olmasını beklemeye tahammülü olmayan AKP (FETÖ gerekçesi ile) 4 yıllık (lise dengi) Kolej ile 4 yıllık Akademi eğitimini kaldırdı.

2015’deki yasa değişikliği ile Polis Akademisine bağlı 4 yıllık Güvenlik Bilimleri Fakültesi kapatılınca bu açığı gidermek için yeni bir sistem devreye sokuldu. 4 yıllık üniversite mezunlarının Polis Akademisi bünyesinde 9 ay eğitimle komiser yardımcısı oldukları Polis Amirleri Eğitim Merkezi (PAEM) açıldı.

Bu sistemde, herhangi bir üniversitenin bir bölümünden mezun olan iki gençten birisi POMEM’i bitirince polis memuru oluyor. Diğer arkadaşı ise PAEM’i kazanmışsa üniversite sınıf arkadaşının amiri olarak mesleğe başlıyor ve Emniyet Müdürü rütbesine kadar yükseliyor. Bu iki okuldaki eğitim müfredatı ve süresi de birbirinden pek de farklı değil.

Mezunlarını Göremeyecekleri Eğitim Sistemini Neden Başlatıyorlar?

AKP iktidarı ‘giderayak’ Polis Akademisinin lisans bölümü olan “İç Güvenlik Fakültesi”nin tekrar açılmasına neden karar vermiş olabilir? Hep kısa dönemli sonuçlar almaya odaklı AKP’nin, ilk mezunlarını muhtemelen göremeyecekleri bu fakülteyi açmasındaki amaçları nedir? Tüm düzenleme ve icraatlarında öncelikli amaçlarının siyasal fayda sağlamak olduğu bilinen iktidar kendine yeni bir fırsat alanı mı yaratıyor acaba?

FETÖ’yle mücadele çerçevesinde 2016’dan itibaren 35 bin civarında polis memuru, amiri ve müdürü atılınca teşkilatta ciddi bir personel açığı doğmuştu. İktidar bu açığın çok daha fazlasını kısa sürede doldurmak için polis eğitim sistemini yukarıda açıkladığım şekilde yeniden kurguladı. Polis Akademisi başkanının açıklamasına göre, bugün teşkilattaki yönetici-amir sınıfı toplamının yüzde 80’i jet hızıyla bu sistem içinde yetiştirildi. Yukarıda bahsettiğimiz siyasal görünümlü mezuniyet töreni de işte bu okulun 6. dönem mezunları için yapılmıştı.

Herhangi bir 4 yıllık fakülte bitirmiş gencin 9 aylık eğitimle Polis Amiri olarak teşkilata atanmasının emir, komuta ve disiplinde çok ciddi sorunlar yarattığı görüldü. Mesleki teorik, pratik bilgi birikimi ve oturmuş bir disiplin anlayışı edinemeden polis yöneticisi olunamayacağını teşkilatın tüm yöneticileri bilir. FETÖ gibi sıra dışı bir sebeple (aslında bir süreliğine) kapatılan Polis Akademisi lisans bölümünün bir şekilde tekrar açılması bir zaruretti. Bunu AKP iktidarı yapmasaydı da olası yeni iktidar döneminde bu okul mutlaka yeniden açılacaktı.

AKP iktidarı bu yasal düzenlemeyi seçim öncesi yaparak, yeni sistemi de kendi anlayışı doğrultusunda dizayn etme fırsatını elden kaçırmak istemedi. TBMM’de kabul edilen yasa hükmüne göre fakültenin yönetim ve eğitim kadrosu altı ay içinde atanacak ve ilk dönem öğrenci alımları yapılacak. İktidarın il ve ilçe yönetimlerinden, iktidar yanlısı bürokrasiden gelen listeler, talepler “değerlendirilecek”. Listeler muhtemelen bugünden hazırdır. Bu avantajları olası yeni iktidara bırakmak isterler mi hiç?

Herkes Hayal Eder AKP Yapar!

Polis Koleji ve Akademisi dâhil 37 sene Polis Teşkilatı içinde bulundum, üst düzey görevler aldım ve 2016 yılında Polis Başmüfettişi olarak emekli oldum. Her dönemde siyasal iktidarların Polis Teşkilatı üzerinde ideolojik tahakküm kurma çabalarına tanık oldum. Süleyman Demirel ve Turgut Özal dönemlerinde de polisin siyasallaştığı eleştirileri vardı.

Eski dönemlerde de Valiler, Kaymakamlar, İl Emniyet Müdürleri vb. üst bürokrasinin makam ve kişisel ikbal uğruna siyasal iktidarla yakınlaşması örnekleri görülürdü. Ancak bu siyasal ilişkiler olabildiğince gizlenmeye çalışılır, tarafsız görünmeye özen gösterilirdi. Olur da partizanlık yönünde bir eleştiriye maruz kalırlarsa yöneticiler “biz iktidarın değil devletin polisiyiz, mülki amiriyiz…” gibi açıklamalar yaparlar, durumu kurtarmaya çalışırlardı. Günümüzdeki fark ise; böylesi tarafsız görünüm verme çabaları iyice yok oldu.

iktidarın propaganda aygıtı A Haber’in ekran yüzü ve parlamento muhabirinin EGM “Medya, Halkla İlişkiler ve Protokol Daire Başkanı” yapılması bu konuda dönüm noktası oldu. Bu makam aslında 1. Sınıf Emniyet Müdürü rütbesi gerektiriyordu. Bu atamadan sonra EGM açıklamaları çok daha siyasallaştı.

Siyasal partilerin yaptıkları açıklamalara devletin Emniyet ve Jandarma kurumları en üst düzeyden, siyasal içerikli, sert polemik üsluplu çat çat yanıtlar veriyorlar. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hakkında yeni sansür yasası kapsamında suç duyurusunda bulunan EGM siyasete taraf olmakta sakınca görmüyor. Bürokrasinin ciddiyetine ve tarafsızlığına aykırı bu tutumlar, resmi kurumların siyasal angajman içine girdikleri iddialarına haklılık kazandırmaktadır. Böylesi açık partizanlıkların bu ciddi kurumlara vermiş olduğu zararları maalesef hiç dikkate almadıkları görülüyor.

Emekli Emniyet Müdürü Yusuf Fidan