‘Palyaço Yakup’ lakaplı Yakup Topçuoğlu hayatını kaybetti

Yayın tarihi: 25 Şubat 2022 Cuma 1:02 pm - Güncelleme: 25 Şubat 2022 Cuma 1:04 pm

Türkiye’nin ilk palyaçosu ünvanına sahip ‘Palyaço Yakup’ Yakup Topçuoğlu geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

‘Palyaço Yakup’ lakabıyla tanınan Yakup Topçuoğlu 94 yaşında Çanakkale’ye bağlı Gökçeada’da kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Türkiye’nin ilk palyaçosu ünvanına sahip Toçoğlu’nun ölüm nedeni kalp yetmezliğinden olarak açıklandı.

Geçtiğimiz yıl Mehmet Ünlü’ye Gökçeada’daki evinde bir röportaj veren Palyaço Yakup’un son sözleri “Bundan sonra kimseyi güldüremeyeceğim” olmuştu.

MEHMET ÜNLÜ’NÜN KALEMİNDEN PALYAÇO YAKUP…

Yarım asırdan fazla; fuarlarda, şenliklerde, düğün salonlarında, çok sayıda etkinlikte milyonlarca çocuğu eğlendirdi, moral verdi ve Türkiye’nin ilk palyaçosu ünvanına sahip “Palyaço Yakup” olarak bilinen Yakup Topçuoğlu, halen 93 yaşında Çanakkale-Gökçeada’daki evinde yaşamını sürdürüyor.

Uzun yıllar İstanbul’da çeşitli gazino ve eğlence mekanlarında palyaçoluk yaptıktan sonra Gökçeada’da, ünlü İtalyan ressam Salvador Dali tarzında, dinazor gibi çeşitli heykellerle süslü bir pansiyon işletti.

Yakup Topçuoğlu, Türkiye’de ilk palyaço olmasının yanısıra; trompet ve keman çalarak da müzisyenlik yaptı ancak yetinmeyip, heykeltraşlık, boksörlük ve balıkadamlık da en büyük hobileri arasında yer aldı. Fakat “beş parmağında, beş marifet” sözcüğü sanki onun için geçerli değil, zira vakit buldukça amatörce başladığı resim çalışmalarını da zamanla profesyonel hale getirdi. Bugüne kadar yaklaşık küçük büyük çeşitli ebatlarda yaklaşık 100 kadar tablo yapan Topçuoğlu, tanınmış kişilerin resimlerini de kolleksiyonu arasına eklemiş durumda.

SAHNEYE HAZIRLIK

Yakup Topçuoğlu; komedyenleri, komikliği çok sevmesi nedeniyle, insanları ve özellikle çocukları güldürmek üzere komedyen olmak için çalışmalara başlar. Öncelikle Hacivat ve Karagöz oynatmaya karar vererek harekete geçen Topçuoğlu o günleri şöyle anlatıyor:
“Küçük yaşlarda nereden aklıma geldiyse kartondan karagöz hacivat yaptım. Bizim evin sokak kapısından girişinde 4-5 metre kare bir boşluk vardı. Rahmetli annemin yemenisinden küçük bir de perde hazırlayıp lamba yaktım. Mahallenin çocuklarını toplar onlara gösteriler yapıp, karşılığında tırtıllı olan 1 kuruş alırdım. O zamanlar sahne hayatına ilk aşılandığım zaman oldu. Komikleri çok severdim, Bal Arıları, Ateş Böcekleri gibi. Türk Müziği’nin usta yorumcusu Adnan Şenses’in ağabeyi Lütfü Ertuğral ile komedyen grubu kurduk, adımız da Palavracı Kardeşler” idi. 4-5 sene sahnelerde gösteri yaptık, çok da tutuldu. Bir çok, gazinoda, düğün salonlarında program yaptık. O zaman Türkiye’de iki komedyen grubu vardı, üçüncüsü bizdik.”

PALYAÇOLUĞA ADIM

“Bir arkadaşım, kızının doğum günü partisine davet etti. gelecek çocukları güldürmek için arkadaşın pijamasını giydim. kadınlarda allık, ruj ve kaş kalemi ile yüzüme makyaj, karnıma da yastık koyup kendimi palyaçoya benzettim. Zamanında sirklerde, filmlerde izlediğim gösterilerdeki palyaçoları izleyip aklımda kalanlarla güzel bir program yaptım. Çocukların yanında büyükler de çok gülüyorlardı. O gün çocukların yüzünde gördüğüm mutluluk beni çok büyüledi. İşte o günden itibaren palyaço olmayı kafama koydum.”

ÇOK ÖZEL BİR ENSTRÜMAN: TESTERE

Küçük yaşta bir nalburda çırak olarak çalışırken, ustaların alacakları testerelerin teneke veya çelik olup olmadığını anlamak için fiske vurduklarında çıkan sesten etkilenen Topçuoğlu, testereden enstrüman oluşturma fikri hakkında şunları söylüyor:

“Hani bir güreşçinin kafa kolu vardır, veya boksörün direği, aparkatı vardır, yani yenici bir oyunu. Benim de bir palyaço olarak insanların hayret edeceği bir oyunum olsun istedim. 10-15 yaşlarında iken annem beni yaz tatillerinde Kadıköy’de bir nalbura çırak olarak verdi. İnşaat ustaları testere almaya gelirlerdi. Testerenin çelik mi teneke mi olduğunu anlamak için dizlerine sıkıştırırlar, fiske vurarak ya da tırnak atarak sesini dinlerlerdi. Teneke ses çıkartmaz, çelik ise melodik bir ses çıkartırdı. Yıllar sonra testereden gelen ses aklıma geldi. Neden bu sesi müziğe çevirmeyeyim diye düşündüm. Testereler üzerinde ses çıkarma denemeleri yapmaya başladım. Küçüklerinden istediğim sesi elde edemediğim için uzun boyuttta testereler yaptırdım. Bir süre sonra istediğim sesi yakaladım. Ve o günden sonra keman yayıyla istediğim her şarkıyı çalmaya başladım.”

Yakup Topçuoğlu, testerenin sap kısmını iki bacağı arasında sıkıştırarak dik tuttuktan sonra, bir eliyle keman yayını tırtılsız düz kısmına hafif dokundurduğu testereyi diğer eliyle sağa sola eğerek melodi çalıyor. Melodiler, adeta ıslık sesi veya bir sopranonun sesi gibi kulaklara yansıyor.”

EN BÜYÜK DESTEĞİ EŞİ VİLDAN HANIM

Edirneli Vildan Topçuoğlu (Bilgiseven) ile evli olan ve Gökçeada’da uzun yıllar Kafe-Reatoran ve pansiyon işleten Yakup Topçuoğlu, “Palyaço Yakup’un yeri” adını verdiği mekanında Türkiye’nin bir çok yerinden gelen konuklarına, renkli kişiliği kadar eğlenceli ortamlar sundu.

Yakup Topçuoğlu’nun açtığı sergilere katkılar veren eşi Vildan Topçuoğlu da; “Resim ve heykel yapımında kendisine yol gösteririm. Benim görüşlerime değer verir. Ama Yakup Bey, doğal bir yetenek sahibi. Hiçbir eğitimi yok. Ne resimde ne heykelde hiçbir eğitim almamasına rağmen tamamen Allah vergisi bir yeteneği var” diye konuşuyor.