Özel'in MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin Abdullah Öcalan çağrısına ilişkin " Devlet bey zaten çok sık döner, o döndü diye biz de doğru bildiğimizi söylemekten geri durmayacağız. Geçmişteki laflarının tekrarıdır, yine Meclis'i dışlamaktadır. Ne yapılacaksa TBMM'de yapılacak, şeffaflıkla yapılacak, tutulamayacak bir söz verilmeyecek ve samimiyetle yürütülecek. Tam bir mutabakat olmadan sonuç olmaz, olmayacak. Daha sonrası daha kötü başlayacak ve daha kötü üzüleceğiz" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, MHP grup toplantısında "Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere sesleniyorum; Türkiye'ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun gelsin TBMM'de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Her adımı atmaya kararlı, inançlıyız" ifadelerini kullanmıştı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel açıklamasında şunları kaydetti:
YENİDOĞAN ÇETESİ TEPKİSİ
"Geçen hafta insanlık adına utandığımız haberler aldık, para için yeni doğmuş bebeklere musallat lan bir şebeke ortaya çıktı. Bebekleri annesinin kucağına kavuşmadan kuvöze alan ve bunu yaparkenki süreçte bebeklerin sağlığı ile oynayan çetenin yaptıkları hepimizi insanlığımızdan utandırdı.
"AİLELERDE BİR TRAVMA YARATTI"
Çok da berbat bir şey yaptı bu çete sağlık çalışanlarına pandemide duyulan güveni bir düşünün bu çürük elmalar, hekimleri yeni doğan hemşirelerini sağlık emekçilerini zan altında bırakan, geçmişte evladını kaybetmiş ailelerde bir travma yarattı. Kolay da atlatamayacağız. Hepimiz çok üzgünüz.
Devlete olan güvenin azalmasıyla CHP'ye ihbarlar yapıyor. Meselenin şu ana kadarki kısmı gösteriyor ki maalesef yine haklı çıktık. Sağlığı piyasalaştırmayın, özel hastanelere bu kadar alan açmayın, devleti bu alandan çekip bu alanı sermayeye açmayın derken, ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı.
Öyle bir noktadayız ki son 3 sağlık bakanının 2'sinin özel hastanesi var zaten. Bir tanesi de bu olaylar yaşanırken il sağlık müdürü o da şimdiki bakan.
"BEBEKLER ÖLMEYE DEVAM EDECEKTİ"
Savcı tehdit edilmese, o hastanelerin yenidoğan ünitelerinde bebekler yatıyor olacak. Geçen sene eylülden ekimden itibaren bebekler ölmeye devam etmiş, bebekler ölmeye devam edecekti. Yenidoğan bebekleri hasta ederek kazanç sağlamaya çalışanlara olanak sağlayanın bu iktidarın sağlık politikaları olduğunu görmeyenler hiçbir şeye şaşırmasın bu ülkede.
İlk yapılması gereken iş şu anki Sağlık Bakanı'nın, toplumla inatlaşmamak için görevi bırakması lazım Kendisini kişisel sebeplerle değil, ilkesel bir yerden istifaya davet ediyorum. Şu anda işgal ettiği konum adaletin önünde engeldir, milletin vicdanının önünde fevkalade engel bulunmaktadır.
"SUÇ DUYURULARINDA BULUNUYORUZ"
Bugün arkadaşlarımız gerekli başvuruları yapacak. Suç duyurularında bulunuyoruz, bu meselenin hukuken takipçisi olmaya devam edeceğiz.
HASTANELER KAMULAŞTIRILSIN
Bu soruşturmada 19'da 18 yandaşların hastaneleri var, her meselede ben buradayım diyen şimdi sıvışıyor. Bu konuyu bütün milletimizin bilmesini isterim ki hangi görüşten olursa olsun edepsiz edepsizdir bebeklerimizin canına mahal olanın yeri cezaevidir.
Bir kez daha bu Meclis nasıl Fethullahçı çetenin hastanesini okulunu fabrikasını bedelsiz olarak kamulaştırdıysa, OHAL'de yani KYK çıkardı. Şimdi OHAL'e gerek yok bu hastanelerin tamamını ibreti alem olsun diye yarın öbür gün bu hastaneler el değiştirir gibi yapıp ruhsat almasın diye, olay soğuyunca ruhsat iptalleriyle geri dönemsin diye, ibreti alem için bir an evvel kamulaştırmalıdır.
FETHULLAH GÜLEN'İN GÜNAHLARINA ORTAKLAR ÇIKIŞI
Bu çürüyen sistemin bu hale gelmesinin iki kolu var biri iktidarda diğeri şimdi morgda sonra defnedilecek. 15 Temmuz'da silahlı bir terör örgütü oldukları orta çıkan Fethullahçı Terör Örgütü'nün başı Pensilvanya'da öldü. Bu ülkeye çok büyük kötülükler etti. Sorularını çaldığı gençler, mülakatta kendi çetesinden değil diye elettiği gençler, kurumlarda mobbing yaparak işinden ettikleri, darbe sırasında akıttığı kanlar hepimize yaşattıkları bunların hepsiyle birlikte bu dünyada hesap vermeden, Sözde müttefik ABD'nin nasıl amirliğine soyunduğunun ispatıdır, ama onu oradan alamamakta dış politikada ne kadar aciz olduklarının, bu ülkede darbeye kalkışmış bir çetenin liderinin ABD'den alamamış olmak, hele bir dönem ver papazı al papazı deyip buradaki papazı jet uçağıyla yollayıp bizim papazın orada kalmasına sessiz kalanlar şimdi çıkmışlar arkasından konuşuyorlar.
Bu ülkedeki insanların inancına göre, bir çeşme yaptıysanız bir vakıf kurduysanız, sevap kapısı ölseniz de açık kalır. Ama bu bu Fethullah Gülen'in günah kapısı açıktır yazılmaya devam edecek ama o ne istediyse verenlerin de günah defterine bunlar işlenmektedir
Yetkiyi FETÖ ile mücadele diye aldılar, ne kadar solcu varsa KHK ile attılar. Hangi görüşten olursa olsun KHK ile Meclis’in yetkisi OHAL’de Erdoğan tarafından kullanılırken, iftirayla yanlış tespitle, evladını okuturken imkan yok, evladını bunların dersanesine yollamışlar gibi makul terörle ilişkili olmayan kişilere hakimler ‘sen suçsuzsun kardeşim’ diyorsa, hangi birisini bir gün daha işine iade etmiyorsanız aynı vebali siz de alıyorsunuz.
"MANİSA'NIN ONURUDUR GURURUDUR"
Ben Fernas işçilerine yürekten teşekkür ediyorum. Bu millete çok önemli bir şey gösterdiler. İnsanlık dışı şartlarda çalışanlar Soma’dan çıktılar Ankara’ya yürüdüler. Yalınayak durdular, parklarda yattılar. Bağımsız Maden İş Soma’nın onurudur, Manisa’nın onurudur. Duymuş bir yerden zevzek, ‘Özgür bey de o sendikayı sevmiyor’ diyor. O sendika Manisa’nın onurudur gururudur.
Buradan ifade ediyorum 1 Ocak tarihinde, bunlara hakkını vermeyiz diyenler olursa, bu parti ve Fernas işçilerinden çok şey öğrenen Türkiye kamuoyu onların yanındadır. Sakın buna kalkışmayın. 30 bin liranın altında bir asgari ücret asla kabul edilemez.
Bugün Esad Suriye’de genel af ilan etti. Tam zamanı Esad ile el sıkışmanın Türkiye’dekileri Suriye’ye geri yollamaya. Bu (Erdoğan) Esad’la konuşacağına, Almanya’ya ‘Korkmayın Lübnan’dan gelirlerse de size geçemezler’ demektedir. Sayın Erdoğan bizim işsizimiz bize yetmektedir, bizim yoksulumuz bize yetmektedir. Evlatlarımız işsizlikten kırılmaktadır. Buradan sonra yapılacak anlaşmanın Avrupa’nın mültecisini Türkiye’de tutup aferin almak değil Türkiye’deki sığınmacı sorununu çözmektir. Yapacaksan yap yoksa çekil oradan. Yoksa biz geleceğiz biz yapacağız."
ERDOĞAN'A SIĞINMACI TEPKİSİ
Özelikle Alman şansölyesi Olaf Scholz Türkiye'ye geldi döndü. Sayın Scholz'un keyfi yerindeydi. Almanya'daki sığınma talebi kabul edilmeyen Suriyelilerin yada Afganlıları Türkiye'ye yollamak istiyordu bunları 1'er uçak olarak anlaştıklarını, İlk aşamada 5 bin kişinin geleceğini ve Türkiye'nin bunu kabul edeceğini söylediler. Buradan önce yalanlama gelmedi şimdi biz ifade ettiğimizde çarpıtmamalar böyle bir şey yok dediler. Esas Alman gazetecinin sorusuna şu yanıtı verdi. Alman gazeteci sordu " Bugün siz Almanya'daki mültecilerin gelmesi ya da Suriye'den yeni mültecilerin gelmemesi için Scholz ile nasıl bir işbirliği yaptınız . Erdoğan cevap veriyor " Suriye'den gelenler konusunda kapımız hep açık olmuştur şu anda da açıktır. Lübnan'da da gelenler olursa biz onlara kapımızı açarız. Olaf Scholz gülüyor elini uzatıyor teşekkür ediyor gidiyor. Esad Suyriye'de af ilan etti, Esad ile anlaşman lazım. Esad ile görüşüp anlaşıp eldeki Suriyelileri memleketlerine yollamaya uğraşacağına Almanya'ya korkmayın Suriye'den gelene de Lübnan'dan gelene de kapımız açık diyor
YAPACAKSAN YAP YOKSA ÇEKİL ORADAN
Sayın Erdoğan bu ülkede bıçak kemiğe dayanmıştır. Bizim işsizim bize yetmektedir. Evlatlarımız işsizlikten kırılmaktadır. Bundan sonra yapılacak anlaşmanın Avurpa'nın mültecisini Türkiye'de tutmak bunun karşılığından Almanya'dan aferin almak Euro almak değil Türkiye'nin çıkarına uygun olarak sığınması sorununu çözmektir. Yapacaksan yap yoksa çekil oradan biz geleceğiz biz yapacağız.
DEVLET BAHÇELİ'YE CEVAP
Bugün kimileri, tarihin akışın değişeceği bir gün olarak ifade ediyorlar, onu tarih gösterecek, Bugün Sayın Bahçeli'nin TBMM'de yaptığı konuşmayı takip ettik. görülüyor ki kapalı kapılar ardından bir takım müzakereler yürütülüyor. Bir takım sözler alınıp veriliyor. TBMM'nin yetkisinde olan bir af Sayın Bahçeli'nin kendi ifadesiyle, kendi iradesiyle başka hiçbir şeye gerek olmadan tecrit kaldırılsın Abdullah Öcalan Meclis'e gelsin, ona yan salonda bir kürsü verelim. Kendisinin de konuştuğu kürsüdür aslında. Oraya gelsin örgüte silah bırakma çağrısı yapsın bütün sorunlar bitmiştir başka bir şeye gerek yoktur diyen bir dille karşı karşıyayız.
Geçen hafta da söyledim. Türkiye'de bir daha şehit gelmeyecekse, bir daha kan akmayacaksa anaların gözyaşı duracaksa Kürt'ün de Türk'ün de anasının gözünden akan yaşlar duracaksa bu ülke bir ve beraber olacaksa askere Mehmetçiğe namlular doğrulmayacaksa bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir. Kim ne söylüyorsa bütün geçmişten yaşadıklarımıza rağmen sözlere kıymet veriyoruz ve CHP olarak diyoruz ki " Bu ülkede terörün bitmesine annelerin gözünün yaşının silinmesine biz tam destek vereceğiz."
Ancak bunu yapan kişiye bugün kendine sanki bunu tek başına yapacakmış o söyleyince olacakmış diye olmayan bir güç kudret önem atfeden kişiye şunu söylemek isterim. Biz geçmişte o partiyle sizinle kurduğumuz gibi ilişki kuruyoruz diye sadece el sıkışıyoruz size sorduğumuz soruyu onlara da soruyoruz. Yada seçimlerde adayımıza Kürt seçmenden destek alıyoruz diye bize ne sahte videolarınız kaldı ne etmediğininiz hakaret kaldı. Bu CHP'liler ki hepsinin gerçek anlamda milliyetçiliğinin zekatı yoktur sizde ama bu partiye ne terörist değiniz kaldı ne başka hakaret kaldı. Bugün Devlet Bey'in geldiği noktayı geçmişte onun duygularıyla oynayıp Tayyip Bey'in yalan videolarını oynatarak kandırıp açlığına yoksulluğuna işsizliğine rağmen 'Aman CHP gelirse vatanı böldürecekler çünkü bunlar DEM parti ile görüşüyorlar diye korkuyla kandırdığı tüm vatandaşlara söylüyorum. Devlet Bahçeli'nin geldiği yer geçmişte söylediği her lafın ne kadar yalan ne kadar boş ne kadar haksız ve ne kadar hakaret dolu olduğunu siz gördünüz ben sadece bunu hepinizin vicdanlarına havale ediyorum.
BU KONULAR MECLİS'TE KONUŞULUR
Ancak Devlet Bey bunu dedi diye bu lafı söyleyen Devlet Bey o zaten çok sık döner. O döndü diye biz de dönüp doğru bildiğimizi söylemekten geri durmayacağız. Devlet Bey'in bugünkü açıklaması, apaçık olarak geçmişteki bir hatanın tekrarıdır yine Meclis'i dışlamaktır. biz geçmişte de dedik. Bir ne yapılacaksa TBMM'de yapılacak. Ne yapılacak şeffaflıkla yapılacak. Kimseye verilmeyecek bir hesap olmayacak ve samimiyetle yürütülecek. O gün dedik bu tür işlerde toplumsal mutabakat olmadan sonuç olmadı, olmuyor olmayacak. Bu sefer daha sonrası daha kötü başlayacak.
Bizi dinlemediler tek başlarına ozman AKP bu süreci götürdü en sonunda Meclis'in olmadığı bir sürecin sonunda yeniden felaketi yaşadık. Hendek olaylarını yaşadık. Dünya kadar polis asker gitti. Bir şehir harabeye döndü ve hep toplumsal mutabakat olmadığı için. Şimdi Devlet Bey gelsin biz ona kürsü verelim. Benim konuştuğum kürsüden gelsin, benden yarım saat sonra kendisi hitap etsin bütün meseleler bitsin diyor. bu iş Meclis'e bir aktör çağırmakla çözülmez. Bu iş çözülecekse bütün partilerin içinde olduğu bu Meclis'in içinde olduğu ve süreci yönettiği bu Meclis'teki bütün partilerin oturdukları öyle müzakere masalarında değil, CHP'nin AKP'nin İYİ Parti'nin Dem Parti'nin MHP'nin Saadet'in yuvarlak masanın etrafından 86 milyonun çıkarlarının öncellendiği masada konuşulur.
ERDOĞAN'I KURTARMA PLANI GİBİ KOKUYOR
Kurtuluş Savaşı'nın yöneten Gazi Meclis bir mutabakat üretilmeden atılacak tüm adımlar. Hele hele işine gelen aktörü parlattığın. İşine gelmeyen aktörleri bir şekilde oyunun dışına attığın. Bir şekilde onları işlevsizleştirdiğin bir yaklaşım. Sadece Türkiye'nin sorununu değil Recep Tayyip Erdoğan'ın sorununu çözmek için yapılmış bir plan gibi kokuyor bu yüzden kötü kokuyor.
Biz CHP olarak geçmişte de toplumsal mutabakat olsun diyen bir parti olarak. Terörü, hepimizin sorunu olan ama Kürtleri inciten Kürt sorununu yok sayarak. Sadece adada tutulan birinin Sayın Bahçeli'nin tutup da kendi gönlünde başka bir yere koyarak davetiyle bu işin çözülmesi mümkün değildir. Bu yüzden biz asla barışa karşı çelişkili söz söylemeyeceğiz. Silahların bırakılasını terörün bitmesini savunurken 86 milyonun kucaklaşması Türkiye'yi yoksullaştıran yalnızlaştıran meselelere karşı bir ve beraber olmayı parayı bombalara değil, parayı gençlere harcamayı savunurken sesimiz titremez bizim. Hiç titremedi titremeyecek.
Açık şeffaf Kürt'üyle Türk'üyle kardeş olan milletin gözü önünde bir süreci savunuyoruz. Milletimizi göz ardı edecek birbirinden ayrıştıracak her hareketin karşısında dimdik durduk
Sayın Bahçeli’nin Sayın Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yoktur’ demesiyle Kürt sorunu bitmez. Kürtlerin talep ettikleri barışçıl anayasaya uygun eşit yurttaşlık meselelerini çözmeden, bir kişiye özgürlük, bir kişiye ev hapsi teklif ederek bu sorunu çözemezsiniz.
"KÜRTLERİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN SAHİBİ YAPALIM"
TBMM’nin odak olduğu, içinde olduğu, bir kez daha söylüyorum 86 milyona ‘Biz beraberiz sizin için en doğrusunu yapmaya kararlıyız.’ 86 milyonu barıştırmak adına atılan her adımı önemsiyorum.
Devlet bey ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini devlete ait hissetmeyen Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum. Kendini öteki hisettmediği tüm demokratik siyaset kanallarının açık tutulduğu, üniversitelerde öğrencilerin haklarının yenmediği, demokratik hakların dünya standartlarında olduğu bir ülke yapalım, Kürtleri Türkiye Cumhuriyetinin sahibi yapalım. Biz kurucu parti olarak buradayız, her şeyi hep birlikte yapmayı teklif ediyoruz. Hodri meydan.