Haber

Özgür Özel’den ‘anayasa’ çıkışı: Biz yapacağız

Toplumun yüzde 95'ini memnun edecek bir anayasayı yazacaklarını ifade eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Bugünkü anayasaya uymayanlara karşı uyanık olarak biz bu anayasayı yapacağız” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın 13’üncü Olağan Genel Kurulu'na katıldı. 

Özel’in buradaki konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

-“Her şey bir anayasal eşit vatandaşlıktan geçiyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasasında herkesin eşit olduğu yazıyor. Ancak o anayasanın uygulanmasında, kanunlarında, kanun koyucuların bakış açılarında, kanun uygulayıcıların bakış açılarında ve yerleşik içtihatlardan dolayı çok önemli sorunlarımız var. Biz meclisteyiz, görev yapıyoruz. Hepimiz seçmenlerin oylarıyla geliyoruz. 

“MİLLİ EĞİTİM BAKANI KABİNEYİ EN İYİ TEMSİL EDEN BAKAN”

-“Alevilere, Sünnilerin aldığı hizmetlerin aynılarını eşit şartlarda eşit sunabilecek yapılar ve varsa eşitsizlikler, bunun ortadan kaldıracağı iradeyi göstermek yerine onları Kültür Bakanlığı’na bağladılar. Orada bir daire başkanlığı açılıyor. Mesele cümbüşse Kültür Bakanlığı’na bağlamak lazım. Esas sorunu orada, bunun eşit bir inanç olduğu ve bu inancın sahiplerinin, bu ülkenin eşit, onurlu vatandaşlar olduğunu kabul edecek dirayeti göstermek. Daha doğrusu kabul edilmiş toplum sözleşmesine bu noktada uymak gerekiyor ama bunu kasten yapmayan ve bu alana kurduğu Daire Başkanlığıyla müdahale eden, yapıyı içinden parçalamaya çalışarak, devletin birtakım imkanlarını teklif eden, herkesin bir ve beraber olması gereken günde Hacı Bektaş'ta bir gün önce bazı temsilcileri yanına alarak alternatif tören düzenleyen, gelecek yıllara doğru 'esas tören bu tören, resmi tören bu tören' demeye hazırlanan ve bir taraftan da Milli Eğitim alanında tam da bu bakış açısına uygun bir bakanla... Yani aslında diyorlar ki hep söyleniyor, ‘Milli Eğitim Bakanı bu kabinenin en kötü bakanı, en berbat bakanı.’ Bence en iyi Bakanı bu kabinenin çünkü bu kabineyi en iyi temsil eden bakan o. Bu anlayışın bakanı ancak böyle olur. Bu kabinenin, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin anlayışının Milli Eğitim Bakanı bu. Sınıfın ortasına mezar koyduran, gülmeyi öğrenmesi gereken çocuklara ki 6 Şubat depremini geride bırakmışız, hep birlikte ağlamışız, hep birlikte yastayız. Ve artık gülmesini öğretmeniz lazım. Ağlamayı öğrettiniz zaten bu çocuklara yıllardır."

“ÖNÜNDE SONUNDA BU ANAYASA’YI YAPACAĞIZ”

-“Cumhuriyet’i kuran parti olarak tüm muhalefete elimize uzatarak, tüm muhalefete sadece sol muhalefeti de kastetmiyorum yani bu iktidar değişsin isteyen, bu eşitsizlikler bitsin diyen herkese elimizi uzatarak ve üsttenci, kibirli bir tavırla değil eşitlikçi bir tavırla birlikte mücadele için bir kez daha irademizi tekrar etmek isterim. Ve önünde sonunda bir anayasa yapacağız. Yapacağımız anayasa, gerçekten çağın gereklerini karşılayan, darbenin kurumlarından kurtulmuş, darbe pratiğinden kurtulmuş; tam olarak eşitlikçi, doğayı gören, çevreyi gören, örneğin yeni anayasal kavramları sahiplenen, belli eşitsizliklere belli haksızlıklara farklı yönleriyle müdahale edebilen ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dünyanın en güçlü, en önde, en müreffeh ve en barış içinde ülkelerinden bir tanesi haline getirebilecek bir toplum sözleşmesiyle hep beraber inşa etmeye ihtiyaç var. Ama bu sözleşmeyi bugünkü anayasaya uymayanlarla, Erdoğan’a yapılması gereken bir analizi Erdoğan'a yapanlarla, şimdi o kendine yapılmış anayasaya bile uymayanlarla ve bu anayasayı aslında kendisi için, ki küçük ortak söylüyor; revize etme ihtiyacımızı tatmin etmek için bir gün bize, bir gün size, bir gün bir başkasına giden birtakım pazarlıkçı tekliflerle ama sonunda dönüp dolaşıp kendi rejimini yeniden inşa etmek, yeniden sürdürmek için yaptığı uyanıklıklara karşı uyanık olarak biz bu anayasayı yapacağız. İlk önce bu iktidarı hep birlikte değiştireceğiz, sonra oturacağız gerçek bir toplum sözleşmesini tüm yönleriyle konuşacağız, hayata geçireceğiz ve bu ülkede geçen anayasa gibi değil; toplumun tamamını yani yüzde 95'ini memnun edecek bir anayasayı, gerçekten eşitlikçi bir anayasayı yazarak bu ülkeyi ikinci yüzyılda hep birlikte çok daha güçlü bir noktaya getireceğiz.”

KAYYIM TEPKİSİ

-“31 Mart'ta toplum muhalefetin belli ögelerinin dağınıklığına, belli öğelerinin tamamen karşı tarafa hizmet edecek bir dili kurmalarına rağmen ve birçok iş birliği olanağı ellerinin tersiyle itmelerine ve Saray’ın bir yerel seçim başarısı elde etmesine katkı sağlayacak hatalara rağmen, toplum çağrımızla, çağrılarımızla ve kendi ferasetiyle, aklıyla, vicdanıyla Türkiye ittifakıyla ya da Türkiye'deki demokratik güçlerin aday oldukları yerde, kendi gönlünden kurduğu ittifakla bu iktidarın karşısında kim kazanabilecekse o belediyeleri ya kazandırdı ya kazandırmaya çok yakın çok iyi sonuçlar elde etti. Şimdi bu sürecin hazımsızlığı içinde olanlar, oylar kendisine verildiğinde milli iradeyi baş tacı edenler; oylar başkasına verildiğinde bu sefer kafa tutmaya, hesap sormaya, cezalandırmaya başlıyor. Eğer muhalif olanın kim olduğunu buluyorlarsa hapse atıyorlar ama seçimde kapalı oy var bulamadılar toplu olarak cezalandırılıyor.

Esas mesele yani Esenyurt'ta kayyım atanması da Mardin'de Ahmet Türk'e kayyım atanması da CHP’li, DEM’li belediyelere atanan kayyımlardaki esas mesele halkı cezalandırmak, halkın iradesine kafa tutmaktır. ‘Beni seçeceksin, tek seçenek benim. Benden başkasını seçersen seçme hakkını elinden alırım’ demektir. Biz buna ilk önce Van’da ikinciye mazbata verilen rezaleti geçen dönem tekrar etmeye çalıştıklarında bir heyetle gittik, orada olduk dimdik. Hakkari'deki kayyıma da itiraz ettik. Esenyurt'ta da dayanışmaya gelen kimseyi reddetmedik, hep birlikte olduk. Ardından diğer kayyımlar da örneğin Mardin'de Ahmet Türk'le birlikte otobüsün üstüne çıkmaktan, bunu kınamaktan da geri durmadık. Çünkü mesele şu, yapılan iş bir suçtan dolayı değil olsa zaten bütün süreçler biter yerine de belediye meclisi yenisini seçer. Ama daha soruşturma aşamasında bu zaten darbe, OHAL mantığı, sıkı yönetim dönemlerinde olan bir şey ve OHAL artığı olan bir şey.

Son olarak Ovacık'ta ve Dersim’de yaptıkları iş. Ya 2012 yılında bir cenaze var, bu cenazeye gidilmiş. Şimdi birincisi bir temel mesele var. Taziye ölüye değil, diriye verilir. Hiç kimse hayatını kaybetmiş çocuğunun siyasi görüşünden, işlediği suçundan, örgütünden, bilmem nesinden mesul değildir. Öyle anneler babalar vardır ki iki ayrı zıt görüşlü birbiriyle çatışan örgütte evlatları vardır. Siz bu anne babayı evladının görüşünden taziyeye geleni, taziye verişinden sorumlu tutamazsınız, birincisi bu. Daha da vahimi dönem farklı bir dönem, o dönemde Savcı belediye başkanlarını arıyor diyor ki ‘bu cenazeyi biz yollarsak bir çatışma olur, şehit veririz. Şu anda bunun olmaması için siz inisiyatif alın. Belediye Başkanı olarak sorun, olursa siz gidin.’ Soruluyor, gidiliyor, define eşlik ediliyor, katılınıyor, aileye taziye veriliyor, dönülüyor.

Bunu terör faaliyeti sanan bir anlayış var. 2012'den 2022'ye kadar görmeyip 2022'de müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi o dönemin ruhundan, o dönem Türkiye'de neler oluyordu, neler konuşuluyordu, sen ne diyordun onlara bakmadan, dönüp oradan suç çıkarıp gelip burada kayyum atıyorlar 12 yıl önce 2 yıl önce açtıkları soruşturmayla. O yüzden bunların ne yapmaya çalıştıkları belli ama derdimizi halkımıza doğru anlatmamız lazım.”