CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Marmara Cezaevi'nde, tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Gezi tutukluları Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Osman Kavala ile Selçuk Kozağaçlı'yı ziyaret etti.

Özel ziyaretlerinin ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"1 milyon üzerinde nüfüsu olan Esenyurt'ta yüzde 50'nin üzerinde oy alarak seçilmiş Ahmet Özer'i tutukluluğunun 51. gününde ziyaret etmenin büyük üzüntüsü içerisindeyim. Kendisi bir akademisyen. Kendsi bu ülkenin cumhurbaşkanından, yardımcısından, bakanlarından, meclis başkanlarından aldığı davetlerle defalarca Kürt sorunun barışçl yollardan çözümü noktasında görüş bildirmiş, ömrü boyunca silahlı mücadeleye karşı olmuş, barışı savunmuş, CHP'nin 11 yıldır üyesi.
Kendileri sandıktan çıkıp da, ki şu an 17-25 Aralık haftasındayız. Bahçeli bu haftayı 'yolsuzlukla mücadele haftası' olarak nitelendirmiş ve sayın Erdoğan'ı, ailesini, siyaset arkadaşlarını yolsuzluğun üstünü örtmeye çalışmakla suçlamış ve odasındaki saati 17-25'e ayarlamış, Erdoğan'dan hesap sormazsa namert olduğunu söylediği bir süreç 17-25 Aralık haftası. İsim babası da Devlet Bahçeli. Şimdi o hafta yaşananlar FETÖ'nün kumpasıydı diyen bir iktidar yönetiyor. O haftayı da yolsuzlukların en üst noktaya çıktığı diye nitelendire Devlet Bahçeli'nin desteğiyle yönetiyor.

"50 GÜNDÜR GİZLİ TANIĞIN AĞZINDAN BİR ŞEYLER YAZMAYA ÇALIŞIYORLAR"

Ahmet Özer'in evine ve iş yerlerine FETÖ'nün ilk dönemlerindeki gözü dönmüşlüğüyle, kapılar koçbaşlarıyla kırılarak, kapıyı açan eş ittirilerek, yukarı yatak odasına gidilip uyandırılmasına bile izin verilmeyip ekiplerin uyandırdığı utanç verici bir sürecin sonunda; evde ve belediyede yapılan aramalarda avukat bulundurulmadan deliller toplandı. Bu toplanan delillerle bir tutuklama yapılmaya çalışıldı. İtirazda mahkeme bile 'her ne kadar bu deliller tutuklama gerekçesi olması tartışmalı olsa da' diyerek karar koydu ve dedi ki 'bir gizli tanık var.' Ama gizli tanık da tek başına gerekçe olmasa da 'tutukluluğunun devamına' denildi. 50 gündür o gizli tanığın ağzından bir şeyler yazmaya çalışıyorlar. Ama bu gizli tanığın ne kadar boş ve söyleyebileceklerinin ne kadar havada olduğu ortaya çıktı. 50 gündür iddianame yazamıyorlar. İddianame yazması beklenen savcı 200 kişilik davaya 4 günde iddianame yazmakla övünen bir savcı.

"SUÇ İCAT ETMEYE ÇALIŞIYORLAR"

Ona talimat veren kişi 'Ahmet Özer'i suçlu ilan etmelisin' diyor. Delillerle, gizli tanıkla olmuyor. Şöyle bir şey yaptılar; Bugün bütün Türkiye'ye ibret-i alem olsun diye açıklıyorum ki Ahmet Özer'in tam 12 yıl boyunca geriye gitmişler. 01.01.2012'den bugüne bütün telefon görüşmelerine bakmışlar. Hepsini çıkarmışlar. İçlerinde geçmişte suç işlemiş, herhangi bir örgütle bağlantılı olabilecek 12 kişiyi seçmişler, suç icat etmeye çalışıyorlar.

Beylikdüzü'nde kaldırımda el bombası bulundu Beylikdüzü'nde kaldırımda el bombası bulundu

"YAPMAYACAĞIZ AMA TUT Kİ GÖZÜMÜZ DÖNDÜ... BİR TANE AK PARTİLİ BIRAKMAZ SİLİVRİ'YE DOLDURURUZ"

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım; 10 yıl önce yapılan telefon görüşmelerinden sorumlu tutulacaksak bugün bir AK Parti milletvekili kalır mı bugün terörist olduğu kişiyle 10 yıl önce görüşmemiş? Bir AK Partili belediye başkanı kalır mı? Bugün FETÖ'cü dediklerinizin hepsi o gün can ciğer kuzu sarma siyaset arkadaşlarınızdı. 10 yıl önce yaptığınız telefon görüşmeleri suç olabiliyorsa hepinizi FETÖ'den içeri toplarlar. Şimdi bu savcılar, bunu söyleyenler aslında AK Parti'deki bütün siyasetçilere Silivri kapısını aralıyorlar. Hani biz gözümüz dönse -yapmayız da-, iktidar olacağız ya seçimlerde, zaten bütün sıkıntı o ya, önde gidiyoruz ya anketlerde. Bu yaptığınızla bir tane AK Partili bırakmaz Silivri'ye doldururuz. Yapmayacağız. Ama tut ki gözümüz döndü hepinizi atarız içeri bu yöntemle. İş mi, akıl mı?

Bir an önce iddianamenin yazılması, Ahmet Özer'in tutukluluk halinin ortadan kaldırılması, tutuksuz yargılanması ve çok eminiz ki yargılamanın sonunda suçlu olmadığının ortaya çıkmasını istiyoruz.

Numan Bey yine diyor ki, ‘Gelecek ay geleceğiz, anayasa görüşmeleri için bir tur daha gideceğiz.’ Tabii çayımız, kahvemiz mevcut hiç sorun yok, her zaman başımız gözümüz üstüne bekleriz de anayasanın A’sını ağzınıza alıp da nasıl konuşacaksınız bizimle? Anayasa diyor ki, ‘Uluslararası anlaşmalar her şeyin üstündedir.’ Bir kere AİHM kararı var Kavala ile ilgili, 7,5 yıldır Kavala’yı burada tutuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi kararı var Can Atalay ile ilgili, seçilmiş milletvekilini burada tutuyorsunuz. Gezi davası ki hepsinin ortak paydası, Tayfun Kahraman kardeşimi burada tutuyorsunuz. Diğer taraftan Mine Özerden ile Çiğdem Mater’i Bakırköy Cezaevi’nde tutuyorsunuz. Önümüzdeki haftalarda onları da ziyarete gideceğim. Anayasa’nın A’sına uysanız bir kere bu mahkemede üç kere beraat aldı bu insanlar. Şimdi Tayfun Kahraman’ın Anayasa Mahkemesi süreci var. Çok eminiz ki bir yandan da sağlık durumu, kronik hastalığı, fevkalade sorunlu ve içeride durduğu her gün kendine ızdırap. Evladı Vera’ya ızdırap. Bütün aileye ızdırap. Anayasa Mahkemesi onun için de hak ihlali kararı verecek. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara uymayanlar sonra gelip kapımızı çalmasınlar, ‘Anayasa konuşalım’ diye. A’dan Z’ye anayasaya tam uyulduktan sonra ancak anayasa konulu kahve içilebilir. Yoksa vallahi Manisa’daki üzüm rekoltesinden bahsedeceğim Numan Bey’e. O kadar net söylüyorum. Bu kadar anayasa ihlaline sessiz kalıp, kendi milletvekilini burada tutup, bu insanların bu kadar hakkını yedirtip ondan sonra gelip 'Anayasa manayasa' diye hiçbir şey söylemesinler. Gezi’de yatan herkes hepimiz yerine yatıyor. Benim yerime yatıyorlar.

IŞİD'Lİ TERÖRİSTLERİN TAHLİYESİNE TEPKİ: CAN ATALAY'I SALMAYAN DAİRE SALDI

'Şimdi gelelim meseleyle doğrudan ilişkili çok sıcak bir gündeme. Nedir? Terör örgütü IŞİD, yani hiçbirimizi Müslüman kabul etmeyen, Türkiye’de kendini Müslüman kabul eden, Müslüman olduğunu söyleyen hiç kimseyi Müslüman kabul etmeyen, selefi gruplar Suriye’deki. Türkiye’ye sınırdan geçip, Atatürk Havalimanında, suçu, günahı olmayan 45 kişiyi tarayarak öldürdüler. 45 kişiyi... Bunlardan üçü orada öldürüldü, yedi tanesi takip eden operasyonlarda, orada ve sonra kaçtıkları yerlerde tutuklandılar, cezaevine konuldular. Yargılandılar ve bunlardan bu yedi kişiden altı tanesi 45 kere ağırlaştırılmış müebbet aldı. O insanları öldürme suçunu işlemek ya da o suça iştirak etmek. Alıp götürüyor, silahını oradan geçiriyor, kullanacağı mermiyi orada tutuyor, onu evinde saklıyor. 46 kez ağırlaştırılmış müebbet, 45’i ölümle bir tanesi de anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçu.

Tabii olduğu örgüt, öyle bir örgüt ya IŞİD. Bunlar burada sekiz yıldır yatıyorlardı, sekiz yıldır. Birinci kademe cezayı verdi, istinaf onayladı, Yargıtay’da bekliyor. Yargıtay ne olduysa 12 Aralık günü bu altı kişiye verilen cezaları ağır bulmuş, ‘Bunları bir daha yargılayın’ demiş. Ve ‘Yattığı süre alacağı cezaya yeter’ deyip salmış hepsini. Bakın o gün orada her birimiz olabilirdik. Her birimizin eşi, dostu, akrabası, evladı, anası, babası o havaalanında olabilirdi. Göz kırpmadan vurdular. 'Onlar selefiymiş, İslam onların istediği gibi yaşanacakmış, Türkiye’deki kimse onların gözünde Müslüman değilmiş.' Taradılar. Bu kadar cani bir örgüt, bunlara verilen ceza çok, bu cezayı düşür, bu sırada da ‘saldım’ diyor. Nereye salıyor? Suriye’ye salıyor. Kim salıyor? Salan Yargıtay 3. Ceza Dairesi. Kim bu Daire? Can Atalay seçildiği halde salmayan Daire. Kim bu Daire? Somalı madencileri öldürenlerin cezalarını affeden, aldıkları cezaları bozan, alanları salan Daire. Bugün ziyaret ettiğim Selçuk Kozağaçlı‘yı burada tutan daire.

Bu daire şöyle bir daire, ne söylenirse onu yapan bir daire. Bu daireye demişler ki, ‘Suriye’de işler değişti. O selefiler artık oldu iktidar. O selefiler artık kahraman ve devrimci. O selefilerin arkadaşlarını salıverin gari.’ O selefilerin arkadaşlarını Suriye’deki bu konjonktürden dolayı tıpış tıpış saldılar. Bakın ülkeyi yönetenlerin verdikleri talimatlar ve talimatları uygulayanların gözü nasıl dönmüş onu görün. Atatürk Havalimanı’nda 45 kişiyi öldürenleri bu konjonktür gereği salıyorlar. Ama bir yandan Osman Kavala‘yı sekiz yıldır burada tutuyorlar. Sekiz yıldır yatan IŞİD’çı, 45 kişi öldürmüş ya da öldürecek mermiyi temin etmiş, parayı vermiş, evinde yatırmış ya da öldürmüş. Türkiye mahkemeleri ağırlaştırılmış 46 müebbet vermiş, onu salıyor. Osman Kavala kimsenin burnunu kanatmamış, sekiz yıldır burada yatıyor. Selçuk Kozağaçlı sekiz yıldır burada yatıyor. Can Atalay, Tayfun Kahraman 36 aydır burada yatıyorlar. Mine Özerden Bakırköy Kadın Cezaevinde yatıyor. Çiğdem Mater, Bakırköy Kadın Cezaevinde yatıyor.

Nasıl olacak bu iş? Vicdan mı bu? İnsaf mı bu? Kim ölmüş? Gezi'de hayatını kaybedenler, tamamı polisin elindeki caydırıcı gaz bombasını silah gibi kullanması yüzünden hayatını kaybedenler ya da yukarıdan düşenler. Bunların elinde şu kadarcık kan var mı? Yok. Ama onlar sekiz yıl yatsın, yatmaya devam etsin, ne eline silah almış, ne mermiye dokunmuş, ne bir şey yapmış. Sadece ve sadece Tayyip Erdoğan’ın bunlara kafası atmış. Tek sorun bu. Ve bu mesele üzerinden onlar yatacak ama Suriye’de işler değişti, 45 kişiyi katletmiş adamlar gidecek. Hadi bakalım bir dahaki mahkeme bul onları. Suriye sınırı bu haldeyken, o selefi terör örgütü birinci kademe mahkemesindeki yargılamaya mı gidecek?

"OSMAN KAVALA'NIN KARŞI ODASINDAN ÇIKTI GİTTİ IŞİD'Cİ"

Necip Hablemitoğlu, dün oradaydık. Necip Hablemitoğlu cinayetinden şüpheli yargılanan Levent Göktaş kaçtı Bulgaristan‘a. Bulgaristan’da yakalandı, kırmızı bültenle Türkiye’ye iade edildi. Tutuklandı. Sonra serbest bıraktılar. Gerekçe, kaçma şüphesi yok. Kaçıyor adam. Bir öncesinde kaçmış nasıl kaçma şüphesi yok? Bakın, Bulgaristan‘a kaçan adamı, kaçma şüphesi yok diye bırakacaksın. Her sabah sekizde evinden belediyeye giden adamı, kaçma şüphesi var diye burada tutacaksın. Evladını bir kere kreşe götürmekten başka bir talebi kalmamış Tayfun Kahraman’ı burada tutacaksın. Sekiz yıldır bırak eline kan, bir tane sineğe dokunmamış olan Osman Kavala‘yı burada tutacaksın. İş mi bu? Bu sesimizi duyan herkese şunu söylüyorum; bu vicdansızlığı eşinize dostunuza, akrabanıza, komşunuza özellikle AK Partili ve MHP’li olanlara anlatın. 45 kişiyi öldürenleri Suriye’de iktidar oldular diye, güya yönetimi ele geçirdiler diye sallıyorlar, hiçbir suçu, günahı olmayanları aynı koridorda tutuyorlar. Osman Kavala’nın karşı odasından çıktı gitti o IŞİD’çi. Onun arkasında HTŞ var, onun arkasında Suriye var çünkü...

Hatırlayın, seçimlere gidiyorduk, 10 ay kala tuhaf bir hareketlilik oldu. Yargıtay'daki dosyalar Adalet Bakanlığına çekildi. Kimin? Hizbullah terör örgütünün. Bütün domuz bağcıların dosyalarını 'kanun yararına bozma yaptılar.' Burayı boşalttılar, firariler normal oldu. Kimi milletvekili oldu, kimi avukatları milletvekili oldu. Neden? Tayyip Bey Hizbullah'la el sıkıştı diye. Domuz Bağcılar, Tayyip Bey'le el sıkıştılar diye geldiler. Bugün de Tayyip Bey'le el sıkıştı diye, Tayyip Bey'e 'o Suriye'de yaşananlara mutabık olacaksın' dedi diye Amerika, İsrail, burada suçsuz insanların karşı odasından 45 kişinin katilleri çıktı gitti. Adaletse bu, bunun adına adalet diyorsanız olmaz olsun adaletiniz, yere batsın adaletiniz. Biz de bu adaletsizlikle mücadele edip de sizin haksız yere burada tuttuğunuz herkes özgürlüğüne kavuşana kadar mücadele etmezsek bize de yazıklar olsun. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu olmaz. O, 45 kişinin ailelerinden her birisi şimdi ne hissediyor acaba?"

 


 

Kaynak: HABER MERKEZİ