Haber

Özgür Özel "Vicdanlara şikayet ederiz" dedi: Suç yok, elde delil yok, çaresizlik büyük

Beylikdüzü'nde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Türkiye’deki herkesin vicdanına şikayet ederiz ki suç yok, elde delil yok, çaresizlik büyük. Şimdi bu rezaleti örtbas etmek için dosyanın içini şimdi doldurabilmek için, kendine yeni gizli tanıklar, yalandan itirafçılar, iftira atacak birilerini arayan bir savcı ile karşı karşıyayız" dedi

Özgür Özel "Vicdanlara şikayet ederiz" dedi: Suç yok, elde delil yok, çaresizlik büyük

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Beylikdüzü’nde iftar programında konuştu. Özel konuşmasına şu sözlerle başladı:

“Bu sofra Beylikdüzü’nün sofrası. Ekrem Başkan’ın, Murat Başkan’ın kurduğu ve 10 yıldır Kadir gecelerinde iftarlarını sizlerle açtıkları bir sofra. Onların yerine burada bulunmak benim için büyük bir mutluluk ama bir yandan da yüreğimi burkan bir sızı. Mutluluk kadar hüzün ve keder duyuyoruz. Halkın başkanlarını, değerli bürokratlarını kendilerince ‘içeri tıkanlar’, yollarından çekenler, rakip olmaya engel olacağını düşünenler seçtiklerimizi ve sevdiklerimizi kopardılar. Onları bugün fiziken buradan alıp Silivri’ye koyabilirler ama her ikisinin de sevgisini en ailesinden, ne Beylikdüzü’nden ne de İstanbul’dan koparamazlar.”

İMAMOĞLU'NUN MESAJINI OKUDU

Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun Kadir gecesi mesajını da paylaştı. İmamoğlu’nun mesajı şöyle:

“Mübarek Ramazan ayının dua ve ibadetlerinizle hayırlara vesile olmasını dileyeceğim Kadir Gecesi’ndeyiz. Bu mübarek gecede milletimizin evlatları için dua ediyorum. Bereketiniz, huzurunuz, başarılarınız, kardeşliğimiz, çocuklarımız, gençlerimiz için dua ediyorum. Barış ve çok güzel bir yaşam için dua ediyorum. Tutuklu gençlerimizin derhal serbest bırakılması için dua ediyorum. Yüce Allah’ım milletimizi ve devletimizi adaletsiz, vicdansız ve kötü yöneticilerden korusun"

Özel'in konuşmasına şöyle devam etti:

"Öyle bir hukuksuzluk var ki savcı çaresiz bir yere sıkıştı. Algıyı çok yükseltmişti. MASAK raporundan bahsetti, uzman yardımcısına imzalattıkları, onun da sorumluluk almadığı cümleler kurduğu, hiçbir şeyi ispatlamayan, avukatlar tarafından izah edildiği raporun boşaldığı, kanıtların olmadığı, eldeki tek şeyin gizli tanık ifadeleri olduğu, onların da yaptıkları iftiraları Ekrem Başkan ile hiçbir ilgisi olmayıp Erdoğan'a yakın şirket olduğu ortaya çıkınca sıkıştılar. 

Şimdi ne yapıyorlar? Bütün Türkiye’ye, bütün televizyon kanallarına, namuslu bütün gazetecilere, AK Parti’de, MHP’de siyaset yapıyor olsun, vicdanında şu kadar bir merhamet kalmış olan herkese, Türkiye’deki herkesin vicdanına şikayet ederiz ki suç yok, elde delil yok, çaresizlik büyük. Şimdi bu rezaleti örtbas etmek için dosyanın içini şimdi doldurabilmek için, kendine yeni gizli tanıklar, yalandan itirafçılar, iftira atacak birilerini arayan bir savcı ile karşı karşıyayız. Ekrem İmamoğlu’nun 10-15 yıl önce Beylikdüzü’nden tanıdığı insanları, komşularını savcılığa çağırıp tanıklık yapmaya zorluyorlar. ‘Siz iş yaptınız mı, geçmişte alışverişiniz oldu mu, karşılığında bir şey verdiniz mi? Belediye başkanlığı sırasında kendisi, çevresi sizden bir şey istedi mi? İstemiştir. Olduğunu biliyorum. İtiraf etmezsen yalancı tanıklıktan seni içeriye atarım’ diye sahte, korkutan ve yalan ifadeye zorlayan çabalar var. Diğer taraftan cezaevinde tutuklu kadınları, SEGBİS bağlantısı ile arayıp, ‘Bana anlatacağın bir şey varsa bu son şansın. Yoksa bir daha seni dinlemem. Çocuklarının yüzünü yıllarca, belki 10 sene göremezsin’ deyip 3-4 yaşında evladı olan kadın tutukluları zorluyor, ardından da yanına birini yolluyor. ‘Savcı kızdı ama sen onun dediği gibi bir şeyler söylersen, hazır olursan yine söyleriz. Seni dinler. Buradan çıkar yarın gidersin’ dedirtilmektedir. 

ERDOĞAN'A 'TURPUN BÜYÜĞÜ' YANITI

Şimdi Erdoğan’a sesleniyorum. ‘Turpun büyüğü’ dedin, çıka çıka koca bir yalan çıktı. ‘Ailelerinin yüzüne bakamayacaksın’ dedin, aileler burada. Birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Bütün Beylikdüzü’nün yüzüne bakıyorlar. Ancak senin savcının insan içine çıkacak hali kalmadı. Şimdi yeni turplardan bahsediyorsunuz. Turpun büyüğünü böyle mi arıyorsunuz? Turp bulmak için tehdit etmek, iftira atmak, şantaj yapıp, ‘Yalan söylerse’ diye iş birliği teklif ederek adalet kazanılmaz. Mübarek Ramazan’da, mübarek Kadir gecesinde bir kez daha inanan, vicdanında inanç olan, insaf olan herkese sesleniyoruz. Ayıp ettiler, yazık ettiler, siyasi bir hırsa dünya kadar genç insanın, Ekrem Başkanımızın ve çevresindeki ekibinin geleceğini perişan etmeye çalışıyorlar. Ama onlar ne bir kelime eksik konuşuyor ne bu iftiraları birbirine atıyor ne birbirinin hakkında bilmediği bir şeyi söylüyor. Hakikatten sapmıyorlar. Gerçeğe sarılıyorlar. Allah’a, kendilerine inanıyorlar. Biz de onların namuslarına namusumuz kadar kefiliz. Bugün bu şartlar altında bir grup toplantısına çıkıp dünya kadar yalanı tekrar etti Erdoğan. Döndü, döndü, aynı yalanları söyledi. Bu yalanları ispat edecek tek bir kanıtları yok. Ama bir yandan da arkasında biz durduğumuz için, siz durduğunuz için, komşuları, hemşerileri durduğu için, İstanbul’da bir hafta boyunca, yedi gece boyunca Saraçhane’de milyonlar, Türkiye’de on milyonlar, 23 Mart günü meydanda, demokrasi meydanında 15 milyon kişi olduğu için artık bu birlikteliğe dayanamıyorlar. 

“SAVAŞTA BİLE ÖLÜM ÜZERİNDEN SÖYLEM OLMAZ”

Bugün tuttu oraya gidenlerin Şehzadebaşı Camii’nde, Mimar Sinan’ın ilk dönem eseri Şehzadebaşı Camii’nde mezarlıkları, mezar taşlarını tahrip ettiği yalanını attılar. Çare, eskiden olduğu gibi cami yalanlarına kadar çaresiz kaldı, kendini savunmak için. Hemen gittik, gördük ki iki taş yıkılmış, Vali bey ertesi sabah gelmeden kaldırılmış. Ekrem Başkan oradaki hazireyi bırakın en iyi hale getireyim diye dört senedir de yalvarıyormuş. Hem imzayı vermemişler, hem de oradaki taşları eylemciler kırıyor yalanıyla algı yapmaya çalışıyorlar. Bana da dedi ki, ‘Özgür Efendi senin de yakında mezarın kazılır, kim kazar kim kapar orası belli olmaz.’ Bunu yapmayıp mafya gibi mermi de yollayabilirdi ya da başka tehditlerde de olabilirdi. Bu lafın yüzde 1’i Erdoğan’a söylense, yeri yerinden oynatacaklar. Demiyorlar ki siyasette mezarın yeri ne, siyasette ölümün yeri ne? Savaşta bile, savaş durdurulur, taraflar gider cenazelerini alır. İnancına göre defnolunur, dönülür savaşa tekrar koyulur. Savaşta bile ceset üzerinden, naaş üzerinden, mübarek cenazeler üzerinden, kabir, mezar üzerinden siyaset, söylem olmaz. Savaşta dahi her şey olur, mezarlara dokunulmaz. Böyle bir anlayışa rağmen, böyle bir gözü dönmüşlük karşısında bize, hepimize birbirine sarılmak, omuz omuza durmak, bu kötülükten asla ve asla korkmamak gelir. Biz sarayların, hanların, anıtların değil gırtlağından haram lokma geçmemiş dürüst insanların ve bundan sonra da ömrünün sonuna kadar böyle yaşayacak, mütevazi mezarlarda yatacak ama evlatlarına onuru ve şerefi miras bırakacak insanlarız.

“MİLLET AYAKTA, BAŞKANLARININ YANINDA”

Ekrem İmamoğlu’nun vekaleti, Murat Çalık’ın vekaleti belediye meclislerimizden seçtiğimiz iki değerli kardeşimizdedir. Emanet onlar adına, hem onlara hem hepimizedir. Aileleri, evlatları elbette hepimize emanettir. Ama her ikisinden aldığımız emanet; direnç, mücadele, onları unutmama, en kısa zamanda özgürlüklerine kavuşturma mücadelesidir. Buradan hepinizi saygıyla selamlar, Kadir Gecenizi, bir kez daha mübarek Kadir Gecenizi kutlarken iki yiğit evladınıza, hemşerinize, o iki güzel insana Murat Çalık‘a ve Ekrem İmamoğlu’na en kuvvetli destekleri iletmenizi, yürekten alkışlarınızı ta Silivri’ye kadar duyurmanızı bekliyorum. İkisi de onurumuzdur, onurumuza sahip çıkıyoruz, irademize sahip çıkıyoruz. Duy Erdoğan, millet bu, halk bu. Millet ayakta, başkanlarının yanında."