CHP lideri Özgür Özel partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı adaylığı için yapılacak ön seçimin 23 Mart'ta olacağını duyurdu. Mansur Yavaş'ın ön seçimde aday olmayacağını belirten Özel, "Üçlü fotoğraf, Çağlayan'daki umutları güçlendirdi" dedi. Geçtiğimiz akşam İmamoğlu ile Yavaş'la birlikte çektirdiği fotoğrafı kürsüde gösteren Özel, "Erdoğan'a sesleniyorum, içimizi karıştıramayacaksın" diye konuştu. Önseçim öncesi 3'lü zirve hakkında çıkan yalan haberlere dikkat çeken Özel, Mansur Yavaş'ın da bu haberlerden yıldığını söyledi.

Özel 3'lü zirvede konuşulanlar hakkında "Şimdi o gerçekleri konuşma vakti. O görüşmede, bir: partinin başarısı için herkesin elinden geleni yapacağı, parti kararlarına uyacağı ve milletimizin hayal kırıklığına uğratılmaması noktasında çok hassas bir sürecin yürütülmesi gerektiği konusunda tam mutabakat sağladı. İki: Türkiye'ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek birbirini yıpratmaması konusundaki talep ve öneriyi konuştuk ve bu konuda fikir birliğine vardık." ifadelerini kullandı.

Özgür Özel açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:

Devlet beyle rekabet de ederiz seçime de gireriz onları da yeneriz ama bugün sağlık dilemenin ve iyi duyguları ifade etmenin günüdür.

KARTALKAYA TEPKİSİ

Tam 21 gün. 36'sı çocuk karne hediyesi diye gittikleri otelde yanarak öldüler. 78 can gitti orada. İlk gittiğimde İçişleri Bakanı sorumluların bir hafta içinde yakalanacağını söylüyordu. Kime uzanırsa uzansın diyordu parmağının uzandığı yerde de Turizm Bakanı oturuyordu. 21 gün oldu ve bir gerçekle karşı karşıyayız. Birincisi o gün yangın oldu televizyonlar önce 3 sonra 10 dediler durdular 6 saat boyunca 10 kişi hayatını kaybetti. Benim belediye başkanım rakamın 66 olduğunu söylüyordu. Sabah saatlerinde doğru rakama yakın rakamlar verildi. 

78 kişinin vefat ettiği yerde kongre mi yapılır ama acelesi var Kürşat Zorlu'ya rozet takacak. Ben büyük organizasyonu iptal ettim, beyefendi rozeti takana kadar açıklamadı. Şimdi 23 Şubat'ı bekliyoruz AKP kongresi yapacak, 8-10 bakanla bir değiştirecek bakanın sorumluluğu göstermeden yükten kurtulacak. Bakın daha önce gördünüz 7 bilirkişi, görevlendirme evrağı bilirkişi diyor ki Turizm Bakanlığı sorumludur. Dediler ki Bolu Belediyesi yaz, yazamam dediler sorumluluğu yok. Bakanlığı çıkar çıkaramayız dediler sorumluluğu çok. Bu raporu teslim almayıp yeni heyet görevlendirdik deyip, şimdi diyor ki o rapor yeterli görülmeyince başka bilirkişi görevlendirdik. 

KOMİSYON  İÇİN 260 İMZA TOPLANDI

Biz bu işin peşini bırakmayacağız. Bir kez daha bütün muhalefet, hatta bağımsız milletvekilleri katılıyorlar. 260 kişiyi geçti rakam soruşturma komisyonuna imza atıldı. 301'i bulursak yüce divana gidip gitmesini Meclis soruşturacak. savcıya gelir gibi her belge gelecek Meclis'e. Ama bize komşusunda çocuğundan utanacak 40 vekil lazım. Gerekirse bütün vekilleri teker teker ziyaret edeceğiz ve bu vicdani sorumluluğu hatırlatacağız. Şimdi o 40 partisinin yönetiminin sustuğu, gerçi Sayın Bahçeli bakanlığın hiçbir şey yokmuş gibi davranmasından bahsetti. Eğer o 40 kişiyi bulursak bu Meclis milletin verdiği görevi layığıyla yaptığını ifade edebilecek.

SAHTE İÇKİDEN CAN KAYIPLARI
İstanbul'da Bolu Kartalkaya'daki yangından beri 71 kişi, Ankara'da 39 kişi kaçak içkiden dolayı hayatlarını kaybettiler. Daha önce bu konuyla ilgili komisyon kurulmasını önerdik. Bu konunun araştırılmasını istememenin hiçbir izahı yok.

Bu vergi ideolojik vergidir. Bu vergi, 'yaşam şekli tercihi vergisidir'. Bu vergi içki içeni öldürmeyi göze alarak koyulan vergidir. Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla, kinle vergi alıyorlar. Kimsenin yaşam şekline karışmayacaklarını söylemişlerdi. 2006'dan beri 55 kat artırdılar.

Depremin olduğu saat Adıyaman'da o dakikada duran saatin önündeydim. Biz gittik bir dokunduk bin ah işittik. Duyduklarımızdan gördüklerimizden utandık. Hep söylediğim bir durumu söyliyeyim. Hükümeti öven yazarlar var. Resmi devletin rakamları bir yıl sonunda kimse sokakta kalmayacak. Bir yılın sorunda yüzde 2,7'sini tuttu sözünün. Seçimin 2'inci yılında 100 konuttan 30'unu yapmış. Bununla onu öven köşe yazarları var. Demiyorlar ki sözünü tutamadı. Erdoğan'ın verdiği rakamlara göre 100 depremzedenden 70'i ya çadırda ya konteynerde. 

DEPREM BÖLGESİ ZİYARETİ

Şunu söylüyorlar. Bize ev verecekmiş ben işsizim işsiz kaldım. O eve geçsem 800 lira aidatı var elektriği suyu var bu çocuklar ne yiyecek. Bir başkası ev çıktı önüme boş senet koydular boş senede nasıl imza atacağım. Bir çoğu da biz buradayız bize kimse ev mev demiyor dedi. O gün AFAD'ın rakamları depremden hemen sonra konteyner için açıklanan rakam 707 bin kişi. Biz de katkı sağladık. Bugün 395 konteyner kentte 649 bin kişi yaşıyor diyorlar. 2 yılın sonunda 58 bin kişi kurtulmuş konteynerde. Kim geçiyor bu konutlara. Depremzedeler vallahi yalan billahi yalan diyor. 

Hatay'daki rakam 230 bin kişi konteynerde 1,5 sene önce bugünkü açıklama 218 bin. Yüzde 5'i eve gitmiş. O evlere kim yerleşmiş. Ben Erdoğan'a şunu söylüyorum. Sıcacık arabasıyla salona girdi o salonda atadıklarına kendini alkışlattırıp sonra beşli çeteyi çağırıp ellerine plaket verdi. Depremdeki Erdoğan etkinliği işte budur. 

ERDOĞAN'A: CESARETİN VAR MI ÇIK SALONDAN GEL KONTEYNERE

Sayın Erdoğan sokağa çık dedim çıkmadın. Bu sefer seninle birlikte konteyner kentleri gezmeyi teklif ediyorum. Var mı cesaretin çık salondan konteynere gel bakalım. Kura çekelim rastgele önce 395 konteynerden birinin adını çekeceksin ardından o kentteki konteyner numarasını çekeceksin. Ajanslar o şehirdeki konteynere canlı yayına geçecek. Sen hatır sor konteynere var mısın? Oradan çek kurayı sıcak salondan hatır sor buna da razıyım var mısın?

ENFLASYON TEKPKİSİ

Çalışanının yüzde 60'ının, emeklisinin yüzde 80-85'inin fitreye muhtaç olduğu bir ülkedeyiz. Ve bu insanlara zam verilirken enflasyon oranında veriliyordu. Onunla övünüyordu, "ezdirmedik" diye.

Biz de diyorduk ki, "TÜİK'in enflasyonu doğru değil. Bir de refah payı vermezsen yine de erir." Ama öyle veriyordu. Bu sene beklenen enflasyona göre verdi ve beklenen enflasyonunu ilk önce Aralık enflasyonunu yüzde 1'de tutup milletten yüzde 4 daha çaldılar.

Ocak'ta enflasyon yüzde 5,3. Böylelikle emeklinin maaşından 581 TL, yeni işe başlamış bir memurun maaşından 1730 TL daha bir ayda çaldılar. Maalesef Merkez Bankası tahmini enflasyonu %21 açıklamıştı. Zammı ona göre yaptılar.

Bu ay düzeltmiş, yüzde 24 yapmış. O zaman bu yüzde 3'lük hiç olmazsa, hiç olmazsa tahmini enflasyonun farkını hemen vermek ve Mart ayında enflasyon düzeltmesi yapmak zorundasınız bu maaşlara. Geçen sene 1 TL arttırmadan asgari ücreti yıl sonunu getirenler bu sene yine aynı şeye niyet ediyorlar ancak büyük bir mücadelenin, büyük bir direnişin ve büyük bir itirazın gelmekte olduğunu görüyorum. Emekçilere şunu söylüyoruz: Hakkınızı alacaksınız, yanınızda, arkanızda Cumhuriyet Halk Partisi'ni bulacaksınız.

Ve iktidarımızda en düşük emekli maaşının en az bir asgari ücret düzeyine gelmesini, asgari ücretin de bırakın açlık sınırında, iki asgari ücretlinin yoksulluk sınırını aşabileceği, sendikaların hedeflediği rakamı da sahiplendiğimizi, aşağı yukarı da bu sene söylediğimiz 30.000'e 32.000 TL'ye bunun denk geldiğini açıkça ifade etmem lazım.

"HTŞ'DEN RAHATSIZLARDI SONRA OYUNU BEN YAPTIM DEDİ"

Ülkede yaşanan yokluğun, yoksulluğun, adaletsizliğin üzerini örtmek için kısa süre önce Suriye'de yaşanan gelişmelerden, ki yaşanmadan 2 gün önce, "bu İdlib'den çıkan heyetten, şeyden rahatsızız." diyordu. İki gün sonra rejim değişti. "Suriye'de denklemi ben kurdum, oyunu ben yaptım." pozları vardı. Köpürdü, köpük söndü. Bunlara inananlar, güvenenler şaşkına döndü. O günlerde, "Çok güçlü ordusu var. Suriye'nin jandarması Erdoğan olacak." vari, acayip lafları övgü kabul edilip, "Akıllı adam, geçen sefer aptal olma diye mektup yazmıştı." Onu da hatırlatarak, "Akıllı ol. Akıllı adam Erdoğan. Seviyorum onu, güçlü ordusu var, Suriye onun olacak." gibi laflarına köpürtme yapıyorlardı. Kimin? Trump'ın. Kimler? AK Partili gazeteciler, AK Partili kalemler, AK Partili yöneticiler, AK Parti'nin büyük büyük konuşan, akıl fikir üretenleri. Ne diyor Trump? Ne diyor AK Partililer? Suriye'yi köpürtenler, Trump'a sevinenler? "Filistin güzel yermiş. Zaten yerle bir oldu. Onları başka Arap ülkelerine dağıtacağım. Orasına imar yapacağım. Turizm olur, dünyanın göz bebeği olur." diyor. Kime? Filistin'e. Nereye? Filistin davası için, Filistin davası için bunlara inanan, güvenen, oy verenler vardı.

"ERDOĞAN BENİ UTANDIRDI"
"Bunlar Filistin'e sahip çıkar." diye. Şimdi hepsi böyle gözlerinin içine bakıyor. Ve, "Şu anda Trump bunu söyledi. Erdoğan ne diyecek? Bakalım nasıl bir tepki verecek?" dedik. Televizyonda karşımda buldum. Alman Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier, Erdoğan'la görüşmesinden sonra birlikte yaptıkları basın toplantısında, "Kabul edilemez. Uluslararası hukuka aykırı. Bu Almanya'yla Amerika'nın, benimle Trump'ın kuracağımız ilişkileri etkiler.

İyi düşünsün. İlişkilerimizi bozar bu karar. Bu insanlık suçudur." Vallahi burada bizimki duruyor, kafasını bile sallamaya korkuyor o ifadelere. "Hadi Almancasına sallayamadın, tercümesine salla." Tercümeyi duyuyor, böyle bakıyor. Bir kelime etmedi, 5 gün boyunca. Dedim ki: "Niye konuşmuyorsun? Çık konuş." Dün konuştu, utandırdı beni.

Açıklaması şu: "Konuşmaya değer bir yanı yok." Bak bu konuşma bu. "Konuşmaya değer bir yanı yok." Sonra var gücüyle Netanyahu'ya saldırdı bu konuda.

"TRUMP'A LAF SÖYLEYECEK CESARETİN YOK SENİN"

Eee? O zaman Netanyahu'nun konuşmaya değer bir yanı var. Şimdi, Netanyahu'nun söyledikleri konuşmaya değer de Trump'ınki değersizse nasıl oluyor bu iş? Esas mesele şu: Sen Netanyahu'ya laf söyleyecek cesaretin var da Trump'a laf söyleyecek cesaretin yok senin.

İstanbul İl Başkanlığımız bunların ikiyüzlülüğüne, ikiyüzlülüğüne mihenk taşı vurdu. Turnusol kâğıdı batırdı ikiyüzlülüğüne. Her sene resmî tatil olan 1 Ocak'ta Filistin'le Dayanışma Yürüyüşü iznini talep eden bir siyasi parti de değil ve Gazze'ye Destek, Filistin'e Destek Mitingi, Galata Köprüsü'nün üstü.

İstanbul İl Başkanlığımız da usulüne uygun dilekçeyle aynı yere miting izni istedi. "Burada miting yapılamaz. Burada yürüyüş yapılamaz. Burası valilikçe belirlenen o alanlardan biri değildir." cevabını aldı. AK Parti yapınca, Erdoğan'ın oğlu yazınca her yer serbest, CHP yapınca yasak. Meselenin kendisi, turnusol kâğıdını bandırırsın, mavi kâğıt kırmızıya boyanır ya, bunlar da kızaracak, o yüz de yok arkadaş.

"BİZ BÜLENT ECEVİT NEREDE DURUYORSA ORADAYIZ"
Turnusol kâğıdı daha ahlaklı. Biz neredeyiz? Biz Bülent Ecevit nerede duruyorsa oradayız. Yaser Arafat'ın dostu Bülent Ecevit'in durduğu yerdeyiz. Biz neredeyiz? Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşları nerede duruyorsa oradayız. Biz, biz bu tip bir alkışı, bu Meclis, grup toplantıları, böyle alkışlar tarihi alkışlardır. Sizin meseleye nasıl sahip çıktığınızı gösteriyor. Ben de 2004'ten hatırlıyorum bu alkışı.

"AFERİN BOP'UN EŞ BAŞKANI'NA"
Erdoğan çıkıp demişti ki: "Biz Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanıyım ben." demişti. Bu kadar çok alkışı kendi grubundan o zaman almıştı. Ne projeymiş arkadaş, ne projeymiş?

O günden bugüne eş başkanın projesinde ne Müslüman kanının akmadığı gün oldu ne İsrail zulmünün durduğu gün oldu. Aferin Erdoğan'a, aferin BOP'un eş başkanına. İstanbul'a atanan bir siyasi müsteşar var, seyyar giyotin.

Bu seyyar giyotin hukuk katliamlarına hafta sonu, hafta sonu gazetecilerle devam etti. BirGün Gazetesi'nden sevgili Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Yaşar Gökdemir'i gözaltına aldılar ama artık kendi rekorlarını deniyorlar.

Bu seyyar giyotinin İstanbul'da yaptıklarından ve onun talimatlarıyla zulüm Ankara'daki gazetecilere sıçradı. Suçları şu: Sabah gazetesi Akın Gürlek'i ziyarete gitmiş ve bu ziyaretinde fotoğrafı kendisi paylaşmış, demiş ki:

"Terörle mücadele eden savcımızı ziyaret ettik." BirGün gazetesi de o fotoğrafı, o haberi alıp, "Yandaş Sabah", "Yandaş", "Erdoğan'dan, AK Parti'den yana değil." diyorsanız çıksınlar söylesinler. "Yandaş Sabah" benim Akın Gürlek'e söylediğim sözü tırnak içine alarak, habercilik, ben demiyorum, o diyor demek, tırnak içine alarak ziyareti haberleştirmiş. Gazetecileri, Sabah gazetesini değil onları, "Terörle mücadele eden savcıyı hedef gösterme" suçundan tutup az daha tutuklayacaklardı, gözaltına aldılar, çeşitli tedbirler aldılar, yargılamaya devam edecekler.

Ve seyyar giyotin 9 Ekim'den bugüne neler yaptığını geçen hafta saymıştım. Bu hafta sadece gazetecilere ne yaptığını hatırlatacağım. 9 Kasım'da Furkan Karabay'ı, 22 Kasım'da İsmail Saymaz'la Fatih Altaylı'yı, 20 Aralık'ta Özlem Gürses'le Seyhan Avşar'ı, 28 Ocak'ta Barış Pehlivan, Seyhan Asker, Kürşat Oğuz'u gözaltına aldı.

"SUAT TOKTAŞ 14 GÜNDÜR CEZAEVİ'NDE"
Suat Toktaş ise tam 14 gündür cezaevinde tutuklu. Bu sabah da, bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. İstanbul'daki gazetelerden, Twitter'dan hızlı basın bildirgesinden, bildirisinden öğrendiğimize göre yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı.

Gecenin, sabahın ilk saatlerinden itibaren, operasyonlar başladığı andan itibaren İstanbul'da arkadaşlarımız takip ediyorlar süreci. Aday olurken temiz belgesi verdikleri, 10 aydır herhangi bir suç işlemeyen, bizden aday olmak istiyor, belediye meclis üyesi.

"Git devletten temiz belgesi al." diyoruz. Bizim belediye meclis üyesini aday yaparken kefalet koyan Adalet Bakanlığı'dır, Türkiye'nin adalet sistemidir. Şu ana kadar işlediği bir şey yok, aldığı bir ceza yok, kesinleşmiş hükmü yok. "Temiz." diyor. "Hukuken ispatlanmış bir suçu yok." diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş, gelmiş.

Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar. Yok efendim kent uzlaşısı, ment uzlaşısı. Ne demek kent uzlaşısı? İstanbul İttifakı demek. Biz dedik ki: Bir otoritere karşı tek başımıza kazanamayız. Gelin Türkiye'nin sosyal demokratları, muhafazakâr demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte olalım. Listelerimizde eski AK Partililer var.

Listelerimizde Saadet Partisi'nden gelenler var, Milliyetçi Hareket Partisi'nden gelenler var, Demokrat Parti'de eskiden siyaset yapanlar var. Nasıl alacağız biz İstanbul'dan? Örneğin Demokrat Parti'de siyaset yapmış birisi listeye konduğunda kendi etki alanından dünya kadar oy getiriyorsa, Demokrat Partili dünya kadar oy getiriyorsa, AK Partili, "Biz bunların içine girdik, Erdemliler Hareketi diye, ne olduğunu gördük, yakamı sıyırdım." deyip muhafazakâr mahallerde Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy getirebiliyorsa budur kent uzlaşısı.

Budur İstanbul İttifakı, budur Türkiye İttifakı. Şimdi burada cezalandırılan bu 10 arkadaşımız, 7 arkadaşımız, 9 arkadaşımız değil.

Burada cezalandırılan İstanbul'un iradesine kafa tutuyor. "Siz bütün demokratlar birleşip benim gibi bir otokratı yenerseniz seçtiklerinize çektiririm." diyor. Cürmün kadar yer yakarsın, cürmün kadar, cürmün kadar.

Bir yandan da bir siyasi partinin Sayın Genel Başkanı tutuklu, Sayın Ümit Özdağ. Kendisiyle ilk operasyon olduğunda konuşmuştum.

Makamını, başkanvekilini ziyaret ettim. Hemen her gün bir milletvekili, iki milletvekili arkadaşımız, İstanbul İl Hukuk Komisyonumuz, yöneticilerimiz kendisini ziyaret ediyorlar. Bir siyasi partinin genel başkanının hem de böyle siyasi sebeplerle içeride tutulmasını asla ve asla kabul etmiyoruz. Kendisiyle kurduğumuz iletişim sırasında hukukçu arkadaşlarımızın fark ettikleri ve ortaya koydukları büyük bir hukuksuzluğu da buradan paylaşmayı görev biliyorum. Bir kere Ankara'da yemek yerken yaka paça gözaltına alındı.

Oysa siyasi parti genel başkanı, çağırdığında gitmeyecek, ifade vermeyecek ya da avukatını yollamayacak da ne yapacak? Çağırdığında gelmeyecek de ne yapacak? Ama yaka paça, itibarsızlaştırarak gözaltına alındı.

İstanbul'a getirildi, savcı, hâkim karşısına çıkarıldı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Antalya'da işlediği iddia edilen bir suçla ilgili soruşturma yürütüyor. Yürütme yetkisi yok. Atılı suç terör değil, soruşturmayı terör savcısı yürüttü. Kabul edilebilecek tarafı yok.

Diğer taraftan soruşturmaya, ki bunu cumhurbaşkanına hakaret diye yürüttüler, edildiği yer belli, edildiyse. Oturulan yer belli, ikameti belli. O iki yerden başka bir yerden başka savcı bu işe salça falan olamaz, özel bir yetkisi yoksa. Kanunen yok da, özel bir yetki, özel bir görev verilmiş ona. Sonra bunlar ortaya çıkınca, "Ya cumhurbaşkanına hakaretten nasıl tutuklayacağız?"

Bir de, "11 tane tweet var. 8 tanesi milletvekilliği döneminde atılmış. Dosyalar orada, bilmem ne." Önce döndü halkı kin ve düşmanlığa tahrikten, 2024 yılında Kayseri'deki bir olay için. İstanbul, Kayseri'yi soruşturamaz. Bu sefer döndü milletvekilleriyle ilgili dosyaların olduğu savcılıktan dosya istedi, eski bir milletvekili. 11 suçun 8'i, 11 iddianın 8'i milletvekili olduğu döneme ait. Buradakiler de tuttular dosyayı yolladılar.

Seyyar giyotin artık bunu götüremedikleri için oldukça büyük bir makama oturttular seyyar giyotini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı. Katledeceklerini ayağına getirttiriyor Anadolu'nun dört bir yanından, hukuk sisteminde olmadığı halde. Ümit Özdağ'a yapılan da, pek çok soruşturmada yapılan da o. Türkiye başsavcısı sanıyor kendini. Yok öyle bir düzenleme. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İstanbul'dan sorumludur.

Ankara'nın yapacağı işe karışamaz, hatta ve hatta bu yaptığı iş aslında anında Hâkimler Savcılar Kurulu tarafından harekete geçip, "Ne yapıyorsun arkadaşım sen?" demesi lazım. Demişlerdir de cevabı şöyle vermiştir:

"Ben emir kuluyum. Niye bana, bana kızıyorsunuz? O tarafa söyleyin."

CHP KURULTAYI'NA AÇILAN SORUŞTURMAYA TEPKİ

İktidar halkın desteğini kaybedince gündem belirleme yetisini icraatlar yaparak maaşlara zam yaparak gündeme gelemediğinden korkuyla ve kötülüklerle ilerliyor. Bunlardan biri de CHP'ye kurmaya çalıştığı kumpas. CHP Türkiye'nin yüz akı bir iş yapmıştır. Seçmenin kendisine en kızgın olduğu sırada, seçmen partiden kopmuşken, CHP özeleştiri yaptı. Özeleştiri siyasetti kurultaydır. Bunları sandık kurarak. Bırakın Ankara'dan mahalleden başlayarak demokrasiye bütün Türkiye'nin gözünün önünde olmuştur. Sonra da kurultayında genel başkanına rakip çıkabilen, CHP geldi ve ilk defa demokratik yollardan genel başkanı değiştirdi. Bu Türkiye'de siyasi partilerin birinde gerçekten demokrasi var diyerek yurt dışında bile savunduğumuz bir şey. AKP'de ne oluyor. Manisa'nın bir ilçesinde ilçe başkanına rakip çıkarsa reisin talimatıyla aday bire indiriliyor.  Eğer o beceremezse Ankara'ya çağırıyor. İl başkanı düzeyindeyse kendi çağırıyor. İllerde kurultaylarının seçeceği il başkanına 15 gün önce haber veriyorlar yerel basında haber oluyor.

SARAY'IN MEDYA PLANLAMASI BOZULDU

O kurultaylar şaibeli değil anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay şaibeli öyle mi? İşin aslını söyliyeyim. Meczubun biri Bursa il başkanımıza sövmüş, hakaret etmiş, iftira atmış o da ondan şikayetçi olmuş. Dosya iftira atanın yargılandığı dosya. Bursa'dan dosya Ankara'ya çekmişler, bir yıldır dosya açık son günlerde üzerinde konuşulduğu için böyle yaptık. Saray'ın bir medya planlaması var. Bu planlamada dün akşam planlanan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın katılığı 3'lü zirvede çıkan kriz kavga birbirine düşen ve parçalanan CHP idi medya planlaması oydu ama medyaya bu düştü. ( 3'lü fotoğrafı gösterdi) Bu fotoğraf düşünce gündeme, umutları yeniden ve daha güçlü şekilde ayağa kaldırınca medya planlamasını CHP'li krizden CHP'de şaibeli kurultay yalanına. Tayyip Bey girmiş bir yalan içine beni de sürüklüyor girer miyim o çukura.

ERKEN SEÇİM TALEBİ VAR

Onların tek derdi koltuklarında biraz daha oturabilmek. Bunun için de milletin dertlerinin çözüleceği sandıktan kaçıyorlar. Milletin derdinin konuşulduğu konteyner kente gelemeyip, milletin yangını gördüğü pazara gidemeyip, milletin hatırını soramıyorlar. Ve sürekli seçimlerin ileride olacağını, o güne kadar kimsenin seçim beklememesini, neredeyse seçim istemenin bir terör suçu olduğunu hissettirmeye, 12 yıl öncesinden videolara bakmaya,

"Sakın mitinge gitmeyin, sokağa çıkmayın." demeye bakıyorlar. Ama geçen sene, bundan 1 yıl önce erken seçim talebini %28 ölçen firma bu ay %70 ölçtü. 65'ten, 63'ten aşağıya ölçen yok, %75 ölçen çok. Ve bir erken seçim talebi var. Bizim talebimiz YSK'nın takvimini bekleyemeyecek durumda olan milletin acısını dindirecek sandığı getirmektir.

SEÇİM TAKVİMİNİ MİLLET BAŞLATIR YSK BAŞLATMAZ

Muhtemel rakiplerine karşı saldıran, muhtemel rakibini saf dışı bırakmaya çalışan, bunun için Cumhuriyet Halk Partili belediyelere, belediye meclis üyelerine saldıran birisine karşı her türlü konvansiyonel siyasetin gösterebileceği her tepki gösterilmiştir. Söylenmesi gereken her söz, yapılması gereken miting, eylem, her şey yapılmıştır.

Ancak millet artık kendi derdini söyleyen, asgari ücret de, emekli maaşında, çay fiyatında, fındık fiyatında, pamuk fiyatında, narenciye de derdini söyleyen, maliyetleri ile inleyen ya da işsiz çocuğunun iş sorununu ya da o çocuğun yurt dışına kaçış sorununu dertlenenler ya da bu derdi içinde hisseden gençler sandığı istemektedir.

Seçim takvimlerini YSK başlatmaz. Millet başlatır, milletin seçim takvimi başlamıştır arkadaşlar. Tabii ki biz erken seçim istiyoruz. Erken seçim istiyorsak görevlerimiz var. Biz sandıkları nasıl koruyacağız? Örgüt 180.000 sandık görevlisini atıyor. Hatta birkaç ay sonra yapılacak erken seçimde sandıklara sahip çıkacak 180.000 kişilik ordu sabah tatbikat yapacak, 6.00'da kalkacak, 5.30'da. O okula gidecek. Önünde bekleyen okul sorumlusunun elindeki kare kodu okutacak.

Okulun dışından okutacak, makul süre bekleyecek, ona verdiğimiz birleştirme tutanağının fotoğrafını sisteme yükleyecek. O 180.000 kişiden sabah kalkamayan, tatbikata gelmeyeni en büyük demokrasi savaşında saflarda tutmayacağız.

Onu değiştireceğiz arkadaşlar. Bu işin program çalışması yapılıyor. Birkaç ay içinde hükümet programına, iktidar programına evrilecek parti programını milletimize arz ediyor, son halini onlarla tartışıyor olacağız.

ERKEN SEÇİM HAZIRLIĞI ERKEN OLUR

Her yönüyle seçim ve hukuk işleri çalışıyor ama bir şey var: erken seçimin hazırlığı erken olur, erken seçimin adayı erken açıklanır arkadaşlar. Biz 2014, 18 ve 2023 seçimlerinde adayı çok geç açıklamanın, son anda açıklamanın maalesef hele son tecrübede uzunca yıllar, 2 yıl 3 yıl her ay "aday belirlenecek mi" deyip belirleyememenin, ortaya bir somut adaylaşma koyamamanın, "Erdoğan belli, karşısındaki belli değil." denip sürekli bir bilinmezlik, bir belirsizlik üzerinden bu tartışmayı yürütmenin, son süreçte krizler yaşamanın, çözülse de travmasını seçmenin aklında çok yeniyken ondan "bize güvenin, hep birlikte kalabalık da olsak yöneteceğiz." demenin zorluklarını yaşadık.

O öz eleştiriyi yaptık. O kısımlara dönüp de bir şey söyleyecek hiçbir şey yok. Zaten o süreçlerde masum değiliz hiçbirimiz. Ama önemli olan biz milletin karşısına çıktık ve dedik ki: "Biz ders aldık. Biz bir öz eleştiri yaptık ve şöyle yöneteceğiz."

Sivas'ta dere yatağında patlamamış roket bulundu Sivas'ta dere yatağında patlamamış roket bulundu

Ben nasıl yöneteceğimizi söylerken cumhurbaşkanı adayı dahil ön seçim yöntemini kullanacağımızı, soruyu bütün üyelerimize soracağımızı ve onların verdiği cevabı baş tacı yapıp sonuçlarına uyacağımızı ifade etmiştim.

Bunun için, bunun için belli bir süredir ne zaman, hangi yöntemle, ne şekilde, hangi tedbirleri alarak bu ön seçimi yapacağımızı yetkili kurullarımızla tartıştık. 40 günde yapılan sayısız toplantıyla, ilkini İstanbul'da yaptığımız kapalı grup toplantımız, Parti Meclisimiz, 2 MYK'mız, nihayet dün son Parti Meclisimiz, son MYK'mızla bir demokrasi şölenini başlatmaya, bir demokrasi devrimi gerçekleştirmeye, adayımızı yerel seçimlerde yaptığımız gibi kazanacak güçte olan adaylar içinden son sözü örgütümüze sormaya eğer 2 aday da, 3 aday da, 5 aday da kazanıyorsa, şartları Meclis grubumuzun kimlerin aday olacağını sadece ve sadece onların belirleme yetkisine bırakmaya ve partimize üye olmuş herkesin gelecek cumhurbaşkanı adayını belirlemede sözünün olacağına, o sürecin başladığına işaret etmiştik.

CHP'NİN ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPIYOR

Büyük bir memnuniyetle gününe göre, en az olan günde 16 kat yoğun günlerde 40 kat fazla online üye kaydediyoruz. Örgütlerimiz 7 gün gece 24'e kadar açık. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilçe ve il başkanlıklarında her gün normal günlerin 20 katı üye kaydediyoruz. Büyük bir heyecanla insanlar "Ben ne yapabilirim?" sorusuna kendi cevaplarını veriyorlar. "Gidip adayı belirleyebilirim, bu iradeyi koyabilirim." diye.

Karşımızdaki iktidar yürüyüşümüzü durdurmak isteyen ittifak ise Kasım 2023'te büyük bir değişimi yaşayan, 31 Mart yerel seçimlerinde 47 yıl sonra Türkiye'nin birinci partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin önünü kesmek için elinden geleni yapıyor.

Tek amacı bu. Bunu ahlaklı bir siyasetle, adil bir yarışla yapmak yerine yargıyı kullanarak, biraz önce saydığım yöntemlerle gazetecisinden siyasetçisine, belediye başkanından meclis üyesine herkesi yargı sopasıyla sindirerek, kimini içeri atarak, kimine yasak getirerek, kimine kayyum atayarak mücadele ediyor ve Cumhuriyet Halk Partisi'ni eski model, sığ tartışmalarla medyada boğmak, "Aday kim olacak? O mu olacak, bu mu olacak? Kriz mi çıkacak? Masadan mı kalkacak?" diyerek Cumhuriyet Halk Partisi'ni ve ondan ümidi olan seçmeni meşgul etmek ve ümitsizliğe sevk etmek istiyor. Bunun için, bunun için biz kararlı adımları atmak için bütün hazırlıklarımızı yaptık.

Her geçen gün bizim daha çok güçlendiğimizi, ilk seçimde tecelli edecek millet iradesinden korktuklarını, rekabetten korkan, kaçan bu iktidarın karşısında cesaretle, dimdik ama bir kişi, iki kişi değil, onun karşısına kimi dikeceksek arkasına önce 1 milyon 600.000 CHP'liyi, sonra da bu sistemden, bu rejimden, bu zulümden, bu açlıktan şikayet eden herkesi dikip

"Hadi bakalım, arkasında biz varız." demeye niyetliyiz ve onun için yola çıkıyoruz.

Geçen hafta Çağlayan'da umut olan fotoğraf, bu hafta pazar akşamı biraz önce gösterdiğim o fotoğraf Türkiye'de umutları, yavaş yavaş körelen, azalan umutları yeniden canlandırmıştır ve önemli bir toplantı yaptık.

Toplantıdan sonunda, pek çok konuyu konuştuğumuz toplantının sonundaki fotoğrafı biraz önce gördünüz.

YALANA BAŞVURUYORLAR

O gülen yüzlerden bile bir kriz çıkarmaya çalışan bir akıl pazartesi sabahı başladı. Pazartesi sabahı. Ve aslında ne yalanlar! "Dün akşam Mansur Yavaş masadan kalktı, kavga ettiler, şunu dediler, bunu dediler." Yandaş basın. Bugün sabah dahi yine bir saygın televizyon kuruluşu "Efendim, Mansur Yavaş dün akşam her şartta, her durumda aday olduğunu söyledi." Krize bak. Biz fotoğrafı çektiriyoruz, çektiren biziz, çeken belli. Orada olmayanlar nereden, nasıl "Yeniden bu umudu söndürürüz? Yeniden bu kabaran, yükselen duyguları dindiririz? Yeniden yükselen bu erken seçimle ilgili heyecanı dizginleriz?" diye yalana başvuruyorlar.

Şimdi, şimdi o konuşmayla ilgili, o günkü durumla ilgili net olarak her iki başkanım da nasıl o gün fotoğrafı paylaştık, hızla birbirlerinden, ikisi birden aynı fotoğrafı paylaşıp o duyguyu paylaştılar.

" MANSUR BEY DE YILMIŞ "

Başkanlarımızla yaptığımız o görüşmede vardığımız sonuçları birinci ağızdan partinin Genel Başkanı olarak ben söylüyorum. Mansur Bey'le de biraz önce görüştük. O da yılmış bu iki gündür dezenformasyondan. "Siz anlatın. Ben de Genel Başkanımızın söylediklerini bizzat teyit edeyim. Bu kara propaganda bitsin." dedi.

Şimdi o gerçekleri konuşma vakti. O görüşmede, bir: partinin başarısı için herkesin elinden geleni yapacağı, parti kararlarına uyacağı ve milletimizin hayal kırıklığına uğratılmaması noktasında çok hassas bir sürecin yürütülmesi gerektiği konusunda tam mutabakat sağladı. İki: Türkiye'ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek birbirini yıpratmaması konusundaki talep ve öneriyi konuştuk ve bu konuda fikir birliğine vardık.

Sayın Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçime girmeyeceğini bize bildirdi ve şu cümleyi kurdu, bunun bilinmesini istedi: "Hepsi bizim partililerimiz, bizim üyemiz. Elbette onların verecekleri karara ben de saygılıyım, hepimiz saygılıyız." Ve üç: ön seçim süreci dahil tüm bu süreçlerin hep birlikte ortak akılla yürütülmesi, bundan sonra daha çok bir araya gelinmesi konusunda hemfikiriz.

PARTİDE KAOS ARAYANLARA CEVAP

Amacımız net. Yargı sopasıyla karşımıza dikilenlere karşı, içimizi karıştırmaya çalışanlara karşı hep birlikte dimdik duracağız. Partide bir kaos arayanlar, devlet imkanlarıyla karşımıza dikilip önümüzü kesmeye çalışanlar avuçlarını yalayacaklar.

Benim için en büyük kazanım yıllardır CHP'yi hiziplerin, ayrışmaların, kavgaların merkezi gibi gösterenlere inat her iki Belediye Başkanımızın da göstermiş olduğu birlik ve beraberlik görüntüsüdür. Bu öylesine bir görüntü değildir, suni bir görüntü değildir.

Bu samimi, ahlaklı ve milleti merkeze alan bir tutumdur. Partimizin bir ve beraber, bu birlik görüntüsünün bozulmaması için her iki başkanımızın da olağanüstü çabalarına ben buradan hem Mansur Başkan'ın hem Ekrem Başkan'ın birbirleriyle kurdukları samimi abi kardeş ilişkisine ve "Milleti kurtaralım da ne olacaksa olsun." yaklaşımlarına yürekten teşekkür ediyorum.

ÖNSEÇİM TAKVİMİNİ AÇIKLADI

Ve son olarak, dün Parti Meclisimizde, ardından Merkez Yönetim Kurulumuzda ön seçim süreciyle ilgili nihai kararı vermiş durumdayız. Belirlenen seçim takvimine göre 11 Şubat 2025 bugün kararın alınması ve ilanıyla birlikte takvimin 1. günüdür.

Takvimin tüm detaylarını Seçim ve Hukuk İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız kamuoyuyla bir özel basın toplantısıyla paylaşacaktır. Ancak ben iki kritik tarihe dikkat çekmek isterim. Bunlardan birincisi 28 Şubat cuma günü saat 17.00'ye kadar Türkiye'yi yönetecek bir sonraki Cumhurbaşkanı'nın belirleneceği ön seçimin seçicisi, seçmeni olmak isteyen Türkiye'nin başta bütün gençlerini harıl harıl partiye online kayıt olan bütün gençlerini ve Türkiye'nin bütün demokratlarını, Büyük Türkiye İttifakı'nın, Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayını belirlemekte görev almak üzere baba evine gelmeye, kaydolmaya ve yapılacak seçimde oy kullanmaya davet ediyorum.

ÖNSEÇİM TARİHİNİ AÇIKLADI

Aldığımız karar gereğince Cumhurbaşkanı adayımızı 23 Mart Pazar günü yapılacak ön seçimle belirleyeceğiz.

"BİZİ YENMENİN TEK YOLU SANDIKTA YENMEKTİR"

Hayırlı uğurlu olsun. Buradan, buradan Sayın Erdoğan'a sesleniyorum: İçimizi karıştıramayacaksın! Birlik ve beraberliğimizi bozamayacaksın! Yargı aparatlarıyla önümüzü kesemeyeceksin! Bizi yenmenin tek yolu sandıkta yenmektir. Seni rekabete, namuslu bir yarışa korkmadan karşımıza çıkmaya davet ediyorum. Salon adamı Erdoğan, halkın adayı karşında olacak. Sana meydan okuyoruz. Yönetemediğin ülkeyi o yönetecek, biz yöneteceğiz. Krizi bitirecek, zaferi getireceğiz.

Meydanlara çıkmaya, Türkiye İttifakı'nı meydan meydan büyütmeye, bir olmaya, birlikte olmaya, hiç ayrılmamaya, Türkiye İttifakı'nı kazandırmaya, Türkiye'yi kazandırmaya kararlıyız.

Kaynak: Haber Merkezi